Kamu çalışanlarının maaşları bayramdan önce ödenecek

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 31 Aralık 2005 00:07, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN ULUSA SESLENİŞ KONUŞMASININ TAM METNİ

Sevgili vatandaşlarım...
2005 yılının bu son saatlerinde hepinizi en samimi duygularımla selamlıyorum.

Karşıladığımız 2006 yılının da gerek ülkemiz, gerek milletimiz,
gerekse bütün dünya milletlerine, huzur, barış ve refah getirmesini temenni ediyorum.
2005 yılı hepimiz için yorucu fakat bir o kadar da başarılarla dolu bir yıl oldu.
İçeride ve dışarıda insaf, vicdan sahibi herkeste hayranlık uyandıran bir dinamizm içinde geçti.
Hükümet olarak iktidara geldiğimiz ilk günden bu yana durup dinlenmeden çalıştık, sizlere hizmet ettik, bize gösterdiğiniz güvene layık olmaya gayret ettik.
Çok şükür bu gayretimizin meyvelerini de aldık, alıyoruz.
Son 3 yıl içinde, özellikle 2005 yılında attığımız kararlı adımlar, gerçekleştirdiğimiz ekonomik ve siyasi reformlar, Türkiye'yi Dünya gündeminin birinci sırasına taşıdı.
İnsafı olanların inkar etmeyeceği bir gerçektir ki, Türkiye artık Avrupa'nın Hasta Adamı değil, gündem belirleyen bir fırsatlar ve özgürlükler ülkesi olmuştur.
Ancak, şunu bütün samimiyetimle bir kez daha ifade etmek isterim ki, bu baş döndürücü gelişme hızı bizi gururlandırmakla birlikte daha yapılacak çok iş olduğunu
da gayet iyi biliyoruz.
Hedefimiz başarıları tekrarlamak değil, daha da büyütmek, daha da zenginleştirmek, milletimizi geleceğin mutlu ve müreffeh Türkiye'sine götürecek yolu olabildiğince kısaltmaktır.
2006 yılına işte bu idrak, bu inanç, bu güven ve heyecanla giriyoruz.
2005 yılında olduğu gibi 2006 yılında da durmayacağız, dinlenmeyeceğiz, el ele, omuz omuza, gönül birliği içinde ülkemizi ileriye, daima ileriye taşımaya devam edeceğiz.
Değerli Vatandaşlarım;
Yılın bu son buluşmasında, geride bıraktığımız yılın kısa bir muhasebesini yapmak ve gelecekle ilgili hedeflerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.
2005 yılının en önemli olayı hiç şüphe yok ki kırk küsur yıllık Avrupa Birliği üyeliği hedefimizin nihayet son aşamaya kadar getirilmesi ve üyelik müzakerelerine başlanması olmuştur.
Sadece ülkemiz açısından değil, bütün dünya ülkelerini de doğrudan yahut dolaylı olarak ilgilendiren büyük bir adım attık.

Şu anda tarama sürecindeyiz.
Başmüzakereci olarak atadığımız Devlet Bakanımız Ali Babacan bey ve arkadaşları, bu zor süreçte canla başla çalışmalarını sürdürmektedir. Öyle zannediyorum ki, mart ayında da müzakereler başlayacaktır.
Eğer bu fırsatı AB mensubu muhataplarımızla birlikte iyi değerlendirirsek, medeniyetleri aynı çatı altında buluşturan bu adım, küresel barış ve esenliğin tesisi yolunda atılmış en kritik adım olacaktır.
Biz millet ve hükümet olarak bu perspektifi çok önemsiyoruz; Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine bakışını bu temel üzerinde şekillendiriyoruz.

Değerli vatandaşlarım,

Bu yılın Ocak ayında, her geçen gün değer kaybeden Türk Lirası'ından 6 sıfır atıp YTL'ye geçiş yaparak bir büyük devrimi daha gerçekleştirdik.
Uyguladığımız istikrarlı mali politikalar neticesinde enflasyonu görülmemiş bir hızda aşağı çekerek güven ortamı oluşturmanın neticesiydi bu devrim.
Bu noktada siz aziz milletime, YTL'ye geçiş aşamasındaki desteğiniz, uygulamadaki hassasiyetiniz dolayısıyla şükranlarımı sunuyorum.
Olmaz denilen oldu, özellikle bu bir yıllık uygulama sırasında, bazılarının rüya dediği bir olay sessiz sedasız gerçekleşti..

O günlerde Türk Lirası'nın aşırı değer kaybettiğinden yakınanlar, şimdi YTL'nin aşırı değer kazandığını söyleyerek akılları bulandırmaya çalışıyor. Boşuna gayret etmesinler. Paramız gerçek değerini bulmuştur. Çünkü ekonomik ve mali istikrar tam sağlanmıştır. Bundan da geri gidiş olmayacaktır.
Bakınız üç yıl önce yüzde 30'larda seyreden enflasyon rakamını,
yüzde 8'in altına indirdik, son 35 yılın en düşük seviyesini yakaladık.
Yıl bazında üst üste yüksek oranlı büyüme sağlayarak,
kişi başına düşen milli geliri 5 bin dolara çıkardık.

Mutlulukla söyleyebilirim ki dün hayal olan 10 bin dolarlık milli gelir hedefi, bugün artık konuşulmaya başlanmıştır.
Düşününüz?
40 milyar YTL yani 40 katrilyon TL seviyesinden devraldığımız bütçe açıklarını 14.6 milyar YTL'na yani 14.6 katrilyon TL'na kadar indirdik.
Bunlar değişen Türkiye'nin gelişme rakamlarıdır, atılım rakamlarıdır, geleceğimizi aydınlatan, ufkumuzu açan haberlerdir.

Bakınız 2002 ile 2005 yılları arasındaki dönemde en düşük memur maaşı 328 YTL'den yani 328 milyondan 608 milyon Türk Lirasına, kamuda çalışan bir işçinin ortalama ücreti de 1012 YTL'den 1 milyar 573 milyon TL'sına yükselmiştir.
Aynı dönemde net asgari ücret 184 YTL'den 350 YTL'sına 1 Ocaktan itibaren 380 YTL'sına yükselmiş olacaktır. En düşük SSK emekli maaşı 257 YTL iken yani bugünkü ifadesiyle 257 milyon iken şimdi 451 milyon TL' sına yükselmiştir. En düşük Bağ-Kur emekli maaşı 66 YTL iken ki bugünkü ifadesiyle 66 milyondan 234 milyon TL'sına yani 234 YTL'sına, en düşük Emekli Sandığı maaşı da 302 YTL'den yani 302 milyondan 552 YTL'ye yani 552 milyona çıkmıştır.

Yine bu dönemde özürlü aylıkları 51 YTL'dan yani 51 milyondan 193 YTL'sına yani 193 milyon TL seviyesine çıkmıştır,
65 yaş aylıkları ise biz göreve geldiğimizde 25 YTL yani 25 milyon iken yine bizim dönemimizde 65 YTL'sına 65 milyon TL seviyesine çıkarılmıştır.
Memurlarımızın 2006 yılı aylıklarında yapılacak artışlar, yetkili sendikalar ve konfederasyonlar ile Kamu İşveren Kurulu arasında yapılan toplu görüşmelerde varılan mutabakatla belirlenmiştir.
Bu da Türkiye'de bir ilktir ve çalışma hayatımız için önemli bir yeniliktir.

Maaş artışlarında hükümetimizin bir prensibi var.
Az maaş alana çok, çok maaş alana ise daha az zam yapmak suretiyle maaşlar arasındaki dengesizliği gidermeye çalışıyoruz.
Önümüzdeki dönemde de bu prensibimizi uygulamaya devam edeceğiz.
2006 yılında kümülatif bazda en düşük dereceli memur maaşı yaklaşık yüzde 20, ortalama memur maaşı yaklaşık yüzde 13, en yüksek memur maaşı ise yüzde 5.1 oranlarında artacaktır.
Bu artışlarla en düşük dereceli memurun maaşı Ocak ayında 541 milyon TL'dan 595 milyon TL'sına, Temmuz ayında ise 650 milyon TL'sına yükselecektir?

Her şeye rağmen bu rakamlar yeterli değildir. Bunları biz yeterli bulmuyoruz. Ancak ekonomimiz daha ileri noktalara eriştikçe artışlarda dengeli bir şekilde şüphesiz ki o orandan artacak ve inşallah arzu ettiğimiz refah düzeyine hep birlikte ulaşacağız.

Değerli vatandaşlarım..
2006 yılı bütçesi de tamamlanarak yüce Meclis'imiz tarafından onaylanmıştır. Bu vesileyle yüce Meclisimizin değerli üyelerine hükümetim adına, milletim adına teşekkür ediyorum.
Meclisimiz ilk iki yılda olduğu gibi 2005 yılı içinde de özverili çalışmasıyla, gerçekleştirdiğimiz reformlara destek vermiş, dünya ülkeleri arasında örnek Meclis olarak gösterilmiştir.
Yüce Meclis'imizin çalışmaları her türlü takdirin üzerindedir.
Onaylanan 2006 yılı bütçesi Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihindeki ilk çok yıllı bütçedir.

Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.
Bunun anlamı şudur:
Türkiye üç yıldır uyguladığı istikrarlı ekonomi yönetimi ve tavizsiz disiplinin bir sonucu olarak bugün öngörülebilir ve sürdürülebilir bir mali yapıya kavuşmuştur.
Çok yıllı bütçe uygulaması, ekonomideki başarılarımızın bir sonucu olarak hayata geçirilebilmiştir. Bu sayede herkes önünü çok daha rahat görebilecek, gelecek planlamasını ona göre yapabilecektir.
Önümüzdeki yılı yatırım yılı olarak görüyoruz.

Bu anlayışla 2006 bütçesinde en yüksek ödenek artışını oran olarak söylüyorum, yatırım bütçesinde gerçekleştirdik.
2005 yılı bütçesinde 10 milyar YTL yani 10 katrilyon TL olarak belirlenen yatırım ödeneklerini 2006 bütçesinde 15.1 milyar YTL yani 15.1 katrilyon TL seviyesine yükselttik.
Küresel sermayenin artan ilgisiyle 2006 yılı içinde yatırım hamlemiz sürecek ve açılacak yeni istihdam imkanlarıyla bütün dünyanın bir numaralı problemi olan işsizlik oranı daha aşağı seviyelere çekilebilecektir.

Aziz Milletim
Sizlere geleceğin Türkiye'sini dört temel sütun üstünde inşa edeceğimizi söylemiştik.
Eğitim, sağlık, adalet ve emniyet.
İşte bu bakış açısıyla,
2006 bütçesinde de en yüksek payı yine eğitime ayırdık.
Çünkü Türkiye'nin gelecekle ilgili hedeflerini yakalaması, eğitim alanında kaydedeceği gelişmelere bağlıdır.
Çağın gerektirdiği eğitim anlayışını okullarımıza hakim kılarak, çocuklarımızı geleceğin dünyasına azami derecede hazırlıklı, bilgili, donanımlı şekilde yetiştirmekte kararlıyız, azimliyiz bunda.
Bu anlayışla sivil toplum kuruluşlarımız ve hayırseverlerimizle işbirliği içinde üç yılda tam 70 bin dersliği eğitime açtık.
Bu rakam Cumhuriyet tarihinde olmayan bir rakamdır.

Bakınız?
Geçtiğimiz günlerde Şemdinli'yi ziyaretim sırasında oradaki okullarımızdan birinin bilişim teknolojisi sınıfını gezdim, minicik yavrularımızı bilgisayar başında görmenin heyecanını yaşadım.
O çocuklarımızın gözlerindeki öğrenme açlığını, öğrenme heyecanını görüp mutlu oldum.
Eğitim hamlemiz hız kesmeden önümüzdeki yıl da sürecektir.
2006 yılının ilk çeyreğinde okullarımızın bilişim teknolojisi sınıflarına tam 320 bin bilgisayarı yerleştirmiş olacağız.
Bunlar Türkiye'nin eğitimde nasıl geniş tabanlı bir değişim atılımı içinde olduğunu açıkça ortaya koyan örneklerdir.
Türkiye eğitimde aldığı mesafelerle, yetiştirdiği bilgili, donanımlı yeni kuşaklarla ideallerine çok daha kolaylıkla ulaşacaktır.

Aziz vatandaşlarım..
Hükümet olarak göreve geldiğimiz ilk günden beri devletin temel hizmet alanlarına yoğunlaşmasının gereğini vurguladık.
Bu alanların belki de en önemlisi sağlıktır.
Türkiye'nin yıllardır ihtiyacı olan düzenlemeleri hayata geçirmek için büyük bir değişim hareketi başlattık.
Bugün şükürler olsun bu uygulamaların sonuçları yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Artık hiçbir vatandaşımız hastanelerde rehin kalmıyor.
Bildiğiniz gibi devlet hastaneleriyle SSK hastanelerini tek bir çatı altında topladık, dileyen dilediği hastanede gidip tedavisini oluyor.
İsteyen vatandaşımız özel hastanelerden de yararlanabiliyor.
İlaçlarını özel eczanelerden, serbest eczanelerden alabiliyor.

Düşününüz?
Eskiden SSK'lı hastalarımız yurt dışına gidemiyordu, biz bu haksız uygulamayı da ortadan kaldırdık, SSK'lı vatandaşlarımız da gereği halinde yurt dışında tedavi olabiliyorlar.
Hastanelerimizi hızla modernize ediyoruz.
Koğuş sistemini yeni projelerimizde kaldırdık, artık hastalarımız tek ya da çift yataklı odalarda kalıyor.
Ambulans hizmetlerini köylere kadar ulaştırıyoruz, bu adımı da milletimiz adına çok önemli buluyoruz ve yoğun olarak bu ağı genişleteceğiz.
Bu örneklerin ortak paydası biliniz ki insandır, insana verilen önemdir, gösterilen ihtimamdır.
Ecdadımızdan tevarüs ettiğimiz "İnsanı yücelt ki, devlet yücelsin" anlayışının tezahürüdür.
Şükürler olsun ki Türkiye sağlık alanındaki dev yatırımlarıyla dışarıya hasta gönderen değil, komşularından hatta Avrupa ülkelerinden hasta kabul eden bir ülke olmaya başlamıştır.

Değerli vatandaşlarım..
Türkiye bir yandan sanayi ve bilgi teknolojisinde atılımlar yaparken, bir yandan da bir tarım ülkesi olma vasfını korumaktadır.

Nüfusumuzun yaklaşık yüzde otuz dördü geçim kaynağı tarım olan insanımızdır.
Bu sebeple tarım sektörümüzü çağdaş ve verimli bir yapıya kavuşturmayı ekonomik geleceğimiz açısından son derece önemli görüyor, bu doğrultuda hareket ediyoruz.
Bildiğiniz üzere son üç yıl içinde doğrudan gelir desteği ve diğer tarımsal desteklerle büyük sıkıntılar yaşayan halkımızın yanında olmaya gayret gösterdik.
2003 yılı bütçesinden 1 .8 milyar YTL yani 1.8 katrilyon TL destekleme verilirken,
2005 yılında bu rakam 3.8 milyar YTL diğer ifadesiyle 3.8 katrilyon TL'na ulaşmıştır, 2006 yılı için belirlenen destekleme rakamı da 4.1 milyar YTL yani 4.1 katrilyon TL'dır. Köylerde yaşayan vatandaşlarımızın hayat standartlarını yükseltmek amacıyla, içme suyu, yol yapımı ve önceki yıllardan devam eden yatırımlar için toplam 500 milyon YTL ayırmıştık 2005 yılında ve bunu harcadık. Yeni ifadesi ile tabii 500 trilyon TL idi.
2006'da ek gelir kaynaklarıyla bu ödeneği 2 milyar YTL'na yani 2 katrilyon TL'na çıkarıyoruz.
Hedefimiz uygulamaya koyduğumuz KÖYDES projesiyle artık köylerimize yol ve suyu ulaştıracağız, inanıyorum ki artık tek bir köy yolu ve suyu olmasın. Bu hale getirelim ve bunu 2007'de bitireceğiz. Devlet bu ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaşacak, bu temel hizmetleri insanımıza götürecektir.

Aziz Milletim
İktidara gelirken sizlere 3 Y ile, yani Yoksulluk ve Yolsuzluk bunun yanında Yasaklar, bunlarla savaşacağımızı hep söyledim. mücadele edeceğimizi söyledim,
bunun sözünü verdik. Sözümüzde de durduk ve duruyoruz.

Yoksulluğu oluşturan temel sebeplerden biri Yolsuzluktu.
Önce bunun üzerine gittik. Kesilemez denilen en cüretkar hortumları bir bir kestik. Kimsenin gözyaşına, şanına şöhretine bakmadık. Halktan aldıklarını millete geri ödetmek için canla başla çalıştık, çalışıyoruz.

Ekonomimizdeki gelişmenin, halkımızın alım gücünde, çalışanlarımızın ücretlerindeki artışların temelinde hortumları süratle kesmiş olmamızın katkısı da büyüktür.
Bir zamanlar halkın cebinden çalınanları, şimdi biz asıl sahiplerine iade ediyoruz.

Bakınız üç yıl önce göreve geldiğimizde masamızda ekonomimizi kemiren bir yolsuzluk batağı haline gelmiş bankaların dosyaları ile karşılaştık. Düşünün bizim iktidarımızdan önce o koalisyon döneminde tam 22 banka çeşitli sebeplerle fona devredilmişti, işin içinden çıkılamaz bir haldeydi. Bizim dönemimizde fona devredilen bir tane banka var mı Allah aşkına? Devlet bankaları zarardaydı, özel sektör bankaları zararda batıyordu. Ama şimdi devlet bankaları da kar ediyor, özel sektör bankaları da kar ediyor. Bütün bankacılık sistemi çökme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Biz bu felaketin önüne geçtik, akıllı, adil, dürüst ve tavizsiz bir tavırla düğümü çözdük, çözüyoruz. Bizim dönemimizde tek bir bankanın bu duruma düşmesini asla istemeyiz.
Kamu bankalarının aynı şekilde bu duruma düşmesini istemeyiz, çünkü kamu bankaları kar edecek ki çiftçime ucuz kredi versin, özel sektör kar edecek ki, bugüne kadar tüketici kredisi noktasında, diğer krediler noktasında kapısını açmazken, şimdi açtığı gibi kapılarını açsın ve şu anda bir rekabet başladı. Hiç kimse şüphe etmesin ki yolsuzluklarla mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.

Kim olursa olsun, bu milletin nafakasına göz diken herkes adalet önünde mutlaka hesap verecektir.
Kim eski hesaplara kanarak "haram lokma" arayışına girerse bizi karşısında bulacaktır, bulmaktadır. Bunu da herkes böyle bilmelidir.

Değerli vatandaşlarım..
Türkiye ekonomide bu büyük değişimi yaşarken, siyasi alanda da çağdaş bir demokrasi olmanın bütün gereklerini yerine getirmek için adımlarını kararlılıkla atıyor.
Şunu biliyoruz ki bütün kurumlarıyla işleyen bir demokrasi büyüyen Türkiye'nin en büyük güvencesidir.
Hepimiz hak ve özgürlüklerin korunduğu, adaletin tartışmasız biçimde tesis edildiği, adaletsizliklerin ortadan kalktığı bir Türkiye'de yaşamak arzusundayız.
Bu yolda önemli mesafeler almış bulunuyoruz.
Her şeyden önce altyapı eksikliğinin adalette gecikmeye yol açtığını tespit ederek,
modern Adalet Sarayları inşa ettik.
Yargının bu noktada fiziki şartlarını düzeltmenin gayreti içerisindeyiz. Yargı bağımsızlığının üzerinde titredik, bu yoldaki şaibelerin önünü tıkadık.
Bir zamanlar yargıya müdahaleden yakınanların bugün yargıya müdahale etmeyişimizden şikayet etmeleri son derece manidardır.
Bunların samimiyet ölçüsünü de milletimin takdirine bırakıyorum.
Türkiye yakın tarihinde pek çok acı tecrübe yaşamış, bazı yaraları hala taze olan, toplumsal hassasiyetleri olan bir ülkedir...
Bu hassasiyetleri iyi bilmek, ona göre hareket etmek gerekmektedir.

Yasaklarla olduğu kadar, toplumsal hassasiyet noktalarını suistimal eden girişimlerle mücadeleyi de görevimiz biliyoruz.
Özgürlükleri doğal sınırları içinde genişletmeyi ne kadar vazgeçilmez görüyor ve önemsiyorsak, toplumumuzun çatışma noktalarından uzlaşma noktalarına doğru yaptığı yolculuğa da o kadar önem veriyoruz.
Türkiye bugün geldiği noktadan bir adım bile geriye gitmeyecek, götürülemeyecektir.
Bu tür değişimler geçiren bir toplumun veya her toplumun yaşamış olduğu sıkıntıları zaman zaman biz de yaşıyoruz.
Bunlar her ne kadar can sıkıcı da olsa normaldir, her toplumun yaşadığı, kimilerinin aştığı, kimilerinin ise hala boğuştuğu bir süreçtir. Yüreğinizi rahat tutunuz. Bizlere güveniniz. Bu süreç hızla aşılacak, Türkiye geçirdiği dönüşümü mutlaka tamamlayacak; hak ettiği özgürlükler ve demokrasi standardını mutlaka kalıcı hale getirecektir.

Bizim "3 Y" dediğimiz, "yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk'un" milletimizin refah ve mutluluğuna karşı nasıl bir işbirliği içine girdiğini geçmişte hep birlikte yaşadık, gördük. Bunların her biri aynı zincire vücut veren karanlık halkalar gibidir. Bunlar, birbirlerinden güç alır, biri diğerini besler. Biz, işte bu karanlık zinciri kırmaya geldik. Yaptığımız reformlarla, Türkiye'nin, insanımızın önünü açtık.
Bu nedenle yoksullukla mücadele etmenin en başına yolsuzlukla mücadeleyi, yolsuzlukla mücadelenin en başına da yasaklarla mücadele etmeyi koyduk. Bu konuda milletten aldığımız yetkiyle sonuna kadar gitmeye kararlıyız?
Bunu bir kez daha huzurlarınızda teyit etmek isterim.

Önümüzde Kurban bayramı var. Sözlerime son vermeden önce bazı müjdeli haberleri de sizlerle paylaşmak arzusundayım.
Öncelikle emeklilerimizi yakından ilgilendiren bir gelişmeyle başlayalım. Bildiğiniz gibi, halen emeklilerimize üçer aylık dönemler itibariyle vergi iadesi ödemekteyiz.
Bu ödeme her üç ayda bir avans olarak yapılmaktadır.
Emeklilerimiz tüm yıl boyunca fiş ve fatura toplamakta, yıl sonunda bu fiş ve faturaları ilgili kuruma vermektedir.
Bu işin bürokrasisi bir yana, emeklilerimizin katlandığı eziyet de ortadadır.

Artık biz bu uygulamayı kaldırıyoruz.

1 Ocak 2006'dan itibaren tüm emeklilerimize maaşlarının yüzde 4'ü kadar bir ödemeyi otomatik olarak vereceğiz.
Artık emeklilerimiz bu ödeme karşılığında fiş ve fatura toplama eziyeti çekmeyeceklerdir.
Bu yeni uygulamayı bir anlamda emeklilerimizin harcamaları sırasında ödedikleri Katma Değer Vergisine fiş ve fatura toplama zorunluluğu olmadan devletin yaptığı katkı olarak da ifade edebiliriz.
Bu yeni uygulamanın yanı sıra, emeklilerimizin maaşlarında 2006 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3+3 oranında artış yapılacaktır.
Vergi iade sisteminde öngördüğümüz değişiklik ve 2006 yılı enflasyon hedefimizin yüzde 5 olduğu göz önüne alındığında, 2006 yılında da emeklilerimizin gelirlerinde inşallah önemli bir artış sağlanacaktır.
Yapacağımız bu artışlarla birlikte, işbaşına geldiğimiz Ekim 2002 dönemiyle kıyaslandığında kümülatif bazda;
-Ortalama SSK emekli aylıklarında yüzde 89
-Ortalama Bağ-Kur (esnaf) emekli aylıklarında yüzde 136,
-Ortalama Bağ-Kur (tarım) emekli aylıklarında yüzde 185,
oranında bir iyileşme sağlanmış olacaktır.
Bu dönemdeki kümülatif enflasyonun yüzde 48 civarında olduğu dikkate alındığında, emekli aylıklarında önemli ölçüde bir gerçek artış gerçekleşmiş olacaktır .

Bu vesileyle;
? 6772 sayılı Kanun'un birinci maddesi uyarınca ödenmesi gereken kamuda çalışan işçilerin ikramiyelerinin birinci taksiti ve
? Kamu çalışanlarımıza 15 Ocak 2006 tarihinde ödenmesi gereken aylıklar ile
? Çiftçilerimize 2005'ten kalan dönüm başı 6 milyon TL tutarındaki Doğrudan Gelir Desteği'ni
ki bunun toplamı yaklaşık 1 katrilyon TL'dir.
Kurban Bayramı öncesinde ödeyeceğimizi ayrıca müjdelemek istiyorum.

Yeni bir yıla iyi haberlerle
giriyoruz.
Şimdiden sizlere bolluk, bereket, refah, sağlık ve afiyet dolu
çok daha iyi bir sene diliyorum.
Önümüzde Kurban Bayramı var.
Her bir vatandaşımın kurban bayramını da en kalbi duygularımla tebrik ediyorum.

2006 yılının ülkemiz ve bütün insanlık için hayırlar, bereketler, güzellikler getirmesini Allahtan temenni ediyorum.

Kalın sağlıcakla?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber