Yeni Yükseköğretim çerçeve yasa taslağında öncelikle temel noktalarda, hangi prensiplerin esas alınacağına karar verilmelidir!

Haber Giriş : 14 Kasım 2003 23:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yeni Yükseköğretim çerçeve yasa taslağında öncelikle temel noktalarda, hangi prensiplerin esas alınacağına karar verilmelidir!

Yeni Yükseköğretim Taslağı Çalışmalarına Öneriler

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Üniversitelerarası Kurul' un (ÜAK) YÖK Yasa taslağı konusunda uzlaştığı bilinmektedir. YÖK reformunun çerçeve yasayla yapılması ve çerçeve yasada yer alacak ilkeler konusunda, ÜAK ve MEB'nın anlaşmaları olumlu karşılanmaktadır. Ancak ÜAK'un hazırlayacağı ve MEB'nın son şeklini vereceği taslağın; üniversitelerin ve toplumun beklentilerine büyük ölçüde cevap verecek ve şu an yaşanmakta olan sorunların büyük ölçüde giderici özellikte olması gerekir. Bu kapsamda bir yeni yasa modelini geliştirmenin bir koşuluda çalışmaların şeffaf olması, her aşmamsının üniversiteler ve sivil toplumla paylaşılması ve farklı önerileri de dikkate almasıdır.

Yeni Yükseköğretim çerçeve yasa taslağında öncelikle temel noktalarda, hangi prensiplerin esas alınacağına karar verilmelidir. Bu bağlamda;

1. Özerklik konusu: Akademik Özerklik prensip olarak kabul ediliyor ve uygulanmak isteniyor ise, taslağın son halindeki merkezi sınavlar olmamalı.

Sadece ilk basmaktaki merkezi sınavlar (LES, TUS ve benzeri Doktora ve Araştırma Görevlisi sınavları) yaygınlaştırılarak devam etmeli, bunun dışındaki (Doçentlik sınavı dahil) hiçbir sınav merkezi olmamalıdır.

Yeni Yükseköğretim yasasında Üniversitelere hem akademik hem de mali özerklik, tam olarak verilmelidir.

2. Rektörlük atama ve/veya seçimleri: Rektörler atama yoluyla veya seçimle göreve gelebilirler. Ama seçim tercih ediliyorsa, demokratik olmalı yani en fazla oyu alan Rektör olarak atanmalı. (ard arda olmamak kaydı ile en fazla iki dönem için görev yapabilmeli ve ideali TBMM Başkanının seçilme prosedürü gibi aşamalı olarak en fazla oyu alanın Rektör olarak atanmasının sağlanması gerekirse Anayasa değişikliği de düşünülmeli),

3. Yabancı Dilde eğitim ve Yabancı Dil Sınavları: Yabancı dil öğrenmeye hiç şüphesiz evet, ama, Yabancı dilde eğitime ve Yabancı Dil sınavlarının Akademisyenlerin önüne engel olarak konmasına hayır.

Dünyanın hiçbir ülkesinde Yabancı Dil sınavı akademisyenlerin önüne engel olarak konmuyor. Bizdeki uygulamanın bir benzeri veya örneği Dünyanın hiçbir yerinde yok. Bizde niçin bir çok kesim tarafından (şimdiki iktidar partisinin akademisyen milletvekilleri de dahil) Yabancı Dil sınavlarında ısrar ediliyor?

Ülkemizde Resmi dilin Türkçe olduğu Anayasamızda net ve açık bir şekilde ifade edilmişken şimdiki gibi zorunlu yabancı dil sınav uygulamalarının devam etmesi uygun değildir. (Hem Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın katıldığı Dil bayramları kutlayacağız, hem de Üniversitelerimizde kendi Akademisyenlerimize zorunlu Yabancı dil sınavı uygulayacağız. Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur, mutlaka düzeltilmelidir).

İlla bir Yabancı Dil sınavı yapılacaksa Akademisyenliğin ilk basamağında (Yüksek lisans veya doktoraya başlarken) ve sadece bir defa ve şimdiki şekli ile değil de okuduğunu anlama yeteneğini ölçecek tarzda (Türkçe'den Yabancı dile ? Yabancı dilden Türkçe'ye tercüme şeklinde ) yapılabilir.

Yabancı dil, yardımcı Doçentlikte veya Doçentlik sınavı Başvurusunda asla ön şart olmamalı.

4. Araştırma Görevlilerinin özlük sorunları çözülerek, akademisyen yetiştirmedeki yasal aksaklılar giderilmelidir : Araştırma Görevliliği, yüksek lisans ve doktora öğrenciliği ve sonrasında, kadrosuzluk başta olmak üzere atanmalar, yükseltilmelerdeki yasal yetersizlikler ve kısıtlamalar kaldırılmalı, uygulamalar objektif kriterlere bağlanmalıdır. Bu konuda yeterli bir yasal düzenleme ve iyileştirme yapılmadığı taktirde Yüksek öğretimimiz ve üniversitelerimizin, gelecekte bir çok alanda yeni öğretim elemanı bulma ve yetiştirmede sıkıntı çekeceği aşikardır.

5. Doçentlik sınavları : Merkezi sınav uygulamasına son verilmeli. Şu anda Profesörlüğe atanma da ki usul ve esaslar aynı şekilde Doçentliğe yükseltilmede de uygulanmalı (bu husus detaylandırılabilir, özet olarak Doçentliğe yükseltmeler eserlerin değerlendirilmesi sonucunda, sınavsız olarak Üniversiteler tarafından yapılmalı).

6. Yardımcı Doçentlerin Özlük sorunları: Yardımcı Doçent kadroları da aynen Doçent ve Profesörlerdeki gibi daimi kadro olmalı /veya Doçent ve profesör kadrolarında geçici olmalı, Doçent ve profesörlerde 2 ? 3 yılda bir performanslarına göre yeniden atanmalı/veya atanmamalı, yani çifte standart ortadan kaldırılmalı,

Yardımcı Doçentler, hizmet sürelerine göre, tüm devlet memurlarında olduğu birinci dereceye kadar terfi edebilmeli ve önceki hükümet tarafından uygulamaya konan adına ?eşit işe eşit ücret? denen birinci derecede Doçent ve profesörlere ödenen tazminattan faydalandırılmalıdır.

Yetkililere, ilgililere, akademisyenlere ve kamuoyuna sunarız.

Saygılarımızla.

Selami SERHATLIOĞLU ([email protected])
Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi (Yard.Doç.Dr.)
(www.birses.net, www.birses.org, www.birses.com)

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber