Atıl durumda olan bir çok birim sürekli ağaç dikmekle görevlendirilmeli!

Ağaçlandırma önemlidir hiç durmamalıdır. Takip edilmelidir. "Şu kadar ağaç diktik" hesabı yerine "ağaçsız yer kalmasın" hesabı daha doğrudur. Atıl durumda olan bir çok birim sürekli ağaç dikmekle görevlendirilebilir. Hem büyük sevaptır. Hatta birçok basit suçlara ağaç dikme cezası verilebilir.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 06 Ocak 2021 12:10, Son Güncelleme : 06 Ocak 2021 12:12
Atıl durumda olan bir çok birim sürekli ağaç dikmekle görevlendirilmeli!

Türkiye çölleşiyor mu?

Son 50 yıldır Dünya da çölleşmeye en yakın ülkeler arasında Türkiye'nin de adı geçmektedir. Tarımsal üretim alanları ile sanayi ve fabrikalaşma alanları doğru tasarlanıyor mu? Çölleşme sürecini engellemek için neler yapılabilir?

Çölleşmeyi önlemede öncelik; "yapmamamız gerekenlerdedir"

Son 50 yıldır Dünya da çölleşmeye en yakın ülkeler arasında Türkiye'nin de adı geçmektedir.

Çölleşmeyi önlemek için insanlar, ulusal ve uluslararası örgütler kurmakta, büyük bütçeler ayırmakta, etkinlikler düzenlemekte, raporlar hazırlamakta, yasaklar getirmekte, sert ve katı tedbirler almaktadır. Ancak aynı insan türünün, kimisi "parası neyse veririz" tavrıyla bilinçli, kimisi bilinçsizce; atıklarını temiz sulara dökebilmekte, ormanları ve doğal güzellikleri bencilce kirletmekte, suları hoyratça kullanmakta, toprağın ve suyun kanını emmekte! üç kuruş daha fazla kazanmak için tarım ürünlerinde; ölçüsüz pestisit ve hormon kullanabilmekte, en mümbit topraklara beton binalar dikmekte, fabrikalar kurmakta ve kendi geleceğini kendi eliyle yok etmektedir. Görüldüğü gibi bu alanda öncelik yapmamamız gerekenlerdedir.

Çölleşme, arazi bozulumunun son safhası olup çölleşen arazilerin biyolojik ve ekonomik verimliliklerinde devamlı bir kayıp meydana gelir. İklim değişikliğinin, fiziksel, biyolojik, siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel etmenlerin ve bunlar arasındaki karşılıklı etkileşimlerin sonucunda oluşan arazi bozulması ve ekolojik üretkenliğin azalması çölleşmenin gerçekleşme sürecidir (T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, 2015). Bu süreç hayatın her birimini etkilemektedir ve belirleyicidir. Öyleyse bu belirleyiciden başlamalıdır; hayatı, politikaları, stratejileri ve yarınları tasarlamaya. Bu sürece akıllıca, sorumlu ve geçekçi bir şekilde el atmazsak, başıboş bırakırsak o bize acımayacaktır. Bu sürecin (çölleşme süreci) hızlanması, yavaşlaması ve kısmen de olsa engellenmesi büyük oranda bizim elimizdedir.

Tarımsal üretim alanları ile sanayi ve fabrikalaşma alanları doğru tasarlanıyor mu?

Ülkesini, bölgesini, kırsalını, konusunu iyi tanıyanlar daha doğru karar verirler. Rivayete göre Osmanlının kuruluş yıllarında, Osman beyin Anadolu'yu ve özellikle Selçuklunun baş şehri olan Konya'yı ikinci plana bırakarak, batıya yönelmesinin bir nedeni olarak Anadolu'nun genellikle kurak ve verimsiz topraklardan oluşmasının rolünün büyük olduğu bildirilir. Hatta tarihi kayıtlarda geçen kendi ifadesinde; neden Anadolu'yu geri plana bırakıyorsun? Sorusuna "bize öncelikle verimli ve sulak topraklar lazım, bu da (güney Marmara'yı kastederek) batıda var, oraları fethedersek üretimde ve verimlilikte dengeyi kurarak Anadolu'yu daha rahat yönetiriz" mealinde açıklamalarla iklimsel ve tarımsal durumu stratejisinin belirleyicisi yaptığı ve bunda da başarılı olduğu tarihi bir gerçektir. Bize düşen bu ve bunun gibi tarihi tecrübelerden doğru dersi çıkarmaktır. Şimdi bu bölgelerin hepsi Türkiye toprakları ancak tarım yapılacak bu bölgelerde yoğun bir fabrikalaşma var ve kuraklığa, çölleşmeye en yakın bölgelerde ise hala yüzlerce metre derinliğe kuyu vurularak su çıkarılmaya ve sulu tarım yapılmaya çalışılıyor.

Sanayi bölgelerinde, fabrikalaşmada, tarımsal üretimde bölgesel dengeyi şimdiye kadar çoktan kurmalıydık. En azından bu dengeyi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak yeterince başaramamış olsak da iklimsel olumsuzluklar dikkate alınarak, tarımsal faaliyetlerin ve üretimin bölgesel dengelenmesi ve bölgelere göre dizayn edilmesi önemli bir başlangıç olabilir. Bu durumda çölleşmeyi geciktirecek veya belli oranda engelleyecek bir unsur olarak; sulu tarım ve kuru tarım, bölgelere göre üretim deseni, tarımsal üretimde araştırma enstitülerinin 30 yıla aşkın süredir çalıştığı ama uygulamada hala göremediğimiz münavebe sistemi, belki topraksız tarım, toprak işlemesiz tarım, ihtiyaca göre bitki ıslahı ve bitki geliştirme planları ve çalışmaları daha etkin bir şekilde sistemleştirilebilir.

Çölleşme hikayesi gerçek ama uzun bir hikaye. Bu hikayenin mutlu sonla bitmesini isteme hakkımız olsa da, bu büyük ölçüde bize bağlı. İnsanoğlunun sürece olumsuz katkısını olumluya çevirmemiz mümkün. Bu alanda yüzlerce araştırma ve raporlar hazırlandığı halde, bunların çok az bir kısmının uygulamaya geçirilmesi en büyük handikapımız olarak öylece duruyor. Bu konudaki hassasiyetimiz geleceğimiz olacaktır.

Yapılan ama yetersiz kalan ve de yapılması gerekenler nelerdir?

Bu konuda bilinen ama sistemli uygulamada yetersiz kalınan konuların bir kısmını hatırlayacak olursak;

-Ağaçlandırma önemlidir hiç durmamalıdır. Takip edilmelidir. "Şu kadar ağaç diktik" hesabı yerine "ağaçsız yer kalmasın" hesabı daha doğrudur. Atıl durumda olan bir çok birim sürekli ağaç dikmekle görevlendirilebilir. Hem büyük sevaptır. Hatta birçok basit suçlara ağaç dikme cezası verilebilir.

-Arazilerin doğal nitelik ve yeteneklerine uygun biçimde kullanılmasında ısrar edilmelidir.

-Tarım ve yerleşim alanı oluşturmak amacıyla ormanların ve verimli alanların yok edilmesinin tamamen önüne geçilmelidir.

-Dik ve eğimli arazilerde korumasız tarım yapılmamalıdır.

-Geniş alanlarda nadas uygulanması yerine uygun ekim nöbeti uygulamasına gidilmelidir.

-Anız yakılmasının önüne tamamen geçilmelidir.

-Arazi uygunluk sınıflarına uyumlu bitkilerin yetiştirilmesi yetersizdir.

-Gübre ve pestisit kullanımında ölçülerin daha net belirlenmesi ve kullanımın azaltılması şarttır.

-Meraların düzensiz, kontrolsüz, zamansız ve ağır biçimde otlatılmalarının önüne geçilememiş, meraların bakım ve koruması sağlanamamıştır.

-Plansız ve yanlış sulamaların önüne tam manası ile geçilmelidir.

-Toprak kirliliği, kimyasal ilaç ve gübre kalıntısı yanında endüstriyel ve evsel atıklara kapsamlı bir çare bulunamaması gibi konular, mevzuattaki boşluklar ve değişkenlikler, bir de bunlara acemice sorumsuz tutum ve yaklaşımlar eklenince, başta çölleşmenin süreci hızlanmakta, devamında da bağlantılı tüm unsurlar olumsuz yönde genişlemekte ve önlenemez bir hal almaktadır. Oysa bunlar rahatlıkla tedbir alınacak konulardır.

Bu konulardaki uygulamalar, eğitimli sorumluluk bilinciyle büyük oranda gerçekleştirilebilir. Çölleşme sürecini yavaşlatmanın ve belli bölgelerde önlemenin yanında tarımsal üretimi artırarak hem ekonomik hem sosyal alanda büyük başarılar elde etmek mümkündür.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber