'Türkiye ekonomisine yönelik inanılmaz saldırılar başladı'

Canikli: - "Son aylarda sistematik şekilde içeriden ve dışarından ama ağırlıklı olarak küresel ölçekte desteklenen bir organizasyonla Türkiye'ye yönelik her alanda güçsüzleştirme, zayıflatma, etrafında olan bitenle ilgilenme kapasitesi kalmayıncaya kadar zayıflatma politikası projelerinin uygulandığını kesintisiz şekilde görüyoruz, yaşıyoruz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Mart 2017 18:28, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Türkiye ekonomisine yönelik inanılmaz saldırılar başladı'

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Son aylarda sistematik şekilde içeriden ve dışarından ama ağırlıklı olarak küresel ölçekte desteklenen bir organizasyonla Türkiye'ye yönelik her alanda güçsüzleştirme, zayıflatma, etrafında olan bitenle ilgilenme kapasitesi kalmayıncaya kadar zayıflatma politikası projelerinin uygulandığını kesintisiz şekilde görüyoruz, yaşıyoruz." dedi.

Canikli, Ordu Ticaret ve Sanayi Odasında düzenlenen İş Dünyası ile İstişare Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin 2002 öncesi ekonomik şartlarının ders kitaplarında okutulması gerektiğini belirterek, "İbret olsun diye topluma, özellikle gençlere hatırlatmak lazım. Bu açıdan tamam ama açıkçası o günleri çok fazla hatırlamak istemiyoruz. Her geçen gün geride kalan o şartların ne kadar sıkıntılı, zor ve acı olduğunu bugün daha iyi anlayabiliyoruz, çok daha net bir şekilde görebiliyoruz." diye konuştu.

Türkiye'de 2002'den bu yana hem siyasi hem de ekonomi alanında önemli istikrar sağlandığını vurgulayan Canikli, şöyle devam etti:

"Daha önce iki yılda bir yaşanan krizlerin hiçbiri Türkiye'de yaşanmadı. Elbette zaman zaman ekonomide dalgalanmalar olur. Açık ekonomilerde o olur ve zaman zaman bu dalgalanmalardan bir miktar ekonomi etkilenebilir. Özellikle para piyasalarındaki dalgalanma ve doların en azından piyasanın beklentilerinin ötesinde yükselmesi nedeniyle olumsuz etkilenen firmalar, işletmeler olabilir. Bunlar zaten teoride de fiili hayatta da böyledir. İşin doğasında bunlar var. Bunlar kriz değil, öğretide de öngörü olan dalgalanmalardır. 1994, 1997, 2001 yılında Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı, bir haftalık, 10 veya 15 günlük zaman dilimi içerisinde dövizin ikiye, üçe katlandığı, bunun bütün olumsuz etkilerinin her alanda ağır şekilde hissedildiği, yani milli gelirinin düştüğü, üretimin azaldığı, işsizliğin inanılmaz boyutlara ulaştığı krizlerden bahsediyoruz. Türkiye son 14 yılda bu ve buna benzer hiçbir krizle karşı karşıya kalmadı."

- "Türkiye ekonomisine yönelik olarak inanılmaz saldırılar başladı"

Türkiye'ye karşı güçsüzleştirme politikasının uygulandığına dikkati çeken Canikli, şunları kaydetti:

"Son aylarda sistematik şekilde içeriden ve dışarından ama ağırlıklı olarak küresel ölçekte desteklenen bir organizasyonla Türkiye'ye yönelik her alanda güçsüzleştirme, zayıflatma, etrafında olan bitenle ilgilenme kapasitesi kalmayıncaya kadar zayıflatma politikası projelerinin uygulandığını kesintisiz şekilde görüyoruz, yaşıyoruz. Son 5-6 aylık dönemde yaşananlar da dünyanın bugüne kadar hiçbir ülkesinde, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir ülkenin karşılaşmadığı kadar açık, net, fütursuzca yapılan saldırılardan oluşmaktadır. Siyaset alanında güvenlikle ilgili yöneltilen saldırılardan Türkiye'nin bir şekilde güçlenerek çıkmasından sonra özellikle hükümetimizi siyaset sahnesi dışına, Cumhurbaşkanımızı oyun dışına itmek amacıyla 'ekonomi alanında doğrudan vatandaşın cebini ilgilendirecek şekilde olumsuzlukları ve sıkıntıları ortaya çıkarabilirsek hedefe ulaşırız, bu siyasete de yansır ve siyasette de çok ciddi değişimlere yol açar' şeklindeki bir kabulden yola çıkarak topyekun olarak ve bir proje çerçevesinde Türkiye ekonomisine yönelik inanılmaz saldırılar başladı."

Canikli, bankaları kurtarmak, bozulan ya da bozulma ihtimali olan mali yapıları düzeltmek amacıyla Türk bankalarına bir kuruş kamu kaynağı aktarma ihtiyacının ortaya çıkmadığını dile getirerek, bunun ekonomide çok önemli bir yönetim farklılığını ifade ettiğini söyledi.

Amerika'nın, Avrupa'nın çok güçlü olduğunu anlatan Canikli, "Aynı şekilde bankalarının da o doğrultuda, o tarzda güçlü olduğunu varsayıyoruz, tahmin ediyoruz ama kurtarmak, batmalarını önlemek için bugüne kadar tarihte görülmemiş oranda kamu kaynağı aktarılıyor. Bu, iki yönetim arasındaki farkı ortaya koyması açısından son derece önemlidir." dedi.

Canikli, geçmiş yıllarda "Avrupa, Amerika ekonomisi hapşırdığında Türkiye ekonomisi zatürre olur." denildiğini anımsatarak, son 14-15 yılda bu kuralın hiç geçerli olmadığına dikkati çekti.

Uluslararası derecelendirme kuruluşları vasıtasıyla Türkiye'nin ekonomik dengelerinin bozulmaya çalışıldığını vurgulayan Canikli, şunları söyledi:

"Önce derecelendirme kuruluşları Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviyedeki notunu yatırım yapamaz hale getirerek peş peşe açıklama yaptı. Biri bıraktı, biri başladı ve o derecelendirme kuruluşları yaptıkları ve yapacakları bu tür açıklamaların, yani Türkiye ekonomisinin görünümüne ilişkin verecekleri notların ve açıklamaların para piyasalarında inanılmaz şekilde dövize olan talepleri arttıracağını, TL'nin değer kaybetmesine yol açacağını çok çok iyi biliyorlar. En iyi onlar biliyorlar ve bile bile bunu yaptılar."

- "Projenin bir parçası olduklarını o gün çok net bir şekilde anladık"

Canikli, Fitch Ratings'in 28 Ocak'ta Türkiye'nin yatırım yapılabilir seviye notuyla ilgili kararını açıklayacağını bildirdiğini anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Fakat bundan 10 gün önce Avrupa Konseyinin Türk bankacılık sistemiyle ilgili bir açıklaması geldi. Avrupa Konseyi diyor ki 'Türk bankacılık sistemi yönetim ve denetim içeriği çerçevesinde Avrupa müktesebatına uygundur'. Özetle Türk bankacılık sistemi çok güçlüdür, bizim kriterlerimiz çerçevesinde de çok güçlüdür. Hem de denetim açısından güçlüdür. Aşağı yönlü olan piyasa yukarı doğru dönmeye başladı bu olumlu haberin etkisiyle. TL'nin döviz karşısında, dolar başta olmak üzere kaybı durdu, tam tersi TL değer kazanmaya başladı. Tam o anda Londra'dan Fitch adına bir açıklamada yapıldı. Bugüne kadar hiçbir derecelendirme kuruluşu notu açıklayacağı tarihten önce o notla ilgili ihsas-ı rey anlamına gelen hiçbir açıklama yapmamış. Piyasa olumluya dönünce derecelendirme kuruluşu İngiltere'den açıklama yaptı ve dedi ki, 'Biz 28 Ocak'ta 10 gün sonra Türkiye'nin notu ile kararımızı vereceğiz ve o karar da negatif olacak'. Hiç bugüne kadar yapmadığı bir şeyi yaptı. Bu açıklamadan sonra tekrar piyasanın yönü aşağıya doğru döndü. Hakikaten dünya ekonomi tarihinde hiç yaşanmamış bir hadisedir."

Önceki açıklamaların da not indirmelerinin de rasyonel bir temeli olmadığını bildiklerini dile getiren Canikli, "Bu olayda her şey açığa çıktı. Suçüstü yakalandılar. Bir kez daha derecelendirme kuruluşlarının ekonomik hedeflerin ötesinde siyaseti dizayn etmeye yönelik adımlar attığını, çalışmalar yaptığını, projenin bir parçası olduklarını o gün çok net bir şekilde anladık." ifadesini kullandı.

Açıklama sonrası pazartesi günü Türkiye piyasasında TL'nin değer kazanmaya, doların değer kaybetmeye başladığını aktaran Canikli, onların bu durumu beklemediğini, şoke olduklarını söyledi.

Canikli, Türkiye ekonomisine yönelik derecelendirme kuruluşları ya da başkalarının hiçbir şekilde zarar verici bir adım atamayacağını belirterek, "Zaten derecelendirme kuruluşları da bütün mermilerini tükettiler Türkiye ekonomisine yönelik olarak. Başka barutları kalmadı. Bundan sonra yapacakları daha bir şey yok." değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, sıkıntılı bir ortam içinde dev dalgalara rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, kaptanlığında gemilerini yüzdürdüklerini belirterek, "Bu ülkeyi sığ sulara ulaştırma imkanımız her zaman var, bir problemimiz yok ve okyanusun ortasında, bütün dünyanın rekabet şartları içerisinde ekonomiyi kapatmadan, gümrük duvarlarını çekmeden yapıyoruz." dedi.

Canikli, Ordu Ticaret ve Sanayi Odasında (OTSO) düzenlenen "İş Dünyası ile İstişare Toplantısı'na katıldı.

Toplantıda konuşan Canikli, terörle mücadelenin sürdüğünü dile getirerek, "Dünyanın en kanlı üç terör örgütü ile birlikte mücadele ediyoruz. PKK, DEAŞ ve FETÖ. Yanımızda ülkenin güvenliğini, birliğini, bütünlüğünü tehdit eden gelişmeler nedeniyle Suriye'de ve Irak'ta askeri birtakım operasyonlara girmek durumunda kaldık. Bütün bunlar olurken bu saldırılar da gündeme geldi. Bu gelişmeler olurken aynı zamanda ekonomiyi belli ölçülerde olumsuz yönde etkilemeye başladı. En somut yansıması da talepte bir düşüşün yaşanması." diye konuştu.

Bundan 3-4 hafta öncesine kadar insanların artık tüketmemeye, tüketim taleplerini ertelemeye başladıklarına dikkati çeken Canikli, gıda hariç tüm alanlarda bir anda ciddi talep düşüşleri yaşandığını anlattı.

Canikli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tüm bunlarla uğraşırken bir taraftan bu gelişmelerin ortaya çıkardığı, firmalar üzerindeki muhtemel olumsuzluk etkilerini de bertaraf edici etkili tedbirleri almak durumundaydık. Şöyle deme ihtimalimiz yok: 'Şu anda yedi düvele karşı mücadele ediyoruz, ülkenin birlik, bütünlüğünü muhafaza etmek için çarpışıyoruz. Önce onları bir halledelim, ekonomide firmaların sıkıntıları var, onlara sonra bakarız.' deme şansımız yok. Hepsiyle birlikte mücadele etmemiz gerekti çünkü Allah korusun, yaşanacak olan bir sıkıntı, toplu iflaslar artık ileride telafisi çok zor olacak, ekonomide kalıcı sonuçlara yol açabilir."

Bütçe dengesini bozmadan, tamamen kendi içinde yatırımdaki ödenekleri koruduklarına işaret eden Canikli, 15 yıldır hiçbir bütçede piyasaların kaldıramayacağı açığın söz konusu olmadığını vurguladı.

İstihdama yönelik de değerlendirmelerde bulunan Canikli, şunları kaydetti:

"Şu ana kadar toplum yararına çalışmayı içeren 200 binlik kontenjanla birlikte 500 bini aştı. Bu uygulamayı başlatalı bir ay olmadı. Son bir ayda 500 bin yeni kardeşimiz, vatandaşımız işe başladı. Bu, hem bu kadar insanın sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmesi anlamına geliyor hem de onların aldıkları paranın tamamının tekrar ekonomiye tüketim olarak dönmesi anlamına geliyor çünkü bu insanların marjinal tüketim eğilimi yüksek, gelir seviyesi düşük olduğu için aldıkları paranın mecburen tümünü harcıyor ama ekonomiye çok ciddi katkı sağlıyor.

Yıl sonuna kadar da 2 milyon 100 bin kişiye ulaşacağız inşallah. Bu kadar kısa süre içinde bu tür mega projelerin hayata geçirilmesi, uygulamaya konulması inanılmaz bir şey. Başlangıçta her işletme bir olarak öngörüldü fakat daha sonra uygulamada birçok işletmeden bu sayının yükseltilmesi talebi geldi. 'Ben 5 kişi, 10 kişi almak istiyorum.' diye. 'Tabii' dedik ve sınırı kaldırdık. Tümüne destek verir hale geldik."

Canikli, bu gelişmenin üretim artışını da beraberinde getirdiğini vurgulayarak, ekonomide son günlerde canlılık yaşandığını söyledi.

- "Cumhurbaşkanımızın kaptanlığında gemimizi yüzdürüyoruz"

Türkiye'nin birkaç yıl öncesine göre ekonomide önünün açık olduğuna dikkati çeken Canikli, "Komşularımızla ilişkilerimizin geliştirilmesi çerçevesinde, ticaretin ve ekonomik gelişmenin de önünü açacak aynı zamanda bir politikadır bu, orada da çok önemli adımlar atıldı." dedi.

Canikli, Rusya ile ilişkilerin yumuşatılması, ilişkilerin normalleşmesinden sonra turizm ve ticaret alanında çok önemli bir dinamik, öncekinden daha fazla, daha ileri taşıyabilecek ortamın oluşmasına katkı sağladığını anlatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Suriye'de karışıklığın durulmaya başlaması, aynı şekilde Irak'ta. Artık oralarda da yavaş yavaş sona geliyoruz. Oralarda da kargaşa, kavga inşallah kısa süre içerisinde bitecek ve Türkiye'nin bu noktada çok ciddi stratejik katkılarının olduğunu hep birlikte görüyoruz. Güçlü bir şekilde ama bakın, hem arazide hem de masada olarak sözü dinlenen, hatırı sayılır bir pozisyonda ve konumda çalışmaları yürütüyoruz."

Canikli, bunu yansıtan fotoğrafın birkaç gün önce Antalya'da Rusya, Amerika ve Türkiye genelkurmay başkanlarının bir araya geldiği toplantıda verildiğini kaydederek, "Sıkıntılı bir ortam içerisinde dev dalgalara rağmen hamdolsun, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, kaptanlığında gemimizi yüzdürüyoruz. Bu ülkeyi sığ sulara ulaştırma imkanımız her zaman var, bir problemimiz yok ve okyanusun ortasında, bütün dünyanın rekabet şartları içerisinde ekonomiyi kapatmadan, gümrük duvarlarını çekmeden yapıyoruz. Bunu kurallara uygun yapıyoruz." şeklinde konuştu.

- "Bu sistemde baba, oğulla kavga eder"

Türkiye'nin yönetim yapısıyla ilgili çok ciddi, hayati bir problemi olduğuna dikkati çeken Canikli, 1982 anayasasıyla dizayn edilen yönetim sisteminin sürdürülebilir olmadığını anlattı.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, "Krizleri, kavgaları, çatışmaları içinde barındıran bir model. Nitekim uygulandığı 1982'den 2002 yılına kadar, özellikle yürütme alanında kendi içinde hep kavgaları teşvik etmiş, tahrik etmiş olan bir sistem. Uygulandığı 2002'ye kadar hatta 2007'ye kadar da diyebiliriz. Özellikle cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar arasındaki kavgaları hep ortaya çıkarmış, tetiklemiş olan bir sistem. Bu sistemde baba, oğulla kavga eder. Cumhurbaşkanlarıyla başbakanların kavga etmemesi çok zor." görüşünü paylaştı.

Söz konusu sistemin sadece Türkiye'de uygulandığına işaret eden Canikli, bu sistem modelinin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını vurguladı.

- "Kılıçdaroğlu'nun bu sistemde cumhurbaşkanı olma ihtimali yok"

Canikli, Başbakan Binali Yıldırım'ın, "İki kaptan gemiyi batırır." sözü üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun uçağı iki pilotun yönettiğini söylediğini hatırlattı.

"Uçağı bir kişi yönetiyor. Halbuki biri kaptan pilot, biri yardımcısı." ifadelerini kullanan Canikli, şunları dile getirdi:

"Onu bile doğru düzgün söyleyemiyor. Gerçekten insan üzülüyor. Olamaz, eşyanın tabiatına aykırı. İki kişiye verilebilir tezini güçlendirmek için 'Uçağı iki kişi yönetiyor.' diyor. Uçağı bir kişi yönetiyor. Kaptan pilot... Herkes duymuştur, anons ediyor. 'Kaptan pilotunuz...' diye konuşmaya başlıyor. Her yolculukta mutlaka bu anonsu duyarsınız. Sayın Kılıçdaroğlu, hiç duymadın mı? O kadar uçak yolcuğu yaptın. Şu anonsu duymadın mı Allah aşkına?"

Canikli, vatandaşların kafasını karıştırmak için inanılmaz yalanlar söylendiğini ve manipülasyon yapıldığını belirterek, Türkiye'nin geleceği adına çok önemli bir süreç için referanduma gidildiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu istikrarlı dönemden sonra sonsuza kadar Türkiye'de güçlü yönetimlerin işbaşına gelmesini garanti altına almak amacıyla bu düzenlemeyi yapmaya çalıştığını dile getiren Canikli, "Şimdi bundan sonrasının garantisi yok, böyle devam ederse çünkü öncesini gördük. Hiç kavgasız dönem olmamış. Dolayısıyla bundan sonrası için yapıyoruz ve bunun için de anayasa değişikliği yapılması gerekiyor. Böyle bir düzenlemeyi yapmak da kolay değil. Türkiye'de her zaman güçlü yönetim ortaya çıkmıyor." ifadelerini kullandı.

Canikli, Kılıçdaroğlu ve "Hayır" cephesindekilerinin bugüne kadar söylediklerinden bir tanesinin doğru olduğunu savunarak, "Sayın Kılıçdaroğlu ve ona benzer siyasetçilerin bu sistemde cumhurbaşkanı olma ihtimali yok. Kesinlikle yok. Millet kendisine tepeden bakan, kendisine hizmet etmeyen, başka şeylerle uğraşan kimseyi göreve getirmez çünkü orada ciddi uzlaşma gerekiyor, toplumda bir mutabakat gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

16 Nisan'daki referandumun bir siyasi tercih olmadığını belirten Canikli, "Maalesef başta CHP ve halk oylaması için 'Hayır' kampanyası yürütenlerin hepsi için geçerli... Onlarla birlikte terör örgütleri, en son Avrupa, Almanya, Hollanda... Hepsi beraber şu anda 'Hayır' cephesinde. FETÖ, DEAŞ bile 'Hayır' için çalışıyor. Şu hale bakın. Aynı şekilde zaten PKK terör örgütü çünkü terör örgütleri hiçbir zaman Türkiye'de güçlü yönetimlerin olmasını istemez. Güçlü yönetimler olduğu zaman hedeflerine ulaşamazlar, öyle görürler." şeklinde konuştu.

Canikli, 7 Haziran'dan sonra AK Parti ile CHP arasında koalisyon görüşmelerinin başladığını anımsatarak, terör örgütünün saldırılarının da seçimlerden çok kısa süre sonra başladığını vurguladı.

Kılıçdaroğlu'nun, kampanya sürecinde partisini piyasaya süremediğini öne süren Canikli, sözlerini şöyle tamamladı:

"CHP'nin kurumsal kimliği ortada yok. Biz çıkıyoruz, parti olarak düşüncemizi söylüyoruz. O da son derece doğal. Sen siyasi partisin. Niye partinden utanıyorsun? Biliyor ki millet sevmiyor. Milletin sevmediğini bildiği için kampanyayı etkilemesin diye CHP'nin kurumsal kimliği ve bayraklar altında bu kampanyayı yürütemiyorlar. Doğru, millet sevmiyor CHP'yi. Eski dönemlerde vardı ya bir replik, 'Babalarını sevmezdim.' diye. İnönü'yü de sevmezdi. Hani vardı ya 'Süt oğlan, babanı da sevmezdim'. Rahmetli Kemal Sunal'ın bir filmiydi galiba. Dolayısıyla o da bizim ülkenin geleceği için yapmamız gereken önemli hadiselerden bir tanesi.

İnşallah hep birlikte bu son vuruşu da yapmamız lazım. Ülkeyi ileri götürecek, istikrarı garanti altına alacak bu düzenlemeyi yapmamız lazım."

Konuşmasının ardından Canikli, basına kapalı bölümde iş adamlarının sorularını yanıtladı.

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, daha sonra Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz'ı da makamında ziyaret etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber