Gül YÖK'te değişim istedi/ Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 27 Mayıs 2011 13:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üniversitenin görev ve rolündeki değişime paralel olarak YÖK'ün de görev ve rolünün değişmesi gerektiğini belirterek, ''YÖK, artık üniversiteleri kontrol altına almaya adanmış bir kurum olmaktan çıkmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayan ve kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlamaya dönük tedbirler alan bir kurum olmalıdır'' dedi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK tarafından Swissotel'de düzenlenen ''Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar'' konulu kongrenin açılışında, ülke olarak Türkiye'nin artık üniversitelerden taleplerinin arttığını ve beklentilerin yükseldiğini, böyle bir ortamın üniversitelere önemli bir motivasyon sağlayacağını düşündüğünü söyledi.

Gül, ''Yeni Türkiye'nin artık yeni ve güçlü üniversitelere ihtiyacı vardır. Demokrasimiz her geçen gün biraz daha kökleşmekte ve olgunlaşmaktadır'' dedi.

Üniversitelerin, ülkenin değişimine en büyük katkıyı verenler olduğunu vurgulayan Gül, aslında sadece yeni Türkiye değil, yeni dünyadan bahsetmek gerektiğini dile getirdi.

Artık 19. yüzyılın üniversitesini tasarlayan sanayi devriminde yaşanmadığını, dünyanın 20. yüzyılın son çeyreğinde artık elektronik devrimi ile yüz yüze olduğunu anlatan Gül, bu devrimin yeni teknik olanak sunduğunu, zaman ve mekan algısının bu devrimin bir sonucu olarak köklü bir biçimde değişmekte olduğunun altını çizdi.

Daha önceki devrimin sanayi tarzı üretimin insanlara getirdiği belli bir zamanda belli bir yerde olma, fabrika işçisi olarak her gün aynı mekana gitme zorunluluğu ve kısıtlamasının ortadan kalkmaya başladığına işaret eden Gül, zaman ve mekan kavramlarının yeniden tartışılıp, yeniden değerlendirildiğini kaydetti.

-''ÜNİVERSİTE, EZBERCİ VE DOGMATİK YETİŞTİREMEZ''-

Cumhurbaşkanı Gül, bu durumun bilince kazandırdığı esnekliğin inkar edilemeyeceğini, o esnekliğin özgürlük olduğunu aktararak, şöyle dedi:

''Günümüz dünyası, sözünü ettiğim, özgürlük içinde yeni bir demokrasi anlayışını yaratmaktadır. Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanında yer alan toplumsal olaylar, bu durumun açık ispatıdır. O olayların elektronik ortamın tetiklemesiyle başlaması, o ortamın gelişip yayılması, üniversite gençliğinden destek bulması ve ana talebin demokrasi oluşu, yeni üniversite anlayışının niteliği hakkında bir ip ucu verdiği kanaatindeyim. Dünya yeni bir üniversite anlayışına da ihtiyaç duymaktadır. Tüm bunlardan dolayı, üniversite, artık öğrencilerini ezberci ve dogmatik yetiştiremez.

Dünya ile ilişkileri alabildiğince yoğunlaşan, kendi içine kapandığı dönemi geride bırakıp dünya ile bütünleşme çabası içine giren bir Türkiye'de, üniversite müfredatı sabit fikir ve doğmaların ezberleştirilmesini dışlamalı, eleştirel düşünceyi öğretmeyi esas almalıdır. Üniversite öğrencilerinde, farkılıklara karşı bir duyarlılık da geliştirilmelidir. Üniversite öğrencilerine, eski ve yeni sorunlara karşı alışılmış zihinsel kalıpların dışına çıkarak yeni ve esnek çözümler üretme cesareti de kazandırılmalıdır. Üniversite, artık eskiden olduğu gibi öğrencileri tek tipleştirme ve aynılaştırma gayesi güdemez. Artık içine kapalı bir ülke olmadığımızı dışa açık olduğumuzu dünya ile bütünleştiğimizi herkes görmelidir.''

Gelinen noktada, sivil toplumu alabildiğince çeşitlenmiş ve olgunlaşmış bir Türkiye'de, her yönüyle farklılaşmış mezunlar vermek gerektiği kanaatinde olduğunu da belirten Gül, üniversitelerin, artık dünya sorunlarına duyarlı ve küresel liderlik özelliklerine sahip mezunlar yetiştirmesi gerektiğini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Gül, öğrencilerin küresel liderlik rollerine iyi hazırlanması için üniversitelerin daha fazla küresel konulara odaklanması gerektiğini ifade etti.

Üniversitelerin artık program açarken sadece devletin geleneksel ihtiyaçlarını gözetemeyeceğini kaydeden Gül, üniversitelerin, programlarını çeşitlendirmeleri ve toplumun talep ettiği ve küresel rekabetin ihtiyacı olan yeni alanlarda da faaliyet göstermeleri gerektiğini bildirdi.

Gül, üniversitenin bir lise, bir yüksekokul olmadığını yineleyerek, akademinin iklimin farklı bir şey olduğunu dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Gül, ''Üniversitede muhakkak o iklimi oluşturacaksınız ki orada sadece bilim ve eğitim değil, davranış da ona göre şekillensin. O bakımdan, yeni üniversitelerimiz üzerinde özenle durulması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum'' dedi.

-YÖK'TE DEĞİŞİM İSTEĞİ-

Üniversitelerin finansman açısından da bir çeşitlenmeye gitmesi gerektiğini bildiren Gül, artık elit üniversitelerin elit bir kesime yüksek öğretim hizmeti sunmadığını, gelecek birkaç yıl içerisinde neredeyse nüfusun yarısından çoğunun üniversiteli olacağını kaydetti.

Elit eğitim finansmanı ile evrensel eğitim finansmanının aynı olamayacağını vurgulayan Gül, devletin az sayıda üniversitenin finansmanını sağlayabileceğini, ancak her gün sayısı artan üniversitelerin finansman kaynaklarını çeşitlendirmeleri gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, sözlerine şöyle devam etti:

''Üniversitenin görev ve rolündeki değişime paralel olarak YÖK'ün de görev ve rolü değişmelidir. Unutmayalım ki YÖK, 1980'den sonra kurulmuştur. O günkü Türkiye ile bugünkü Türkiye çok farklıdır. O günkü Türk insanının anlayışı ile bugünün anlayış çok farklıdır. O günkü demokratik hukuk standartlarımızla bugünkü demokratik standartlarımız, hukuk kurallarımız çok farklıdır. Zaman zaman bazı düzenlemeler değişiklikler yapılmıştır, ama bunun yeterli olmadığı kanaatindeyim. YÖK kurulduğunda 27 üniversite vardı. Bugün bu sayı 160'ı geçmiştir. YÖK'ün artık yeniden yapılandırılması hususunda geniş bir toplumsal uzlaşı da vardır. Bu yeniden yapılandırmanın nasıl olacağı konusunda da bu gibi toplantılarda yapılacak tartışmalara çok önem veriyorum. Dolayısıyla, dünyanın büyük üniversitelerinin bu konuda başarılı olmuş modellerini geniş biçimde burada tartışıp kendi ihtiyaçlarımızı konumumuzu da ortaya koyup yeni üniversite modellerimizin nasıl olacağını tespit etmemiz gerekir. Buradaki tartışmalar, raporlar haline gelip, raflarda kalacaksa bunun açıkçası israf olacağını şimdiden söylemek isterim. Bu faaliyetlerin amacı, muhakkak uygulamaya dönük olmalı ve Türk üniversite sistemine yenileme güçlendirme ve önümüzdeki yüzyıla taşıma konusunda bize yapacaklarımızın tespiti açısından en iyi şekilde değerlendirilmelidir.

YÖK, artık üniversiteleri kontrol altına almaya adanmış bir kurum olmaktan çıkmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayan ve kamu kaynaklarının etkin kullanımını sağlamaya dönük tedbirler alan bir kurum olmalıdır. Ayrıca üniversitelerin performansını izleyen bir kurum olmalıdır. YÖK, üniversitelerin her türlü işiyle uğraşan icracı bir kurum olmaktan çıkıp, genel strateji belirleyen düzenleyici bir kurum haline dönüşmelidir. YÖK artık standartlaşmanın bir kontrolü de olamaz. YÖK, üniversitelerdeki farklılaşma ve çeşitlenmeyi desteklemeli ve her yeni program önerisini 'örneği var mı?' diye değerlendirmemelidir.''

GÜL YABANCI DİL EĞİTİMİNDEN YAKINDI

İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yabancı dil öğretimi konusunda Türkiye kadar başarısız ne kadar ülke olduğunu bilemediğini ifade ederek, ''Bu konuda Türkiye'nin kendisini çok iyi gözden geçirmesi gerekir. Bizim uluslararası platformda en büyük dezavantajımız bir Türk gencinin ikinci dili bilmemesidir. İkinci dil bilen aramızda çok azdır. Bu, bugünkü dünyada bizim başarısızlığımızdır. Bunun böyle devam etmesi mümkün değildir'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, himayesinde YÖK tarafından düzenlenen ''Uluslararası Yükseköğretim Kongresi: Yeni Yönelişler ve Sorunlar'' konulu kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, üniversitelerin, kurumsal etkinliği gözetmesi, gereksiz bürokratik külfeti hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler açısından azaltması gerektiğini belirtti.

Gül, okullaşma oranlarının artmasıyla birlikte iki önemli konunun gündeme geldiğini, bunlardan birincisinin, bazı yükseköğretim programlarının kontenjanlarının boş kalması ve buna bağlı olarak kamu kaynaklarının israfının söz konusu olması olduğunu belirtti. Bu konuda iyi çalışılması gerektiğini ifade eden Gül, ikincisinin de mezun olanların istihdamının gözetilmesi olduğunu, bu konuda da üniversitelerin duyarlı olması gerektiğine inandığını kaydetti.

-''TÜRKİYE İÇİN KAZANÇ''-

Cumhurbaşkanı Gül, eskiden üniversitelerde daha çok yabancı öğrenci bulunduğunu belirterek, İstanbul Üniversitesinde okuduğu dönemde, Türkçe eğitim veren bir üniversitede, o gün bile çok sayıda yabancı öğrenci olduğunu anlattı.

Bugün yabancı öğrenci sayısının az olduğu kanaatinde olduğunu dile getiren Gül, şunları kaydetti:

''Her ne kadar son 1-2 sene içinde alınan tedbirlerle genişleme söz konusu olduysa da çok gerideyiz. Bizler, yurt dışına seyahat ettiğimizde bir ülkenin bakanının, Türk üniversitesinden mezun olduğunu gördüğümüzde gururlanırız. O ülkedeki Türk iş adamlarının yatırımları, o ülke ile Türkiye arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin altındaki sebep ne diye bakıldığında Türkiye'de burslu olarak okuyan birçok öğrencinin önemli bir etken olduğunu görürüz. Bu sadece sivil dünyada değil, askeri dünyada da böyledir. Kendi harp okullarımızda, harp akademilerimizde okuyan yabancı öğrencilerin gittikleri ülkelerde Türkiye ile kendi ülkeleri ve halkları, Türk Silahlı Kuvvetleri arasında en güçlü köprüyü oluşturduğunu okuyoruz. Onun için buna da çok önem veriyorum. Bunun Türkiye için çok büyük bir kazanç olduğuna inanıyorum.''

-'KENDİ DİLİNİ ÇOK İYİ BİLMESİ GEREKİR''-

Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasının sonunda dil konusuna değindi. Türkiye'nin bu konuda yeteri kadar başarılı olamadığını ifade eden Gül, şöyle konuştu:

''Her şeyden önce herkesin kendi dilini çok iyi bilmesi gerekir. Bu anlamda dünyanın bazı iyi üniversitelerinde mühendislik talebesi ve tıp öğrencisinin bile kendi dili ile ilgili kompozisyonların yazılmasının ders olarak okutulduğunu biliyoruz. Kendi dilini çok iyi bilmeyenin, başkasının dilini iyi öğrenmesi mümkün değildir. Hepiniz öğrencilerin kağıtlarını okuyorsunuz. Yetiştirdiğiniz öğrencilerin Türkçeyi nasıl kullandıklarını, Türkçenin ne kadar zengin olup olmadığını, en iyi notu siz veriyorsunuz. Bu konuya özellikle özen gösterilmesi gerektiğine inanıyorum. Dalı ne olursa olsun, şunu unutmayalım ki çok iyi Türkçe bilen, Türkçeye hakim olan bir öğrenci, mühendislikte de tıpta da daha başarılı olacaktır.

Yabancı dil öğretimi konusunda bizim kadar başarısız olan ne kadar ülke var bilmiyorum. Bunu da açık söylüyorum. Hem orta öğretim hem de üniversite için söylüyorum bunu. Yabancı dil biliyor diye muaf saydığımız öğrencilerin dışarı gittiklerinde ya da yabancı ile karşılaştıklarında ne kadar şaşırdıklarını hepimiz biliriz. Bu konuda, Türkiye'nin kendisini çok iyi gözden geçirmesi gerekir. Bizim uluslararası platformda en büyük dezavantajımız bir Türk gencinin ikinci dili bilmemesidir. İkinci dil bilen aramızda çok azdır, bu bugünkü dünyada bizim başarısızlığımızdır. Bunun böyle devam etmesi mümkün değildir. Yetiştirdiğimiz, mezun ettiğimiz gençler sadece Türkiye'de çalışacak değil, dünyanın her yerinde çalışabilecek kabiliyette ve güçte olması gerekir. Bilimsel olarak ne kadar yeterli olursa olsun, eğer dil konusunda yetersizse bütün kapılar kendisine kapanacaktır. Uluslararası kuruluşlarda, şirketlerde veya kendi şirketini başka ülkelerde kurarak, faaliyet gösterecek kişiler, üniversite mezunları arasından çıkacaktır.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber