Erdoğan'dan Kızılay'a: Kapıya geleni geri çevirmeyin

Haber Giriş : 15 Nisan 2005 20:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Erdoğan, Kızılay kan merkezlerindeki kanların ''milletin kanı'' olduğunu belirterek, ''Bu milletin o kanını hastasına verirken, burada kan üzerinden istismar yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Kapıya geleni geri çevirmeye hiçbir Kızılay personelinin hakkı yoktur'' dedi

Başbakan Erdoğan, Türkiye Kızılay Derneği'nin Karayolları Genel Müdürlüğü'ndeki Olağan Genel Kongresi'ne katılarak bir konuşma yaptı. Kızılay'ın millet ve ülke olarak bünyedeki kan damarı kadar önemli olduğunu belirten Erdoğan, bu kuruma sahip çıkmanın, bu kurumun gücüne güç katmanın her şeyden önce insani ve vatandaşlık borcu olduğunu herkesin bilmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, ''Burası ne bir ikbal kapısıdır, ne ihtirasların tatmin edileceği bir yerdir'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Kızılay'da sadece hizmet için görev alındığına dikkati çekerek, Kızılay'ın toplumun önünde herhangi bir gerekçeyle tartışılmasının Türkiye'ye bağlı ve bu ülkeyi seven bütün vicdanları yaraladığını kaydetti.

Delegelerden bir ricası olduğunu belirten Erdoğan, ''Geçmişinden bugüne buna asla mahal vermemenizdir, asla Kızılay bunların ortamı olmamalıdır. Kızılay dostluğun, barışın, kardeşliğin daha öte gidiyorum, dayanışmanın en güzel örneklerini vermelidir'' diye konuştu.

Kızılay ile ilgili geçmişten gelen yanlış bir algılama olduğunu dile getiren Erdoğan, Kızılay'ın devletin kurumlarından birisi gibi görünmesinin doğru olmadığını bildirdi. Başbakan Erdoğan, Kızılay'a kan bağışlarından, ayni nakdi yardımlarına kadar en büyük desteği milletin verdiğini ve sahibinin de millet olduğunu söyledi.

''ACABA TUZ KOKTU MU?''
Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu hatırlatmayı yapma gereği duyuyorum. Çünkü böyle kurumlar bürokratik anlayışlarla yönetilmeyen, her zaman milletin desteğiyle güçlenmesi gereken devletin gözetimindeki hayati kurumlardır. Kızılay gibi kurumların önemi daima en üst düzeyde bir toplumsal duyarlılık ile sağlanabilir. Zira başımız dara girdiğinde, bir felaket anında başucumuzda aradığımız ilk kurumlardan biri Kızılay olduğuna göre bu kurumun itibari her ne suretle olursa olsun tartışma konusu olmamalıdır.

Hükümete geldiğimiz günlerde ne yazık ki, Türk Kızılay'ının da diğer birçok kurum gibi yaralı olması, vicdanları yaralayan ve üzerinde en çok durduğumuz konulardan biriydi. Zira Kızılay gibi kurumlar tartışılır hale gelmişse, üzerinde kuşku, kaygı bulutları dolaşıyorsa bunun vatandaşın umutlarına yansımasının bedelini kimse, ama hiç kimse ödeyemez.

Hatırlayınız, yolsuzluklarla, çürümeyle baş edemeyen 2002 yılının 3 Kasım'ına kadarki Türkiye'de en çok konuşulan, haklı olarak en çok kaygısı duyulan herkesin cevabını aradığı soru şuydu: 'Acaba tuz koktu mu?' Bu soru sahiden, ciddi bir soruydu, ciddi bir endişeden doğmuştu.Allah'a şükürler olsun ki tuz kokmadı. Milletimizin sağlam kumaşı buna izin vermedi.''

Başbakan Erdoğan, milletin yeniden gücünü topladığını, dirayetle ''Acaba tuz koktu mu?'' sorusunu sorduracak kadar güven bunalımı doğuran anlayışları, temsilcileriyle birlikte tasfiye ettiğini ifade ederek, o günleri birilerinin unutmuş, unutturacak kadar üzerinden zaman geçtiğini zannetmiş olabileceğini, ancak kendilerinin o talihsiz günleri unutmadıklarını, unutmayacaklarını söyledi.

DAHA İLERİ GİDEN KIZILAY
Bingöl ve Gölcük depremlerini yaşadığını ve bu depremlere Kızılay'ın müdahalelerini gördüğünü belirten Erdoğan, her geçen gün daha ileri giden çağdaş, modern bir Kızılay'ı gördüklerini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kızılay'ın kan damarı olan kan merkezleri var. Ama buradaki kanlar milletin kanı. Bu milletin o kanını hastasına verirken burada kan üzerinden istismar yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Burada kapıya geleni geri çevirmeye hiçbir Kızılay personelinin hakkı yoktur. 'Sayın Başbakan bunu niye söylediniz? Biz zan altında kaldık...' Hiç zan altında kalmayın. Bunu yaşadığım için söylüyorum ve burada anlatıyorum. Kızılay kan merkezinden bir hastanın kan bulması için Başbakanın, bakanın, milletvekilinin oraya telefon etmesi gerekmez. Benim vatandaşım Ahmet oraya gittiği zaman elinde reçete ile o kanı vermek durumundayız, durumundasınız. Vatanseverlik, insanlık budur. Bunu tereddütsüz yerine getirmeliyiz. Hangi personel bir yanlış yapıyorsa, Kızılay yönetiminin onu orada bir saniye tutmaması gerekir. Kimse Kızılay'ın itibarına gölge düşüremez.''

Başbakan Erdoğan, ekonomisiyle, büyümesiyle, kalkınmasıyla ve toplumsal dokunun güçlenmesiyle bütün direnç noktalarının yeniden güçlenme yoluna girdiğini dile getirerek, Kızılay'ın da toparlanan, güçlenen kurumlardan biri olduğunu kaydetti.

136 yıl boyunca devletten ve milletten destek ve himaye gören Kızılay'ın dindirdiği acıların hadsiz, hesapsız olduğunun akıllardan çıkarılmaması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, ''Kızılay, şefkat ve merhamet kollarını Afrika'dan Balkanlar'a, Endonezya'dan Ortadoğu'ya kadar açmıştır'' dedi.

Erdoğan, Kızılay ve dünyanın her yerinde yardım yapan sivil toplum kuruluşlarının gönüllülük esasına göre faaliyet gösterdiğine işaret etti.

Türk milletinin, yüzyıllarca toplumsal dayanışmayla, sımsıkı aile bağlarıyla, akrabalıklarla komşuluk hukuku ile insanlığa büyük armağanlarda bulunmuş bir milletinin çocukları olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Bizim inancımızda 'veren el, alan elden üstündür' ve biz 'hayırda yarışan' bir milletiz'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Güney Asya felaketinde Kızılay'ın büyük yardımlarda bulunduğunu ifade ederek, ''Sizlerden bu ülkenin Başbakanı olarak bir tek şey rica ediyorum: Lütfen bu kubbe altında hoş bir sada bırakmaktan, emanetini taşıdığınız herkesin sizleri hayırla, dua ile yad etmelerinden başka bir derdiniz olmasın. İnanıyorum ki, bu hissiyatımı bütün arkadaşlarım paylaşıyordur'' dedi.
AA

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber