Ondokuz Mayıs Üniversitesinden TBMM komisyonuna bir kamyon evrak
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) tarafından istek üzerine bir kamyon evrak,
"Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde keyfi yönetim, kamu kaynaklarının amaç
dışı kullanımı ve kadrolaşma" iddialarının araştırılmasıyla ilgili TBMM'de
kurulan komisyona gönderildi.
Günlerce fotokopileri çekildikten sonra küçüklü büyüklü kolilere doldurulduktan
sonra kamyona yüklenen OMÜ'deki ihaleler başta olmak üzere değişik konuları
ilgilendiren evraklar Ankara'ya götürülmek üzere yola çıkarıldı. TBMM Araştırma
Komisyonu Başkanlığı'nın istediği evrakların 3. partisini kamyona yüklediklerini
söyleyen OMÜ Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, "10 yıl içinde yapılmış ihaleler
ve diğer çalışmalarla ilgili evrakları istiyorlar. Biz de bütün memur kadrolarını
bu işe tahsis ettik, dosyalayıp gönderiyoruz" dedi. İşlerin daha rahat
yürümesi için TBMM OMÜ Araştırma Komisyonu'nu üniversiteye yazılı olarak davet
ettiklerini, ancak bir cevap alamadıklarını ve evrak taleplerinin sürdüğünü
kaydeden Rektör Bernay, "Bizim Sayıştay, Maliye Bakanlığı ve YÖK denetlerken
onlar için oluşturduğumuz çalışma ortamını TBMM Araştırma Komisyonu için de
oluşturduk. 'Gelin, daha rahat çalışırsınız. Ayrıca işgücü kaybımız olmaz' dedik
ama olumlu cevap alamadık" diye konuştu. Yüce meclisin her türlü denetimine
açık olduklarını, en ufak bir rahatsızlıkları bulunmadığını, doğal olarak istenilen
her evrakın fotokopilerini çektirip adrese ulaştırdıklarını kaydeden Bernay,
"Bizden evrakı istiyorlar, 15'er günlük süreler veriyorlar. Fiziki olarak
fotokopi makinalarıyla tamamlamak zaman zaman mümkün olmuyor. Dışarıdan fotokopi
makinaları alındı. Tek üzüntümüz işgücü kaybımız. Bu işin üniversitemize yüz
milyarlarca liralık mali portresi var. Bütün birimler yaptıkları masrafları
tutuyor. Bu maliyetin karşılanmasını haliyle talep edeceğiz. Çünkü zaten üniversiteler
mali sıkıntıları olan müesseseler" şeklinde konuştu.
Üniversitelerin sürekli olarak Sayıştay, Maliye Bakanlığı ve YÖK'ün denetiminde
olduğunu, Sayıştay'ın 4 ay OMÜ'yü denetlediğini, bu denetimden sonra da TBMM
Araştırma Komisyonu'nun talebiyle 3 haftalık bir denetim yaptığını, YÖK'ün de
kısa bir süre önce denetiminden geçtiklerini dile getiren Bernay, şunları söyledi:
"Şimdi TBMM Araştırma Komisyonu'nun çalışmalarına cevaplarımızı veriyoruz.
Bizim bilim adamı olarak tek doğal sitemimiz şu olabilir, biz her türlü denetime
açığız. Ama şu andaki tek sıkıntımız belki bütün sistemin aylardır tamamen bu
konuya odaklanmış bir şekilde istenilen evrakları yetiştirmeye çalışması, üniversitenin
kendi pozitif olarak üretecekleriyle ilgili bir sıkıntıya neden oluyor. Defalarca
Sayıştay'a verdiğimiz dosyaları tekrar tekrar yollamak bütün bürokratik sistemi
etkiliyor."
"OKUL ÖNCESİ EĞİTİM SEVİYESİ TÜRKİYE'DE YÜZDE 5'LERDE"
Üniversite yönetimi olarak akreditasyon, kalite ve hesap verebilirliğe büyük
önem verdiklerini, yaptıkları her işin ve işlemin belgeleriyle dosyalı bulunduğunu,
bunun yönetimlerde gereklilik olduğunu da ifade eden Bernay, "Hesap verebilirlik
çok önemli. Ancak ülkeyi idare edenler de bilim dünyasının önünü açmaya çalışırken,
bu ekstra işler arkadaşlarımızı yoruyor. Netice de bizden isteneni biz göndermeye
devam edeceğiz" açıklamasını yaptı.
OMÜ'nün çevresindeki 4 şehre hizmet verdiğini ve OMÜ'den 3-4 üniversite çıkarılmasının planlandığını hatırlatan Bernay, "Demek ki biz hizmet verdiğimiz illerde altyapımızı oluşturmuşuz ki bugün bu illere üniversite kurulma noktasına gelinmiş" diyerek şöyle devam etti: "Devletin kurumları diğer kurumlara güvenmeli. Elbette eğitimdeki sorunlar konuşulmalı ama sürekli negatif konuşuluyor, bunun artık pozitife dönmesi gerekiyor. Bu ülkenin kurumları yıpratılmamalı. Türk üniversiteleri kaliteleriyle dünya bilim dünyasında zaten belli seviyeyi maddi sıkıntılara rağmen yakalamış durumda. 15 yılda 43.'lükten şu anda 20. sıraya yükseldiler. AB'de üniversitelerin değerlendirmesi yapıldı. Türkiye, Bolonya Süreci'ndeki toplam puan değerlendirmesinde İtalya, İspanya, Portekiz gibi AB'nin içindeki üniversiteleri geride bıraktı. 144 puanla onların önünde. Dolayısıyla Türk üniversiteleri Avrupa'da da kendi ağırlıklarını bir noktaya getirmiş olan üniversiteler. Türkiye'nin aslında asıl eğitimle ilgili sorunu tepesinden çok altında. Avrupa ülkelerinde yüzde 95'lerde olan okul öncesi eğitim seviyesi Türkiye'de yüzde 5'lerde. Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim sistemini elden geçirmek gerekiyor. Yükseköğretimde ise Avrupa'nın da saygınlığını kazanan noktadayız. Biz eksiklerimizi biliyor ve konuşuyoruz da. Daha özerk, daha bilişimci bir üniversite olabilmek için yasalarda bazı değişiklikler ve kadro ve mali yönden destek istiyoruz. Araştırmaların arttırılması gerektiğini söylüyoruz. AR-GE'si olmayan bir ülkenin bir noktaya varması mümkün değil. Hükümetler ve siyasi erkten ayrıca destek bekliyoruz. Türk üniversitelerinin ellerindeki imkanlara göre geldiğimiz nokta başarı olarak değerlendirilmeli. Türkiye'de Yüksek Öğrenim Sistemi'nin bu kadar tartışılmasından şikayetçi de değiliz ama bunun negatifliğinin tartışılıp artık pozitif yöne dönmesi lazım. Bizler yakınmalarımızı bu ülke için söylüyoruz. Biz bir süre görev yapıp bayrağı teslim edeceğiz. Türk üniversitelerinin desteğe ihtiyacı vardır. Siyasi erk tarafından özerkliğinin verilmesi gereken kurumlar olmasını istiyoruz. Biz doğru bildiklerimizi sonuna kadar söyleyen insanlarız. Aslında bu siyasiler için de büyük bir şanstır. Bilim dünyası sesini kısarsa zaten bir yere varılmaz. Bilim dünyasının söylediklerine kulak vermek bence her akıllı siyasetin yapması gereken bir şeydir. İlerleyen uluslar da daima bunu yapmaktadır. Bugün ABD savaşlarını harp alanında kazanmıyor. Üniversitelerinin laboratuarlarında kazanıyor. Bizim de yönlenmemiz gereken nokta o olmalıdır ki Türk ulusu daha parlak günlere kavuşsun."