Eski BDDK Başkanı: 'Devlet beni kullanıp attı'

Haber Giriş : 23 Nisan 2006 14:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bir dönemin sır adamı, eski BDDK Başkanı Engin Akçakoca, iki yıllık sessizliğini VATAN'a bozdu, İmar skandalının perde arkasını anlattı

Dünya bankacılık tarihinde bir örneği daha olmayan İmar Bankası olayının, Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştüğü günler... İmar vakası; dönemin en saygın ve en çekimlen isimlerinden biri olan BDDK Başkanı Engin Akçakoca için de bir devri kapattı. O günden bu yana olup bitenlerle ilgili hiç konuşmayan Akçakoca, iki arkadaşıyla kurduğu danışmanlık şirketinin mütevazi odasında sessizliğini VATAN için bozdu.

SSK emeklisiyim

* Bankacılık yapma yasağınız bitti. Yapacak mısınız?

Hayır kesinlikle yapmayacağım. Ben bu yasağa çalışırken de çok kızıyordum. Hem çalışamıyorsun hem de diyor ki yasa, kim hangi kurumdan emekli geldiyse öyle devam eder. SSK'dan emekliyim ben. Ankara'ya gittim. Emekli Sandığı'na geçemedim . Yani bir yeşil pasaport bile alamadım. Bize vermediler. Yani devlet hem seni 2 sene çalıştırmıyor, hem sana bakmıyor. Atıyor bir köşeye, kullanıyor atıyor.

* Bu işi neden kabul ettiniz?

Ben Ankara'ya çağrıldığımda Kamu Bankaları Ortak Yönetimi için çağırdıklarını düşünmüştüm. Ecevit'e söyledim. "Ankara'yı bilmem, bürokrasiyi bilmem" diye. Ecevit, "BDDK başkanı olmak için bürokrasiyi bilmenize gerek yok" dedi. "Teşekkür ederim" dedim ve o andan sonra kapı arkama kapandı.

* Ecevit'e hayır deseydim diye hiç aklınızdan geçmedi mi?

Aklımdan geçmedi değil. O gün öyle bir cevap vermiş olsaydım, bugün bu durumda olmazdım.

* İstifadan sonra ne oldu?

Bir kere Bankalar Yasası'na tabi yerlerde çalışamadığım için ve başka bir yerde de çalışmanın tuhaf karşılanabileceğini düşündüğüm için çalışmadım. Çünkü diyelim ki Sasa'ya girsem, diyecekler ki Sabana'nın Akbank'ı var. Arçelik'e girsem, Koçbank var. Önceden tanıdığım iki arkadaşımla bir şirket kurduk. 2004'ün Ağustos ayında IMF dedi ki, "biz senden yararlanmak istiyoruz, gelir misiniz?" Hoşuma gitti, neticede ekmek parası. O vesileyle Kırgızistan, Nijerya ve Filistin Merkez Bankaları'na bankacılık konularında danışmanlık yapıyorum. Benim yazdığım rapor IMF'nin oluyor.

Hırsızın hırsına bağlı

* İmar olayını anlatıyor musunuz onlara?

Sadece İmar değil, önce Türkiye ekonomik programını anlatıyorum. Bakın dünyanın hiçbir yerinde yönetim otoritesi, bankalardaki dolandırıcılık veya sahtekârlığı bulmakla esasında görevli değil. Yani adam bir sürü hile tekniklerini bir araya getirmiş, bilgisayarında bir sürü şey yapmış. Denetim otoritesi bir dolandırıcılık bulmak için denetim yapmıyor. Sen düzenleyici otorite olarak önlem almak zorundasın. Ama hırsız girmek istiyorsa giriyor içeriye. O hırsızın hırsına bağlı. Sen girmemesi için önlemler almakla yükümlüsün. Ben bilgisayar uzmanı değilim. Bilgisayar altyapısına girip de araştırma yapamayız.

* Ama murakıp raporlannda uyanlar yok muydu?

Yok öyle murakıp raporu yok. Davalar sürüyor diye çok konuşamıyorum. Ama kanuna göre, bir bankanın denetçisi denetim yapacak, ikincisi BDDK denetçisi denetim yapacak, üç, BDDK kendisi kendi denetimini yapacak. Bunların üçü de bu banka için "ilave sermaye gereksinimi yok" dedi. Düşünebiliyor musun? Niye, çünkü mali yapıya bakıyorsun sen. Ne zaman ortaya çıktı bu? Çukurova-Kepez olayı nedeniyle biz bunları çağırıp sıkıştırınca.

Akar kesildi ve bunlar dediler ki biz zora girdik. Sonra tasfiyesini istedik. Pırıl pırıl, çok güzel faaliyet gösteren BDDK, İmar Bankası olayıyla yara aldı. Görmediğimiz için. Kabul etmek lazım. SPK da, Merkez Bankası da aldı. Böyle bir hacim varsa Merkez Bankası'nın sisteminde gözükmemesi mümkün değildi. Herkes payına düşeni aldı. Benim de hayatim değişti.

* Ayrılma kararını siz mi aldınız? Yoksa istifa etmenizi hükümet mi istedi?

İmar Bankası olayı patlak verince ben Sayın Şener'le beraber Başbakan'a gittim. Konuştuk. Sayın Erdoğan'ın bizim bu işi "görememiş olmamızı" pek kabullenmediğini anladım. Zaten

hükümete geldiklerinde Sayın Babacan'a hemen söylemiştim "Bana söyleyin adayınız varsa ben hemen giderim. Meraklısı değilim" demiştim. Ben dibine kadar bunlarla uğraşıp bu işleri de çözmeyi isterdim. Ama o ortamın mümkün olmayacağını gördüğüm için ayrıldım.

* Başbakanla görüşmenizde mi netleşti ayrılacağınız ?

Tabii tabii. İmar olayına "bile bile gözyumduğumuzu" söyledi. Başbakan'ın sözlerine karşılık ben dedim "BDDK'nın bu kadar kredibilitesi varken, benim şahsen bu kadar yıldır kredibilitem varken, biz bunu kasten yapmış olabilir miyiz? Biz aklımızı peynir ekmekle mi yedik" dedim. Bu konuşma geçti aramızda.

* Ama ikna olmadı mı?

İkna olmadı. Sayın Şener'le aramız çok iyiydi. Onun farklı bir kişi olduğunu düşünüyorum bu hükümette. Ama Başbakan'ın sözlerinden sonra artık çalışamayacağını ve bir şey yapamayacağını hissediyorsun. Gitmen gerekiyor. Çalışamıyorsun ki. Çünkü sen tek başına çalışamazsın. Diğer kurumlarla beraber çalışacaksın. Bugün bunu halleden kişi ben olmak isterdim. Daha derinlemesine incelemeyi ve sonuçlandırmayı isterdim. Ama iktidar partisi senin karşında. Senin de, bu kurumun da hiçbir şeye yaramadığını düşünüyor.

* Kuruma karşı bir şey mi bu?

Bize karşı bir şey.

Keşke scanner alsaydım

* Ayrıldığınız dönem BDDK hükümetin gözünde üvey evlat mıydı?

Doğru. Biz üvey evlat olduk. Bizim yıllarca üzerinde durduğumuz düzenlemeleri yasaya sokamadık. Ama benden sonra AKP tarafından getirildi. Biz yıllarca bağırdık bunu, ama yapamadık. Onların gönlü olursa eğiteceğim, fotokopi makinesi yenileyeceğim. Keşke bir "scanner" alsaydım da koli yerine bilgisayarda toplasaydım tüm belgelerimi...

* Bu koliler sizi güç durumda bıraktı...

40 - 45 soruşturma geçirdim bu güne kadar keşke o bilgiler yanımda olsaydı da hatırlayabilseydim. Düşünsene 6 bin küsur karara imza atmışım. Ama "scanner"ım olsaydı, koliye gerek kalmayacaktı, bu sorunlar da olmayacaktı.

Çanakçı'yı kullanmadım

* Sizin AKP ile ilişkilerinizi o zaman Kurul Üyesi olan İbrahim Çanakçı üzerinden kurduğunuz iddia edilmişti.

Performans değerlendirmesi yaparken en yüksek notu Çanakçı'ya vermiştim. Bu çok ses getirmişti BDDK'da. Dolayısıyla AKP ile ilişkilerim... Bir kere ilişkilerin yürütülmesi gerekiyorsa başkan olarak da sen götüremiyorsan, nasıl götürürsen götür. Ama ben İbrahim'i özellikle bu iş için kullanmadım. Ama İbrahim bizim Çukurova toplantılarının hepsine katildi. Onunla ilgili görüş de götürmüş olabilir, vermiş olabilir, konuşmuş olabilir, paylaşmış olabilir. Benim onunla çalışma biçimin son derece samimiydi. Hiçbir riyakârlık da yoktu, sahtecilik de yoktu.

Anlaşmalar değişebilir

* TMSF ayrıldı. Döneminizdeki bazı anlaşmalar yeniden yapıldı. Ne diyorsunuz?

İyi diyorum. Her çözümleme, o günün koşullarına göre oluyor. Mesela Bizim Turgay Ciner'le yaptığımız anlaşmaya rağmen, yeni bir anlaşma yapması, birinci anlaşma kötü anlamına gelmiyor. O günün koşullarına göre kâr paylaşımı anlaşmasıydı. Netice itibariyle benim yapağım anlaşmayla TMSF, daha fazla para kazanmış olurdu. Ama TMSF kâr paylaşımının randımanlı olmayacağını düşünmüş olabilir. Benimki ne kadar iyiyse, onunki de o kadar iyi, benimki ne kadar soruşturulmalıksa onunki de o kadar soruşturulmalık.

Bankacılık teklifi de yok

* O en yetkili döneminizde kendinizi kral gibi hissediyor muydunuz?

Hayır hayır, hiç öyle hissetmedim, benim en büyük özelliğim de odur zaten, hiç kral gibi falan hissetmedim. Tabi kendime has, tatlı sert bir yönetim tarzım var, kabul ediyorum ama hiç öyle şeyler hissetmedim.

* Danışmanlık işine devam mı edeceksiniz?

Danışmanlık doyurmayabilir. İş azalır, artmaz. Ama bankacılığı düşünmüyorum.

* İstediğiniz bankada çalışabilecekken niye tercih etmiyorsunuz?

Öncelikle seni almaya gönüllü olan olması lazım. Gelen teklif olursa haber verirsiniz bana! Niye? Çünkü ben AKP döneminde ayrıldım. Yani şimdi muhalefet yok iktidarda.

Vatan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber