Başbakan: İşsizliği makul seviyeye indireceğiz

Haber Giriş : 26 Mart 2005 00:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, son dönemde bazı çevrelerin ısrarla ve inatla ekonomiye ilişkin kötü senaryolar ürettiğini belirterek, "Hiç kimse bizden popülizm yapmamızı beklemesin, hiç kimse rehavete kapılmamızı ummasın. İşlerin iyi gitmesinden, Türkiye ekonomisinin güçlü, sağlam, dirençli bir yapıya kavuşmasından adeta rahatsız olanlar var" dedi.
Hükümetin ekonomi politikasını yürütürken bazı 'eski alışkanlıklar ve kirli hesaplarla' karşılaştığını kaydeden Erdoğan, "Attığımız cesur ve kararlı adımlarla bugün gerçekçi ve sağlam bir ekonomik düzen kurma yönünde çok önemli mesafeler almış durumdayız. Piyasa kuralları zemininde işleyen, rekabetçi, dünyaya açık bu ekonomik düzenden geri dönmeye niyetimiz yoktur" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, 'Ulusa Sesleniş' konuşmasında ağırlıklı olarak ekonomideki son gelişmeleri değerlendirdi.
Türkiye ekonomisinin geçmişinde hiçbir dönemde görülmemiş bir şekilde, emin ve kararlı adımlarla belirlenen hedefler doğrultusunda iyileşmeye devam ettiğini kaydeden Erdoğan, 2.5 yıllık sürede ekonominin birçok göstergesinde tarihi rekorlar elde edildiğini vurguladı. AK Parti iktidarı döneminde enflasyonda parlak bir başarı elde edildiğini belirten Erdoğan, ülkenin üzerine kabus gibi çöken, bir neslin hayallerini, umutlarını ipotek altına alan enflasyonun kontrol altına alındığını bildirdi.
Geçmiş dönemde ürünlerin fiyatlarının sürekli değiştiğini, ücretlerimiz sürekli eridiğini, alım gücünün her geçen gün düştüğünü hatırlatan Başbakan Erdoğan, üretim ve yatırım yapılamadığını, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün büyüdüğünü söyledi. Enflasyonun siyasi istikrarsızlığı, siyasi istikrarsızlığın ise ekonomik krizleri beraberinde getirdiğine dikkat çeken Erdoğan, "Türkiye bu kısırdöngü içinde mütemadiyen bocalıyordu. Enflasyon oranlarının yüksekliğiyle Türkiye dünya sıralamalarında hep ilk sıralarda yer alıyor, dünya milletleri nezdinde itibarını ve en önemlisi öz güvenini yitiriyordu. Bu tabloyu tersine çevirmek için hükümet olarak çok yoğun bir çaba sarf ettik. Hamdolsun bundan da büyük başarı sağladık" diye konuştu.
2005 yılı enflasyon hedefini yüzde 8 olarak açıklayan Erdoğan, bu hedefe ulaşarak enflasyon sorununu Türkiye'nin gündeminden çıkaracaklarını vurguladı.

"YTL'YE GEÇİŞ OPERASYONUNU AKSAMADAN BAŞARDIK"
Bazı çevrelerin ekonomide yaşanan pozitif tabloyu görmemekte ısrar ettiğini ve 'enflasyon düşüyor ama biz hissetmiyoruz' dediklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, enflasyonun düşmesinin fiyatların düşmesi anlamına gelmediğini, fiyat artış hızlarının düşmesi olduğunu söyledi. "Lütfen, çarşıya, pazara çıktığınızda fiyatları şöyle geçmişle bir karşılaştırın" diyen Erdoğan, son 2.5 yılda fiyatların nereden nereye geldiğinin incelenmesini istedi. Erdoğan, Türkiye'nin fiyat artışları konusunda çok farklı, çok yeni bir sürece girdiğini ifade etti.
Yeni Türk Lirası'na (YTL) geçiş ile ilgili bilgi de veren Başbakan Erdoğan, bugün itibariyle piyasadaki toplam banknot değerinin yüzde 67'sinin, madeni para değerinin ise yüzde 56'sının YTL'ye dönüştüğünü açıkladı. Erdoğan, "YTL'ye geçiş operasyonu, hiçbir aksaklık çıkmadan tam bir başarıyla tamamlanmış, kötümser çevrelerin kötü senaryoları boşa çıkmıştır. Paramızdan sıfırların atılmasıyla birlikte, Türkiye ekonomisinin uluslararası platformlardaki imajı da değişmiştir. Sağladığımız güven ve istikrar ortamının bir başka yansıması da büyüme oranlarında görülmüştür" dedi.

"İŞSİZLİĞİ MAKUL SEVİYEYE İNDİRECEĞİZ"
Erdoğan konuşmasında işsizlikle mücadele konusuna da değindi. Bugüne kadar dünya ekonomilerinde, enflasyonun düşürülmesi sürecinde işsizliğin daima arttığına işaret eden Başbakan Erdoğan, Türkiye'de bunun tam tersinin gerçekleştiğini, enflasyon düşerken ekonominin büyüdüğünü ve işsizlik oranlarının da azaldığını bildirdi. 2003 yılında yüzde 10.3 olan işsizlik oranının, 2004 yılında yüzde 10'a gerilediğini hatırlatan Erdoğan, "Kuşkusuz işsizlikteki azalma henüz istediğimiz ölçüde değildir. Ancak Türkiye, nüfusu hızla artan bir ülkedir. Dolayısıyla işgücü de her yıl artmaktadır. 2004 yılında, işsizlik oranında küçük bir düşüş yaşanmış ancak 1 milyon 59 bin insanımız da aynı zamanda iş sahibi olmuştur. Yani gerçek istihdam, bu oranlarda görünenden daha fazladır. Hem iş gücüne yeni katılan insanlarımıza iş bulunmuş, hem de işsizlik oranı bir miktar düşürülmüştür. İnşallah ekonomideki kararlı ve disiplinli uygulamalarımız neticesinde işsizlik oranlarını çok daha makul bir seviyeye indireceğiz" şeklinde konuştu.

"KİMSE POPÜLİZM YAPMAMIZI BEKLEMESİN"
Erdoğan, hükümet olarak ekonomiyi grafiklerin, göstergelerin, rakamların, oranların arkasından izlemediklerini vurguladı. Ekonomiyi çarşıda, pazarda, fabrikada takip ettiklerini, işçilerin, memurların, çiftçilerin, sanayicilerin arasından izlediklerinin altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
"Göstergeler ekonomi için tabii ki önemli kriterler ancak asıl önemlisi, bunların size, yani çarşıya, pazara, mutfağa nasıl ve ne kadar yansıdığıdır. İşte bu nedenle attığımız her adımda, yaptığımız her faaliyette, belirlediğimiz her hedefte, sizlerin mutluluğunu, refahını gözetiyor, bunun için mücadele veriyoruz. Geçmişte yapıldığı gibi, halkından kopuk, vatandaştan uzak, ayağı yere basmayan, gerçekçi olmayan ekonomi politikalarıyla Türkiye'nin vaktini, enerjisini boşa harcamıyoruz. Ülkemizin her köşesini kalkındıracak, işsizliği, yoksulluğu giderecek, Türkiye'yi hak ettiği yarınlara ulaştıracak bir ekonomi anlayışıyla hareket ediyoruz. Bu hedefe doğru büyük bir kararlılıkla, büyük bir disiplinle yürüyoruz. Türkiye için, hiçbir gelişme seviyesini yeterli görmeyeceğiz. Her gün çıtayı bir önceki günden daha yükseğe koyacağız. Türkiye'yi en kısa zamanda dünyanın en güçlü ekonomileri arasına katacağız. Bu nedenle hiç kimse bizden popülizm yapmamızı beklemesin, hiç kimse rehavete kapılmamızı ummasın"

"BAZILARI İNATLA KÖTÜ SENARYO ÜRETİYOR"
Türkiye'nin geçen 2.5 yıllık değişim döneminde geleceğe doğru çok büyük bir atılım başlattığını ifade eden Erdoğan, bu atılımın akamete uğramasına asla izin vermeyeceklerini bildirdi. Son dönemde bazı çevrelerin ısrarla ve inatla ekonomiye ilişkin kötü senaryolar ürettiğini anımsatan Erdoğan, işlerin iyi gitmesinden, Türkiye ekonomisinin güçlü, sağlam, dirençli bir yapıya kavuşmasından adeta rahatsız olanlar olduğunu kaydetti. "Bu çevreler sürekli olarak olumsuzluk, kötümserlik pompalamaya, piyasaları tedirgin etmeye çalışıyorlar" diyen Erdoğan, Türkiye ekonomisinin köklü bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini, sağlam bir yapıya kavuştuğunu ve sarsılmaz bir zemine oturduğunu ifade etti. Erdoğan, ekonomik gelişmelere yönelik eleştirileri şöyle cevapladı:
"Artık bu ülkede yaşayan herkes bu yeni duruma alışmak, kötümserliği terk etmek, milletimizin gelecek heyecanını ayniyle paylaşmak zorundadır. Geçmişte sıkça görülen yap-boz politikaları, istikrarsızlık, güvensizlik, belirsizlik tamamen sona ermiştir. Türkiye'ye artık güçlü bir hükümet, güçlü bir ekonomi, kararlılık, istikrar ve disiplin hakimdir. Bunun en somut kanıtlarından biri de ülkemizin dış ticaretinde gerçekleştirdiğimiz büyük sıçramadır"

"2023 YILI İHRACAT HEDEFİMİZ 500 MİLYAR DOLAR"
2004 yılı ihracat rakamlarına ilişkin bilgi de veren Erdoğan, 2004 yılında ihracatın yeni bir rekora imza attığını ve bir önceki yıla yüzde 33.7 oranında artışla 64 milyar doları bulduğunu açıkladı. Türkiye'nin bu büyük sıçramayla, 2003 yılında dünyanın en büyük 26. ihracatçı ülkesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, 1980'li yıllarda bir yılda yapılan ihracat miktarının bugün artık 15 günde gerçekleştiğini söyledi. İhracat ürünlerin çeşitlenmesinin yanı sıra pazar ülkelerin de arttığını kaydeden Erdoğan, 2002 yılında komşu ülkelere yapılan ihracat miktarının 4 milyar dolar iken, 2003 yılında 7 milyar dolar, 2004 yılında ise 10 milyar dolara çıktığını bildirdi. Yine komşu ülkelerin toplam ihracat içindeki payının 2002 yılında yüzde 12.1 iken bu oranın 2004 yılında yüzde 15.4'e çıktığını anlatan Erdoğan, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Suudi Arabistan, Mısır, Libya, Fas, Macaristan, Kuveyt, Tunus ve Lübnan grubuna ihracatın 2002 yılında 4.6 milyar dolar iken bu miktarın 2004 yılında 8.2 milyar dolara yükseldiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, Afrika ülkelerine ihracatın ise 2004 yılında yüzde 40 oranında artarak 3 milyar dolar seviyesine yükseldiğini kaydetti. Türkiye'nin tarihi ve kültürel bağları olan ülkelerle ticaret hacmini arttırması gerektiğini ifade eden Erdoğan, Türkiye'nin bu ülkelerle ticari ilişkilerinde diğer ülkelerin gerisinde kaldığını söyledi. Hükümet üyelerinin yoğun gezi trafiği sonucunda Türkiye'nin İran'a ihracatının 2004 yılında yüzde 51.9 oranında artarak 812 milyon dolara, Romanya'ya ihracatının yüzde 40.7 oranında artarak 1 milyar 260 milyon dolara, Güney Afrika Cumhuriyeti'ne ihracatının yüzde 57 artışla 202 milyon dolara ve Azerbaycan'la ihracatının ise yüzde 28 oranında artışla 403 milyon dolara ulaştığını açıkladı. Erdoğan, "Türkiye'nin ihracatının artmasının, hatta Cumhuriyet tarihimizin rekor düzeylerine ulaşmasının temel nedenleri makroekonomik istikrar, ekonomide iyileşme, Türkiye'nin bir belirsizlikler ülkesi olmaktan çıkmış olması ve bu konudaki gayretli çalışmalarımızdır. Ancak en az bunlar kadar önemli olan bir başka faktör de, Türkiye'nin son iki buçuk yıl içinde dünya ülkeleriyle kurduğu o sıkı diyalogdur. İhracatın 2010 yılında 100 milyar dolar, cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümü olan 2023 yılında ise 500 milyar dolara ulaşması hedeflenmektedir" şeklinde konuştu.

"KİRLİ HESAPLAR ÖNÜMÜZE ÇIKIYOR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında, demokrasiyi eksiklerinden arındırmadan, insanlara onurlu bir hayat sağlamadan, adaleti bütün kurumlarıyla tesis etmeden ekonomik istikrarı ve büyümeyi kalıcı hale getiremeyeceklerinin mesajını da verdi. Ekonomide kaydedilen başarıların ardında siyasette, yönetim alanında gerçekleştirilen yapısal dönüşümlerin olumlu etkileri olduğuna işaret eden Erdoğan, ikisi olmadan Türkiye'nin ağır ekonomik sıkıntılarını aşmasının mümkün olmayacağını dile getirdi. Türkiye'nin önüne yeni ekonomik hedefler koyarken, bunu demokratik kazanımları korumak ve geliştirmek şartına bağladıklarının altını çizen Başbakan, şunları söyledi:
"Türkiye'nin ekonomik gelişmesi ne kadar bizim görevimizse, demokratik tekamülü de bir o kadar görevimiz olacaktır. Ancak maalesef burada da bazı eski alışkanlıklar, kirli hesaplar önümüze çıkmaktadır. Attığımız cesur ve kararlı adımlarla bugün gerçekçi ve sağlam bir ekonomik düzen kurma yönünde çok önemli mesafeler almış durumdayız. Piyasa kuralları zemininde işleyen, rekabetçi, dünyaya açık bu ekonomik düzenden geri dönmeye niyetimiz yoktur. Türkiye, hem siyasette hem de ekonomide kurumsallaşan, meşruiyet temelinde kalkınan, adaletin vazgeçilmezliğini hayatın ekseni sayan bir ülke olarak yoluna devam edecektir"

"KAPKAÇ KONUSUNDA İŞİMİZİ HAFİFE ALMIYORUZ"
Başbakan Erdoğan, 'Ulusa Sesleniş' konuşmasında, son dönemde özellikle büyükşehirlerde artan gasp, kapkaç ve hırsızlık olaylarını da değerlendirdi. Sosyal yaraların büyümeden, kangrene dönüşmeden iyileştirilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, hükümet olarak bu olayları en aza indirmek için gayret sarf ettiklerini kaydetti. Bu çerçevede özellikle büyük şehirlerde olayların seyrine uygun ilave önlemlerin hızla alındığını hatırlatan Erdoğan, güvenlik güçlerinin artık şehirlere, ilçelere, beldelere köylere daha da hakim duruma geldiğini söyledi. Polisin ve jandarmanın elele bir koordinasyon içinde istihbarat örgütleri ile koordinasyon içerisinde bu çalışmaları yürüttüğünü anlatan Erdoğan, "Hiç endişeniz olmasın bunu aşmakta kararlı olan bir hükümet işbaşındadır. Bundan sonra da bu şehir suçlarıyla azami seviyede mücadele sürecektir. Ancak popülist yaklaşımlara kapılarak bu problemin sosyal niteliğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Bugün New York'ta, Moskova'da, Amsterdam'da, Tokyo'da asayişin tam olarak denetlenemediği, güvenlik güçlerinin kontrol edemediği ve hatta giremediği semtler, mahalleler, bölgeler vardır. Bu konuda elbette bütün ülke yönetimleri gibi biz de sorumlu durumdayız. Bunları bahane ederek işimizi hafife alamayız. Elimizden gelen bütün tedbirleri kullanmak suretiyle asayişi sağlamak adına özellikle büyük şehirlerimizde mevcut problemleri çözmek, geleceğe dönük projeksiyonlar geliştirmek için çalışıyoruz" dedi.

"KAPKAÇ OLAYLARININ NEDENİ SOSYAL EROZYON"
Olayların üzerine bir yandan güvenlik güçleri marifetiyle gittiklerini diğer ise insanları suça sevk eden sosyal yaraları tespit ederek, iyileştirme konusunda strateji belirlediklerini ifade eden Erdoğan, ortaya çıkan suç tablosunda milli değerlerdeki kırılmaların ve zafiyetlerin etkili olduğunu vurguladı. "Her insanın başına bir polis dikemeyeceğimize göre suç alışkanlığını besleyen sosyal şartları ortadan kaldırmak, gelir dengesizliklerini dengelemek, toplumsal dokumuzda meydana gelen zayıflıkları gidermek durumundayız" diyen Erdoğan, öz değerlerin, ahlaki hislerin, vicdani ölçülerin tekrar gündeme alınmasını istedi. Sosyal erozyona neden olan toplumsal kayıpların sorgulanması gerektiğini dile getiren Erdoğan, hiçbir yönetimin bu toplumsal ödevi tek başına yerine getiremeyeceğini, toplumsal erozyonun toplum tarafından giderilmesi gerektiğini söyledi. Erdoğan, bu konuda hükümet olarak üzerlerine düşen görevlerin farkında olduklarını belirterek, aynı hassasiyeti siyasi kurumlardan, sivil toplum örgütlerinden, medyadan da beklediklerini ifade etti. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu sorumluluğu üstümüzden atma kolaycılığına asla sapmadığımız gibi, kimseyi de asla suçlamadık, suçlamıyoruz. Suçu doğru tanımlamak, suçun üstüne doğru biçimde gitmek, en önemlisi de suçu oluşturan sosyal sebepleri toplum olarak aşmak zorunluluğumuz vardır. Bu sebeple toplumsal kültüre etki eden her unsur, tıpkı hükümet gibi, tıpkı siyaset gibi, tıpkı güvenlik güçleri gibi, kendi sorumluluğunu almalı ve kendi muhasebesini yapmalıdır. Bunu başarabilirsek, suçun kökünü kaynağında kurutmanın, toplumsal barışı ve dayanışmayı sağlamanın, yüksek ahlak duygusu ile adaleti her zemine yaymanın anahtarını da edinmiş oluruz. Türkiye'yi mutlu ve müreffeh kılacak olan kimya budur. Ben inanıyorum ki, bu ülkede yaşayan herkes, elbirliğiyle inşa edeceğimiz bu ortak insani zeminde olgunlaşarak kısa bir zaman içinde suçu ve şiddeti bu ülkenin gündeminden çıkaracaktır. Gelin gönül gönüle verelim ve sadece bugünler adına değil, yarınlar adına da hayat hakkımıza, millet olma bilincimize, sosyal hasletlerimize, toplumsal dayanışma geleneğimize sahip çıkalım. Çünkü dünyada tek bir Türkiye vardır. Ve bu Türkiye'yi yüceltmek, tek tek hepimizin, ama hepimizin boynunun borcudur."

iha

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber