Kılıçdaroğlu: Mesele bitmiştir

Haber Giriş : 22 Ocak 2013 14:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çok sert bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu'nun hedefinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet vardı.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun, maaşında haciz olan işçilerin, borçlarını ödememesi halinde işlerine son verilmesine ilişkin bir genelge yayımladığını belirterek, ''Sıcak koltuklarında oturup Mercedese binen sendika ağalarına söylüyorum: İşçilerin haklarına siz sahip çıkamazsınız. O koltuklarınızdan ayrılın'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Mehmet Ali Birand, Toktamış Ateş ve Ahmet Mete Işıkara için başsağlığı dileğinde bulundu.

Çin ziyaretine değinin Kılıçdaroğlu, CHP'nin ilk kez iş adamları ile birlikte yurt dışı gezisine gittiğini belirtti. Çin Halk Cumhuriyeti'nin önemli bir ülke olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Çin'in, çalışmasıyla, birikimiyle, tasarruflarıyla, uygarlığı ve kültürü ile bütün dünyanın odaklandığı bir ülke olduğunu dile getirdi.

Kılıçdaroğlu, GSMH'sı 12 trilyon dolar olan Çin'in, 2030 yılında, dünyanın birinci ekonomisi olmasının beklendiğini kaydederek, ''1 milyar 335 milyon nüfusu var. 511 milyon internet kullanıcısı var. 1 milyardan fazla mobil telefon kullanılıyor. Olağanüstü rakamlar. Otomotiv üretiminde dünya birincisi. Bu ülkeye CHP olarak sırtımızı dönebilir miydik-'' dedi.

Türkiye'nin Çin'e 2002-2011 yılları arasında 11 milyar dolarlık ihracat yaptığını, Çin'den 105 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiğini anlatan Kılıçdaroğlu, Türkiye için cari açığın 9 yılda, 94 milyar dolar olduğunu ifade etti.

Bu durumu Çinlilerle de paylaştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''(Aramızda ticaret var ama hep Türkiye'nin aleyhine gelişiyor. Çin'in Türkiye'de yatırım yapması gerekiyor) dedik. Bundan hem Çin hem Türkiye kazançlı çıkar. Çin'in Türkiye'ye yatırımı Avrupa Birliği, Kafkaslar için de önemli. Dar siyaset kalıplarının arasına sıkışmadık. Ülkemizin çıkarlarını düşündük, o çerçevede görüşlerimizi ifade ettik. CHP, kendi ülkesinin, kendi bölgesinin en büyük sosyal demokrat partisidir, gücümüz var. Ulusal kurtuluş savaşından gelen geleneğimiz var. Onlar da bağımsızlık savaşını nasıl kazandıklarını anlattı. İki partinin de kendi ülkelerinin bağımsızlığı, çıkarları için verdikleri mücadele birbirine benziyor. Biz onları, onlar da bizi anlıyor. Biz güçlü Türkiye istediğimizi söyledik. Türkiye'nin kaderi masalarda belirlenmemeli. Türkiye güçlü olmalı, Türkiye masaları belirlemeli.

Çin'i bu kadar güçlü konuma getiren nedir, onu da araştırdık. 'Biz üretiyoruz, bilime önem veriyoruz' diyorlar. Üniversitelerde müthiş çalışmaları var. Disiplin var, hedef var. Bilime önem veriyorlar. Uzay merkezine, bilgi teknoloji merkezlerine götürdüler.

1 milyar 335 milyon kişinin yaşadığı Çin'de işsizlik yüzde 4. Bizde ise yüzde 10. Türkiye'de gençlerde işsizlik yüzde 25. Neden- Biz üretmiyoruz. Tüketen bir topluma dönüştük. Çin üretim yaparken bilgi toplumuna da ulaşmayı hedefliyor. Katma değeri yüksek ürünler üretiyor. Biz üretmiyoruz. Sıcak paraya teslim olan ekonomimiz var. Dışarıdan yönlendirilen ekonomi var. Kalkınma planı, bütçe umut vadetmiyor. Çin üretiyor ve dünyaya meydan okuyor. Biz tüketiyoruz, kime meydan okuyoruz- Biz yurttaşları borçlandırdık. Çin'de tasarruf oranı yüzde 54. Olağanüstü bir rakam. Bizde vatandaşın borcu 250 milyar lira. Borç içinde yaşıyoruz. İşsiz 10 milyon, yoksul 15 milyon.''

Türkiye'nin orta gelir tuzağına düştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, ''Bundan birkaç yıl önce akademisyenler, ekonomi yazarları, düşünürler iktidarı uyardılar ve 'Sakın ola ki orta gelir tuzağına düşmeyin' dediler. Ama Türkiye bu tuzağa düştü. Bilimi dışladı, üretimi dışladı. Borçlanarak büyüme nereye kadar? Bir gün gelecek, onun parasını ödeyeceksin'' dedi.

Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun yayımladığı bir genelgeye değinen Kılıçdaroğlu, borçlarından dolayı icralık duruma düşen işçilerin, akıllarını iş harici konularla meşgul etmesi nedeniyle konsantrasyon problemi yaşadığı ve bu durumun iş kazalarına neden olabileceğinin belirtildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''9 ocak 2013 tarihinde bir genelge yayımlanıyor ve 'Kimin maaşında haciz var, tespit edeceğiz. Uyarı göndereceğiz, (borcunu öde) diye. Ödemez ise işine son vereceğiz' deniliyor. Hangi vicdan bunu kabul eder- Kim gönüllü borçlanır, icra dairelerine düşer- Sen o işçiye adam gibi para verdin mi- Hayatını ortaya koyuyor. Sen genelge yayımlıyor ve 'Borcun var, icralıksın. Borcunu kapat yoksa işine son veririm.' Bari idam sehpası kursaydın. Bu AKP'nin anlayışıdır. Hangi demokraside böyle bir genelge yayımlanır? İnsan hakları denen bir kavram var. Hukukun üstünlüğü denen kavram var. 'Ya borcunu kapat ya işine son vereceğim...' O işçinin ailesi, çoluk çocuğu yok mu? Nasıl böyle bir genelge yayımlarsınız? Bu genelge demokrasimizin yüz karasıdır.

Sendikalara söylüyorum. Sıcak koltuklarında oturup Mercedese binen sendika ağalarına söylüyorum. Sabah akşam AKP şakşakçılığı yapan o sendikalara söylüyorum: İşçilerin haklarına siz sahip çıkamazsınız. O koltuklarınızdan ayrılın. Çağdaş bir ülkede böyle genelge olmaz. Beyler koltuklarında oturuyor. CHP iktidarında o sendika ağalarına hesap sormak benim boynumun borcu olacak.''

Cumhuriyetin 100. yılında en büyük 10 ekonomi arasına girilmesinin hedeflendiğini, ancak bu şartlarda bu hedefe ulaşılamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, ''Eğer siz gerçekten ilk 10 ekonomi arasına gerecekseniz, büyüme hızınız her yıl ortalama yüzde 7 olmalı. 10 yıldır iktidardalar, ekonominin en temel sorunu olan işsizliği, yoksulluğu bitiremediler. Gelir dağılımında adaletsizliği bitiremediler. Ama beylerin cebi dolu, keyifleri yerinde. Herkesi öyle sanıyorlar'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, yeni sanayi, teşvik, ekonomi politikalarına, yeni bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu belirterek, bunu dillendiren tek partinin CHP olduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de toplu davalarla ''bir sürek avı başlatıldığını ileri sürerek, ''Ava çıkmışlar mübarek. Nerede beğenmedikleri, muhalif birisini görseler yakala, içeriye at'' dedi.

Kılıçdaroğlu, medyanın özgür olmadığı eleştirisinde bulundu.

''Onların tek bir özgürlük alanı var, CHP'yi eleştirmek'' diyen Kılıçdaroğlu, iktidarın toplumun tüm kesimlerini sessizleştirdiğini ileri sürdü. Böyle bir ortamda CHP'ye her zamankinden daha büyük görev düştüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, özgürlüğün, demokrasinin olmadığı ortamda hiçbir alanda gelişme kaydedilemeyeceğini söyledi.

''Ülkenin iyi yönetilemediğini, demokrasinin ayaklar altından kayıp gittiğini'' savunan Kılıçdaroğlu, ülke tarihinde ilk kez bir başbakanın demokrasiden şikayet ettiğini, ancak buna tepki vermesi gereken üniversite, sivil toplum örgütleri gibi kesimlerin sessiz kaldığını vurguladı. Kılıçdaroğlu, ''Beyefendi başkanlık sistemi istiyor. Ne demek o başkanlık sistemi onu bildiğini sanmıyorum. Ama onun anladığı başkanlık sistemi şu; 'ben başbakanken hangi yetkilere sahipsem, cumhurbaşkanıyken de aynı yetkilere sahip olayım'. İstediği bu. Sen isteyebilirsin ama bu halk bunu sana vermeyecek'' diye konuştu.

Türkiye'nin her alanda gerilediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, uluslararası endekslerden rakamlar verdi. Bu rakamlara göre Türkiye'nin adalet politikalarında 56. sıradan 83 sıraya gerilediğini ifade eden Kılıçdardoğlu, adaletin önemini vurguladı.

Mevlana'nın, Konfüçyüs'ün, Yusuf Has Hacip'in adaletin önemine ilişkin sözlerinden örnekler veren Kılıçdaroğlu, ''Geldiğimiz şu noktaya bakın. Türkiye'de adalet vardır diyebiliyor muyuz?'' diye sordu.

Adaletin üç önemli ayağının savcı, yargıç ve avukatlar olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, yargıçların siyasi otoritenin emrine sokulduğunu iddia etti. Gazeteci Saygı Öztürk'ün Balyoz Davası'na ilişkin bugünkü yazısına değinen Kılıçdaroğlu, ''O Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyeleri orada oturdukları sürece bu ülkeye adalet gelmez. Adaleti çiğnemişlerdir'' dedi. İddia makamını da Hükümetin eline geçtiğini savunan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Ama çözemedikleri bir şey vardı; avukatlar. Çünkü avukatları kontrol edemiyorlar. Şimdi ne yaptılar- Avukatlara operasyon düzenlediler. Operasyon yapıyorlar, avukatların sabah evlerini, bürolarını basıyorlar. Türkiye bir hukuk devleti olmak zorunda, hukukun üstünlüğüne inanmak zorunda.''

Kılıçdaroğlu, gerek iç hukukta gerekse uluslararası hukukta yargı mensupları için özel düzenlemeler olduğunu hatırlatarak, düzenlenen operasyonlarda bu kurallara uyulmadığını savundu. Avukatların savcı dahi olmadan evlerinden, bürolarından alındığını, mahkemelere getirilip, tutuklandıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Onun için özgürlük isteyen, adalet isteyen her yurttaşın mutlaka ve mutlaka bu olaylar karşısında duyarlı olması gerekiyor. Duyarlılığımızı korumak, tepki vermek zorundayız'' dedi.

Özellikle hukuk fakültelerinin yaşananlara sessiz kalmasını eleştiren Kılıçdaroğlu, ''Ben merak ediyorum, hukuk fakültelerinde o ders veren hocalar öğrencilerin yüzüne nasıl bakıyorlar acaba- O öğrencilere hukuku nasıl anlatıyorlar?'' diye sordu.

Savcı olmadan, kapılar kırılarak içeri girildiğini ve avukatların gözaltına alındığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Neymiş? Kaçarlarmış bunlar. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Başkanı yurtdışındaymış, arandığını duyunca binmiş uçağa gelmiş. Onlar sizden daha yurtseverdir Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Unutma bunu. Toplu davalarda Türkiye'de bir sürek avı başlattılar. Ava çıkmışlar mübarek. Nerede beğenmedikleri, muhalif birisini görseler yakala, içeriye at. Böyle demokrasi mi olur?''

Hükümetin kendisini, Türkiye'de yaşanan olumsuzlukları ortaya koyduğu için eleştirdiğini, ancak bunların gerçekler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Gerçekler acıdır. Recep Bey de bu gerçekleri kabul edecek. Dünya görüyor bütün bunları. Dünyaya da duyuracağız bunları. Kenan Evren bile bunları yapmadı. Hiçbir askeri yönetimde olmadı. İlk kez yargı ayaklar altına alındı'' değerlendirmesinde bulundu.

İktidarın işine geldiği gibi uygulamalar gerçekleştirdiğini, Almanya'daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı davada bugün yaşananların, tersi bir durumu ortaya koyduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Yolsuzluk mu yaptın, kul hakkı mı yedin, fakir fukarayı mı soydun- Arkanda Recep Bey var. Rahat yap, huzur içinde yap, istediğin kadar çalabilirsin, istediğin kadar götürebilirsin. Sana yargıç, dokunamaz, sana savcı dokunamaz seni kimse gözaltına alamaz. Tam tersine sana dokunan savcıyı da yargıya çıkarırlar. Geldiğimiz nokta bu, adalet bu işte. O adalet adı altında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na, kendilerine yüksek adı verilen kuruma söylüyorum; yeriniz yüksekte değil. Adalet açısından sizin yeriniz maalesef çukurda.''

Kılıçdaroğlu, terör örgütü DHKP-C'ye yönelik soruşturma kapsamında gözaltına alınan avukatların faili meçhuller, cezaevlerindeki haksız uygulamalar ile karakollardaki kötü muamele davalarına bakan avukatlar olduğunu ifade etti.

Türkiye'de insan hakları savunucularının gözaltına alındığını, hukukun çiğnendiğinin uluslararası örgütlerce tespit edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, ''Ama ne yaparsanız yapın, çiçekleri ne kadar koparırsanız koparın, baharın gelmesini engelleyemezsiniz'' dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin bir dilekçe ile kurulmuş bir parti olmadığını, köklerinde Anadolu uygarlığı, bağımsızlık hareketi ve Kuvay-i Milliye ruhunun bulunduğunu söyledi.

Bugün gelinen noktada toplumun tüm kesimlerinin sıkıntı içinde olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Atama bekleyen öğretmen, 'atamayı yapın' diyor. Kibre bakın siz, ' o oy senin olsun' diyor. Sonrada da diyeceğiz ki 'Kibir şeytanda vardır' diyeceğiz. Ben söylemiyorum, o söylüyor. O zaman kendine dön bir bak'' ifadelerini kullandı.

CHP'nin kimseyi ötekileştirmediğini, herkesle beraber yola çıktığını anlatan Kılıçdaroğlu, ''Soruyorlar bize 'siz ulusalcı mısınız, sosyal demokrat mısınız-' Cehaletin bu kadarına ilk kez tanık oluyorum. Bizim altı okumuzdan birisi milliyetçilik, Türkçesi de ulusalcılık. Elbette milliyetçiyiz, elbette ulusalcıyız'' diye konuştu. CHP'nin ulusalcılığının kafa tasçılık değil, ülkesini ve halkını sevmek olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Biz ulusalcıyız ama aynı zamanda sosyal demokratız biz. Çünkü bizim siyaset anlayışımızın odağında insan var. Ben sana bir soru sorayım, hangi ülkeni taşeronluğunu yapıyorsun?'' dedi.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin düşmana saygı duyan bir anlayıştan geldiğini de belirterek, ''Mustafa Kemal Atatürk İzmir'e girdiğinde Yunan bayrağını ayaklarının saltına sermişlerdi. 'O bir ulusun onurudur, kaldırın buradan' dedi. Dolayısıyla 'Kurtuluş Savaşı sırasında etnik temizlik yaptık' diye bir düşünce asla ve asla kabul edilemez'' değerlendirmesinde bulundu.

Sosyal demokrat bir parti olarak bütün kimliklere, inançlara saygılı olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, CHP'de yer alacak herkesin bu gerçeği bilmesi gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, grup toplantısı sonrasında gazetecilerin sorusu üzerine, Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile görüşeceğini söyledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber