Türkiye ile Suudi Arabistan kara harekatı yapacak mı?

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik: "'Türkiye ile Suudi Arabistan oturup, ikili karar verip bir kara harekatı adımı atacak' diye bir şey tabii ki söz konusu değil. Bu koalisyon içerisinde değerlendirilen bir şey. Suudi Arabistan cephesinden bakıldığında da iyi değerlendirmek gerekir, Suudi Arabistan'ın da öyle bir girişimi olduğunu düşünmüyorum"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 15 Şubat 2016 23:02, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Türkiye ile Suudi Arabistan kara harekatı yapacak mı?

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, "Müttefiklerimize çağrımız, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı bir örgütle yan yana durmayınız. Durursanız Türkiye bunun için her türlü tedbiri, şiddet dozunu arttırarak ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla alır. Nedir bu? Burada bu topçu atışından başka unsurlara kadar her şey devreye girebilir" dedi.

Çelik, Habertürk televizyonunda yayınlanan "Habertürk Manşet" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

"Hafta sonundan bu yana Halep'in kuzeyinde PYD hedef alınıyor. Türkiye savaşa mı gidiyor" şeklindeki soru üzerine Çelik, Türkiye'nin savaşa girmediğini, bütün gelişmelerin kendi tarihsel arka planı içerisinde okunması gerektiğini söyledi.

Güvenlik güçlerinin müdahalelerinin, bölgede Türkiye'yi savaşa sokmak, orada bir oldu bitti yaratmak isteyenlere karşı alınması gereken zorunlu güvenlik tedbirleri olduğunun altını çizen Çelik, şöyle konuştu:

"Orada çok ağır bir güvenlik sorunu var. Türkiye'nin burayla büyük bir sınırı var ve bu sınır içerisinde de uzun zamandan beri gözlemlediğimiz gelişmeler, PYD, YPG, Esad rejimi, Rusya'nın hareketleri Türkiye'yi neredeyse sınırının sıfır noktasına kadar uzanacak bir güvenlik problemiyle karşı karşıya bırakıyor. Zaten bu mülteci akını sebebiyle, bu geçişler yüzünden istendiği kadar tedbir alınsın tam kontrol sağlanamıyor. Irak'ta Musul'dan Suriye'de Halep'e kadar bir çizgi çektiğimizde o çizginin Türkiye'ye bakan yüzündeki her türlü oluşumu Türkiye'nin bir ulusal güvenlik meselesi olarak değerlendirmesi zaruridir. Dolayısıyla, burada YPG'nin Azez'in doğusuna geçmeye çalışması ve Fırat'ın batısına geçmeye çalışması Türkiye açısından kırmızı alarm durumudur."

Çelik, Azez'in Halep ile Türkiye arasındaki insani yardım koridorunun boğazı durumunda olduğunu, Halep bölgesindeki koridorun kesilmesinin insani yardımın ulaşamaması ve çok daha sayıda insanın katliamla baş başa kalması anlamına geldiğini belirtti.

"YPG, PYD şu anda Suriye Kürtleri adına değil, Esad rejimi adına hareket eden bir paralı organizasyonudur, bir lejyoner durumundadır" diyen Çelik, Türkiye'nin sınırın sıfır noktasında bir güvenlik riskiyle karşı karşıya kalmak istemediğini, orada güvenliği sağlayacak bir derinliğe ihtiyaç duyulduğunu ifade etti. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O bölgede bir devlet, devlet otoritesi, ulusal bir ordu, bir güvenlik sistemi yok. Hani şimdi birileri bu tedbirleri alıyoruz diye 'Türkiye savaşa mı gidiyor' diyorlar. Tam tersine Türkiye herhangi bir oldu bittiyle karşı karşıya kalmasın, kendisinin savaştan uzak durma konusundaki iradesini sağlam tutabilsin, herhangi bir güvenlik problemi sebebiyle bir maceranın içerisine sürüklenmeyelim diye atılan adımlardır bunlar. Dolayısıyla, olayın tarihini ve bugününü iyi okuduğumuzda bu atılan son adımların, güvenlik tedbirlerinin adeta bir terörle mücadele gibi değerlendirilmesi gerekir."

- "Mesajı alırsa alır"

Çelik, "Azez'in düşmesine izin verilmemek reel anlamda nasıl olabilir. Burada kara opsiyonunu Türkiye düşünüyor mu" sorusunu da şöyle yanıtladı:

"Şimdi şöyle düşünmek lazım. Türkiye'ye, 'Hava harekatını, bu topçu atışını durdurun' diyenler iki şey söylüyorlar. Birincisi, 'YPG'nin Türkiye'ye karşı hasmane davranışlarını engelleriz'. İkincisi, aslında ne olup bittiğinin çok farkında olan bir ifade bu ikinci söyleyeceğim. Diyorlar ki, 'YPG'nin bütün bu hareketlerinin yeni toprak kazanımları için kullanılmasını engelleriz'. Aslında bu bilinçaltını dışa vuran bir şey. Orada YPG'nin herhangi bir şekilde DAEŞ ile mücadele vesaire gibisinden etiketlenmesi söz konusu değil. Örgüt çerçevesinde fiili durum oluşturup, kantonlar oluşturmak için attığı adımlar. Bunlar dolayısıyla bu bir terör örgütü olarak orada sürekli mevzi kazanıyor. Şu anda bir karşılık veriliyor. Bu mesajı alırsa alır, almazsa şu anda aldığımız güvenlik tedbirlerinin kat sayısı yükseltilir, şiddeti yükseltilir. Kara harekatı meselesinde daha önce de açıklanan bir şey var. Kara harekatı Türkiye'nin ancak koalisyon güçleriyle ortak karar vererek yapacağı bir şey. Türkiye tek başına oturup kara harekatı yapacak değil Suriye topraklarının içerisine doğru.

Müttefiklerimize çağrımız, Türkiye'nin terör örgütü olarak tanımladığı bir örgütle yan yana durmayınız. Durursanız Türkiye bunun için her türlü tedbiri şiddet dozunu arttırarak ulusal güvenliğini sağlamak amacıyla alır. Nedir bu? Burada bu topçu atışından başka unsurlara kadar her şey devreye girebilir. Sizin kara harekatı dediğiniz şey çok tanımlı, yani bir ülke toprağının içerisine girip orada kalmak, orada belli operasyonlar yapmak şeklinde bir şey. Türkiye'nin o bağlamda, o tanım anlamında oraya karşı bir kara harekatı yok. Ama zaman zaman çeşitli güvenlik sebepleriyle tabii ki giriliyor, çıkılıyor. En son Süleyman Şah Türbesi olayında kamuoyunun çok iyi duyduğu gibi bunlar olabilir. Bunlar olur mu, olmaz mı o ayrı ama olabilir bu seçenekler masadadır. Çünkü Türkiye o hat içerisinde birden çok terör örgütüyle karşı karşıya."

-"ABD de bunların terör örgütü olduğunu biliyor"

Çelik, alınan önlemlerin YPG adlı terör örgütünün sınır komşusu olmasını engellemek bakımından gerekli olduğunu, bugün bütün muhalefetin hükümetin arkasında olması gerektiğini vurguladı.

Hükümetin bu tedbirleri almadığı takdirde sorumlu olacağını ifade eden Çelik, Türkiye'nin ulusal güvenliğini sağlamakla görevli olduklarına dikkati çekti.

"ABD'nin PYD söylemindeki ısrarı hepimizce malum. Eski bir müttefikle de bir söylem farkına, hatta eylem farkına girmiş görünüyoruz, siz o makası nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna karşılık Çelik, "Benim kanaatim ABD de bunların terör örgütü olduğunu biliyor. Yani bunların meşru bir güç olmadığını, oradaki Özgür Suriye Ordusu gibi, ılımlı muhalefet gibi, diğer Kürt gruplar gibi bir grup olmadığını biliyor" ifadesini kullandı.

Çelik, Türkiye YPG'yi vurmadığı takdirde insani yardım koridorunun kesileceğini ve Halep'ten oluşan göç dalgasının Türkiye topraklarıyla sınırlı kalmayacağını, Akdeniz'i aşarak Berlin'i, Londra'yı ve diğer başkentleri ilgilendiren bir unsur haline geleceğini aktardı.

-"Tekli, ikili, üçlü inisiyatif gibi bir tutum içerisinde değiller"

"Suudi Arabistan ve Türkiye DAEŞ'e karşı ortak adım atmayı düşünüyor mu" sorusu üzerine Çelik, "Uluslararası koalisyon düzeyinde bir değerlendirme olursa olur. Birtakım uçaklar geldi, bunu hemen oraya bir müdahale gibi algılıyor. O hava eğitimi çerçevesinde geldi. Diğer alanlarla ilgili birtakım prensiplerin görüşülmesi lazım" ifadesini kullandı.

Çelik, Suudi Arabistan ve İran ilişkilerinde Türkiye'nin pozisyonuyla ilgili de iki ülkeyi de önemsediklerini, herhangi bir şekilde bir mezhepler arası fay hattını tetikleyebilecek, mezhepler arası bir bloklaşma anlamına gelebilecek tutumlardan kaçınmak gerektiğini dile getirdi.

"Türkiye'nin şu anda stratejik vizyonunda Suudi Arabistan'ın tanımı nedir? Türkiye ile Suudi Arabistan Suriye'de ortak adım atacak mı" sorusuna karşılık da Çelik, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Ortak prensiplerde karar verildiğinde geçmişte adım atıldı, bugün de ortak prensipler üzerinde çalışılıyor pek çok konuda. Suudi Arabistan son derece önemli bir ülke. 'Türkiye ile Suudi Arabistan oturup, ikili karar verip bir kara harekatı adımı atacak' diye bir şey tabii ki söz konusu değil. Bu koalisyon içerisinde değerlendirilen bir şey. Suudi Arabistan cephesinden bakıldığında da iyi değerlendirmek gerekir. Suudi Arabistan'ın da öyle bir girişimi olduğunu düşünmüyorum, daha çok gazete haberleriyle bu değerlendirilmeler yapılıyor. Birinci ağızdan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve diğer yetkililerin yaptığı açıklamalarda böylesine bir tekli inisiyatif ya da ikili, üçlü inisiyatif gibi bir tutum içerisinde olmadıklarını görüyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber