Bakanlık 'Islahçı Hakkı' çıkmazının tarıma maliyetinin farkında mı?

Islahçı hakkı uygulamasında ne umuldu, ne bulundu? Tarımda ıslah ve geliştirme çalışmaları yoluyla ortaya çıkarılan yeni ürünün sahibi kim? Islahçı hakkı ödemesi yerli çeşitlerin gelişimine yeterince katkı sağlıyor mu? Ar-Ge çalışmaları sonucu ıslah edilen bitki çeşitlerinden gelen gelirin paylaşımında kurum ve çalışan eşit olabilir mi? Islahçı hakkı adı altında dağıtılan ücret, telif hakkı kapsamında mı ele alınıyor?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 07 Mart 2024 15:59, Son Güncelleme : 07 Mart 2024 16:01
Bakanlık 'Islahçı Hakkı' çıkmazının tarıma maliyetinin farkında mı?

Islahçı hakkı uygulamasında ne umuldu, ne bulundu?

2024 yılı itibarı ile Bitki Islahçı hakları mevzuatı çıkarılalı 19 yıl geçmiş bulunuyor. Bu 19 yıl içerisinde, şekilden şekle sokulan Islahçı Hakkı mevzuatı, asıl sorunu oluşturan ve bu alanda çalışanların büyük bir kısmını dışta bırakan maddelere dokunulmadığı için bir türlü tartışmaların önüne geçilemiyor, bu alanda çalışanların sorunlarını çözmeye de muvaffak olunamıyor.

Bitki ve tohum ıslahı alanında dünyayı yakalamak, yerel çeşitlerde verim ve kaliteyi artırarak kendi kendimize yetecek pozisyona gelmek, hatta üretimi ve kaliteyi daha da artırarak ülke dışına yerli marka tohum çeşidi ihraç etmek, Ar-Ge alanında teknolojiyi ve sürekliliği sağlamak, beyin göçünü durdurmak, bu alanda çalışan araştırmacıların konu uzmanlarının üniversitelere ve özel firmalara kaçışını engellemek, tescil edilen bitki çeşitlerinde ibreyi tamamen yerli tohum ve çeşitten yana döndürmek amacıyla 19 yıl önce çıkarılan ve yapısal etkisi olan ıslahçı hakkı mevzuatı bu süre zarfında beklentileri karşılayamaz duruma gelmiş bulunuyor.

En fazla satışı gerçekleşen ve bu nedenle de en büyük ıslahçı hakkı payının dağıtıldığı buğday bitkisinde, ülkemizde %100'e yakın yerli çeşit kullanılması beklenirken bugün, bu kadar büyük parasal avantaja rağmen ülkemizde üretimi yapılan buğday çeşitlerinin %50'den fazlasını hala yabancı menşeili çeşitler oluşturmaktadır. Ayrıca diğer bir çok bitki tür ve çeşitlerinde çalışan ıslah uzmanları kendi alanlarında, bu teşvik edici imkandan faydalanamadıkları için yeterince motive olamamakta haksızlığa uğradıklarını düşünmektedirler. Bu da göstermektedir ki, ıslahçı hakkı geliri uygulaması bu şekliyle ülkemiz tarımının yararına bir uygulama değildir.

Araştırma geliştirme sonucu ortaya çıkarılan yeni ürünün sahibi kim?

Mevzuata göre ortaya çıkan yeni ürünün, yeni bitki çeşidinin sahibi kurumdur, yani devlettir. Ancak resmi Ar-Ge kuruluşlarında ıslah edilen çeşidin sahibi devlet kurumu olarak tarif edilmesine rağmen gelin görün ki, aynı mevzuatın uygulama talimatına göre, ıslahçı ile devlet kurumu, geliri %50, %50 eşit paylaşmak durumundadır.

Burada mantığı geçersiz bırakan durum ise; kurum ve kurumun çalışanı bitki ıslahçısı, geliri %50, %50 paylaşırken tüm harcamalar ve gider devlet kurumu tarafından karşılanmaktadır. Üstelik devletle %50 ortak edilen ıslahçı, normalde bu işi yapmak için maaşını da devletten almakta, tüm masraflar ve imkanlar yine devlet kurumu tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca bu gelirden faydalanan ıslahçı, ıslah çalışmasında görev aldığı ürünün satışından sorumlu değildir. Satıştan sorumlu olan diğer personeller ise bu uygulamadan faydalanamamaktadır. Dünyada örneği olmayan evlere şenlik bu uygulama bize has nitelikleri ile yalnız bizde var! Sağlam gelir, ayrıcalıklı gelir, risksiz gelir! Ancak 19 yıldır bitmeyen tartışmanın gölgesinde sürdürülen bir dağıtım!

Islahçı Hakkı ödemesinden tüm bitki ıslahçıları faydalanabiliyor mu?

Hayır! Sadece buğday ve belli ölçüde de arpa araştırmacıları faydalanıyor. Belki ayçiçeği ve mısır gibi birkaç bitkide de sayıları parmak sayısını geçmeyecek kadar araştırmacı faydalanabiliyor. Bu konuda en net tavrı özel sektör sergiliyor! Özel sektör bitki ıslahçısına hitaben hazırlanan ıslahçı hakkı mevzuatını muhatap bile almıyor! Böylece de sorunu kökünden çözmüş oluyor! Özel sektör çalışanı bitki ıslahçısı ise işsiz kalma riskiyle karşı karşıya kalacağını düşündüğünden bu konuda hak arayışına girmekten imtina ediyor!

Üniversitelerde durum daha karmaşık! Akademik ortamda başlayan bitki ıslah çalışmaları birden özel sektöre kayıveriyor. Böylece akademisyen kendi çalışma tarzıyla bu mevzuata ihtiyaç duymadan hakkını bir şekilde elde etmiş oluyor. Resmi araştırma enstitülerinde Ar-Ge ve ıslah alanında çalışan araştırmacıların, kırıntılara razı edilenleri saymazsak, sadece %5-6'sı bu mevzuatın nimetlerinden faydalanabiliyor.

Sadece buğday ve arpa türünde ıslah çalışmaları yapan ıslah uzmanları bu mevzuattan kaynaklanan parasal ödemeden tavandan faydalandıkları için, sahaya fazla yansımasa da çeşit üstüne çeşit tescil ettirmektedir. Diğer stratejik bitki türlerinde bu haktan, bu şartlarda faydalanma olanağı olmadığı için bu türlerde yeni bitki geliştirme çalışmaları sekteye uğramaktadır. Hatta diğer bitki türlerinde ıslah çalışması yapacak araştırmacı bulmakta zorlanılmaktadır. Sadece bu yönü ile bile ciddi bir tezat teşkil eden uygulamanın bugüne kadar çözüme kavuşturulamaması ülkemiz tarımı adına büyük bir sorun teşkil etmektedir.

Ödemenin tavandan alındığı bu birimlerde çalışanlar özel yetenekle mi alınıyor?

Özellikle buğday ve arpa gibi parasal getirisi yüksek olan birimlerde çalışanlar, bu birimlerde çalışmaları için özel bir sınav veya yetenek yarışmasına tabi tutulmuş değiller. Bu nedenle bu alanın dışında kalan ve büyük çoğunluğu oluşturan, aynı unvan ve eğitim düzeyine sahip araştırmacıların bu uygulamayla mağduriyet yaşadıkları sık sık gündem edilmektedir. Ayrıca bu uygulamanın geçerli olduğu birimlerde kurum yöneticilerinin bile özellikle bu haktan faydalananların gerisinde kalması haksızlığın yanında idari sorunlara da sebep olabilmektedir.

Araştırmacılar arasında sınıf farkı oluşturan, iş barışını bozan bu uygulamanın önüne geçilmelidir!

Tarımda bitkisel üretim alanında, buğdaydan arpaya, fasulyeden ayçiçeğine, nohuttan yoncaya, meyve türlerinden sebze türlerine varıncaya kadar yüzlerce bitki türünde üretim, Ar-Ge ve ıslah çalışmaları yapılmaktadır. Soframıza gelen gıdanın hammaddesi olan tohumun, yüzlerce bitki çeşitlerinin geliştirilmesi, verim ve kalite değerlerinin artırılması için yapılan Ar-Ge ve ıslah çalışmalarında aynı emek ve aynı zaman harcanmaktadır.

Tarımsal alanda faaliyet gösteren bilim adamlarından bitki ıslahı alanında uzmanlaşan çalışanlardan sadece buğday ve arpa türünde çalışanların hakkını koruyan, bu alan dışında çalışanlara ise zırnığı bile fazla gören uygulama, diğer tüm bitki türlerinde ülkemiz tarımının gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bir tarafta onlarca, fazla fazla, birbirinden çokta farklı olmayan buğday, arpa vs. çeşitleri kavanozlardaki yerini alırken, diğer tarafta yetersiz bitki çeşidi nedeniyle, özel sektörün yönünü yurtdışına döndüğü tarım sektöründe yapısal sorunlarımız çözüm beklemeye devam etmektedir.

Bitki ıslahı ve Ar-Ge alanında, hem ortaya çıkan ürünün değerlendirilmesinde hem de gelirinin taksiminde, hatta ürünün ortaya çıkma sürecindeki işleyişte yapılanma sorunu vardır. Yapılanma sorununun temelindeki öncelikli sorunlardan biride ıslahçı hakkı mevzuatı ve bunun uygulama şeklidir.

Çalışma barışını ve iş verimini olumsuz etkileyen bu uygulamanın güncel sorunlara çare olacak şekilde çözümlenmemesi ve ısrarla bu şekilde sürdürülmesi ülkemiz tarımına fayda değil zarar getirmektedir. Telif hakkı görünümlü ancak o kapsamda işlemeyen bu uygulama, ya tamamen kaldırılarak tüm gelir devletin kasasına aktarılmalı, ya da bu konuda güncel ve gerçekçi bir düzenlemeye gidilmelidir.

M.Salih ÖZDEMİR

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber