Veli, öğrencinin 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersinden muaf tutulmasını isteyebilir mi?

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacının çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesini hukuka uygun buldu.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Şubat 2022 14:09, Son Güncelleme : 07 Şubat 2022 12:10
Veli, öğrencinin 'din kültürü ve ahlak bilgisi' dersinden muaf tutulmasını isteyebilir mi?

5. sınıf öğrencisi olan ...'ün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle annesi tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işleme karşı dava açılmıştır.

İlk derece mahkemesince, sadece Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine inanan öğrencilere din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafiyet imkanının tanınmasının, diğer dinlere inanan, hiçbir dine inanmayan ya da tanrı tanımaz kişiler açısından eşitsizlik yaratacak olması gerekçesi ile işlemi iptal etmiştir.

Danıştay 8. Dairesi ise "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesi ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 12. maddesinde hiçbir ayrım yapılmadan tüm vatandaşlar için din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması" gerekçesi ile kararı bozmuştur.

İlk derece mahkemesi ise kararında ısrar etmiştir.

İDDK ise ısrar kararını hukuka aykırı bulmuştur.

İDDK ayrıca şu değerlendirmede bulunmuştur: AİHM kararlarında yer alan, dersin içeriğinin düzeltilmesi yönündeki değerlendirmeler doğrultusunda, müfredat değişikliği yapılmış olup, bakılan uyuşmazlığın, bu müfredat değişikliği üzerine yeniden düzenlenen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğinin değiştirilmesi isteminden değil, doğrudan, davacının Müslüman olmadığını belirttiği çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulma isteminden kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenle, hukuki irdelemenin bu çerçevede yapılması ve uyuşmazlığın normlar hiyerarşisi ilkesine göre Anayasa'ya göre çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacının çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptaline dair İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2021/348

Karar No: 2021/1994

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : . Kaymakamlığı

VEKİLİ: Av. .

KARŞI TARAF (DAVACI) : ...'e Velayeten Annesi ..., Babası ...

VEKİLİ: Av. .

İSTEMİN KONUSU:

.... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

İstanbul İli Şişli İlçesi ... Ortaokulunda 5. sınıf öğrencisi olan ...'ün din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle annesi ... tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin . tarih ve ... sayılı Şişli Kaymakamlığı işleminin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

.... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin vermiş olduğu ihlal kararları ve sadece Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine inanan öğrencilere din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muafiyet imkanının tanınmasının, diğer dinlere inanan, hiçbir dine inanmayan ya da tanrı tanımaz kişiler açısından eşitsizlik yaratacak olması karşısında, davacının çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Sekizinci Dairesinin 09/10/2017 tarih ve E:2016/13792, K:2017/6981 sayılı kararıyla;

Anayasa'nın 24. maddesine göre din kültürü ve ahlak öğretiminin ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında olduğu, bu öğretimin Anayasa'nın öngördüğü amaca uygun bir müfredatla verilmesi gerektiği, içeriğinin nesnel ve çoğulcu olması, kişinin dininin bir ayrım ve eşitsizlik unsuru olarak kullanılmaması ve Devletin dinler karşısında tarafsız kalarak, bütün dinsel inançları eşdeğer görmesi gerektiği, öğretimde uygulanan müfredatın belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersi olarak kabul edilemeyeceği ve din eğitimi halini alacağı, nitekim, müfredatta yapılan değişiklik sonucunda ülkemizde çoğulculuk anlayışı içerisinde, nesnel ve rasyonel bir şekilde din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin verildiği;

Davacıların başvuruda bulunduğu 05/10/2015 tarihinde uygulanan müfredatla din eğitimi yapılmayıp Anayasa'nın 24. maddesine uygun olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi yapıldığı ve anılan madde uyarınca bunun zorunlu bir eğitim olduğu;

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesi ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununun 12. maddesinde hiçbir ayrım yapılmadan tüm vatandaşlar için din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacının çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptaline dair Mahkeme kararında hukuki isabet görülmediği;

Öte yandan; davacının ...'e velayeten annesi ... olduğunun görüldüğü, ...'ün oğlu adına dava açmasına çocuğun babası olan ...'ün icazet verip vermediği hususunun Mahkemece araştırılması gerektiği;

gerekçesiyle .... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti:

.... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; baba ...'ün de icazeti bulunduğuna ilişkin beyan temin edildikten sonra dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, Anayasa'nın 24. maddesine uygun olarak işlem tesis edildiği, Anayasa'da bir değişiklik yapılmadan muafiyet tanınmasının mümkün olmadığı, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin tek başına dini bilgilerin öğretildiği bir ders olmadığı; öğretim programlarının, farklılıkların zenginlik olarak anlaşılabilmesine imkan hazırlayacak şekilde düzenlendiği; din kültürü ve ahlak bilgisi dersi öğretim programlarında konu içerikleri bağlamında İslam dininin daha çok yer teşkil etmesinin, tarihi ve sosyolojik bir olgu olmasının yanı sıra ülkemizde yaşayanların çoğunluğunun Müslüman olması ve İslam dinini öğrenme talepleri ile doğrudan ilgili olduğu; derslerde, belli bir öğretinin gereklerini yerine getirme konusunda herhangi bir zorlama olmadığı, uygulanmakta olan öğretim programlarının bireyin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü sınırlamadığı, aksine teşvik ettiği, bir arada yaşama kültürünün öneminin vurgulandığı, öğretim programlarında İslam dinine özü itibarıyla yer verildiği ve herkesçe kabul edilen genel ilkelere atıf yapıldığı, herhangi bir insan hakkı ihlalinin mevcut olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin reddi ile ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Davacı, İstanbul İli Şişli İlçesi ... Ortaokulunda 5. sınıf öğrencisi olan çocuğunun zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle 05/10/2015 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Bu başvuru, "Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu Başkanlığının 09/07/1990 tarih ve 1 sayılı kararıyla, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Hristiyan ve Musevi dinlerine mensup öğrencilerin din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulduğu; bu dinden birine mensup olduklarını belgelendirmeleri kaydıyla din kültürü ve ahlak bilgisi dersine girmelerinin zorunlu olmadığı" yönündeki kararı uyarınca, Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğünün 03/02/2015 tarih ve ... sayılı emirleri doğrultusunda, dava konusu işlemle reddedilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın;

"Yargı yetkisi" başlıklı 9. maddesinde "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.",

"Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinin birinci fıkrasında "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır."

"Din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24. maddesinde; "Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.

Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.

Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.",

"Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı 42. maddesinde; "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. ."

"Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddesinin beşinci fıkrasında "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.",

kuralları yer almaktadır.

1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 12. maddesinde "Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." kuralı yer almaktadır.

İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmesine (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi-AİHS) ek 1 No'lu Protokolün "Eğitim Hakkı" başlıklı 2. maddesinde ise "Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir." kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

A) Temel Hak ve Özgürlüklere İlişkin Milletlerarası Andlaşmaların Normlar Hiyerarşisindeki Yerinin İncelenmesi

Anayasa'nın 90. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." cümlesi, 07/05/2004 tarih ve 5170 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişikliği ile madde metnine eklenmiştir.

Söz konusu Anayasa değişikliğinin madde gerekçesinde "Uygulamada usulüne göre yürürlüğe konulmuş insan haklarına ilişkin milletlerarası andlaşmalar ile kanun hükümlerinin çelişmesi halinde ortaya çıkacak bir uyuşmazlığın hallinde hangisine öncelik verileceği konusundaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla 90 ıncı maddenin son fıkrasına hüküm eklenmektedir." ifadesine;

Anayasa Komisyonu raporunda ise:

"Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma başlıklı 90 ıncı maddesine; kanunlarla milletlerarası andlaşmaların çelişmesi halinde hangisine öncelik verileceğini belirleyen düzenleme getirilmekte,

Teklifin, çerçeve 7 nci maddesi; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin andlaşmalar ile kanunların çatışması halinde milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınmasını öngörmektedir. Bu madde üzerindeki görüşmelerde sayısı çok fazla olan milletlerarası andlaşmaları uygulayıcıların bilmesinin zor olacağı, hangi andlaşmaların bu çerçevede değerlendirileceğinin tadad edilmesinin gerekli olduğu üyelerimizce ifade edilmiştir. Ancak bu öneri Komisyonumuzca kabul görmemiş ve çerçeve 7 nci madde Teklifte yer aldığı şekliyle kabul edilmiştir."

ifadelerine yer verilmiştir.

Hukuk sistemimizde "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmaların kanun hükmünde" olması gerek 1961 Anayasası döneminde gerekse 1982 Anayasası döneminde anayasal bir kural olup, 5170 sayılı Kanun'la yapılan Anayasa değişikliği söz konusu anayasal kurala ilişkin bir değişiklik getirmemiş, bununla birlikte normlar hiyerarşimizde köklü bir değişiklik yapmıştır. Değişiklik sonrasında, "temel hak ve özgürlüklere ilişkin" bir milletlerarası andlaşma hükmü ile bir kanun arasında uyuşmazlık çıkması halinde, milletlerarası andlaşma hükmünün "esas alınması" gereği, anayasal kural haline gelmiştir.

Anayasa'nın 90/5 maddesinin son cümlesi hükmünün, madde gerekçesiyle birlikte değerlendirilmesinden, getirilen bu yeni kuralın amacının, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla, kanun hükümleri arasında çıkabilecek bir çatışmanın çözüme bağlanması ve bu tür andlaşma hükümlerinin iç hukukta doğrudan uygulanmasının sağlanması olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Buna göre, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmanın doğrudan uygulanabilir hükmüyle bir kanun hükmü arasında çatışma olduğunda, andlaşma hükmü üstün sayılacak ve kanun hükmü ihmal edilerek uygulanmayacaktır. Andlaşmaların iç hukukumuz bakımından yürürlüğe girdiği tarihten sonraki bir tarihte yürürlüğe konulsa dahi, aynı konudaki kanun hükümlerinin ihmal edilerek, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmaların doğrudan uygulanabilir nitelikteki hükümlerinin uygulanması gerektiği hususunda herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, Anayasanın 90/5 maddesinin son cümlesi hükmünde temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmaların, "kanunlardan üstünlüğü" kabul edilmekte olup, söz konusu andlaşmaların "Anayasadan da üstün olduğu" hususunda herhangi bir düzenleme öngörmediğinden, anılan Anayasa hükmü, milletlerarası andlaşma hükümlerine "sadece kanunlar bakımından" "hiyerarşik üstünlük" tanımaktadır. Anayasa 90/5 maddesinin son cümlesi hükmünün milletlerarası andlaşmalara "Anayasa hükümleri karşısında" hiyerarşik üstünlük tanıdığından söz edilemez.

Aynı konuda bir Anayasa hükmü bulunması halinde, andlaşma hükümlerinin esas alınması söz konusu olmayıp, "Anayasanın bağlayıcılığı" ve "üstünlüğü" ilkeleri gereği, Anayasa hükümleri ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin andlaşma hükümleri arasında çatışma söz konusu olduğunda Anayasa hükmünün esas alınması gerekir.

Dolayısıyla Anayasa'nın; "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" başlıklı 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır." hükmü ile 90/5 maddesinde yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşma hükümlerinin normlar hiyerarşimizde aynı konuyu düzenleyen kanun hükümlerinin üzerinde, ancak, Anayasa hükümlerinin altında yer alan normlar olarak işleme tabi tutulması gerekmekte olup, Anayasa hükümleri ile andlaşma hükümleri arasında çatışma olduğu takdirde, mahkemelerce andlaşma hükümlerinin ihmal edilip Anayasa hükümlerinin uygulanması Anayasal bir zorunluluktur.

Bu değerlendirmeler ışığında bakılan uyuşmazlık incelendiğinde; kanunla çatıştığı hallerde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekmekle birlikte, Anayasada açık hüküm bulunması halinde, mahkemelerce söz konusu Anayasa hükümlerinin esas alınması ve temyize konu uyuşmazlığın çözümünde de Anayasa'nın 24. maddesinin ölçü norm olarak uygulanması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

B) Dava Konusu Kaymakamlık İşleminin İncelenmesi

Dosyanın incelenmesinden, davacının, "İstanbul İli Şişli İlçesi ... Ortaokulunda 5. sınıf öğrencisi olan çocuğunun, Müslüman olmaması nedeniyle zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulması" istemiyle 05/10/2015 tarihinde başvuruda bulunduğu, bu başvurunun dava konusu işlemle reddedilmesi üzerine temyizen incelenen davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Temyize konu ısrar kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 09/10/2007 tarih ve Başvuru No: 1448/04 sayılı Hasan ve Eylem Zengin kararı ile 16/09/2014 tarih ve Başvuru No: 21163/11 sayılı Mansur Yalçın ve diğerleri kararlarına atıf yapılmış olup; Hasan ve Eylem Zengin kararına esas başvuruda, dersin okutulma şeklinin ihlal oluşturduğu, Mansur Yalçın ve diğerleri kararında ise ders müfredatında Alevilerin kültür ve felsefesine yer verilmemesinin ihlal oluşturduğu iddia edilmiş ve AİHM tarafından hem ders içeriğine ilişkin eleştiriler getirilmiş hem de muafiyet sisteminin, kişileri dini inançlarını açıklamak zorunda bırakması nedeniyle, inanç özgürlüğünü zedeleyeceği vurgulanmıştır.

Yukarıda değinilen AİHM kararlarında yer alan, dersin içeriğinin düzeltilmesi yönündeki değerlendirmeler doğrultusunda, müfredat değişikliği yapılmış olup, bakılan uyuşmazlığın, bu müfredat değişikliği üzerine yeniden düzenlenen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğinin değiştirilmesi isteminden değil, doğrudan, davacının Müslüman olmadığını belirttiği çocuğunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf tutulma isteminden kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenle, hukuki irdelemenin bu çerçevede yapılması ve uyuşmazlığın normlar hiyerarşisi ilkesine göre Anayasa'ya göre çözümlenmesi gerekmektedir.

Bu durumda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 24. maddesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu tutulması karşısında, davacının çocuğunun bu dersten muaf tutulması isteminin reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık, işlemin iptaline dair İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;

2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin .... İdare Mahkemesinin temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın .... İdare Mahkemesine gönderilmesine,

4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber