Çocuklara sürekli çalış demek, tükenmişliğe neden oluyor

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 08 Şubat 2010 07:11, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

UZMANLARDAN ANNE-BABA VE ÖĞRENCİLERE 'BAŞARI' TÜYOSU

- PSİKOTERAPİST AYLA KETRE:

- "BİR ÖĞRENCİ OKULA GİTMEK, DERSLERİNİ ÇALIŞMAK İÇİN KENDİ İÇİNDE BİR NEDEN BULAMAZSA O ZAMAN SAATLERİNİ UYKUDA, BİLGİSAYAR BAŞINDA, TELEVİZYON KARŞISINDA YA DA CEP TELEFONUYLA GEÇİRİR"

- "EĞER OKUL, ÖDEVLER VE DERS ÇALIŞMAK ZEVKLE DEĞİL DE ACIYLA BİRLEŞTİRİLMİŞSE ÇOCUĞUNUZ HEP BU İŞLERDEN KAÇAR"

- "BU DURUM AŞILMAZSA ANNE VE BABALARLA ÇOCUK ARASINDAKİ SAVAŞ DEVAM EDER DURUR. BU DÖNGÜ MUTLAKA KIRILMALI"

- "SABAH ÖĞRENCİ YATAĞINDAN KALKARKEN OKULA NEDEN GİTTİĞİNİ BİLEREK HAREKET ETMELİ. ÖĞRENCİNİN BİR HEDEFİ VE BELİRLİ BİR AMACI OLMALI"

- "BAŞARI İÇİN SADECE 'ÇALIŞ ÇALIŞ' FELSEFESİ ASLA DOĞRU KABUL EDİLEMEZ. BAŞARI ANCAK ÇALIŞMAK, DİNLEMEK VE EĞLENMENİN BİRLEŞİMİYLE ELDE EDİLEBİLİR"

- "ÇOCUKLARA SÜREKLİ ÇALIŞACAĞININ EMPOZE EDİLMESİ CİDDİ BİR TÜKENMİŞLİK DUYGUSUNA NEDEN OLUR, DERSE ACI DUYGUSUNU DA BAĞLAMALARI HALİNDE ÖĞRENCİLER HENÜZ İŞİN BAŞINDAYKEN DERSTEN UZAKLAŞABİLİR"

SONER KAN

MERSİN (İHA) - Psikoterapist Ayla Ketre, başarı için sadece 'çalış çalış' felsefesinin asla doğru kabul edilemeyeceğini ifade ederek, başarının çalışmak, dinlemek ve eğlenmenin birleşimiyle elde edilebileceğini söyledi. Ketre, bu nedenle de çocuklara sürekli çalışacağını empoze edilmesinin ciddi bir tükenmişlik duygusuna neden olacağını uyarısında bulunarak, derse acı duygusunu da bağlamaları halinde öğrencilerin henüz işin başında dersten uzaklaşabileceğini vurguladı.

Karnelerin kesinlikle öğrencilerin kişilikleriyle özdeşleştirilmemesi uyarısında bulunan Ayla Ketre, alınan karnelerin sadece öğrencilerin bir eğitim-öğretim dönemi boyunca dersi dinleme, öğrenilenleri anlama, aktarma ve kullanma yönündeki başarı ya da başarısızlıklarını yeterlilik ya da yeteneksizliklerini gösterdiğini, tüm bu nedenlerden dolayı da başarısız notlar almış olan öğrencilerin, bu konuda etiketlenmesi yerine başarısızlık nedenlerinin araştırılması tavsiyesinde bulundu.

İnsanın biyo-psiko-sosyal bir varlık olduğunu hatırlatan Ketre, bu nedenle de başarısızlık nedenleri ele alınırken söz konusu faktörlerin de irdelenmesi gerektiğini vurguladı. Bazen de dikkat dağınıklığının bir vitaminin eksikliği ya da herhangi bir değerin kandaki seviyesinin azlığı veya fazlalığının da öğrencinin okul ve ders başarısında etkili olabildiğine işaret eden Ketre, kimi zaman okula adapte olamamak, sosyal arkadaşlık ilişkilerinde uyum sağlanamaması, karşı cins ilişkileri, öğretmenlerle

ilişkiler, aile içi ilişkilerinde başarı ya da başarısızlıkta bir psiko-sosyal faktör olarak ortaya çıkabildiğini dile getirdi.

ANNE VE BABALAR OKULUN ACI VERİCİ OLDUĞU İZLENİMİNİ KIRMALI

Ayla Ketre, "Ancak yine de klinik gözlemlerimiz neticesinde başarısızlık nedenlerine baktığımızda sıklıkla karşımıza; öğrencilerin nasıl ders çalışmaları gerektiğini bilmedikleri, başarıya yönelik; 'başaramam' veya 'ya başaramazsam' kaygısı taşıdıkları, niçin okudukları ya da okula gitmeye yönelik nihai belirgin bir hedeflerinin olmadığı, okul ile ilgili birtakım olumsuz yaşantıları olmuşsa bunu sürekli olarak anılarında canlı tuttukları ve her okula gittiklerinde aynı olumsuz duygulara yöneldikleri,

ders çalışma ile haz duygusunu birleştirmek yerine ders çalışmayla acı duygusunu birleştirdiklerini gözlemlemekteyiz" dedi.

Psikolojide temel kuralın; insanların bir davranışı herhangi bir nedenden dolayı yaptığı olduğunu hatırlatan Ketre, insanların ya acıdan kaçmak ya da hazza ulaşmak için bir eylemde bulunabileceğini belirterek, konuyu bir öğrencinin gözünden açıklamaya çalıştı. Ketre, "Bir öğrenci okula gitmek, derslerini çalışmak için kendi içinde bir neden bulamazsa o zaman saatlerini uykuda, bilgisayar başında, televizyon karşısında ya da cep telefonuyla geçirir. Yani özetle insanoğlu aslında hep bir haz arayışı

içinde. O halde önce anne-babalar olarak, çocuklarımızın okulun acı verici olduğu izlenimini kırmakla başlayalım işe. Eğer okul, ödevler ve ders çalışmak zevkle değil de acıyla birleştirilmişse çocuğunuz hep bu işlerden kaçacaktır. Ve siz hayatınız boyunca derse, okula, ödevlere doğru çocuğunuzu iteceksiniz. O da acı duyduğu bu aktiviteden kaçacak. Bu savaş aranızda hep sürüp gidecek. Bu döngüyü mutlaka kırmalısınız" diye konuştu.

ÇOCUK OKULA NEDEN GİTTİĞİNİ BİLEREK HAREKET ETMELİ

Okul ve ders başarısının birbiriyle iç içe geçmiş süreçler halince işlediğini belirten Ketre, sabah öğrenci yatağından kalkarken okula neden gittiğini bilerek hareket etmesi gerektiğini, bu nedenle de öğrencinin bir amacı ve belirli bir hedefi olması gerektiğini vurguladı. Bazen bireylerin 'kaçınmacı' motivasyona sahipken bazı insanlarda 'yaklaşmacı' motivasyona sahip olabileceğini anlatan Ketre, açıklamasını da şöyle sürdürdü:

"Eğer çocuğunuz yaklaşmacı motivasyona sahipse ona; 'Okula gitmezsen adam olmazsın sürünürsün, açlık sefalet çekersin, şöyle kötü olursun böyle kötü olursun' diye hayatın içinde başına gelebilecek kötü şeyleri göstermenizin bir anlamı yok. Çocuğunuza bunun yerine eğer okula giderse okursa eğitimine doğru düzgün devam ederse iyi bir iş ve gelecek sahip olabileceğini, bu sayede istediği ve hayal ettiği gelire ve hayat tarzına sahip olabileceğini, tatillere gidebileceğini anlatırsanız. Bu durum onun okula

gitmesi için bir anlam ifade edecektir. Bu nedenle çocuğunuzu iyi tanımadan rastgele öğütlerde bulunmaktan sakınınız. Aksi halde sizi dinlemeyecekler ve giderek aranızda iletişim kopuklukları oluşacaktır."

Sabah okula istekli giden bir öğrencinin, devamında dersi dinlemesi, not alması, soru sorması, söz alması, derse katılmasının yanında sosyal ilişkiler kurmasına bağlı olarak başarı zincirleri de kurmaya devam edeceğini ifade eden Ketre, bu zincirin halkalarından birinin eksik olması halinde anne ve babaların bunu en iyi şekilde tahlil ederek çözüm yolunda da gereken adımı atması gerektiğini söyledi. Ayla Ketre, öğrencinin görsel kökenli bir bireyse ders sırasında mutlaka çeşitli renkte kalemlerle notlar

tutması, aksi takdirde çok kısa bir süre sonra dersten koparak, kendi hayal dünyasına kapılabileceği uyarısında bulundu. Dokunsal bir öğrenciyse de bireyin mutlaka dersin içinde aktif bir biçimde katılımcı olmak isteyeceğinin altını çizen Ketre, bir matematik dersinde soruyu tahtada çözmek, bir fen dersinde bizzat soğanı mikroskop altında incelemek isteyeceğini belirtti.

EĞİTİM OKULDA BİTMİYOR VE SÜREÇ EVDE DEVAM EDİYOR

Ketre, "Eğitim okulla da bitmiyor elbette süreç bu kez evde devam ediyor. Çocuğunuz okula geldiğinde bu kez de okulda öğrenilenlerin tekrar edilmesi gerekiyor. Yine burada her bir öğrencinin bireysel farklılıkları olduğunu unutmamakta fayda var. Yani görsel kökenli bir çocuğunuz yazacak çizecek, post-itlere kağıtlara yazdıklarını sağa sola yapıştıracak, işitsel çocuğunuz bir öğretmen edasıyla belki yüksek sesle bağıra bağıra ders anlatacak, bir dokunsal çocuğunuz evde deney yapmak isteyecek ama burada

bilinmesi gereken en önemli şey; mutlaka her gün okulda görülen konuların tekrarının yapılaması gerektiğini çocuğunuzun anlamasını sağlamasıdır. Bunu da yine çocuğunuzun motivasyon stratejisine göre yapmanızda fayda var" görüşünü dile getirdi.

Başarı için sadece 'çalış çalış' felsefesinin asla doğru kabul edilemeyeceğini uyarısında bulunan Ketre, başarının çalışmak, dinlemek ve eğlenmenin birleşimiyle elde edilebileceğine, bu nedenle de çocuklara sürekli çalışacağının empoze edilmesinin ciddi bir tükenmişlik duygusuna neden olacağına, derse acı duygusunu da bağlamaları halinde öğrencilerin henüz işin başında dersten uzaklaşabileceğine dikkat çekti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber