Nöbetçi Memurluk Sorunları

Nöbetçi memurluk uygulaması 711 sayılı Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24 Saat Devamını Sağlayan Kanun hükümlerine göre yürütülmektedir. Bu Kanun 1966 tarihli olup günümüzün ihtiyaçlarınına göre oluşturulmuş bir kanun değildir. Ancak, Kanunun yürürülüğünün devam etmesi dönem dönem bazı kurumların yasadan, amacını aşar şekilde yararlanmalarına sebep olmaktadır. Bu konuya ilişkin bir değerlendirme için başlığa tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 10 Ekim 2005 00:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

18.1.1966 tarih ve 711 sayılı Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24 saat devamını sağlayan Kanun"un 1.maddesinde; "Yetkili merciler tarafında bildirilecek alarm haberlerinin sürat ve emniyetle ilgililere ulaştırılmasını sağlamak amacı ile bakanlıklarda ve bakanlıklarca uygun görülecek teşkilat ve kurumlarında birer nöbetçi memurluğu kurulur" denilmektedir.

4.maddesinde ise; "Nöbet tutacakların nitelikleri, görevleri ve nöbetle ilgili diğer hususların bir yönetmelikle düzenleneceğini, ayrıca Bakanlıklar kendi özelliklerine uygun olarak bu yönetmeliğin uygulanmasını sağlayacak tedbirleri ve nöbet tutacaklara verilecek ek sorumlulukları ve nöbetçi memurunu tespit edecek ve onu denetleyecek sorumlu makam ve görevliyi özel bir talimatla tespit eder" denilmektedir. Yasanın bu maddesine dayanarak çıkarılmış olan "Nöbetçi memurların görev ve sorumlulukları ile çalışma şekillerini gösterir" yönetmeliğin 1.maddesinde "Yetkili merciler tarafından bildirilecek alarm haberlerinin sürat ve emniyetle ilgililere ulaştırılmasını sağlamak amacı ile Bakanlıklar ve Bakanlıklarca uygun görülecek teşkilat ve kurumlarında birer nöbetçi memurluğu kurulur." denmektedir.

Yasanın ve Yönetmeliğin 1.maddelerini yorumladığımızda yasanın amacını açıkça görmek mümkündür.

Yasa ile, özellikle ülke güvenliği açısından tehlikeli ve hassas dönemlerde (afet, iç-dış savaş vs) Bakanlıklarda ve tehlike ihtimalinin yoğunlaştığı bölgelerdeki kamu kurumlarında alarm haberlerinin süratle ilgililere ulaştırılabilmesi amaçlanmıştır. Yasanın çıktığı 1966 senesinde iletişim araçlarının yeterince gelişmemiş olması, genel itibariyle kamu görevlilerinin sayısının az olması ve özel güvenlik görevlisi personelinin olmaması gibi nedenlerle yasama organı, ülkenin o döneme özgü hassasiyetini gözeterek güvenlik açısından böyle bir yasa çıkarmak zorunda kalmıştır.

Günümüzde bu şartların hepsi değişmiştir. Ülkemiz güvenlik açısından hassas bir dönemde değildir. Yurdun tümünde OHAL uygulamasına son verilmiştir.

Kurumların güvenliklerini sağlayacak özel güvenlik görevlileri istihdam edilmektedir. Yasanın çıkarılış amacı olan alarm haberlerinin süratle yetkililere ulaştırılması artık oldukça gelişmiş olan iletişim araçlarıyla yapılabilir. Bu nedenle 711 sayılı Yasa artık amacını yitirmiştir. Ancak iptal edilmediği için hala mevcudiyetini korumakta ve dönem dönem bazı kurumların yasadan, amacını aşar şekilde yararlanmalarına sebep olmaktadır. Nitekim bazı kurumlarda kurum amirinin inisiyatifi ile ya da il ve ilçelerde mülki amirin talebiyle, memurlara çeşitli şart ve şekillerde nöbet tutturulmaktadır.

Genel ve Katma Bütçeli kuruluşlarla, bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda; hizmetlerin gerektirdiği görevlerin tespit edilen kadrolarca yürütülmesini kabul eden 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, memurların sınıfının dışında, sınıfının derecesinin altında ve kadrosuz çalıştırılmasını yasaklamıştır. Angaryayı yasaklayan Anayasa"nın 16.maddesi ise hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağını hükme bağlamıştır.

Anayasa'nın ve anılan kanunun açık hükümlerine rağmen sınırlı sayıda kamu çalışanına nöbetçi memurluk adı altında bekçilik görevi yaptırması hukuka aykırı bir davranıştır.

Sorun güvenlik ise; başta ülke olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının güvenlik hizmetleri; hizmete uygun yetiştirilmiş ve donatılmış asker, polis ve güvenlik görevlileri eliyle yürütülmekte olup, ayrıca kamu kurum ve kuruluşlarının gece ve hafta sonlarındaki nöbet hizmeti için de özel kadro tahsis edilmiştir. Mesleklerine uygun hizmetin gereklerini yerine getiren kamu çalışanları, meslek dışı herhangi bir görevle yükümlü tutulamaz. Sorun bekçilik görevini yürüten personel yetersizliğinden kaynaklanıyor ise; bunun çözümü ilgili kanunda görev tanımlanmasında yer almayan görevleri diğer kamu personeline yaptırmak değildir. Personel fazlalığını gerekçe göstererek, kamu işyerlerini özelleştiren siyasi iktidarların; yeterli personel olmadığı gerekçesiyle kamu çalışanlarına nöbetçi memur adı altında, bekçilik yaptırması anlaşılmaz bir tutumdur.

Nöbetçi Memurluğu Uygulamasının genel olarak kanunlara aykırılığı bir yana, çoğu kurumda, memurlara nöbet tutturulurken, 711 Sayılı Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24 saat devamını sağlayan Kanun'a ve ilgili Yönetmeliğe de uyulmamaktadır.

Mesela yaygın olan aykırılıkların bir kısmını sıralayacak olursak ;
1- "Nöbetçi Memurların Görev ve Sorumlulukları ile Çalışmalarını Gösterir Yönetmelik'in 11.maddesinde nöbet tutacak personelde bulunması gereken nitelikler düzenlenmiştir. Buna göre;
a) Asgari ortaokul mezunu olmak, (Yeteri kadar ortaokul mezunu bulunmadığı takdirde ilkokul mezunu olabilir)
b) Görevin gerektirdiği bilgi, görgü ve çabuk kavrama sahibi olmak,
c) İtimada payan olmak,
d) Sağlam karakterli olmak,
e) En az iki yıl hizmeti bulunmak,

Görüldüğü üzere çok özel nitelikler aranmamaktadır. Bu nedenle de hemen hemen çalışan tüm memurlarda bulunan bu koşullara göre, her memura sıra ile nöbet tutturulmalıdır. Ancak uygulamaya baktığımızda bu konuda çalışanlara eşit davranılmadığı görülmektedir. Yalnızca bir kısım erkek memura ya da bazı ünvanlar uygulama dışı bırakılarak geri kalan memurlara nöbet tutturulmaktadır. Bu nedenden dolayı Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılık da mevcuttur.

2- Bunun dışında bazı kurumlarda nöbet tutan memurlara Yasaya aykırı olarak bir iş günü izin verilmemesi de ayrıca bir sorun oluşturmaktadır. 18.1.1966 tarih ve 711 sayılı Nöbetçi Memurluğu Kurulması ve Olağanüstü Hal Tatbikatlarında Mesainin 24 saat devamını sağlayan Kanun'un 2. maddesinde; "...Nöbet tutanlar, nöbetin bitiminde bir iş günü izinli sayılırlar."
Denilmektedir.

Oysa bazı yerlerde, nöbetin bitiminde bir iş günü izin verilmemekte, memurlar hafta sonu tuttukları nöbetin hemen ertesinde, yorgun argın mesaiye gitmektedirler. Bu uygulama nedeniyle , 657 sayılı Kanunla memurlara tanınan dinlenme hakları da ellerinden alınmış olmaktadır.

3- Yönetmeliğin 14. maddesinde; "Nöbetçi memurlarının, görevlerini gereği gibi yapabilmeleri için, lüzumlu oda, yatak takımı ve telefon gibi ihtiyaçlar mensup oldukları teşkilatça sağlanır." denmesine rağmen, çoğu yerde memurlara, binanın giriş kapısı, otoparktaki kulübe, vb. yerlerde yatak, hatta telefon bile olmayan yerlerde nöbet tutturulmaktadır. Bu durum Yönetmeliğe aykırı olduğu gibi, uygulamanın ihtiyaçtan değil, keyfiyetten kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

4- Ayrıca bu konuda 711 sayılı Yasada, "Bakanlıklarca uygun görülecek kurum ve kuruluşlarda nöbetçi memurluk kurulabilir" denmesine rağmen, çoğu yerde mülki amir ya da kurum amiri, yetkisi olmadığı halde resen böyle bir uygulama yapmaktadır ki, bu da Yasaya aykırıdır.

Sonuç itibariyle, başta da değindiğimiz gibi, artık amacını yitiren, ancak iptal edilmediği için hala mevcudiyetini koruyan 711 sayılı Yasa, kurumların keyfi uygulamalarına zemin hazırlamaktadır. Bu uygulamaya maruz kalan Devlet Memurlarının önce, uygulamanın Yasaya ve Yönetmeliğe uygun olup olmadığını incelmelerini, uygun değilse, uygulamanın düzeltilmesi konusunda kurumlarından talepte bulunmalarını öneriyoruz.

Uygulamanın tümden kaldırılması ise maalesef, Kanunun tümden iptal edilmesiyle mümkündür. Kanunun iptali için ise direk dava açmak Anayasa hükümleri uyarınca mümkün değildir.

Ancak 152. maddeye göre Anayasaya aykırılık iddiası diğer mahkemeler tarafından da ileri sürülebilir. Yani açılan bir davada Yargıç, davada taraf olanlardan birinin ileri sürmesi üzerine ya da resen uygulayacağı her yasanın Anayasaya aykırı olup olmadığını araştırma durumundadır. Yargıç, elindeki davaya uygulayacağı yasanın Anayasaya aykırılığı konusunda ciddi bir kuşkuya düşerse, davanın görülmesini durdurur, Anayasaya aykırılık savını ciddi görmezse, davaya devam eder. Bu durumda, Anayasaya aykırılık savı, temyiz yerince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Yani isteyenler, uygulamanın kaldırılması için dava açıp, açacakları davada Anayasaya aykırılık iddiasında bulunabilirler. Yargıç iddiayı uygun bulursa, Anayasa Mahkemesine götürebilir. Bunun yöntemi ise aşağıda anlatıldığı şekildedir: İsteyenler, uygulamanın kaldırılması hakkında ekte sunduğumuz başvuru dilekçesi ile kurumlarına başvuruda bulunup, başvurularına red yanıtı geldikten veya 60 gün içinde cevap verilmemesi durumunda zımni red tarihinden itibaren 60 gün içinde, Anayasaya aykırılık itirazıyla birlikte dava açabilirler. Dava açılırken , hazırladığımız ekte sunulan örnek dilekçeyi herkes kendi durumuna uyarlıyarak, durumuna uygun olmayan kısımları çıkararak hazırlamalı ve dilekçe ile eklerinden ikişer tane mahkemeye verilmelidir. Dilekçeyi İdare Mahkemesine götürmek şart değildir. Bulunulan yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla da dava
açılabilir.

Av. Necmiye BAŞEL

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber