Devletin bekası için Şemdinli'nin perde arkasına ulaşılmalı

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 12 Mart 2007 08:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Şemdinli davasının gerekçeli kararında, devletin bekası için astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş'in arkasındaki isimlere ulaşmanın şart olduğuna vurgu yaptı

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Şemdinli davası kapsamında 39 yıl 10 ay 27 gün cezaya çaptırılan Veysel Ateş ile ilgili gerekçeli kararında yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Mahkeme gerekçeli kararında, bu dava kapsamında aynı cezaya çarptırılan astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş'in, kaynağını Anayasa'dan ve hukuktan almayan bir yetki kullandıklarına işaret ederek, bunun devletin birliğinin ve bütünlüğünü bozmaya yönelik olduğunu söyledi. Mahkeme, ayrıca devlet içinde bir yapılanmaya dikkat çekerek, görünen bu üç kişinin dışındaki yapılanmaya ulaşılamadığı ifade edildi. Mahkeme, yapılanmanın perde arkasına ulaşılmasının devletin bekası için şart olduğuna vurgu yaptı.

DEVLETİN İÇİNDEKİ GRUP HUKUKU YOK SAYIYOR

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK itirafçısı Veysel Ateş ile ilgili hazırladığı 141 sayfalık gerekçeli kararında, 9 Kasım 2005 tarihinde Şemdinli'de Umut Kitapevi'ne yapılan bombalı eylemle ilgili, devletin içinde bulunan bir grubun terörle mücadele adı altında hukuk dışı bir yapılanmaya gittiğine işaret etti. Mahkeme kararında bu grubun hukuku yok saydığı belirtildi.

Mahkeme kararında, buradaki yasadışı yapılanmanın devletin birliğine zarar verdiğine dikkat çekildi. Sanıkların yasaların kendilerine verdiği görevi kötüye kullandığına işaret eden Mahkeme, 'Jandarma istihbaratı ve kamu görevlisi olan sanıklar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek, kamu görevlisi olmayan eski bir PKK üyesi şüpheli Veysel Ateş'i de yanlarına alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edip PKK Terör Örgütü ile bağlantısı olduğunu düşündükleri Seferi Yılmaz'ı öldürmek veya ona zarar vermek amacıyla, yani suç işlemek için aralarında anlaşma sağladıkları, Seferi Yılmaz'ın öldürülmesi veya ona zarar verilmesi eyleminin bomba-patlayıcı kullanılmak suretiyle terör yöntemleri uygulanarak meydana getirildiği, yıllardan beri halkın terörle iç içe yasadığı bölgede her an kargaşa ve kaos meydana gelmesi riskini doğurduğu, bu karmaşa ve karışıklık ile devletin birliğinin de bozulmak istendiği, sanıkların amacının Seferi Yılmaz'ı öldürmek veya ona zarar vermek suretiyle ülkede karışıklık yaratmak, kamu düzenini bozmak ve nihayetinde 'devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik adam yaralamak, adam öldürmek ve öldürmeye teşebbüs etmek...' olduğu görülmektedir' dedi.

ZİNCİRİN SADECE İLK HALKASI BULUNABİLDİ

Mahkeme, devlet içindeki yapılanmanın diğer boyutlarının da ortaya çıkarılması gerektiğine işaret ederek, bunun devletin bekası için şart olduğuna işaret etti. Kararda, 'Yargı ve devlet otoritelerinin, çoğu zaman bu tür yapılanma ve oluşumlar hakkında etkin bir soruşturma yapamadığı, bu durumun yakınmalara sebep olduğu, içte ve dışta var ise bu tür yapılanmaların ortaya çıkarılması ve hukuk devleti gereklerinin tesisi beklentilerinin yoğunlaştığı bu nedenle zincirin ilk halkasında bulunan Hakkari İl Jandarma Komutanlığı istihbarat şube müdürlüğünde görevli Astsubay Başçavuş oldukları tespit edilen Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile eski PKK. itirafçısı Veysel Ateş'in yanı sıra yapılanmanın perde arkasındakilere ulaşılmasının da bu yönlü yasa dışı amaçlarının engellenmesi ve devletin bekası için zorunludur' görüşü dile getirildi.

'İyi çocuklar'a eylem emrini üstleri vermiştir

Mahkeme, 'Jandarma teşkilatında istihbaratçı astsubay olarak görevli olan sanıkların, icra ettikleri görev içinde sözkonusu bulunan astlık-üstlük ilişkisi, konumları ile iç disiplini karşısında örgüt içinde yalnız olamayacakları ve böyle bir eylemi kendilerinden rütbe olarak yüksek olan görevlilerin himayesi ve katılımı olmadan işleyemeyecekleri gözetildiğinde sanıklar Ali ve Özcan'ın eylemleri, TCK.nun 220/1 md.si kapsamında şüpheli kalan örgüt kurmak ve yönetmek olarak değil, sübuta eren TCK.nun 220/2 md.si kapsamında kurulan örgüte üye olmak ve amaçları doğrultusunda faaliyette bulunmak suçunu oluşturduğunu kabul etmek gerekmiştir' diyerek örgütün kurucularının ve yöneticilerinin bulunmadığına işaret etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber