Öğretmen Rahim Bey'in muhteşem mücadelesi bizlerden destek bekliyor

Kaynak : Tercüman
Haber Giriş : 11 Şubat 2007 08:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

BEHİÇ KILIÇ

Bugün, emekli öğretmen Sayın Rahim Demirbaş'tan, sizlere iletmek üzere bana gönderdiği mektubunu aktarmak istiyorum... Öncelikle kendisine bir durumu arz edelim... Sayın Demirbaş, mektubunuzun tümünü yayınlamaya bu sütundaki alan müsait değil... Bu nedenle çıkarmak zorunda kaldığım satırlar için sizden özür diliyorum.

Sayın Demirbaş, ?Köyüm Konya Ereğlisi'ne 50 km mesafede, Karacadağ üzerinde Beyören Köyü. Ben Rahim Demirbaş. Emekli matematik öğretmeni. Hamidiye Mah. Anıt Cad. Ender Ap. No 2 Ereğli-KONYA Tel: 0505 753 9292.? diye imzaladığı mektubunda, bakın neler aktarıyor...

?Çıplak arazide tek bir ağaç düşününüz, onun verdiği oksijen, onda yuvalanan kuşlar, onda serinleyen kelebekler, arılar ve binlerce böcek; onun gölgesinde gölgelenen insanlar ve de canlılar. Bu tek ağacın oluşturduğu değişik bir ortam. Benim çalışmamı etrafınıza duyurunuz. Belki heveslenip de orman dikmek isteyen olabilir. Bir mıh bir atı kurtarır.

Allah insanlara devlet, servet, evlat, sıhhat, makam emanet eder. Kullanmasını bilmezsen emaneti alır. Benim bir dayım vardı 105 yaşında rahmetli oldu. ?Oğlum elin adamı, adama bir zeytin tanesi verir de, zeytin yağı almak için arkana huni tutar? derdi.

Bizim Karapınar ile Ereğli arasında tsunamiden daha beter olan ve günlerce esen çöl rüzgârlarına (Tozuna mi ye) hiç rastladınız mı? Ben böyle bir yerde, kendi imkânlarımı kullanarak orman dikmeye çalışıyorum. Kimseden bir kör kuruş istemem. Tek sıkıntım vardı, su. Bunun için de çevrem sıkıntıya girdiğimi görünce devletime baş vurmamı söyledi. Ben de birkaç yere yazdım. Netice belirsiz. Bu çalışmamda bir değer görebiliyorsanız, bunu haber haline getirebilirseniz mutlu olurum. Belki örnek alan olur da orman dikmek işi artar diye düşünüyorum. Ben kimseden çelenk, palamut parası, kurban derisi filan talep etmiyorum. Önemli olan kuru söğütten dilli düdük çıkarmak. Emekli bir öğretmenim.

Köyüm ülkemizin en fakir köylerinden birisi, doğru dürüst suyu ve yolu yok. Bir zamanlar 220 hane olan köyümüz şimdi 40 haneye kadar düştü. Pekçok köy gibi bizim köylü de köyü terk etti. Elindeki avucundakini satarak şehre gelen insanımız, 200 metrekare yerde köyü yaşamaya çalıştılar. Çoğu amelelik ve seyyar satıcılık yaparak hayatlarını idameye kalktılar. Çocuklarını da çok parlak şekilde okutamadılar. Bu çocukların çoğu işsizler ordusuna katıldı. Bizim sokak çocukları veya kapkaççı deyiverdiğimiz çocuklar, şu an köyde yaşayan çocuklardan değil. Şehre göç etmiş ailelerin yavruları.

Bizim köyün dağları bir zamanlar ormanlarla kaplıymış, içerisinde ceylanlar bile gezermiş. Dağın pekçok yeri üzüm bağı sekilerinin kalıntısı ile dolu. Şimdi dağımız olmuş bir çöl. Erezyon, toprağını sıyırıp götürmüş. Ağaç dikmek istesek bile pekçok yerinde toprak kalmamış.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra, güzel yurdumun çeşitli yörelerinde çalışarak emekli olup memleketime döndüm. Allah fırsat verdi, 1998 yılında köyümde taşlık (Traktörle ziraat yapılamaz) araziler alıp, kendi öz imkanlarımla orman dikmeye başladım. Biraz birikimimle kooperatiften temin ettiğim evimi satarak arazimin etrafını hasır telle çevirdim. 8 km mesafeden bir parmak kalınlığında bulduğum bir suyu borularla, orman diktiğim araziye getirdim. Burada havuzlarda topladım. Bu suyu ağaçlara can suyu olarak kullanıyorum. Şu ana kadar 100 çeşide yakın (sedir, çam, dişbudak, meşe, mavi servi, mahlep, ceviz, antepfıstığı vs.) onbin ağaç diktim. Bu ağaçlar bugüne kadar güzel büyüdü. Boyları 50 cm ile 5 m arasında değişiyor. Fırsat buldukça dikime devam ediyorum. Tek sıkıntım suyun yetersizliği. (Ormanı sadece dikmek yetmez. Koruyacaksın, sulayacaksın. En az 100 yıl bekleyeceksin). Ormanı yağmalamak ve yakmak çok kolay. Şuna inanıyorum; biz belki dedelerimiz gibi toprak fethedemeyiz, ama topraklarımızı 20 kat verimli hale getirirsek, sanki 20 kat toprak fethetmiş gibi oluruz...

Tarihte okuyoruz, dedelerimiz bugün evlenmiş, ertesi gün ülkesi için harbe gitmiş, bir daha da dönmemiş. Bu topraklar için şehit olmuşlar. Bizim çalışmamız o fedakârlığın yanında ne ki? Bizim tayinimizi memleketin mahrumiyet bölgesi dediğimiz (Onu da biz o hale getirmişiz) bir yerine çıkarsalar, gitmemek için elimizden geleni yaparız. Bu ülkeye kim sahip çıkacak? Onlarca ziraat, orman ve veteriner fakültesi var. Toprağımız bol, güneşimiz bol, suyumuz pek çok ülkeye göre yeterli. Hazineler üzerinde aç oturuyoruz...?

Türkiye nefes alıyor, Rahim Bey gibi vatandaşları var...

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber