Lise sonlar depresyonda

Haber Giriş : 27 Kasım 2005 06:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Lise sondaki kızların yüzde 58.2, erkeklerin yüzde 48.2'sinde kaygı ve depresyon belirtileri yüksek. Genel kanıların aksine, ergenlikte problemli davranışlar alt değil 'üst sosyal grup'ta daha yaygın


Türkiye'de gençler sessiz bir kalabalık. Sayıları 20 milyona dayanmış. Küçük bir ülke kuracak kadar kalabalıklar aslında. Onlar sistemin, 'geleceğin teminatı'.
Oysa gelecek, onlar için korkulu bir sözcük. İçlerinden çok azı yarınını tahayyül edebiliyor.
Daha çok 'Anını yaşa' felsefesini benimsemişler. 'Özgürlük' istiyorlar, ama hayattan korkuyorlar. 'Arkadaşlık' istiyorlar, ama kimseye güvenemiyorlar. İnsanlara temas etmeden, hayata teğet geçerek yaşıyorlar. Afili pozlarına aldanmayın, aslında özgüvenden yoksunlar. Bir konuşmaya başlasalar anlatacakları, değiştirecekleri çok şey var. 'Gençlerin Kimlik Kartı' adını verdiğimiz bu dizide biz sessiz çoğunluğun içlerindeki kaosu anlamaya ve kimlikliklerini kazanmak için verdikleri mücadeleyi yansıtmaya çalıştık.

Gençleri anlamak zor. Gençlere laf anlatmak da zor. Her şeyi tersten anlıyorlar. Siz onu en iyi okullarda okutmaya çalışıyorsunuz, o yaptıklarınızı görmezden geliyor. Ne zaman konuşmaya kalksanız kavga patlak veriyor. Rastgele bir evin kapısını çalsanız, söz dönüp dolaşır gençlere gelir. Anne ya da baba fark etmez, sonunda söz döner dolaşır çocuklardan şikâyete gelir. Peki suçlanan çocuğun, gencin kafasından geçenler, bilinçaltında birikenler nelerdir?
Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Demet Ulusoy, Doç. Dr. Aylin Görgün Baran ve Yrd. Doç. Dr. Nilüfer Özcan Demir, liselerde intihar vakalarının arttığı 2002'de bu soruya yanıt aradı. Ankara'da, lise son sınıf öğrencilerine yönelik kapsamlı bir araştırma yaptı. Türk basınında ilk kez yayımlanan bu araştırmayla ilgili sorularımızı Doç. Dr. Demet Ulusoy'a yönelttik.
Örneklem grubunu kimler oluşturdu?
Ankara'daki lise son sınıf öğrencilerini hedef aldık. Örneklemin devlet lisesindeki bölümü 524 kişiden, özel okullardaki öğrencilerden oluşan bölümü ise 202 kişiden oluşuyor. Toplam 726 öğrenciye ulaşıldı. Üç farklı sosyoekonomik grubu (alt, orta ve üst) temsil edecek bir çalışma yaptık. Üst gelir grubunu özel okullardan, alt ve orta gelir grubunu devlet liselerinden seçtik. Bunu yaparken de DİE'nin 'sosyoekonomik düzeye göre mahallelerin tasnifi'nden yararlandık.
Araştırmanızı neden lise son sınıflar üzerine odakladınız?
Bu soruya öncelikle niye 'ergenlik araştırmaları' diye başlarsak... Ergenlik döneminde yaşanılan problemlerin çoğu, çocukluk döneminde yaşananlardan kaynaklanıyor. Ergenlik önemi problemli davranışların gözlenmesinin en kolay olduğu dönem . Ne yazık ki bu çoğu kez bu davranışların önlenmesinde de geç kalınmış bir dönemdir. Bu dönemde ancak problemli davranışların 'etkilerini azaltmaya' yönelik politikaları geliştirebilirsiniz.
'Niye lise son sınıflar?' sorunuza gelince; lise son, gençlerin üniversiteye hazırlandığı bir yıl. Bu nedenle kaygıları çok yüksek. Büyük bir baskı altındalar. Eğer ergenin problemli bir davranış eğilimi gösterme potansiyeli varsa lise son bunun ortaya çıkması için ideal dönem. Zaten ergenlik dönemi aşılması zor bir dönemi ifade ediyor, bir de bunun üstüne sınav stresini katarsanız.
Bizim araştırmamızda bu grupta kaygı oranı, depresyon belirtileri çok yüksek çıktı: Kızlarda yüzde 58.2, erkeklerde yüzde 41.8. Bu sınav stresi, yetkililerin gerçekten dikkate almaları gereken ciddi bir problem.

Türkiye'ye özgü eğilimler
Sınav stresi ile intihar olgusu arasındaki ilişkiyi de irdelemişsiniz.
Depresyon ve intihar düşüncesiyle sınav stresi arasında güçlü ilişki var. Ayrıca hemen hemen bütün toplumlarda intihara teşebbüs etme oranı kızlarda, erkeklerden fazla olmasına rağmen gerçekleştirme oranı erkeklerde daha yüksek. Türkiye örnekleminde ise bunun tam tersini gördük. Türkiye'de kızlar okul ve sınav başarısına daha fazla odaklandıklarından bu stres daha çok kızları vuruyor.
Gençlerin sorunları gelir gruplarına göre farklılıklar gösteriyor mu?
Alt gelir grubundaki ergenlerin ciddi problemler yaşadığı düşüncesiyle yola çıkmıştık. Oysa sonuçlar bizi şaşırttı. Ankara örneklemimizde üst gelir grubundaki ergenlerde problemli davranışların daha fazla olduğunu gördük. Üst gelir gruplarında çocuğu takip etme ve kontrol azalıyor. Çalışan anne ve baba, iyi okullara verdiği çocuğunun okul idaresi tarafından kontrol edildiğini düşünerek daha rahat davranıyor. Bu çocukların dışarıyla temas edebilecekleri ve değişik uyarıcılara maruz kalabilecekleri alanlar için kullanabilecekleri kadar çok paraları var. Gencin cep telefonu, odasında TV'si, interneti var. Yok yok.
Bu anlamda artık yoksullukla, problemli davranışları doğrudan doğruya birbirine paralel kavramlar olarak gibi görme alışkanlığımızdan da vazgeçmeliyiz. Çünkü bu yaklaşım, alt gelir gençlerini de haksız biçimde etiketliyor, var olan farklılıkları derinleştirerek bu gençleri bir bakıma suça teşvik ediyor.
Gençleri kontrol etmekten söz ettiniz. Peki kontrol nereye kadar?
Ergenlik döneminde destek kadar kontrol de şart; bu çocuğa güvenmemekle ilgili değil, yanlış anlaşılmasın. Biz 'modernleşen bir toplumuz', eskisi gibi toplum homojen değil. Çok karmaşık, çok grift ilişkiler ve rol modelleri var. Bireyselleşme, özgürlük, liberalizm, demokratik haklar ve özgürlükler bağlamında çok fazla bilgi bombardımanı var. Bizce en önemli şeylerden biri madde bağımlılığı ve erken yaşta cinsel ilişkiye girilmesi.

Cinsel ilişkiye girme oranı
Cinsel ilişkinin çok erken yaşta yaşanması endişe verici mi?
Sorunun bir boyutu benim tamamen alanımın dışında. Çünkü bu sınır çocuğun biyolojik ve bilişsel gelişimiyle ilgili. Toplumsal boyutu açışısından meseleye yanıt verebilirim.
Aslında toplum ergenliğe erişmiş her bir bireyi ilişkiye hazır kabul eder. Ancak, toplum açısından esas önemli olan yaş sınırı değil, ilişkinin normatif yapıya uygun olup olmadığı. Toplum bu nedenle doğal gelişen bu tip erken bir ilişkiyi şiddetle reddedip cezalandırırken 13-14 yaşındaki bir kızın evlenmesini çok daha kolay kabulleniyor. Sorularımızı hazırlarken acaba 'Cinsel ilişkiye girdiniz mi?' gibi bir soruya yanıt verirler mi diye düşündük. Ama sonuç umduğumuzdan yüksek çıktı. Bu oran kızlarda yüzde 10, erkeklerde yüzde 50'nin üzerinde. Yani ergenler arasında cinsel birleşme yaşayanlar az değil.
Araştırmada karşınıza çıkan ergen profilinden söz etsek.
Üniversiteyi kazanma kaygısı çok yüksek çıktı. Çoğu depresyon belirtisi gösteriyordu. Zaten fizik olarak bu kadar yoğun çalışma temposu kimsenin kaldırabileceği bir şey değil. Ortamı da uygun olan çocukların depresyona girme süreçleri hızlanıyor. Özellikle ailesiyle sorun yaşayanlarda; ailesi tarafından büyük baskı görenlerde kaygı daha fazla. Aile ilişkilerini irdelerken dört çocuk yetiştirme tarzı üzerine kurgulamıştık çalışmamızı.
Yetkin, otoriter- baskıcı, ilgili-hoşgörülü ve ilgisiz ihmalkâr. Aşırı uçlarda olan ailelerde ciddi sorunlar var. Örneğin, çocuğa aşırı baskı uygulama ya da ilgisiz olma hali. Hoşgörülü ailelerde de sorun çıkma olasılığı fazla. Bu ailelerin çocukları 'Ne yaparsam yapayım, nasıl olsa ailem bir şey demiyor' gibi bir güvenceye sahip. Bu aile tipleri içinde en çok önerilen yetkin ebeynler; yani çocuğu hesaba katan, onunla iletişim kurabilen, onu anlamaya çalışan, ama kuralları koyan ve bu kurallara uyulmadığında da uygun cezayı verebilen...

'Babama bile güvenmem...'
Gençler arkadaşlığa çok önem veriyor, peki arkadaşa güvenmek kolay mı? Sorunlu aile ortamında büyüyen ergenlerin arkadaşlık ilişkileri de parlak değil. Hacattepe Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre anne-babası tarafından sevilmediği ya da istenilmediğini hisseden genç çevresiyle de zor iletişim kuruyor.
Aile içinde kabul görme, ailesi tarafından övülme ergenler için son derece önemli. Sevildiğini hisseden gençlerin yüzde 79.20'si arkadaşlarına da güvendiğini söylüyor. Arkadaşlarıyla sorunlarını paylaşanların yaklaşık yarısı (yüzde 46.20) tatlı-sert, yüzde 43.70'i ise 'izin verici, hoşgörülü' diye tanımlanan ailelerden.
Arkadaşlarıyla sorunlarını paylaşan grupta ilgisiz veya baskıcı ailelerde büyüyenlerin oranı düşük: Baskıcı ailelerden gelenler yüzde 7.50, ilgisiz ailelerden gelenler yüzde 2.70.

Aile arkadaşları tanıyor mu?
Güven duygusunu yaşayan gençlerin çoğu (yüzde 91. 60) ebeveyninin, arkadaşlarını tanıdığı söylüyor. Arkadaşlarına güvenen gençlerin yüzde 78.70'i hayatı uçlarda, 'siyah-beyaz' olarak görmüyor. Bu oran arkadaşlarına güvenmeyen gençlerde yüzde 21. 30'a düşüyor.
Araştırmaya göre yaşama arzusunu yitirenlerin yüzde 79.40'u arkadaşlarının kendilerini ailerinden 'daha fazla anladığını' söylüyor.



BEGÜM BULUT

Önce özgürlük...
(Melis Mertol, 18 Mart Üniversitesi 1. sınıf)
Sizi hayatta en çok sıkan şeyler nedir?
Özgürlüğümün kısıtlanmaya çalışılması; hep fazlasını istediğimizden maddi sıkıntılar; aşkın ve arkadaşlığın günlük yaşanması; düşünmekte özgür, söylemekte yasaklı oluşumuz.
Mutluluk ?
Hayal kurmak, o hayallerin olacağına inanıp hedefime ulaşmak.
En yakınınız?
Liseden çok sevdiğim ve sık sık görüştüğüm iki arkadaşım.
Eğlence?
Arkadaşlarımla birlikte olmak, şarap içerek sohbet etmek.
En çok nelere para harcarsınız?
Fotoğrafçılık bölümünde okuduğum için, fotoğraf tab ettirmeye çok para harcıyorum.
Türkiye ve dünyada sizi en çok etkileyen insanlar kimler?
Birilerinin hareminde olmamayı borçlu olduğum Mustafa Kemal. Okuduğum ve araştırdığım kadarıyla, Türkiye'ye yaşarken ve öldükten sonra da damgasını vurmuş Deniz Gezmiş. Son dönemlerde pop ikonu olarak kullanılmasına üzüldüğüm bir devrimci Che Guevara. Sanatçı olarak Ara Güler, Çerkez Karadağ, Nâzım Hikmet, Necip Fazıl, Atillâ İlhan ve Sunay Akın.

Siyaset: Yalan
(Ömer Can, Kocaeli Üniversitesi 1. sınıf)
Aile: En küçük devlet.
Aşk: Karşılıklı duyulan tavizsiz sorumluluk.
Bekâret: Anlamlı ve özel.
Depresyon: Kötülükleri görüp çaresiz kalmak.
Devlet: Sürekli uğraş içinde, en büyük merci.
Dostluk: Bulunması çok zor olan samimiyet.
Eğlence: Bazen delilik.
İdeal: Yeterli olabilme.
Korku: Çaresizlikle yüzleşmek.
Özgürlük: Uğruna binlerce şehit verilen ama hâlâ tam elde edemediğiz bir kavram.
Para: Hayatta değer verilecek son şey.
Ama kapı açmakta üstüne yok.
Saygı: Seviyeli olmanın diğer adı
Seks: Tek kelime ile AIDS.
Siyaset: Karmaşalar ve yalanlar zinciri.
Statü: Çoğunlukla torpille gelinen konum.

YARIN: Cinsel tacizin sonuçlarıRadikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber