Engellinin yolu taşlı

Bugün Dünya Engelliler Günü. Son yıllarda bakanlıklar ve belediyelerce engellilerin hayatını kolaylaştıracak pek çok iş ve icraata imza atılsa da halen kaldırılmayı bekleyen çok engel var. Görme engelli 58 yaşındaki Hasan Gündoğan ve 44 yaşındaki bedensel engelli Sevim Çelik ile birer gün geçirdik. Bu kısa süre içinde şunları gözlemledik: Engelliler sokağa çıktıklarında bozuk dizilmiş taşlar, araba parkını önlemek için yapılmış mantarlar, klima çıkıntıları, kaldırımlara park etmiş araçlar, kaldırımlara kurulmuş tezgahlar ve toplu taşıma araçlarındaki duyarsızlıkla boğuşuyor

Kaynak : Yeni Şafak
Haber Giriş : 03 Aralık 2018 07:30, Son Güncelleme : 03 Aralık 2018 07:08
Engellinin yolu taşlı

Engellilerin günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları görmek için onlarla sokağa çıktık. Toplum olarak engellilerin hayatını kolaylaştırma aşamasında görevlerimizi yerine getirmediğimize şahit olduk. Görme engelli Hasan Gündoğan bu durumu, "Engeller bedende değil kafada" şeklinde tanımladı. Bedensel engelli Sevim Çelik ise "Bencilce değil herkesi düşünerek hareket etsinler" tavsiyesinde bulundu.

3 Aralık Dünya Engeliler Günü kapsamında engellilerin günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları görmek ve yaşam mücadelelerine şahitlik etmek için onlarla sokağa çıktık. Görme engelli Hasan Gündoğan (58) ve bedensel engelli Sevim Çelik (44) ile birer gün geçirdik. Bazı yerlerde alt yapı sorununa bazı yerlerde ise insan engeline takıldık.

ENGELLER BEDENDE DEĞİL KAFADA

Doğuştan görme engelli Gündoğan, eşi ve bir çocuğuyla birlikte İstanbul Sultangazi'de yaşıyor. Altı Nokta Körler Derneği'nde 'Engelliler için Erişilebilirlik' sorumlusu olarak çalışıyor. Hasan Gündoğan (58) ile Çağlayan'da buluştuk. Güzergahımız Mecidiyeköy. Ulaşımın kilit noktasında bulunan Mecidiyeköy'ün insan cümbüşüne yağmur da eklenince yürümek iyice zorlaştı. Kaldırımda insandan çok her şey var. Arabaların park etmesini engellemek için konulan mantarlar, klima çıkıntıları... Gündoğan'ın ilerlemesi neredeyse imkansız. Yola inmek istiyoruz, ama araçlar çok hızlı olduğu için vazgeçiyoruz. Gündoğan, "Kesin kaldırımın önünde araba vardır. Aşağıya doğru yürüyelim" diyor. Mecburen caddeden yürümeye başlıyoruz. Mecidiyeköy metrobüs durağının olduğu üstgeçide yöneliyoruz. Üstgeçidin merdiven aralıkları dengesiz olduğu için ben sendeliyorum Gündoğan ise duruma alışık: "Bak ben kör müymüşüm? Engeller bedende değil kafada" diyor.

TELEFONA BAKARKEN KÖRLEŞİYORLAR

Üstgeçitten sonra görme engellilerin hayatını kolaylaştırmak için konulan 'sarı çizgileri' takip ederek ilerlemek istiyoruz. Ama nafile... Kaldırımın üzerine park edilmiş motosiklet yüzünden yola inmek zorunda kalıyoruz. Bu kez de insan engeline takılıyoruz. Telefonuna odaklanmış bir şekilde karşımızdan gelen vatandaş, Gündoğan'ı farketmiyor ve sendeliyoruz: "Telefona bakarken körleşiyorlar." Gündoğan en çok toplu taşıma araçlarında sergilenen duyarsızlıktan rahatsız. Vatandaşların kendilerine yardımcı olmadığını söylüyor. Dönüşe geçiyoruz, kaldırımın üzerinde dükkanların tezgahları var. Hiçbir engeli olmayan vatandaşın bile akrobatik hareketlerle ilerleyeceği kaldırımda Gündoğan değneği ile yürümeye çalıyor. Vedalaştığımız sırada şunları söylüyor: "Yapılacak her çalışma ben değil biz mantığıyla yapılmalı."

KİMSE YARDIM ETMİYOR

Üç yaşında yanlış iğne sonucunda tekerlekli sandalyeye mahkum olan Sevim Çelik ise bir çocuğuyla birlikte İstanbul Kartal'da yaşam mücadelesi veriyor. Çelik'le Kartal'da buluştuk.

Toplu taşıma araçlarının haftanın yedi günü kalabalık olduğuna dikkat çeken Çelik, her yere akülü sandalyesi ile gitmek zorunda kalıyor. Çelik'le çıktığımız yolculuktaki ilk sorun rampasız kaldırımlar. Bankamatikten para çekmeye niyetleniyoruz, karşımıza neredeyse 70 derecelik bir açıya sahip rampa çıkıyor. Zorda olsa çıkıyoruz ama iniş de en az o kadar zor oluyor. Yanımızdan gelip geçenlerden hiç kimse bize yardım etmiyor.

BEN BU YOLLARDAN HEP YALNIZ GEÇİYORUM

Kaldırımdan ineceğimiz sırada tam rampanın önüne park edilmiş arabayı görüyoruz. Mecburen tekerlekli sandalyeyi kaldırıyorum. O sırada Çelik bana bakarak "Ben bu yollardan hep tek başıma geçiyorum" diyor. Hava soğuk işlerini hallettikten sonra neden toplu taşıma kullanmadığını soruyorum. O da şu cevabı veriyor: "Araçlar bizler için elverişli ancak tek başımıza binemiyoruz. Bazen çok kalabalık oluyor bazen de şoförler anlayışsız." Vedalaşırken Çelik, "Yardım istemesek bile ihtiyacımız olduğunu anladıklarında bir el atsınlar. Bencilce değil herkesi düşünerek hareket etsinler" diyor.

Ayşe Mine Alioğlu

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber