Diyanet'ten organ bağışı çağrısı

Beyin ölümü bildirimindeki başarı, kadavra bağışında yakalanamadı.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 04 Kasım 2013 22:28, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Diyanet'ten organ bağışı çağrısı

-Diyanet İşleri Başkanı Görmez:
"Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdat olun"

-"Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır"

ANKARA (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, "alimlerin ve fetva kurullarının, geneli itibarıyla fakat belli şartlar ve tedbirler çerçevesinde tedavi amaçlı nakil ve bağış işlemlerine onay verdiğini" vurgulayarak, "Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdat olun. Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır" çağrısında bulundu.

Görmez, Organ Bağışı Haftası dolayısıyla "Her Bağış Yeni Bir Hayattır: Hazır mısınız?" başlıklı programda yaptığı konuşmada, toplantının hastane köşelerinde müjdeli haberler bekleyen 20 bini aşkın kişiye şifa yollarının açılmasına vesile olması temennisinde bulundu.

Bu konuda İslam dini açısından "o kadar açık ve net bir durumla" karşı karşıya olunduğunu dile getiren Görmez, "Benim burada konuşma yapmamın da çok fazla anlamı yoktur. Ancak, insan hayatı denilince, insana hayat verme denilince, candan cana bağış olunca aslında ayrıca açıklamalara ihtiyaç yok. Ancak hala bazı vatandaşlarımızın çeşitli nedenlerle tereddütleri olduğundan Diyanet İşleri Başkanlığının bakış açısıyla ilgili bazı hususları paylaşacağım" dedi.

Görmez, her şeyden önce tıp ilmi ve teknolojisinin ve genetik biliminin süratli gelişiminin sağladığı imkanlar ve organ bağışı yönündeki kamusal ve sivil bilinçlenme sayesinde organ naklinin, nerdeyse günlük hayatın tedavi yöntemlerinden biri haline geldiğini ifade etti.

-"Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur"

Organ naklinin her iki tarafında da "insan" olduğunu anlatan Görmez, "İnsanın ise yaratıklar evreninin en saygın varlığı niteliği taşıması ve ebedi ahret hayatı için ölümden sonra tekrar dirilmeye dair iman, gelişmelerin sadece tıp ve hukuk değil, belki daha anlamlı bir boyutta din ve ahlak çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmıştır" diye konuştu. Görmez, şunları kaydetti:

"İslam dinine göre insan, kendisinin veya başkasının yaratılışı üzerinde herhangi bir iradeye ve yetkiye sahip değildir. İnsan ne kendinin ne de bir başkasının bedeni üzerinde hayatı devam ettirme amacı dışında tasarrufta bulunma hakkında, hele hele sonlandırma yetkisine sahip değildir. Onun içindir ki, cana kıyma ve intihar en büyük suç sayılmıştır.

Eğer bir kimse bir insanı öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Ayeti ile farklı yorumları olmakla birlikte kendinizi öldürüp mahfetmeyin ayeti buna işaret etmektedir. Hatta öldükten sonra bile insanın ve onun bedenine ait parçaların aynı saygınlığı taşıyacağını 'Ölünün kemiğini kırmak, tıpkı hayattayken kırmak gibidir' sözleriyle Peygamberimiz beyan buyurmuştur.

İslam dinine göre insan, varlığın özüdür. Bu ölçüde değeri olan insan hayatının sağlıklı sürdürülebilmesi de dinimizin teşvik edip önem verdiği bir husustur. Onun içindir ki, yüce Allah 'Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın' buyururken, Hz. Peygamber 'Ey Allah'ın kulları tedavi olun. Zira Allah, yaşlılık hariç takdir ettiği her hastalığın mutlaka şifasını da vermiştir. Allah hem derdi hem de devayı göndermiş, her hastalığa bir çare yaratmıştır. Tedavi olun, fakat tedavide haramı kullanmayın' irşadında bulunmuştur. İnsan hayatını koruyabilmek için artık vazgeçilmez bir zorunluluk halini aldığında, bir başka ifadeyle alternatif kalmayınca haramların bile devreye girebileceğini yine Kur'an ve sünnetin açıkça ortaya koyduğu bir hükümdür."

Görmez, canı korumanın İslam dinine göre beş temel gayeden en önemlisi olduğunun altını çizerek, "Dinin asli kaynakları yanında, organ naklinin ve bunu sağlamak üzere bağışının din ve ahlak bakımından sakınca taşımadığını gösteren bir başka dayanak da, o işlemin toplum vicdanında doğurduğu akistir. İnsan, fıtrat üzere yaratılmış, ortak akıl sayesinde yanlış ve yalan üzerinde birleşmeleri yargısının oluştuğu bir konunun caiz ve meşru olduğu söylenebilir" açıklamasında bulundu.

-"Gayr-ı Müslim birinin organlarından yararlanmakta hiçbir dini engel yoktur"

Görmez, ölmüş bir yakınının organları ile hayata dönen kimselerin yakınlarının ve sevenlerinin tarif edilemez mutluluğundan pay alan ve dolayısıyla acısı azalan insanların varlığının, olayın vicdan boyutunda çözüldüğünü gösterdiğini anlattı.

Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslam dini cinsi, milliyeti, rengi, dini, konumu ne olursa olsun her insana insan olarak bakmış ve eşit bir yaşama hakkı tanımıştır. İslam tedaviye önem vermiş, her insana tedavi olmada eşit haklar tanımış, bir insana hayat vermeyi bütün insanlığa hayat verme mesabesinde görmüştür. Buna göre, organ nakli ve bağışı açısından Müslüman ile Gayr-ı Müslim arasında hiçbir fark yoktur. Bilhassa Anadolumuzda insanların takıldığı konulardan bir tanesi budur. Bununla ilgili Din İşleri Yüksek Kurulu'nun bir mütalaasını paylaşıyorum;

'Gayr-ı Müslim birinin organlarından yararlanmakta hiçbir dini engel yoktur. Çünkü, insanın bedeni veya organları, Müslüman veya gayr-ı Müslim olarak nitelenemez. İnsanın bedeni ve organları kendi inancı doğrultusunda kullandığı birer alet konumundadır. İslam'ın kainat ve tabiat anlayışına göre yerlerde ve göklerdeki her şey kendi işlevini yerine getirerek Allah'a secde etmekte ve O'nu tespih etmektedir.

İnancı ne olursa olsun her insanın organları, hücreleri ve bütün yapısı da böyledir. İnanç ve inançsızlık insanın iradesi ile ilişkilidir. İnsanın inançlarının kalp de dahil olmak üzere organları üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Kur'an'da hastalıklı, eğri, doğru gibi vasıflarla bahsedilen kalp, doktorların uzmanlık alanına giren ve dolaşım sistemini sağlayan kalp değildir.

Sonuç olarak Gayr-ı Müslim birinden Müslüman birine organ nakli yapılmasında İslam açısından hiçbir sakınca yoktur. Gayr- Müslim birine organ bağışlamakta da herhangi bir sakınca olmadığını söyleyebiliriz. Zira organların başkasına nakledilmesine izin vermek, İslam hukukunda vücut üzerinde gerçekleşen, candan cana bir sadakadır. Tasaddukta ise bağışı kabul edecek kimsenin Müslüman olması şartı aranmamıştır."

Görmez, organ naklinin son tahlilde bir tedavi yöntemi olduğunu vurgulayarak, "İnsanı yaşatma ve hayatı koruma esas olunca, bunu temin eden son çare olarak organ nakli de düşünülecektir. Nitekim bunun tarihsel izlerine ve benzerlerine İslam dini geleneğinde çok erken dönemlerden itibaren rastlamak mümkündür. Organ nakli konusunu, bu ve benzeri veriler ışığında tartışan günümüz alimleri ve fetva kurulları, geneli itibarıyla fakat belli şartlar ve tedbirler çerçevesinde tedavi amaçlı nakil ve bağış işlemlerine onay vermektedirler" dedi.

Organ Bağışı Haftası'nda çağrıda bulunan Görmez, "Lütfen bütün hastane köşelerinde belki aylarca belki yıllarca gözyaşı içinde bekleyen anneler, babalar, yavrular ve şifa bekleyen hastalara imdad olun. Onlara hayat taşıyalım. Dini, ilmi, tıbbi, hukuki şartlar yerine geldikten sonra bizim organlarımızı bağışlamamız candan cana giden en büyük sadakadır" diye konuştu.

ANKARA (AA) - Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye'de beyin ölümü bildiriminin, son 10 yılda on kat artarken, kadavra bağışının aynı düzeyde artmadığını belirterek, "Geçen sene bin 477 beyin ölümü gerçekleşen vatandaşın bin 132'sinin aileleri izin vermediği için organları kullanılamadı. 2012 yılında organ bulunamadığı için vefat eden bin 779 insanımızın bir kısmının da olsa hayatlarını kurtarabilirdik" dedi.

Müezzinoğlu, Organ Bağışı Haftası dolayısıyla "Her Bağış Yeni Bir Hayat" başlıklı programa katıldı. Müezzinoğlu, programın açılışında yaptığı konuşmasına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın selamlarını ileterek başladı.

Organ bağışı konusunun tüm dünyada önemli bir sağlık sorunu ve her zaman gündemde yer alması gerektiğini belirten Müezzinoğlu, bugünün nakil bekleyen binlerce hasta için yeni bir başlangıç olmasını temenni etti. Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide; büyük bir aşkla, inançla ve umutla her an müjde bekleyen hastalara Allah'tan şifa dileyen Müezzinoğlu, insanoğluna Allah tarafından bahşedilmiş en kıymetli hazinenin sağlıklı bir hayat olduğunu vurguladı.

Müezzinoğlu, Dünya Sağlık Örgütünün, sağlığı "Ruhen ve bedenen tam iyi olma hali" diye tanımladığını dile getirerek,"Ancak dünya üzerinde ve ülkemizde öyle insanlarımız var ki, sağlığı tam iyilik hali olarak hayal dahi edemiyor. Onlar için sağlık eşiği; hayata tutunma noktası. Onlar ki, organ bulunup nakil oldukları takdirde hayatlarını sağlıklı bir şekilde sürdürecekler. Bulamadıklarında ise daha zor bir hayat yaşamak durumunda kalacaklardır" diye konuştu.

-"Transplantasyonlarda, sağ kalım oranı yüzde 96"

Bu durumdaki insanları hayatta tutabilmekten, yaşam kalitelerini arttırmaktan daha faziletli bir vazife olamayacağını ifade eden Müezzinoğlu, "bir sağlıklı nefesin bedeli olamayacağını, önce devlet değil, önce insan" düşüncesinin esas olduğunun altını çizdi. Müezzinoğlu, şunları kaydetti:

"İnsan odaklı sağlık politikalarının geliştirilmesine öncelik tanıyan saygıdeğer Başbakanımız'ın etkin liderliği, vizyonu ve siyasi kararlılığı en güçlü desteğimiz olmuştur. Kendisinden aldığımız bu güç ve destek ile ülkemiz, son 10 yılda sağlıkta önemli gelişmeler kaydetti, kaydetmeye de devam ediyor.

Daha kaliteli, adil ve kolay ulaşılabilir sağlık hizmeti sunma yolunda hayal edilemeyen başarılar sağladık. Buna paralel olarak organ nakilleri konusunda da önemli mesafeler kat ettik, başarılara imza attık. Daha kat edecek çok yolumuzun olduğunun da bilincindeyiz.

Bakanlık olarak, bu hedeflere kapı aralayan gerekli düzenlemeleri yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Nakilleri kolaylaştırmak için mevzuat altyapısını uluslararası standartlara taşıdık. Eğitim, donanım, teknoloji, lojistik konularında nakil merkezlerimize ve ekiplerimize ciddi destek sağladık. Ülke genelinde bugün itibariyle Bakanlığımızca ruhsatlandırılmış tam donanımlı 111 nakil merkezi bulunmaktadır. Bu merkezlerde dünya çapında deneyime sahip, tecrübeli ekipler görev yapmaktadır. Nakil merkezlerimizde yapılan transplantasyonlarda, yüzde 96'lara varan sağ kalım oranı ile çağdaş ülkelerle eşdeğer başarıda organ nakilleri gerçekleştiriyoruz."

-"Mevcut talebi karşılayabilecek organ bağışını henüz gerçekleştirmiş değiliz"

Müezzinoğlu, organ nakli hizmetlerinin birçok kurum, kuruluş ve vatandaşların desteği ile oluşturulan bir organizasyonla yürütüldüğünü anlatarak, bu süreçte emeği geçen herkese teşekkürlerini sundu.

Türkiye'de organ nakli çalışmalarının verimliliğini arttırmak amacıyla Bakanlık koordinasyonu ve denetiminde bütün nakil aktivitelerinin ve istatistiklerinin anlık olarak takip edildiği "Ulusal Organ ve Doku Nakli Bilgi Sistemi"ni hayata geçirdiklerini dile getiren Müezzinoğlu, sistem sayesinde organ ve doku nakli hizmetleri konusundaki çalışmaları, tıbbi etik kurallarına uygun olarak, hasta odaklı, adaletli, şeffaf ve güvenilir bir sistem içerisinde verimli yürütülmesi konusunda gerekli özeni gösterdiklerini ifade etti.

Müezzinoğlu, Türkiye'nin organ nakillerinde uluslararası standartlarda işleyen bir altyapı ve tecrübeye sahip olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Ancak, mevcut talebi karşılayabilecek düzeyde organ bağışını henüz gerçekleştirmiş değiliz. Millet olarak dayanışma ve ihtiyacı olana yardım konusunda eşsiz bir toplumsal duyarlılığa sahip olduğumuz halde, bu hasletimizin organ bağışı alanında tam tezahür etmediğine üzülerek şahit oluyoruz.

Eşi, akrabası, çocuğu için canlı olarak bağış yapabilen insanlarımızın cesaretini, kadavra bağışı konusunda artırmalı, kaygılarını gidermeliyiz. Kadavradan bağış konusunda insanımızda oluşan kaygıyı besleyen çeşitli etkenlerden birisinin, dini hassasiyetler olduğunu görüyoruz. Oysa bizler, 'bir hayat kurtarmayı bütün insanlığın kurtuluşu" olarak gören bir dinin mensuplarıyız.

Dinimizde organ bağışının meşruiyeti ve faziletini, Diyanet İşleri Başkanımız veciz şekilde ifade etti. Halkımıza bu gerçekleri daha etkili şekilde anlatmanın yollarını aramalı, bu konudaki yanlış bilgi ve inanışları düzeltmeliyiz."

Müezzinoğlu, kadavradan bağış konusunda bir başka etkenin de beyin ölümüne karar verilen süreçle ilgili kaygılar olduğuna işaret etti. Türkiye'nin, beyin ölümü tespiti konusunda bilimsel kriterleri en etkin şekilde uygulayan ülkelerden birisi olduğunun altını çizen Müezzinoğlu, "Kadavra bağışının yetersizliğinde bir başka etken de ailelerden gelen yüksek ret oranlarıdır" dedi.

-"Ülkemizde beyin ölümü bildirimi son 10 yılda on kat arttı"

Müezzinoğlu, Türkiye'de "beyin ölümü bildiriminin, son 10 yılda on kat arttığını, ancak kadavra bağışının aynı düzeyde armadığını" belirtti.

Geçen sene bin 477 beyin ölümü gerçekleşen vatandaşı bin 132'sinin aileleri izin vermediği için organlarının kullanılamadığına dikkati çeken Müezzinoğlu, şöyle devam etti:

"Bu vatandaşlarımızın organlarını kullanabilseydik, 2012 yılında organ bulunamadığı için vefat eden bin 779 insanımızın bir kısmının da olsa hayatlarını kurtarabilirdik.

Organ bağışı ile ilgili uluslararası istatistikler, ülke insanımızı bu konuda daha fazla aydınlatmamız gerektiğini gösteriyor. Türkiye, dünyada başarılı organ nakli gerçekleştiren önemli ülkeler arasında yer alıyor. Ancak gelişmiş ülkelerde, nakillerin çoğunluğu kadavradan sağlanırken, bizde canlı donör ağırlık kazanmaktadır.

Yani vatandaşlarımız, canlı donör olma konusunda cesaret gösterebiliyor, ancak vefatı halinde yakınının organlarını bağışlamaktan çekiniyor. Üzülerek de olsa söylemeliyim ki, dünya çapında nakil merkezleri ve organ nakil ekiplerine sahip olduğumuz halde, kadavra verici sayısı ve kadavradan yapılan organ nakli sayısı bakımından gelişmiş ülkelerin çok gerisindeyiz.

Bakanlık olarak kadavra donör sayısını artırmak öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Bugün itibariyle organ yetmezliği yaşayıp organ nakli bekleyen 24 bin insanımız bulunmaktadır. Vatandaşlarımızın konu hakkında daha fazla bilgiye sahip olması için var gücümüzle çalışıyoruz. Şüphesiz, bunu başarmamız için başta medyamız olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin ve ilgili bütün kesimlerin daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerektiğine inanıyorum. İnsanımızın cesaretlendirilmesi, toplumda organ bağışı konusundaki farkındalığı artırmakla mümkün olacaktır."

-Yeni bir düzenleme TBMM Genel Kurul gündemine getiriliyor

Hükümet olarak, vatandaşların sağlığı için maddi, manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmadıklarına işaret eden Müezzinoğlu, "Bir organ nakli sürecinde zamanla nasıl yarış verildiğini medyamız aracılığıyla görme fırsatı buluyoruz. Ölen vatandaşlarımızın organlarının alıcıya ulaşmasında Bakanlığımız tarafından gereken tüm imkanlar seferber edilmektedir" diye konuştu.

Müezzinoğlu, 2 bin 832 kara ambulansı, 3 uçak ve 17 helikopterle faaliyet gösteren Hava ambulanslarının, organların transportunu sağlamakta önemli görev üstlendiğini belirterek, ihtiyaç halinde transportlarda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türk Hava Yollarının da sınırsız destek verdiğini söyledi.

"İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" prensibiyle hareket eden bir iktidar olduklarının altını çizen Müezzinoğlu, "Bir taraftan organ bağışı gibi hayati konularda toplumu teşvik etmeye, diğer taraftan da yasal ve yapısal ihtiyaçları zamanında karşılamaya devam edeceğiz" dedi.

-"Kadavradan kornea nakillerini kolaylaştıracağız "

Müezzinoğlu, önümüzdeki günlerde görme yetisini kaybetmiş binlerce insanımıza umut olacak bir düzenlemeyi TBMM Genel Kurulu gündemine getireceklerini müjdeleyerek, şunları kaydetti:

"Bilindiği gibi Bakanlığımız, yurt dışından kornea ithal ediyor. Geçtiğimiz aylarda nakilleri gerçekleşen vatandaşlarımız, çoluğunu çocuğunu, eşini, dostunu, nefes aldığı cennet vatanını görmeye başladı. Bizler için bundan daha büyük bir mutluluk, bundan daha hayırlı hizmet olamaz.

Hükümet olarak kornea ihtiyacını ülkemizden karşılama konusunda yürüttüğümüz yasa çalışmasıyla, kadavradan kornea nakillerini kolaylaştıracağız.

Bir başka önemli adımı ise bu yılın başı itibariyle TÜRKÖK projesini hayata geçirerek atıyoruz. Bu hafta içinde projenin bir ayağı olan Türk Kızılayı ile bir protokol imzalayacağız. Kızılay'a kan bağışında bulunan vatandaşlarımıza 'ilik bağışında bulunmak isteyip istemediklerini' de soracağız. Yıl sonuna kadar ihale sürecini tamamlayacağımız proje ile Türkiye'nin en büyük kemik iliği bankasını hayata geçirmiş olacağız."

Organ bağışının, tedavileri süren hastalar için yaşam umudu olduğunu vurgulayan Müezzinoğlu, tüm vatandaşları organ bağışı yapmaya ve hayatını kaybeden yakınlarının organlarını bağışlamaya davet ettiğini bildirdi.

Konuşmasının ardından cüzdanında kredi kartı olmayan kişilerin kimler olduğunu soran Müezzinoğlu, birçok kişide kredi kartı bulunduğunu belirtirken, çok az sayıda kişide "Organ ve Doku Bağışı Kartı" bulunduğunu söyledi. Katılımcılardan, organ bağışında bulunarak kampanyayı desteklemelerini istedi.

-Müezzinoğlu, bir hastanın mektubunu Başbakan'a iletecek

Program çerçevesinde organ nakli olmuş bir kadın hastanın, duygu ve düşüncelerini anlatmasının ardından, yazdığı mektubu Bakan Müezzinoğlu'na vererek, Başbakan Erdoğan'a iletilmesini rica etti. Bakan Müezzinoğlu da mektubu alarak, bizzat kendisinin vereceğini söyledi.

Müezzinoğlu, bağışta bulunarak bir başkasına can veren donör ailelerine de plaket verdi.

-"Organ bağışında bulundum"

Programın ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Müezzinoğlu, kendisinin de organ bağışında bulunduğunu söyledi. Müezzinoğlu, "Tarihini hatırlamıyorum, kartım İstanbul'da kalmış. Yanılmıyorsam, 2005-2006 gibi organ bağışında bulundum ve kartım var" diye konuştu.

"Rabıta hastaneleri hakkında da birşey söyleyecek mesiniz?" sorusu üzerine de Müezzinoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti hastaneleri var arkadaşlar. Onun dışında bir hastane yok" yanıtını verdi.

Müezzinoğlu, bir başka soru üzerine de TÜRKÖK projesi ile ilik nakline ilişkin sıkıntıların ortadan kalkacağını dile getirerek, "Doku tiplemesine havuz oluşturulacak. Türkiye'de 10 bölgede merkez kurmayı planlıyoruz. Fiilen mart-nisan ayında sistemin çalışmasını hedefliyoruz. Üniversitelerimizde olan kemik iliği bankalarının zaman zaman ödenek sorunları oluyor. Biz de İstanbul Üniversitesindeki bankamıza bir hayırseverin yaklaşık 100 bin TL'lik desteğinin planlamasını yaptık. Oradaki sıkıntı, geçici olarak çözüldü" dedi.

"Sigara yasaklarına ilişkin yeni eylem planı söz konusu mu?" sorusu üzerine Müezzinoğlu, sigaranın sağlığı olumsuz etkileyen unsurlardan bir tanesi olduğunu söyledi. Müezzinoğlu, "Bu anlamda, sigara ile mücedele önemli yol kat ettik. Bunu daha geliştirmemiz için çalışmalar yapıyoruz. Henüz çalışma aşamasında. Netleşince, kamuoyunu açıklayacağız" dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber