Erdoğan: Üç beş psikopatın yanlışı bizi temsil etmez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üç beş psikopatın yanlışı ne bizi, ne inancımızı ne geleneğimizi temsil eder. Bunlara hak ettikleri cezayı vermek devletin, üzerlerinde toplumsal baskı kurmak milletin işidir. Mesele önce zihniyet meseledir" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 05 Mart 2017 15:38, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Üç beş psikopatın yanlışı bizi temsil etmez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Üç beş psikopatın yanlışı ne bizi, ne inancımızı ne geleneğimizi temsil eder. Bunlara hak ettikleri cezayı vermek devletin, üzerlerinde toplumsal baskı kurmak milletin işidir. Mesele önce zihniyet meseledir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim kadınlarımızın haklarını, hukuklarını korumak için dışarıdan model almaya, tercüme yapmaya, kopya çekmeye ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimizde ve kültürümüzde kadın haklarını istediğimiz istikamette geliştirmeye yönelik felsefi ve fiili her türlü örnek mevcuttur." dedi.

Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneğince (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonunda düzenlenen "Kadın ve Demokrasi Buluşması" programında yaptığı konuşmada, "Kadın Varsa Demokrasi Vardır" sloganıyla gerçekleştirilen etkinliğin vurgusunu da gayet yerinde ve anlamlı bulduğunu özelikle belirtmek istediğini söyledi.

Kadınların, gençlerin içinde olmadığı bir demokrasinin sadece eksik değil, aynı zamanda sürdürülemez olduğunu ifade eden Erdoğan, "Kendi kişisel siyasi hikayemdeki başarımın sırrını bir cümleyle özetleyin derseniz, kadınları demokrasiyle, siyasetle buluşturmayı başarmış olmamdır derim. Aynı şekilde gençleri siyasetle buluşturmamdır derim." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM'in de kadın hakları konusundaki çalışmalarında aynı sırrı keşfetmiş olduğunun, ikincisi düzenlenen bu toplantı vesilesiyle bir kez daha görüldüğünü dile getirerek, dün HAK-İŞ Uluslararası Kadın Buluşmasında da ifade ettiği gibi, kadının insan olarak görülüp, kabul edildiğinde pek çok sorunun kendiliğinden çözüm yoluna girdiğini aktardı.

Erdoğan, "Dünyada kadın hakları konusunda en çok ve en iddialı sözleri söyleyen, en çok faaliyet gösteren ülkelere bakınız. Hemen hepsinin de bu bakımdan karanlık ve utanç verici bir geçmişe sahip olduğunu görürsünüz. Öyle ki bu toplumlar kadını, insan olarak kabul etmeyen, canlılar hiyerarşisinde hayvanların dahi gerisine iten bir anlayıştan bugüne gelmişlerdir. Aynı toplumların bugün canhıraş bir şekilde kadın hakları savunuculuğu yapıyor olmaları, herhalde geçmiş günahlarından arınma çabasından kaynaklanıyor." diye konuştu.

- "Kadına şiddet elbette ki bir insanlık suçudur"

Bir yandan ifrat ve tefritin, diğer yandan eski alışkanlıkların farklı biçimlerle tezahürünün burada da kendini gösterdiğine işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Dün kadını insan yerine koymayanlar, bugün yine kadınları farklı bir yere konumlandırmaya çalışıyor. Dün kadını alınıp satılan bir eşya gibi görenler, bugün de kadın bedenini ve emeğini metalaştırarak bir anlamda modern kölecilik yapıyorlar. İşte bu konuda KADEM'in yaklaşımının, yani kadına hak ettiği değeri ve toplumsal rolü insan hakları kapsamında kazandırma mücadelesinin en doğru, en sağlıklı yöntem olduğuna inanıyorum. Bizim kadınlarımızın haklarını, hukuklarını korumak için dışarıdan model almaya, tercüme yapmaya, kopya çekmeye ihtiyacımız yoktur. Medeniyetimizde ve kültürümüzde kadın haklarını istediğimiz istikamette geliştirmeye yönelik felsefi ve fiili her türlü örnek mevcuttur. Birileri ısrarla sadece kadına yönelik şiddeti ve bu doğrultuda yorumladıkları birtakım ifadeleri, örnekleri öne çıkarıyorlar. Kadına şiddet elbette ki bir insanlık suçudur.

Kimse aksini söyleyemez. Buna tevessül eden olursa da karşısında önce bizi bulur. Öte yandan insan hakları zaviyesinden baktığımızda kadın meselesinde bizim tarihimizde olumlu manada çok daha fazla kural, çok daha fazla uygulama vardır. Ama bunları asla konuşmazlar, asla gündeme getirmezler. Çünkü dertleri kadınların sıkıntılarının çözümüne katkı sağlamak değil, bu konu üzerinden milletimizin değerlerine, tarihine, kültürüne saldırmaktır. Halbuki bizim değerler dünyamızda iyi veya kötü olan kadın veya erkek değil, insandır. Çünkü insan doğrudan ve yanlıştan birini kendi iradesiyle seçme özgürlüğüne sahip olarak yaratılmıştır. Bu davranışlarımızı yönlendiren kolaylaştıran veya zorlaştıran da içinde yaşadığımız medeniyet ve kültür iklimidir."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Açık oy gizli tasnifle ülkeyi yönetenler, gizli oy açık tasnifle millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar. Olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli iktidarlarını uzun süre devam ettirdiler. Menderes'i ve iki arkadaşını ipe götürmediler mi? Onlar, bunlar değil mi? Aynı zihniyet, değişen bir şey yok." dedi.

Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlediği Kadın ve Demokrasi Buluşması'nda vatandaşlara hitap etti.

İslam'a göre, insanın yaratılanların en şereflisi olduğunu anımsatan Erdoğan, "Öyleyse sadece ve sadece insan sıfatına sahip olmakla, alemdeki en şerefli varlık konumunu elde etme hakkına kavuşuyoruz. Aksi bir davranış içindeysek bunun sebebi değerlerimiz değil, kendi kişisel zaaflarımızdır, fıtri sapmalarımızdır. Ülkemizde şayet bir erkek, bir kadına şiddet uyguluyorsa, kötü davranıyorsa hiç kimse bunun faturasını dinimize, kültürümüze, medeniyetimize çıkartamaz. Çünkü inancımızda ve Anadolu irfanında kadın, çok müstesna bir yere sahiptir. Bakınız, 'Erkekle eşittir.' demiyorum. Çok daha ötesidir. Vatanı bile babavatan değil, anavatan olarak ifade eden bir gelenekten başka türlü bir davranış beklenebilir mi? Milli kültürümüzde kadın, aileden başlayarak, toplumsal hayatın her yerinde söz sahibidir. Etkilidir ve belirleyicidir. Dinimiz, cenneti babaların ayakları altına koymadı, Rabbimiz cenneti annelerin ayakları altına koydu. Hadis-i Şerif'te bildiğiniz gibi 'Cennet annelerin ayakları altındadır.'... Bundan daha büyük bir müjde olabilir mi? Onun için çocuklara tavsiyem şudur; anneleriniz ayaklarının altını öpün. Orada cenneti koklayın. Bundan daha güzel bir zenginlik olamaz." diye konuştu.

Erdoğan, kendi aile büyüklerinden de bunları dinlediğini anlatarak, bunların sayısız örneklerine bizzat şahit olduğunu kaydetti.

- "Mesele mevzuattan önce zihniyet meselesidir"

Medeniyetimizde kadına verilen değere dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Afedersiniz, 3-5 psikopatın yanlışı ne bizi, ne inancımızı ne de geleneğimizi temsil eder. O tür yanlışlara yönelenlere hak ettikleri cezayı vermek devletin, onlar üzerinde toplumsal baskı kurmak da milletin işidir. Dikkat ediniz, bugün kadına en fazla şiddetin uygulandığı yerlerin başında güya bu meselelerde en çok hassasiyet gösteren kesimlerin yaşadığı büyükşehirler geliyor. Hatta, Batı ülkelerinde bu tür olaylara diğerlerinden çok daha fazla rastlandığı ifade ediliyor. Demek ki mesele söz ve mevzuattan önce, zihniyet meselesidir. Zihniyet bozuksa siz ne kadar yaptırım getirirseniz getirin, facialar yaşanacaktır. Ülkemizde kadınlarla ilgili sorunların bu çerçevede sorulması, tartışılması ve çözüm yolları üretilmesi en doğru yoldur, yöntemdir. Aksi takdirde son 200 yıldır hayatımızın her alanını işgal eden ve çözdüğünden daha fazla soruna yol açan taklitçilik ve tercümecilik tuzağından kurtulamayız. KADEM, işte bu çerçevede ortaya koyduğu özgün yaklaşımla takdiri hak eden bir sivil toplum kuruluşumuzdur."

Erdoğan, haksızlıklar ve adaletsizlikler konusunda kadının yanında olmanın, insanlık vazifesi olduğunu dile getirerek, dünyada yaşanan krizlere ve sorunlara genelde erkeklerin neden olduğunu aktardı.

Bunların bedelini ödeyenlerin ise ağırlıklı kadınlardan ve çocuklardan oluştuğuna vurgu yapan Erdoğan, Suriye'de 6. yılına giren insani krizde eşlerini kaybeden, evleri yıkılan, çocuklarıyla ortada kalan kadınların çektiği çilelerin insanlığın vicdanını sızlatmaya yeteceğini söyledi.

Erdoğan, Afrika'da da kadınların çektiği sıkıntılara değinerek, "Bir yandan fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda, bahçelerde çalışan, diğer yandan evini çekip çeviren, çocuklarını büyüten kadınların üzerindeki yük gerçekten çok ağırdır. Siyasetçilere ve KADEM gibi kadın haklarını savunan kuruluşlara düşen görev işte bu manzarayı değiştirmek için gereken çözüm yollarını araştırmak ve bunların uygulanması için gereken iradenin oluşmasını sağlamaktır." değerlendirmesinde bulundu.

Çözüm üretmeyen siyasetin, yapana da millete de yük olduğunu belirten Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından beri sorumluluk üstlendiği her görevde bu anlayışla hareket ettiğini anlattı.

- "Vesayet aracılığıyla Meclisin cumhurbaşkanı seçme hakkı engellenmeye çalışıldı"

Erdoğan, Türkiye'yi ve halkı daha ileriye taşımak için çözüm ürettiklerini, proje geliştirdiklerini ve icraat yaptıklarına işaret ederek, şöyle konuştu:

"Bu çalışmaları, sistemden kaynaklanan arızalara, aksaklıklara ve sıkıntılara rağmen yürüttük. Sistemde sıkıntı varsa, ne yaparsanız yapın, belirli bir düzeyin üzerine çıkamıyorsunuz. Türkiye, darbe dönemlerinde kurulmuş ve tahkim edilmiş, seçilmişleri atanmışlarla murakabe etme üzerine kurulu sistemle gidebileceği yere ulaşmıştır. Ülkemizde çok partili hayata geçildikten sonraki kriz dönemlerine baktığımızda hepsinin de gerisinde, yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki güç kavgalarının bulunduğunu görüyoruz. Yürütme yasama üzerinde, yargı hepsinin üzerinde tahakküm oluşturmaya çalışınca sistem ister istemez tıkanıyor ve arıza veriyor. 1960'da, 1971'de, 1980'de, 1997'de ve 2001'de de yaşadık. Hatta 2007 yılında bizzat kendimiz bu sıkıntıya maruz kaldık. Yargı ve bürokratik vesayet aracılığıyla Meclisin cumhurbaşkanı seçme hakkı engellenmeye çalışıldı."

Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesiyle ilgili anayasa değişikliğinin bu krizi aşmak için yapıldığını anımsatan Erdoğan, bunun da eksik olduğunu söyledi.

Erdoğan, 2014'te cumhurbaşkanlığı görevine geldiğini hatırlatarak, millete verdiği sözler için yine milletten aldığı güçle çalışmaya başladığını kaydetti.

- "Bir kesimin sandık ve millet korkusu var"

Kendisinin eski cumhurbaşkanları gibi davranmadığı gerekçesiyle eleştirildiğine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"İyi de bu cumhurbaşkanı, onlar gibi seçilmedi ki onlar gibi davransın. Onlar Meclisin dengeleri içinden çıkıp geliyorlardı, biz milletimizin bağrından çıkıp geldik. Aramızdaki fark buydu. Oradan aldığımız güçle de görev yapıyoruz. 16 Nisan'da halk oylamasına sunulan anayasa değişikliği, işte bu itirazları, bu sıkıntıları inşallah kökünden kaldıracaktır. Türkiye'de bir kesimde sandık korkusu, millet korkusu eskiden beri mevcuttur. Hatırlarsanız, 2014 yılındaki ilk Kadın ve Demokrasi Buluşmasında sizlere Mersin Arslanköylü kadınların 1947 mahalli seçimlerinde 'Sandık namusumuzdur.' diyerek gösterdikleri direnişi anlatmıştım. Bunlar yıllarca ne dediler? Açık oy gizli tasnifle ülkeyi yönetenler, gizli oy açık tasnifle millet iradesine sahip çıkınca bir daha bellerini doğrultamadılar. Olay bu. Buna rağmen sistemin içine yerleştirdikleri çeşitli mekanizmalar aracılığıyla gizli iktidarlarını uzun süre devam ettirdiler. Menderes'i ve iki arkadaşını ipe götürmediler mi? Onlar, bunlar değil mi? Aynı zihniyet, değişen bir şey yok. Şimdi Kandil'den haber var. Ne diyor Kandil; 'Oyumuz hayır.' 'Oyumuz hayır.' diyerek Kandil'le beraber hareket edenler var mı? Var. Bunlar, 13 yaşındaki çocukları 14, 15, 16, 17, 18 yaşındaki gençleri Kandil'e götürüyor mu, orada eğitiyorlar mı? Bunlara nasıl el yapımı bomba imal edilir, onu öğretiyorlar. Ellerine keleşleri veriyorlar. Silahları veriyor, ondan sonra bunlar ülkenin her yerinde, bazıları canlı bomba, bazıları el yapımı bombaları patlatmak suretiyle işte bu terörü estiriyorlar. Şimdi bu terörist başları '16 Nisan'da oyumuz hayır.' diyor. Eğer, 16 Nisan'da hayır oyu vermek suretiyle Kandil'le beraber o değirmene su taşıyacaksak, ülkemizin halinin ne olacağını düşünün."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrasya Tünel'inde denizin altından arabayla ulaşım sağlandığını belirterek, "Dedemiz Fatih, karadan yürüttü gemileri, biz de denizin altından yürütüyoruz. Özelliğimiz bu. Bu dağdakilerin böyle bir derdi var mı? Dağdakilerle beraber hareket edenlerin böyle bir derdi var mı? İşte onun için şurada ne kaldı, 40 gün. Durmak yok. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız?" dedi.

Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlediği Kadın ve Demokrasi Buluşması'ndaki konuşmasında, anayasa değişikliği referandumunda "evet" denilince, 18 yaşındaki gençleri, parlamentoya taşımak suretiyle ülkenin kaderinde söz sahibi yapacaklarını söyledi.

"Evet" denilerek ülkenin geleceğine yönelik atılacak diğer bir adımın, kadınların da 18 yaşında parlamentoda olma şansını yakalaması olduğunu dile getiren Erdoğan, 30 yaşı 25'e kendilerinin çektiğini, bunu da 18'e indireceklerini anlattı.

Gençliğe inandıklarını, kadına ve gence güvendiklerini, bunun da başarılacağını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bununla da kalmayacağız. Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılırken bunlar gençleri köprünün altına getiriyorlar. Neymiş? Yapılamaz. Hatta o günlerde neler yazdı gazeteler. Hatırlayın. 'Buralara, kulelerin altına dinamit yerleştirebilirler, canlı bombalar buralara gelebilir.' Bunlar yazıldı, çizildi. Bunların istihbaratı alındı. Çünkü bunların bu ülkede dikili ağacı yok. Bunların bu ülkede herhangi bir yatırımı, hizmeti yok. Bunlara rağmen biz bu ülkeyi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartacağız. Bunun hiç başka çıkar yolu yok. Yavuz Sultan Selim Köprüsü bitti mi? Bitti. İşte bu, 'evet' diyenlerin eseridir."

Osmangazi Köprüsü ve Avrasya Tüneli'nin de 'evet' diyenlerin eseri olduğunu dile getiren Erdoğan, "Dedemiz Fatih, karadan yürüttü gemileri, biz de denizin altından yürütüyoruz. Özelliğimiz bu. Bu dağdakilerin böyle bir derdi var mı? Dağdakilerle beraber hareket edenlerin böyle bir derdi var mı? İşte onun için şurada ne kaldı, 40 gün. Durmak yok. Kapı kapı dolaşmaya var mıyız? Bu işin Allah'ın izniyle ipi sizin elinizde. Onun için çok çalışacağız. Sizin gayretinizi çok önemsiyorum. Zaferin anahtarını sizde görüyorum. Bunun için de durmak yok, yola devam."

- "Barışın simgesi evettir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin geçen 14 yılda ekonomide olduğu gibi demokraside de çok büyük fedakarlıklar yaparak mesafeler aldığını söyledi.

Erdoğan "Şimdi ne diyorlar? Ekonomi felaket. Ne felaketi ya. Türkiye'nin ekonomisi felaket olsa... 18 Mart Çanakkale Köprüsü ihale edildi. Rakam ne biliyor musunuz? 10 milyar doların üzerinde. Biz buna para vermiyoruz. İki Türk firmasıyla iki Kore firması birlikte bunu yap-işlet-devret ile şu anda almış vaziyetteler ve arazi düzleme çalışmaları başladı, sondajlar yapılacak ve 18 Mart'ta da temelini atacağız." dedi.

Edirne'den gelenlerin artık İstanbul'u dolaşıp gitmeyeceğini ifade eden Erdoğan, 15 yıl önce "yol medeniyettir" diyerek yola çıktıklarını, "su medeniyettir" diyerek İstanbul'u suya kavuşturduklarını anlattı.

Barışın simgesinin "evet" olduğunu, barışın "hayır"dan geçmeyeceğini belirten Erdoğan, hep birlikte el ele, omuz omuza verileceğine inandığını dile getirdi.

Erdoğan, "Sizden yürekleri patlatırcasına bir cevap bekliyorum. Biz niye 'evet' diyoruz? Söyleyeyim. Tek millet için evet." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "tek millet için", "tek bayrak için", "tek vatan için", "tek devlet için" sözlerine salondakiler "evet" karşılığını verdi.

Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Romanıyla, Abazasıyla 80 milyonun tek millet olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Onlar, milletimizi parçaladılar. Biz birleştirdik. Niçin? Biz, Yaradılanı Yaradandan ötürü sevdik. Bizim farkımız bu. Tek bayrak dedik. Şu bayrağımızın güzelliğini görüyor musunuz? Rengi şehidimizin kanı, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin ta kendisi." diye konuştu.

"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizelerini seslendiren Erdoğan, bu toprağın uğrunda ölenleri 15 Temmuz gecesi gördüklerini, onların "evet"çi olduğunu, "evet" diyerek yürüdüklerini, "hayır"cı olmadıklarını, "hayır" diyenlerin karşısına dikildiklerini anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"F16'larla vatandaşıma bomba yağdıranlar, işte bugünün hayırcıları. Bunu belki eleştirenler olacak ama ben gerçekleri söylüyorum, söylemekle de mükellefim. Çünkü biz bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız ve böyle yürüyeceğiz. 249 şehit verdik, 2 bin 193 gazi verdik. Eğer bir toprak uğrunda kan akıtılıyorsa vatan olur. Aksi takdirde vatan olmaz. İşte bu vatan 780 bin kilometrekareyle uğrunda kanlar akıtılmış, kanla hercümerç olmuş bir vatan."

Erdoğan, o akşam köprüye, külliyeye yürüyenlerin, o akşam adeta sokağa çıkarak meydanlara yürüyenlerin, "Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın/Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın/Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın/Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın" dizelerini söylediklerini vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sen bu gence nasıl güvenmezsin. Bu hanım kardeşlerime nasıl güvenmezsin. 11 hanım kardeşim şehit oldu o gece. Kamyonetin direksiyonundaki hanım kardeşimizi gördük değil mi? Nasıl yürüyordu. Mesele bu ya. İşte 'evet' burada yatıyor. Çünkü onlar bir şeye inanmışlardı. 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda/Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyerek yürüyorlardı. Buna inananları kimse yıldıramaz." diye konuştu.

Konuşması sırasında, Bakara Suresinin 154. ayetini okuyan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diridirler ama siz bilemezsiniz. Onlar ölmedi, onlar diri. Onlar bizi izlediler. Onlar bizi takip ediyorlar. İnşallah Rabbim bizleri onlarla beraber sevgili Peygamberimizin Liva-ül-Hamd ismiyle müsemma sancağı altında bir araya getirsin. Beraber yürüyeceğiz. Boşu boşuna Nene Hatunlar demiyoruz. Çünkü bu milletin anneleri oralardan geliyor. Hatice validemizden geliyor. Ben Hatice validemizi çok severim çünkü sevgili Peygamberimizin en önemli yol arkadaşı oydu. O görevi ilk aldığı anda, ona en önemli şefkat eli ilk ondan geldi. O ürktüğü, korktuğu o anda Hz. Hatice validemiz yanındaydı. Ebedi aleme göçene kadar sevgili Peygamberimizle o mücadelede yol arkadaşlığını aynen devam ettirdi. İşte ben karşımdaki bu topluluğu Hatice validemizin izinde görüyorum. Sizleri kutluyorum. Ayşe validemizin izinde görüyorum ve sizleri kutluyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Almanya'da arkadaşlarımızı konuşturmuyorlar. Varsınlar konuşturmasınlar. Yani konuşturmamakla Almanya'daki oyların 'evet' değil de 'hayır' çıkacağını mı zannediyorsunuz? Ey Almanya, sizin demokrasiyle yakından uzaktan alakanız yok. Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz." dedi.

Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneğince (KADEM) Abdi İpekçi Spor Salonu'nda düzenlenen "Kadın ve Demokrasi Buluşması"nda yaptığı konuşmada, kadınların bu mücadeledeki kararlılığının kendilerine çok şey kazandıracağını söyledi.

Tek devletin olduğunu, bunun da Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğunu ifade eden Erdoğan, "Birileri speküle etmeye çalışıyor. Boşuna uğraşmayın. Biz, kimin nerede olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bizim sorunumuz, şu anda, rejim sorunu değildir. Bizim şu anda sorunumuz sistemledir. Bu da 200 yıllık bir mücadeledir. İnşallah, milletin 16 Nisan'da yönetime el koyma kararıdır, bu sistem değişikliği. Yani millet, artık gensoruyu kendisi verecek. Güven oylamasını da millet kendisi yapacak, 5 yılda bir. 5 yılda bir eğer Cumhurbaşkanı, parlamento iyi çalışmışsa yola devam, çalışmamışsa 'hadi siz dinlenin bakalım.' Bunun kararını kim verecek? Millet verecek. Çok partili sisteme baktığımızda, neredeyse ortalama 16 ayda bir bu ülkede hükümet değişti. 16 ayda hükümetlerin değiştiği bir ülkede istikrar olur mu? Güven olur mu? Tabii olmaz ve olmadı. İşte durmadan koalisyonlar, dikta, şu, bu vesaire, hep bunlar yaşandı bu ülkede. Biz geldik, şu 15 yıllık dönemde hamdolsun bizler istikrarı getirdik. Bu istikrarla ülke üçe, dörde, beşe katladı. Böylece uluslararası arenada biz şu anda bir yere geldik." diye konuştu.

- "Demokrasi diyorsanız, bu işin hakkını vereceksiniz"

Almanya'da referandum çalışmalarına izin verilmemesini eleştiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Almanya'da arkadaşlarımızı konuşturmuyorlar. Varsınlar konuşturmasınlar. Yani konuşturmamakla Almanya'daki oyların 'evet' değil de 'hayır' çıkacağını mı zannediyorsunuz? Ey Almanya, sizin demokrasiyle yakından uzaktan alakanız yok. Sizin şu andaki uygulamalarınız geçmişteki Nazi uygulamalarından farklı değil, bunu böyle biliniz.

Bu ifadelerden rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz? Yaptığınız uygulama bu. Bize demokrasi dersi vereceksiniz ama geleceksiniz orada bu ülkenin bakanını konuşturtmayacaksınız. Kampanya sadece Türkiye'de geçerli değil, Almanya'da da Hollanda'da da. Onlar da aynı şeyi yaptılar. Diğerleri de belki arkasından gelecek. Nereden gelirseniz gelin. Eğer demokrasi diyorsanız, bu işin hakkını vereceksiniz. Saygıyı bu noktada bileceksiniz. Fikre, düşünceye saygıyı bileceksiniz. Bilmiyorsunuz, bilesiniz ki netice sizin aleyhinize olacak. Uluslararası toplantılarda bunları hep dile getireceğim. Arkadaşlarımızla hep dile getireceğiz. Bunları biz dünyaya rezil rüsva edeceğiz. Öyle sadece içine kapalı bir demokrasi değil. Demokrasi içeriden gücünü alıp, dışarıya yansıyan bir sistemdir. Bunun gereğini de anlatacağız. Biz artık o Nazi dünyasını görmek istemiyoruz. O faşist rejimlerin uygulamalarını görmek istemiyoruz. Ben biliyordum ki Almanya bunları bırakalı çok oldu ama yanılmışız demek ki. Herhalde onun heveslileri tekrar ortaya çıktı. Bugün bir gazete de okudum. Ne derecede doğru olup olmadığını bilmiyorum. Hani topu belediyelere atıyorlar ya. Alman Belediye Birliği, 'Bize bu suçu niye atıyorsunuz? Talimat yukarıdan geldi.' demişler. Görüyor musunuz oyunu?"

- "Belirleyici olan halk, belirlenen yer sandık"

Tek adamcılığı asla kabul etmediğini söyleyen Erdoğan, "Cumhurbaşkanı, yani başkan eğer seçim kararı alıyorsa bu ne demektir? Kendisi de seçilecek, yeniden o da seçime gidecek. Çünkü parlamento ve Meclis başkanı aynı anda gelirler aynı anda giderler. Olay budur. Kimse kimseyi aldatmasın. Babadan oğula gibi saçma sapan şeyler söylüyorlar. Ne babadan oğula? Ne alakası var? Öyle bir şey söz konusu değil. Her şey sandık, sandık. Belirleyici olan halk, belirlenen yer sandık. Özelliği ve güzelliği bu. Değerli kardeşlerim, bütün bunların yanında, inşallah, bu sistemle istikrar geliyor. Bu sistemle güven geliyor. Bunu başaracağız. Sıçrama bundan sonra çok daha farklı olacaktır. Bunun adımlarını da hep beraber atacağız." ifadelerini kullandı.

Yasama organının kalktığı söylentilerinin kesinlikle yalan olduğunu ve böyle bir şeyin olmadığını vurgulayan Erdoğan, yasama organının yine aynen var olacağını kaydetti. Erdoğan, şöyle devam etti:

"Sadece gensoru ve güven oylaması... Böyle bir yetki yasama organında yok, kanun yapma yetkisi var. Cumhurbaşkanı sadece bütçede söz sahibi, diğer kanunları yine aynen yasama organı yapıyor. Yalan niye söylüyorsunuz? Yürütme nerede, Cumhurbaşkanında. Cumhurbaşkanı kabinesini ister tamamen dışarıdan hazırlar, yapar, isterse içeriden de almak suretiyle böyle bir kabine düzenlemesine gidebilir. Yargı çok daha güçlü bir şekilde var. Yasamanın da denetim gücü çok daha farklı, çok daha güçlü. Yargıda bağımsızlık yanında şimdi tarafsızlık ilkesiyle güçlendirerek millet adına hüküm verme yetkisini de yargı sürdürüyor. Anayasa değişikliğinin getirdiği yeni sistem özetle bu şekildedir.

Değerli kardeşlerim, inşallah, 16 Nisan'da oylayacağımız anayasa değişikliğiyle getirilen sistem bir tercihtir. Mecliste yönetim reformuna olumlu bakan 2 partinin vardığı uzlaşmayla ortaya çıkan bu tercihle herhangi bir yerden tercüme veya kopya olmayan, ülkemize mahsus bir Türk sistemi, Cumhurbaşkanlığı sistemini getiriyoruz. Bunu bilesiniz. Türkiye'ye ait bir sistem. Anayasa değişikliğiyle getirilen yeniliklerden, işte, 18 yaşı da söyledik, bir bakıma 16 Nisan 7 milyonu aşkın gencimizin inşallah sandığa gitmesidir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerek gireceğimiz yeni dönemde siyasette ve bürokraside kadınlarımızın çok daha etkin bir yere geleceğinden emin olun. Biraz önce de söyledim. Bu sistemin patronu; erkeğiyle, kadınıyla doğrudan millettir. Yüzde 50 artı 1 oyla seçilmek zorunda olan hiçbir cumhurbaşkanı milletin taleplerine, beklentilerine sırtını dönemez, kulaklarını kapayamaz."

"Şimdi hazır mıyız? Öyleyse, kalkalım ayağa. Çokta yoruldunuz, biliyorum. Bayraklarımızı da göreyim şöyle. Uzun zamandır bunu birlikte söylemedik." ifadeleri kullanan Erdoğan, salondakilerle "Beraber yürüdük biz bu yollarda/Beraber ıslandık yağan yağmurda/Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda/Bana her şey sizi hatırlatıyor/Bana her şey sizi hatırlatıyor/Bana her şey İstanbul'u hatırlatıyor." dizelerini tekrar etti.

Erdoğan, "Gününüz kutlu olsun, geleceğimiz ve 16 Nisan hayırlı olsun, inşallah. Kalın sağlıcakla." dedi.

- Notlar

Programa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, eski İçişleri Bakanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Efkan Ala, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve eşi Özleyiş Topbaş, KADEM Genel Başkanı Sare Aydın Yılmaz ve KADEM Genel Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar da katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, spor salonunda oluşturulan platformdan katılımcıları selamlayarak karanfil dağıttı. Erdoğan'a, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Kaya ile KADEM Genel Başkanı Yılmaz da eşlik etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının ardından eşi Emine Erdoğan ile 204 sivil toplum örgütlerinin imzalarının yer aldığı "Demokrasi Panosu"nu imzaladı. Erdoğan, program sonunda protokol üyeleri ve kadın sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle fotoğraf çektirdi.

Programda, ayrıca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Kaya tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'a hat yazılı tezhip tablosu hediye edildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber