Üniversitelerde neler oluyor?

Haber Giriş : 16 Ekim 2005 07:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

abbas güçlü/milliyet

Bir üniversite rektörünün tutuklandığına belki de ilk kez şahit oluyoruz. Daha öncesini hatırlamıyorum. Belki de beraat edecek. Ama bu kadarı bile can sıkıcı. Suçlamalar önce tarihi eser kaçakçılığı ile başladı. İhaleye fesat karıştırmakla noktalandı. Sonuç: Bir üniversite rektörü şu anda hapiste. Yazık, çok yazık. İşler bu noktaya gelmemeliydi. Eğer tıp fakültesine tıbbi cihaz alımında bir usulsüzlük olduysa, YÖK Denetleme Kurulu bu işi çoktan açığa çıkarmalı ve rektörü görevden almalıydı. Hapse giden de bir rektör değil, görevden alınmış bir rektör olurdu. Bir askerin, bir yargıcın, bir parlamenterin kuraldışı davranışı ne ise, bir rektörünki de o. Bazı makamlar var ki, adı hiçbir şekilde çamura bulaşmamalı. Van'la ilgili çok değişik söylentiler var. Bir önceki tutuklama girişimiyle ilgili çok şeyler söylendi. Ama YÖK tüm gelişmelere kulaklarını tıkadı. Rektör haklıysa, rektörünün arkasında durmalıydı. Yok eğer iddia edildiği gibi bir tezgâh varsa, üstüne gitmeliydi. Ya da rektör suçluysa, işler bu noktaya gelmeden, onu görevden almalıydı. YÖK, eğer zamanında hareket etmiş olsaydı, üniversiteler ve rektörlük makamı böylesine incitilmiş olmazdı...

İ. Ticaret Üniversitesi
İstanbul Ticaret Üniversitesi kısa sürede büyük işler başardı. Hem öğretim kalitesi açısından hem de öğrenci sayısı açısından, vakıf üniversiteleri arasında bir anda ön plana çıktı. Arkasında İstanbul Ticaret Odası olduğu için ekonomik sıkıntısı yoktu. Hem kolay yatırım yapabiliyor, hem en iyi hocaları kadrosuna katabiliyor, hem de burs desteği ile öğrenci kalitesini adım adım yükseltiyordu. Her şey yolunda giderken, bir anda İstanbul Ticaret Odası'nda yönetim değişti ve çok az oy farkıyla iktidara yakın bir yönetim işbaşına geldi.

Yalçıntaş yönetiminin ilk icraatı da üniversite mütevelli heyetini iki katına çıkarıp kurucu rektörü görevden almak oldu. Onunla da yetinmeyip tıpkı Işık Üniversitesi'nde olduğu gibi kapı önüne koydu. Nasıl ki Işık Üniversitesi'nde Sıddık Yarman'a büyük bir haksızlık yapıldıysa, Ticaret Üniversitesi'nde de Sait Sevgener'e aynı haksızlık yapıldı. Oysa bu üniversiteleri yoktan var eden isimlerdi bunlar. Olayın bir perde arkasının olduğunu sanmıyoruz. Eğer herhangi bir usulsüzlükleri olsaydı, şimdiye kadar kokusu çoktan çıkardı. Hâlâ zaman geçmiş değil. Eğer varsa bir sıkıntılı durumları ortaya konsun ki, bizler de bilelim. Yok eğer keyfi bir şekilde alındılarsa, her şey bu kadar kolay olmamalı. Üniversiteler yol geçen hanı değil. İsteyen istediği gibi at koşturamaz. Ne bir gecede atanan ve o üniversiteye beş kuruşluk katkısı olmayan mütevelli heyetleri ne de rektörler, bu onurlu kurumlara zarar veremezler.

YÖK'ün yarattığı otorite boşluğu nedeniyle, üniversiteler her geçen gün daha bir kaosun içine sürükleniyor. Çankaya da YÖK gibi olup biteni izlemekle yetiniyor. AKP iktidarının da istediği zaten buydu. Üniversiteler önce birbirlerine girsinler, sonra da halkın gözündeki itibarları giderek azalsın ki, YÖK yasasını TBMM'den geçirmeleri çok daha kolay olsun. Oysa, üniversiteler günlük siyasete alet edilemeyecek kadar önemli kurumlar. Ama nedense kimse bunun farkında değil. Vakıf üniversitelerinin işadamı kökenli bazı patronları çoktan iktidardan yana çark etti. Rektörü iktidar tarafından atanan 20 yeni üniversitenin de eli kulağında. Önümüzdeki aylarda, üniversitelerde daha büyük keyfilikler ve kamplaşmalar yaşanırsa hiç şaşırmayın.
Özetin özeti: Üniversite kazanı fokur fokur kaynıyor. Ne olur artık birileri buna dur desin!..

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber