YÖK Milli Eğitim Bakanlığı'nı istiyor

Kaynak : Bugün
Haber Giriş : 10 Ocak 2007 07:30, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

murat yılmaz

YÖK, kendisine rakip olarak gördüğü Milli Eğitim Bakanlığı'nın Milli Eğitim Şûrası'na alternatif bir toplantı düzenliyor.

Meslekî eğitim üzerinde yoğunlaşacak toplantıya, ülkemizde meslekî eğitimi yürüten Milli Eğitim Bakanlığı davet edilmemiş... YÖK Başkanı Erdoğan Teziç ve birçok rektör de Milli Eğitim Şûrası'na katılmayarak, şûrayı protesto etmişlerdi. Enteresan değil mi? YÖK Başkanı bir bürokrat veya üniversite hocası gibi değil, Milli Eğitim Bakanı'nın siyasi rakibi gibi davranıyor. Halbuki Milli Eğitim Bakanlığı, TBMM'deki çoğunluğun hükümetinden çıkan, TBMM'ye ve kamuoyuna karşı sorumlu olan siyasî bir makamdır. Ayrıca her türlü idarî faaliyeti de idarî yargının denetimine tabiidir. Bu çerçevede YÖK ve üniversitelerin kendi görev alanlarına giren konularda, Milli Eğitim Bakanlığı'ndan farklı düşünmeleri, bunu ifade edebilmeleri ve eleştirebilmeleri elbette mümkün olabilmelidir. Esasen bu bakımdan hukuken ve fiilen bir engel de yok.

Fakat son dönemlerde, YÖK'ün ve üniversitelerin pozisyonu bu durumun ötesinde Milli Eğitim Bakanlığı'nı AK Parti hükümetinin bir bakanlığı olması sebebiyle muhatap bile kabul etmeme, adeta tanımama gibi bir noktaya savruluyor. Adeta başka bir siyasî iradenin temsilcisi olarak, mevcut hükümetin dışında bir başka gölge hükümetin Milli Eğitim Bakanlığı gibi davranan bir kurumla karşı karşıyayız.

YÖK bu anlayışı, fillî durumun da ötesine geçerek, siyasî yapıyı değiştirmeyi amaçlayan bir proje şeklinde ifade etmeye başladı. Bu projeye göre, millî eğitim konusu hükümetin yetki ve sorumluluğundan çıkarılarak, müstakil bir bürokratik yapıya, YÖK'ün "Milli Eğitim Kurumu Başkanlığı"na dönüşmüş haline devredilmesi isteniyor. Bakın bu projeyi dile getiren YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İsa Eşme 16.10.2006 tarihli konuşmasında ne demiş: "Milli Eğitim Bakanlığı siyasilerden alınarak YÖK, Danıştay gibi bağımsız bir kurum haline getirilmelidir." Bu görüş, yeni değildir. 27 Mayıs darbesinden sonra Milli Birlik Komitesi içinde yer alan 14'lerin kurmaya çalıştığı Türkiye Ülkü ve Kültür Birliği Teşkilatı'na benzemektedir. Önce bu teşebbüsü hatırlatalım...

Bu teşkilatın içine, yeni kurulacak Ülkü Birliği Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı bir Başkanlık seviyesine indirilmek suretiyle kurulacak olan Devlet Eğitim Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Basın- Yayın Genel Müdürlüğü, Beden Eğitimi Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü girecektir. Teşkilatın başında bir genel başkan bulunur. Genel başkan 6 yıllığına bürokratlardan müteşekkil bir kurul tarafından seçilir. Bu dokunulmaz ve denetlenmez genel başkan, Bakanlar Kurulu'nun tabiî üyesidir. Bütçesini kendisi hazırlar ve genel bütçe kanununa katılmak üzere Maliye Bakanlığı'na gönderir. Bülent Ecevit dönemin askerî darbe ortamında bu teşebbüsü şöyle değerlendirecektir: "İktidar mevkilerindeki idarecilerin millet iradesini temsil etmeleri ve milletçe denetlenebilmeleri, demokrasinin değişmez temel şartlarındandır.

İşte, Milli Birlik Komitesi'ne sunulan bir tasarı ile kurulmak istendiğini öğrendiğimiz Türkiye Ülkü ve Kültür Birliği Teşkilatı, demokrasinin, millet egemenliği kuralının bu temel şartına aykırıdır." Bu tasarıyı hazırlayanlar, Ecevit ve İnönü'nün sert muhalefetiyle karşılaşıp, tasfiye edildiler. Türkiye, bu sayede bir an önce parlamenter demokrasiye dönebildi. Bugün de daha demokratik bir Türkiye için, YÖK'ten kesinlikle kurtulmamız gerekiyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber