Kamu yönetimindeki değişiklikler hayatımızı nasıl etkileyecek?

Haber Giriş : 07 Eylül 2004 00:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Aylardır Türkiye'nin gündeminden düşmeyen, yoğun tartışmalara ve eylemlere neden olan Kamu Yönetimi Temel Yasa Tasarısı'nın hayatımıza etkileriyle ilgili en çok merak ettiğiniz soruları iktidar, muhalefet ve sendika temsilcilerine sorduk. Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Emin Zararsız, CHP Genel Sektereter Yardımcısı Oğuz Oyan, KESK Genel Başkanı Sami Evren ve EĞİTİM- SEN Genel Başkanı Alaaddin Dinçer sizlerin sorularına yanıt verdiler. Yasaya karşı olanlar önerilerinin ne olduğunu da açıkladı.

TBMM’de 49 Maddesi kabul edilen yasa tasarısının kalan maddeleri yerel seçimler sonrasında görüşülecek…
       
       1- TASARI KABUL EDİLİRSE TEMEL KAMU HİZMETLERİNİ NASIL ALACAĞIZ? YASA HAYATIMIZI NASIL DEĞİŞTİRECEK?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “HALKIN KATILIMINI VE HESAP SORABİLMESİNİ SAĞLAYACAK”

       Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının kanunlaşması halinde bu güne kadar kamu hizmetleri hangi birimler tarafından sunuluyorsa prensip olarak yine aynı birimler tarafından sunulmaya devam edilecek. Bir örnekle açıklamak gerekirse, soruda da belirtilen sağlık hizmetleri yine üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri, SSK hastaneleri sağlık ocakları, dispanserler, sağlık evleri ve benzeri sağlık kuruluşları tarafından sunulmaya devam edilecek. Ancak, üniversite ve SSK hastaneleri dışında kalan diğer sağlık kuruluşlarının yönetimi bundan böyle Sağlık Bakanlığı tarafından değil, devredildiği başında valinin bulunduğu il özel idaresi tarafından yapılacak. Diğer bir ifade ile hastanede görevli doktor, hemşire, hastane müdürü ve diğer sağlık personelinin atamaları, yer değiştirmeleri, yükselmeleri, ücretleri, sicil işlemleri, hastanenin dışarıdan alacağı makina-teçhizat ve diğer hizmet alımları, bütçesi gibi yönetime ait hizmetler Sağlık Bakanlığı tarafından değil, il özel idaresi tarafından yapılacak. Aynı durum, taşra teşkilatı kaldırılarak görev, yetki ve sorumluluklarının her türlü taşınır ve taşınmaz malları, bütçe ödenekleri ve personeli ile birlikte mahalli idarelere devredildiği diğer hizmetler bakımından da geçerli. Bu anlamda Bayındırlık ve İskan İl Müdürlükleri, Tarım ve Köyişleri İl Müdürlükleri, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlükleri, Kültür ve Turizm İl Müdürlükleri, Çevre ve Orman İl Müdürlükleri, Ulaştırma Bölge Müdürlükleri, Köy Hizmetleri Bölge ve İl Müdürlükleri, Gençlik ve Spor İl Müdürlükleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu İl Müdürlükleri eliyle yürütülen hizmetler sayılabilir. Bunlardan il özel idarelerine devredilenler başında valinin bulunduğu il özel idareleri tarafından, belediyelere devredilenler ise başında belediye başkanının bulunduğu belediyeler tarafından yönetilecekler. Dolayısıyla, taşra teşkilatları eliyle yerine getirilen görev ve hizmetler yine aynı birimler eliyle yerine getirilmeye devam edilecek, sadece bu idarelerin yönetimleri Bakanlıkları (Ankara) tarafından değil, mahalli idareler tarafından sağlanacak. Bu devirler halkın yönetime katılımını ve Ankaradan değil kendi bölgelerindeki yöneticilerinden hesap sorabilmesini sağlayacak.
       
       CHP
       “KAMU HİZMETLERİNİN BAZILARI HALKA SATILACAK”
       
Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı, kamu hizmeti üretimini yerele aktarmakla kalmıyor, yerel yönetimler aracılığıyla kamu hizmeti üretiminin bir bölümü piyasaya, özel üretime aktarıyor. Böylece, kamu hizmetlerinin bazılarının fiyatlandırılarak halka satılması planlanıyor. Tasarının 11’inci maddesinde, kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli yürütülmesi amacıyla kanunlarda öngörülenlerin özel sektöre ve alanında uzmanlaşmış sivil toplum örgütlerine gördürebileceği yazılı. Yasa bu nedenle, vatandaş kavramı yerine müşteri kavramını kullanmakta. Tasarının geçici maddelerinde; il özel idarelerine devredilen sağlık evi, sağlık ocağı, sağlık merkezi ve dispanser gibi koruyucu sağlık hizmeti veren tesislerin il özel idarelerince belediyelere devredebileceği de yazılı. Belediyelere devredilen tesislerle ülke çapında yürütülmesi gereken aşı kampanyalarında veya bulaşıcı hastalıklarla mücadelede ne derece etkili olunabilir? Yeterli kaynağa sahip olmayan belediyelerin en temel hizmetleri bile para karşılığı yapmaya itilmeleri kaçınılmaz olmayacak mı?!
       
       KESK
       “KAMU HİZMETLERİNİ NİTELİKSİZLEŞTİRİCİ DÜZENLEMELER VAR”
       
       
Yasanın en önemli özelliği kamu hizmetlerinin piyasaya açılmasının olanaklarını yaratması. Zaten bir süredir çeşitli uygulamalarla bazı temel kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesinin olanakları yaratılmıştı. Halkın sağlık gibi en temel hizmetleri verdiği vergilerin karşılığında ücretsiz, nitelikli ve yaygın bir biçimde almaya hakkı var. Ancak alınan vergilerin büyük kısmının hortumlanan bankalara, faizler yolu ile sermaye ve rant çevrelerine aktığını biliyoruz. Hükümetlerin uluslararası finans kuruluşlarının talimatları ile kamu hizmetlerinin niteliksizleştirilmesi anlamı taşıyan bir dizi düzenlemeyi de hayata geçirdiğini görüyoruz. Büyük bir kamu çalışanı açığı var. Yüz binlerce yetişmiş öğretmen işsiz. Milyonlarca çocuğumuz ise öğretmensiz kalıyor.
       Yasa uygulamaya geçtiğinde, kaynak yetersizliğinden hizmet üretemeyen, büyük borç yükü altındaki yerel yönetimlerden bu hizmetleri görmelerini bekleyeceğiz. Yerel idareler ise hastaneleri, okulları ya borç yükünden ya da uğraşmak istemediğinden özel kuruluşlara devredecek ya da satma yoluna gidecek. Bir başka seçenek ise bu kurumların bir belediye işletmesi haline gelmesi olacak. Ayrıca yoksul bölgelerde bu hizmetler daha az görülecek. Çünkü kar getiren bölgelere bu hizmetlerin taşınması söz konusu olacak. Biz şunu soruyoruz. İnsan sağlığı, eğitimi özel ellere, kar güdüsüne teslim edilebilir mi? Bizce edilmemeli.
       
       EĞİTİM-SEN
       “PARAN KADAR SAĞLIK VE EĞİTİM DÖNEMİ BAŞLAYACAK”
       
Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı, gerek kamu yönetimini ve gerekse toplum yaşantısını bütünüyle değiştirmeyi amaçlıyor. Bu tasarıya göre Sağlık Bakanlığının bine yakın, araç, gereç ve personeli belediyelere ve il özel idarelerine devredilecek. Ancak bu devretmenin anlamı, hizmetin yerel yönetimler aracılığıyla görülmesi değil, tasarının 11’ inci maddesinde açıkça ifade edilen “kamu hizmetlerinin gördürülmesi”dir. Bu ve benzeri düzenlemeler, kamu hizmetlerini yereller aracılığıyla özelleştirmeyi, bu hizmetleri paralı hale getirmeyi hedeflemektedir. Dolayısıyla artık paran kadar sağlık, paran kadar eğitim dönemi başlayacaktır.
       
       2-YASANIN VATANDAŞI NEDEN MÜŞTERİ YERİNE KOYACAĞI İDDİA EDİLİYOR. PARA ALINACAK MI GERÇEKTEN, YOKSA NEDEN BU İDDİALAR VAR?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “KAMU HİZMETİNİ PARALI HALE GETİRMEK DÜŞÜNÜLEMEZ”
       
       
Bu algılama bir saptırmadan kaynaklanıyor. Şöyle ki, tasarı taslağının ilk nüshalarında kamu hizmetleri sunulurken ilgili idarenin müşteri memnuniyetini sağlama yönünde titizlik ve halka davranış yükümlülüğü getirilmekte; ayrıca, görevi gereği kendi dışında bazı yerleri denetlemekle yükümlü bakanlıkların bu denetimlerinin düzenlendiği hükümde kurum dışı “..... müşteri ....” kavramı kullanılmakta idi. Ancak, bazı çarpıtmalar sonucu kavrama yüklenen anlamlar farklı şekillerde sunulduğundan bu kavramlar TBMM’ye sunulan metinden çıkarıldı. Buradaki amaç, kamu hizmeti sunan kamu kurum ve kuruluşlarının hizmetlerini sunuyorken halkı tıpkı bir marketin müşterisine baktığı gibi bakmasını ve yine market sahibinin nasıl onu memnun ederek sürekli kendisine gelmesini sağlamaya yönelik çalıştığı gibi çalışması, hizmet üretmesi yükümlülüğünün getirilmesi düşünülmekteydi. Bir vatandaş olarak keşke kamu kurum ve kuruluşları beni bir müşteri gibi görebilse ve hizmetlerini sunuyorken beni memnun edecek şekilde sunabilse. Diğer taraftan, kamu hizmetlerini ücretlendirerek halka daha pahalı sunulmasını sağladığı için kamu kurum ve kuruluşları adına kurulmuş vakıf ve derneklerin bu niteliklerini ortadan kaldıran bir hükümet, kamu hizmetlerinin sunulmasını paralı hale getirmeyi düşünebilir mi?! Şu anda örneğin bir nüfus cüzdanı değişimini 12 milyon TL’ den 2 milyon TL’ye yukarıda bahsedilen değişikliği yaparak düşüren hükümet, neden kamu hizmetlerini paralı hale getirsin?! Bu iddia tamamen art niyetli ve kamu yönetiminde değişime direnenlerin amacı saptırmak için ortaya attığı bir iddiadır.
       
       CHP
       “KAMU HİZMETLERİ PİYASAYA TERK EDİLİYOR”
       
“Vergi ödediği için kamu hizmetlerine hak kazanan vatandaş” ilkesi ortadan kaldırılarak “parayı ödeyen hizmetten yararlanabilir” ilkesi getirilmek istenmektedir. Bu yüzden vatandaş kavramı yerine müşteri kavramı, kamu idaresi kavramı yerine işyeri kavramı kullanmaktadır. İçine sürüklenilen borç batağı yüzünden kamu hizmeti verilemez hale gelmiştir. Hükümet, kaynakların büyük çoğunluğunu borç faizi ödemelerine ayırdığından, tıkanmış bulunan kamu hizmetlerini üretme sorumluluğundan kaçmakta, bunları yerel yönetimlere aktarma görüntüsüyle üzerinden atmakta; dahası, yerel yönetimler aracılığıyla piyasaya terk etmektedir. Kamu hizmetlerinin piyasa tarafından karşılanması demek, bunların bedel karşılığında satın alınabilmesi demektir. O zaman kamusal hizmetin anlamı ne olacaktır? Verilen vergilerin karşılığı ne olacaktır? Oysa toplum, kamu hizmetlerinin yeterli ve nitelikli bir biçimde, partizanlığa, savurganlığa ve yolsuzluklara yol açmadan kendisine sunulmasını beklemektedir.
       
       KESK
       “VERGİLENDİRME VE YOKSULLUK ANLAMINA GELİYOR”
       
Yasanın ruhunu, kamu idaresinin bir işletme olarak ele alınması oluşturuyor. Bu yasanın diline bile yansımış durumda. Bu yasadan sonra gündeme gelecek olan il özel idareleri kanunu taslağı gibi düzenlemeler kamu hizmetlerinin bedeli karşılığında görüleceği ifade ediyor. Bu da yurttaşın müşteri yerine konması anlamına geliyor. İkinci bir vergilendirme anlamına geliyor. Biraz yoksullaşmak anlamına geliyor.
       
       EĞİTİM-SEN
       “HİZMETTEN YARARLANMAK İSTEYEN BEDELİNİ ÖDER HÜKMÜ VAR”
       
Halkımızın yasa açısından tam bir müşteri olacağı gerek Hükümet üyeleri ve gerekse tasarısı metni içinde açıkça görülüyor. Mayıs ayında hazırlanan Mahalli idareler yasa tasarısının 14. maddesinde “Mahalli idari hizmetlerinden yararlananların, hizmetin bedelini ödemeleri esastır” hükmü yer almaktaydı. Bu hüküm bile, tek başına, yerel yönetimlerce verilecek tüm hizmetlerin paralı olacağını görmek için yeterlidir.
       
       3-TEFTİŞ KURULLARININ KALDIRILMASININ ETKİSİ NE OLACAK? YERİNE NASIL BİR SİSTEM GETİRİLECEK?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “DENETİMİ SAYIŞTAY YAPACAK”
       
Öncelikle ifade edelim ki, Teftiş Kurulları bu Kanun Tasarısının kanunlaşması halinde kalkmamakta, kurum ve kuruluşların kuruluş kanunlarında yapılacak değişiklikler sonucunda kalkacak. Şu andaki denetim sistemi kişileri araştırma-soruşturma üzerine kurulmuş bir sistemdir ve bundan mevcut müfettişler de rahatsız olduklarını ifade etmektedir. Denetimin amacı hiçbir zaman kişileri araştırma-soruşturma olamaz. Bu durum sadece bir sonuçtur ve bunun denetimi de yargı makamlarında yapılmalıdır. Diğer taraftan, kurumların kendi elemanları tarafından kendi iç denetimlerinin yapılması etkili sonuçlar doğurmamıştır.
       Denetim konusunda getirilen sistem, kişilerin denetlenmesi üzerine değil, iş ve işlemlerin süreçlerinin denetlenmesi, belirli bir dönemde dönem başı ile dönem sonu arasındaki belirli bir periyotta üretilen hizmetlerin ve bunların niteliğinin denetlenmesi esasına dayanmaktadır.
       Denetimin rehberlik boyutu vurgulanmakta, kişilerin bir hata yaptıktan sonra soruşturulması yerine, onu hata yapmaktan koruyacak olan rehberlik etmek güçlendirilmektedir.
        Yeni sistemde kurumların dışarıdan bağımsız bir otorite tarafından denetlenmesi benimsenmiştir. Bu bağımsız denetim organı Sayıştay’dır. Bilindiği gibi, Sayıştay TBMM adına denetim yapmaktadır. Genel idare içerisinde herhangi bir kurum veya kuruluşa bağlı değildir. Yarı yargısal niteliği bulunmaktadır. Ancak, yeni model Sayıştayın mevcut durumuna göre tasarlanmamıştır. Yeni modele uygun bir şekilde Sayıştay yeniden yapılandırılacaktır.
       Çağdaş dünyada hem kamuda hem de özel sektörde uygulanan performans denetimi esas hale getirilmekte ve buna ilişkin hükümler getirilmektedir.
       Diğer taraftan, kurumların kendileri dışındaki kurum ve kuruluşları denetleme yetkisi ortadan kaldırılmamakta, vergi mükelleflerinin, çalışma hayatının ve işyerlerinin, okulların, sağlık kuruluşlarının ve mahalli idarelerin bakanlıklar tarafından denetlenmesi korunmakta, hatta daha da geliştirilerek güçlendirilmektedir. Görev, yetki ve sorumlulukların devredildiği mahalli idareler hem merkezi idare tarafından hem de mahallinde yaşayan insanlar tarafından denetlenir hale getirilmektedir.
       
       CHP
       “SAYIŞTAYIN DENETİMİ FARKLI BİR KATEGORİDİR”
       
Teftiş Kurulları tasfiye edilerek kamu denetimi zayıflatılmak istenmektedir. İç denetçilere birtakım denetim görevlerinin verilmesi ve kamu yöneticilerinin muhakkikler aracılığı ile soruşturma yaptırabilmesi, sorun çıkmayacağı anlamına gelmez. Denetim faaliyeti, mesleki güvenceleri olan denetim elemanlarınca bağımsız bir şekilde yürütülmesi gereken bir faaliyettir. Bağımsız olmayan ve mesleki güvencelerle donatılmayan görevlilerle etkili bir denetim gerçekleştirilemez. Tasarıya göre, hiçbir kurula ve birime bağlı olmadan görev yapan iç denetçiler olacaktır. Öte yandan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 75 ve 77 inci maddelerine göre, Maliye Teftiş Kurulu ile Mülkiye Müfettişlerine bazı şartlar gerçekleştiğinde teftiş görevi verilebileceği ileri sürülerek tepkiler azaltılmaya çalışılmaktadır. Bu görevlendirmeler kısıtlı ve sınırlı bir görevlendirme olup, malî yönetim ve kontrol sisteminin tümüyle zaafa uğradığı, belirgin yolsuzluk veya kamu zararına yönelik emarelerin ortaya çıktığı durumlarda verilecektir. Bu yetki, soruşturmayı içermeyen kısıtlı ve sınırlı bir denetim yetkisidir.Yani, müfettişlerin inceleme ve soruşturma yapma yetkilerini tam olarak karşılayan bir yetki değildir. AKP, yolsuzlukların araştırılmasını, incelenmesini, soruşturulmasını istememekte, yandaşlarına dikensiz gül bahçesi hazırlamaktadır. Bazıları Sayıştay’ın denetim alanının ve yetkilerinin genişletilmesinin, teftiş kurullarının tasfiye edilmesinden doğacak olumsuzluğu giderebileceğini ileri sürmekte iseler de, bu görüşler çok yanlıştır. Sayıştay denetimi ile teftiş kurullarının denetimi iki ayrı farklı kategoridir ve birbirinin seçeneği değildir.
       
       KESK
       “DENETİMİN TARAFSIZ VE ETKİLİ OLMAYACAĞI AÇIK”
       
Teftiş kurullarının ortadan kaldırılması, denetim olanaklarını zayıflatan bir özellik taşıyor. İç denetimin kamu kurum ve kuruluşlarının kendi yöneticileri veya ilgili kurumun üst yöneticisinin görevlendireceği iç denetçiler tarafından yapılacağı belirtiliyor. Yöneticilerin bizzat kendisinin yapacağı ya da görevlendireceği kişilerin denetiminin tarafsız ve işlevli olmayacağı açık!
       Yine mahalli idarelerde, il genel meclisi tarafından seçilen ve görevden alınabilen bir halk denetçisi belirleniyor. Halk denetçisi, başvuru üzerine dava konusu yapılmayan konularda mahalli idarelerin, bağlı kuruluşlarının ve bu idareler tarafından kurulan birlik ve işletmelerin gerçek ve tüzel kişilerle ilgili işlem ve eylemlerinin hukuka uygunluğunu değerlendiriyor, anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı oluyor. Yasada tanımlandığı biçimiyle “halk” denetçisi, toplumsal denetimden uzak, tarafsızlığı tartışmalı ve içi boş bir kavram olarak getiriliyor.
       Bu yasa ile devletin denetleme işlevinin bile özel denetleme kurumlarına verileceği öngörebiliyoruz.
       
       EĞİTİM-SEN
       “YERELLEŞEN YOLSUZLUK VE DENETİMSİZLİK ARTACAK”
       
Teftiş kurullarının kaldırılmasının en önemli sonucu yerelleşen yolsuzlukların artması ve denetimsizlik olacaktır. Taslak iç denetim ve dış denetim olmak üzere ikili bir yapı getiriyor. İç denetim, tamamen kurum içinden, kurum yöneticilerinin bilgisi dahilinde belirlenecek denetim elemanları aracılığıyla yapılacak. Yani bağımsız bir denetim ister istemez mümkün olmayacak. Dış denetim ise, Sayıştay tarafından yapılacak. Ancak farklı hizmet alanlarının tek tip denetim yapan Sayıştay tarafından denetlenmesi nasıl mümkün olacak, bu nokta çok net değil.
       
       4-KAMU YÖNETİMİNDEKİ AKSAKLIKLAR İDARENİN YEREL YÖNETİME DEVREDİLMESİYLE ARTABİLİR Mİ? YEREL YÖNETİMİN ALTYAPISI HAZIR MI?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “BAŞLANGIÇ DÖNEMLERİNDE SORUNLAR ÇIKABİLİR”
       
Kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmalarında getirilecek yeni modele yapılabilecek en ciddi eleştiri bu soruda ifade edilen olabilir. Doğrusu başlangıç dönemlerinde devirler nedeniyle bazı yeni sorunlar ortaya çıkabilir. Mahalli idarelerin mevcut personel yapısı, mali yapısı dikkate alındığında bazı sorunların yaşanılması kaçınılmaz olabilir. Ancak, bu sorunların en aza indirilebilmesi ve geçiş sürecinin iyi yönetilebilmesi için önlemler alınmakta. Diğer taraftan, mahalli idarelerin alt yapısı hazır mı sorusuna yönelik olarak şu husus ifade edilebilir. Şu anda da illerde yerine getirilen hizmetler o yerlerde yaşayan ve o kurumlarda çalışan kişiler tarafından yerine getirilmekte. Devirlerde çalışan kişiler de il özel idarelerine devredilmekte. Dolayısıyla, nitelikli personel bakımından çok büyük sorunlar yaşanmayacağını düşünüyoruz. Ayrıca, hem bu kanun tasarısında, hem de şu anda TBMM’ye sevk edilmiş olan mahalli idarelere ilişkin tasarılarda nitelikli kişilerin illerde çalışmasını özendirecek tedbirler de öngörülmekte.
       
       CHP
       “İL ÖZEL İDARELERİNİN KARIŞIK İŞLERİ YÜRÜTÜLEBİLMESİ SORU İŞARETİ”
       
Kamu yönetimimizin yeniden düzenlenmesi gerektiği konusunda herkes fikir birliği içindedir. Yerele daha çok yetki ve kaynak devredecek; kararlara katılımcılığı sağlayacak; yönetimi verimlilik, tutumluluk ve etkinlik ilkelerine göre yürütecek; kamu yönetiminde hesap verme sorumluluğunu ve saydamlığı sağlayacak; sunulan kamu hizmetinin kalitesini artıracak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Tasarıda bu ilkeler sisteme entegre ediliyormuş izlenimi yaratılmak istenmektedir. Ancak, böyle bir görüntü verilmek istenmesine karşılık gerçek çok farklıdır. Sürekli olarak vurguluyoruz, yasa tasarısının oluşturmak istediği yapı, saydamlığa, hesap verilebilirliğe, stratejik plan yapmaya uygun değildir. Çağdaş kamu yönetiminin genel kabul gören bu ilkeleri içi boş bir şekilde kullanılmakta, asıl amaç gizlenmekte ve bu kavramlar süs malzemesi gibi kullanılarak göz boyamaya çalışılmaktadır. Oluşturulmak istenen yapı içinde, bu kavramların hayata geçmesi imkansızdır. Bu yüzden var olan sorunlar artarak daha da büyüyecektir. Ayrıca, belirtmek gerekir ki, kamu hizmetleri belediyelere değil, valinin başında olduğu il özel idarelerine devredilmek istenmektedir. Pek çok ülkede merkezi yönetimin elindeki büyük olanaklarla bile yapmakta zorlandığı bazıları çok sofistike ve karışık işlerin, il özel idarelerince ne ölçüde başarıyla yerine getirileceği büyük bir soru işaretidir.
       
       KESK
       “KAMU HİZMETLERİNİN NİTELİKLİ HALE GELMESİNE HİZMET ETMEZ”
       
Hiç şüphe yoktur ki bu aksaklıklar devam edecektir. Çünkü yasanın hedefi bu aksaklıkları gidermek değildir. Biz kamu hizmetlerinin yerel devrine yerinden yönetim ilkesi çerçevesinde karşı değiliz. Ancak yerel yönetimlerin ekonomik anlamda güçlendirilmesi gerekiyor. Kamu hizmetlerinin kamu eliyle görülmesi, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması gerekiyor. Bu altyapı ve bu yasa ile kamu hizmetlerinin tasfiyesi gündemde. Bu yasa, yurttaş için kamu hizmetlerinin nitelikli hale gelmesine, hantal yapının ortadan kalkmasına hizmet etmeyecektir.
       
       EĞİTİM-SEN
       “DEVİR VE TASFİYE İŞLEMLERİ KAOSA NEDEN OLACAK”
       
Kamu yönetiminde yaşanan mevcut aksaklıkların birden ortaya çıkmadığı bir gerçektir. Bu aksaklıklar, kamu yönetimine egemen olan bürokratik yönetim zihniyetinin bir sonucudur. Bu zihniyet biçimi değişmedikçe ve demokratik bir yönetim anlayışı benimsenmedikçe soruna çözüm bulunamaz. Aksine sorunlar daha da artacaktır. Kamu yönetimi merkezi ve yerel yönetimler arasında gerçekleşen bir işbölümüne dayanır. Bu işbölümünü doğru yapamaz iseniz, merkezin ve yerelin görevlerini bilimsel ve doğru bir şekilde belirleyemez iseniz sorunları çözemezsiniz. Türkiye’de yerel yönetimlerin bugünkü mevcut yapısı, bu düzenlemeleri kaldıracak düzeyde değildir. Yapılması düşünülen devir ve tasfiye işlemleri bu alanlarda tam anlamıyla bir kaosa neden olacaktır.
       
       5-YASAYLA İŞTEN ÇIKARMALAR OLACAK MI? PERSONEL İÇİN NE GİBİ ÖNLEMLER ALINDI?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “HERKES ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEK, HAKLAR KORUNDU”

       Bu soruyu soranlara Tasarının özellikle geçici maddelerinin tamamına, ayrıca geçici 7 ve 8’inci maddelerine daha dikkatli bakmaları önerilir. Bu Kanun tasarısında ve kamunun yeniden yapılanması sürecinde şu anda çalışan hiç bir kamu görevlisi (memur, diğer kamu görevlileri, işçi) işinden çıkarılmayacaktır. Bu kişilerden durumları etkilenecek kişiler için Geçici 7 nci maddede özellikle koruyucu yönde bir düzenleme yapılmış bulunmaktadır. Devredilen taşra teşkilatının çalışanları da devredilmekte ve onların memuriyet statüsü kaldırılmamaktadır. Memurlar yine memur olarak, işçiler yine işçi olarak çalışmaya devam edeceklerdir ve bir hak kaybına yol açmamak için de hakları korunmuştur.
       
       CHP
       “VAZGEÇİLEN ALANLARDA PERSONEL AZALMASI OLACAK”
       
Yasa Tasarısının geçici maddelerinde araç ve gereçlerin, taşınmazların ve personelin devrine ilişkin hükümler vardır. Bu hükümlerden, kadroların il özel idarelerine ve belediyelere devredileceği anlaşılmaktadır. Kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlara devir halinde ise, personel devrinin isteğe bağlı olduğu belirtilmiştir. Devir ve tasfiyelerin Bakanlar Kurulu tarafından yürürlüğe konulacak usul ve esaslara göre yapılacağı, ancak atanacak personelin mahalli idarelerin ihtiyacı dikkate alınarak belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere, henüz kamu personeli ile ilgili düzenlemeler açıkça ortaya konmamıştır. Buna karşın daha bugünden ilerde neler olacağına dair ipuçları vardır. Hem merkezi hükümet hem de yerel idareler bazı kamu hizmetlerini vermekten vazgeçtiği için, doğal olarak vazgeçilen alanlarda personel azalması meydana gelecektir. Mahalli idarelerin ihtiyacına göre başka illere ataması yapılan personelden bir kısmının ise, istifa yolunu seçeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
       
       KESK
       “BÜYÜK ORANDA İŞTEN ÇIKARMA GÜNDEME GELECEK”
       
Yasanın en büyük hedefi kamuda istihdam oranlarına aşağı çekmektir. Türkiye’de kamu çalışanı sayısının fazla olduğu iddia edilmektedir. Öğretmensiz okullar, doktorsuz, hemşiresiz hastaneler bunu yalanlıyor. OECD rakamları bunu yalanlıyor.
       Taslakta, kamu hizmetlerinin memurlar, tam zamanlı ve kısmi zamanlı çalışan diğer kamu görevlileri ve işçiler eliyle yürütüleceği belirtiliyor. Yine diğer kamu görevlileri ile işçilerden tam zamanlı veya kısmi zamanlı olarak ve kadro şartına bağlı olmaksızın sözleşmeli statüde istihdam edileceklerin sözleşmelerinde ilgili personelin görevleri, hak ve yükümlülükleri ile performans ölçütlerinin yer alacağı ifade ediliyor.
       Bugüne kadar iş güvencesiz ve esnek çalışma biçimlerinin fiili adımları hızla atıldı. İş güvencesiz sözleşmeli personelin ana istihdam biçimi olması isteniyor. Bu da büyük oranlarda işten çıkartmaların gündeme geleceğini gösteriyor.
       
       EĞİTİM-SEN
       “KAMU İSTİHDAMININ DARALTILMASI AMAÇLANIYOR”
       
Yasa doğrudan doğruya işten çıkarmayı hedeflemiyor. Ancak dolaylı yollardan kamu istihdamını daraltmayı amaçlıyor. Özellikle performans denetimi uygulaması ile hayata geçirilecek olan uygulamalar her yıl sonunda belli oranda işgücünü istihdam alanının dışına çıkarmayı hedefliyor. Dünya örneklerine bakıldığında performans denetiminin ana hedefinin aynı işi daha az kişiye yaptırmayı hedeflediği görülebilir. Personel harcamaları hükümet için önemli bir “maliyet” kalemi olarak değerlendirildiğinden, bu uygulama ile “maliyetlerin” azaltılması, dolayısıyla kamu istihdamının daraltılması hedeflenmektedir.
       
       6-PERFORMANSA DAYALI ÜCRET BELİRLENİRKEN KARAR VERME YETKİSİ KİMDE OLACAK? KAYIRMALAR VEYA KİŞİSEL GÖRÜŞLER ÖNPLANDA TUTULURSA HAKKIMIZI NASIL KORUYACAĞIZ?
       
       BAŞBAKANLIK MÜSTEŞARLIĞI
       “YARGIYA MÜRACAAT VE ÖRGÜTLENME GÜÇLENDİRİLİYOR”
       
Performansa dayalı ücretin belirlenmesi konusu bu Kanun tasarısı ile düzenlenmemektedir. Bu konu şu anda hazırlık çalışmaları Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) tarafından yürütülmekte olan Kamu Personel Kanunu Tasarısında düzenlenecektir. Ücretlerin belirlenmesinde yeni bir sistem getirilecek ve burada her durumda korunacak olan bir temel ücret olacaktır. Ayrıca, şu anda çalışanların sicil değerlendirmesini kimler yapıyor ve ne kadar objektif yapıyorlarsa performans da benzer şekilde değerlendirilecektir.
       Çalışanların haklarının korunmasında belli başlı üç yol bulunmaktadır: İlgili idareye müracaat, yargı yoluna müracaat ve örgütlenme. Bunların hiç biri ne bu Kanun tasarısında ne de personel rejimine yönelik çalışmaları devam eden tasarı taslağında engellenmektedir. Aksine, bu yollar daha da güçlendirilmektedir.
       
       CHP
       “PERFORMANSA GÖRE ÜCRET KADROLAŞMAYA YOL AÇAR”
       
TBMM’ne sunulan Yasa Tasarısı personel rejimine ilişkin düzenlemeleri içermemektedir. Bu yüzden performansa dayalı ücret sisteminin nasıl işleyeceği henüz belli değildir. Kararları kimin vereceği, kamu personelinin güvencesinin olup olmayacağı henüz belli değildir. Ama, ülkemizin geleneksel hale gelmiş eş, dost ve yakınlarını kollama, liyakata önem vermeme gibi kötü uygulamaları göz önünde tutulduğunda kulağa hoş gelen “performansa göre ücret” kavramının ne kadar tehlikeli bir kadrolaşma aracı haline dönüşeceği açık değil midir? İş başına geldikleri günden bu yana bütün kamu yönetimi kadrolarını hallaç pamuğu gibi atan iktidar, önünde hiçbir engel kalsın istememektedir. Hükümet, kamu görevlilerinin demokratik hukuk devleti kapsamında belirli güvencelere sahip olmalarından ve yargı organları nezdinde haklarını aramalarından rahatsızlık duymaktadır. Sürgün, pasif göreve atama gibi araçların yanında düşük performans gösterdi gerekçesi ile düşük ücret ödemenin ne tür sonuçlara yol açacağı şimdiden belli değil midir?
       
       KESK
       “KAYIRMALAR, KİŞİSEL GÖRÜŞLER ÖN PLANDA OLACAK”
       
Yükselme ve ücretlerde performansı getirerek, kayırmacılığı, çalışanlar arasındaki rekabeti, az maliyetle çok iş yapılmasını körüklemek istiyorlar. Performansa dayalı olarak ücretlendirme yapılırken karar verme yetkisi amirlerin elinde olacaktır. Bu da kayırmaların ve kişisel görüşlerin ön planda olacağını göstermektedir. Böyle bir durumda hakların korunması da zorlaşacaktır.
       
       EĞİTİM-SEN
       “MEMURUN GELECEĞİ İKİ DUDAK ARASINDA OLACAK”
       
Getirilecek düzenleme ile tüm karar verme yetkisi yönetici ve müfettişlerde olacak. Her ne kadar öğrencinin, velinin, öğretmenin ve öğretmenin çalışma arkadaşının performans notu vereceği ifade edilse de bunların verdikleri notun azami miktarı sadece 30 olacak. Müfettiş ve yöneticinin notu ise 70 olacak. Göstermelik bir “katılımcılık” uygulaması ile memurun geleceği tamamen yöneticinin iki dudağı arasında olacak. Bu uygulama da ister istemez kayırma, kollama vb uygulamaları yaygınlaştıracak. Hakkını arayan insanların notu düşük, yönetimin uygulamalarına “sadık” kalan insanların notu yüksek olacak. Bu durum da örgütlülüğü büyük ölçüde etkileyecek.
       
       KARŞI ÇIKANLARIN ÖNERİLERİ
       
       CHP
       “ÇALIŞANLARIN, MESLEK VE SENDİKA ÖRGÜTLERİNİN İTİRAZLARI DİNLENMELİ”

       
       CHP’nin bu Yasa Tasarısı hakkındaki görüşleri çeşitli yayın organlarında ve TBMM’deki görüşmelerde ayrıntılı bir şekilde ortaya konuldu. Hem tasarının genel yaklaşımına hem de maddelerindeki düzenlemelerine hangi nedenlerle itiraz ettiğimiz sistematik ve tutarlı bir şekilde sergilendi. Kamu çalışanlarının meslek ve sendika örgütlerinin itirazlarını dikkate almayan ve çok sayıda Anayasaya aykırılık içeren düzenlemeler, bir oldu bitti havası içinde yasalaştırılmak istenmektedir. Teknik ayrıntılar bir yana; üniter yapıyı zayıflatacak yaklaşım terk edilmedikçe, yani, merkezi yönetimin görevlerini sayarak sınırlayan yaklaşımdan vazgeçilmedikçe, kamu hizmeti ve kamu denetimi kavramını ortadan kaldıran, piyasaya iş gördürme mantığı terk edilmedikçe bu yasaya olumlu yaklaşmamız mümkün değildir.
       
       KESK
       “DEMOKRATİK KATILIMLA GERÇEKLEŞEN PLANLAMA ESAS OLMALI”

* Ücretler ve bütün çalışma koşulları toplu sözleşmelerle belirlenmelidir.
* Toplu sözleşmeli, grevli sendikal hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı demokratik bir çalışma yaşamı benimsenmelidir.
* Kamu hizmetleri, kamuda sürekliliği olan çalışanlar tarafından verilmelidir.
* İşçi, memur, sözleşmeli ayrımı ve çalışanların ortak örgütlenmesi önündeki engeller kaldırılmalıdır.
* Merkezi ve yerel yönetimler demokratikleştirilmeli, halkın karar süreçlerinde söz sahibi, uygulamada denetleyici olduğu mekanizmalar oluşturulmalıdır.
* Merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki vesayeti son bulmalı, aralarındaki ilişkiler kamu yararını esas alan bir biçimde tamamlayıcı bir ilişki olmalıdır.
* Kamusal hizmet alanlarının sermayeye sunulması hedefiyle yapılacak yerelleşme, toplumsal yarar ile bağdaşmaz. Yetki devri ancak ve ancak siyasetin toplumsallaşması ve demokratikleşmeyi sağlama hedefine uygun bir biçimde yapılmalıdır.
* Başta eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere kamu hizmetleri kamu eliyle, kamu kaynaklarından karşılanmalıdır. Kamu hizmetleri, sürekli, tarafsız, parasız, etkin ve ulaşılabilir olmalıdır.
* Kamusal hizmetlerin etkin ve sürekli olarak yerine getirilmesi için merkezi düzeyde örgütlenen ve demokratik katılımla gerçekleşen bir planlama esas olmalıdır.
       
       EĞİTİM-SEN
       “HERKES KAMU HİZMETLERİNDEN EŞİT VE PARASIZ YARARLANMALI”
       
Her şeyden önce bu yasa halkın istek ve beklentilerine dayanılarak hazırlanmamıştır. Ulusal ve uluslararası sermayenin isteklerine, taleplerine göre hazırlanmış bir yasa metni ile karşı karşıyayız. Bu yasa bir “reform” değil, tam anlamıyla bir yıkım yasasıdır. Dolayısıyla bu yasanın bu haliyle bir reform halini alması mümkün değildir. Çünkü kamu emekçilerinin, işçilerin, köylülerin, kısacası tüm halkın çıkarlarına ters olarak hazırlanmıştır. Bizim önerilerimizi şu ana başlıklar altında sıralayabiliriz;
       
* Kamu hizmeti insan hakkıdır. Kamu hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılmalı, kamu hizmetlerinden herkes eşit ve parasız olarak yararlanmalıdır.
* Kamu hizmetlerinin finansmanında adaletli bir vergi sistemi benimsenmeli; faiz, rant, yolsuzluk ve silahlanma ekonomisinden üretim, yatırım ve istihdamı esas alan ekonomiye geçilmelidir.
* Kamudaki istihdam eksikliği giderilmeli; kamu hizmeti örgütlenmesi, halkın ve emekçilerin denetimini ve katılımını esas alarak demokratikleşmelidir.
* Kamudaki parçalı istihdam yapısı, başta iş güvencesi olmak üzere hiçbir hak kaybına yol açmadan tekleştirilmelidir.
* Kamu emekçilerinin başta toplu sözleşme ve grev hakkı olmak üzere sendikal hak ve özgürlükleri önündeki engeller kaldırılmalı, çalışanların ortak örgütlenmesine olanak sağlanmalıdır.
* Çalışma koşullarının niteliği, kamu hizmetlerinin niteliğini önemli ölçüde belirler. Kamu emekçilerinin başta ücretleri olmak üzere, bütün çalışma koşulları toplu sözleşmelerle belirlenmelidir.
* Özelleştirmeler durdurulmalı, üretimde teknolojik yenilenmeler sağlanmalı, kamu hizmetlerinin etkinliği ve yaygınlığı artırılmalıdır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber