EPDK eski Başkanı Yusuf Günay emekli olamadı

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 22 Aralık 2007 07:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Maaşım da yok sigortam da

6 yıl Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu başkanlığı yapan Yusuf Günay, şimdilik 'kendini dinlendiriyor'. Gelen telefonların sayısı azalsa da 'artık gerçek dostları' tarafından arandığı için çok mutlu olduğunu söylüyor.

Yusuf Günay, 2001'de atandığı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanlığı'ndaki görev süresini 19 Kasım itibarıyla tamamladı. Başkanlığı döneminde 100 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşan elektrik, petrol, doğalgaz ve LPG sektörüyle ilgili pek çok kritik karara imza attı. Fakat en çok konuşulan kararı, akaryakıt sektörüne kestiği 1,6 milyar dolarlık idari para cezası oldu.

Beyanları başta enerji çevreleri olmak üzere kamuoyu tarafından dikkatle takip edilen Günay, bugünlerde 'kendini dinlendiriyor'. Emeklilik süresi dolmadığı için maaşı kesilmiş. 20 gündür sigortası da yok. Sorularımızı cevaplandırırken kimseye kırgın olmadığını belirtse de kırgınlığı yer yer bakışlarına aksediyor. Hayatında nelerin değiştiğini, "Evdeki düzen bozuldu. Çünkü eve sadece geceleri gelen, cumartesi-pazarı kurumda geçiren biriydim. Görev bitti, iş de yok. Evde daha uzun süreli kalıyorum, ev için alışık olunmayan bir durum." sözleri ile aktarıyor. İşte Günay'ın ÇEAŞ ve Kepez'den İran doğalgazına, akaryakıt cezalarından enerji ihalelerine dair görüşleri...

EPDK başkanlığı görevini bıraktınız. Yeni bir dönem başladı hayatınızda...

Son 6 yıldır EPDK'da ve ondan öncesi beş yıl da Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğü'nde gerçekten yoğun bir şekilde çalıştık. Evde de böyle bir düzen oluştu. Eve sadece uyumak için gelir olmuştum. Cumartesi günleri dahi kahvaltıdan sonra işe giderdim. İlk değişiklik ne? Evdeki düzen değişti. Evden biraz daha geç çıkıyorum artık. Sonuçta süreli görevlerde kendinizi hazırlıyorsunuz. Biteceğini biliyorsunuz. Görevimi layıkıyla yapıp tamamlamış olmanın huzurunu yaşıyorum. Şimdi zaman zaman bir kafeye gidiyor, kahve içiyorum. Dün de oturuyordum bir bayan geldi, teşekkür ediyor, tebrik ediyor. Çok güzel şeyler bunlar.

Emekli maaşınız kaç lira?

Maaş bağlanmadı; çünkü emekli olmam için 6-7 yıl eksiğim var. 19 Kasım'dan sonra sosyal güvenliği olmayan, maaşı kesilen bir adam durumundayım. Sebebi şu: Kanunlarda farklı düzenlemeler yapılmış. BDDK ve TMSF'de başkan olsam yeni iş bulana kadar 10 bin YTL maaş alacaktım. Ama bizim kurum farklı. Yeni bir görev alıncaya kadar da maaş almam söz konusu değil. Sosyal güvenliğim de yok. Enerjiyle ilgili bir işte de görev alamam. Beklemedeyim.

Ne düşünüyorsunuz?

Kendimi dinlendiriyorum.

EPDK başkanlığına atanmanız nasıl oldu?

Mart 2001'de elektrik, mayısta doğalgaz kanunu çıktı. Gerçekten dönemin DSP-ANAP-MHP hükümetinde devletin ekonomik hayatta oyuncu olmaktan ziyade düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlar üstlenmesi gerektiğine ilişkin hakim bir zihniyet vardı. Bütün kurullar o dönem kuruldu. Fakat bu kanunlar Kemal Derviş gelmeden önce kabul edildi. Derviş'ten öncedir kurulma süreci. Esasında IMF veya Derviş projesi değil, AB üyelik projesi kapsamında yapılan çalışmalardır.

Fakat '15 günde 15 yasa' eleştirileri Enerji Üst Kurulu için de yapılmıştı.

Asla değil. Bazı cahil insanlar bilmeden konuşuyor; 15 kanun 15 günde çıkmadı. Bizim kanunumuz bunlardan biri değil. Uzun süre Meclis'te tartışılan Elektrik Piyasası Kanunu 20 Şubat'ta kabul edildi. 3 Mart 2001'de Resmî Gazete'de yayımlandı. Kemal Derviş ise 6 Mart'ta göreve başladı. Ama, bu kanunu Derviş de çıkarabilirdi. Bu kanunlar sonucunda EPDK'nın kurulma kararlılığı ortaya çıkınca hükümete şu notu hazırladım: 'Enerji tamamen hükümetin görev ve yetki alanından çıkıyor, bunun farkında mısınız? Görevi devretmeye hazır mısınız? İş dünyası EPDK ile muhatap olacak, sizinle değil. 'Evet, bilerek yapıyoruz.' dediler. 'O zaman buraya adam bulamazsınız.' dedim. Çünkü o zaman Beyaz Enerji operasyonu vardı. 'Buluruz' dediler. Kanun mart ayında yayımlandı; ancak 25 Ekim'e kadar adayda mutabakat sağlanamadı. 21'inde Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan Bey, 'Yusuf Bey EPDK'ya başkan buldum.' dedi. 'Kim?' dedim, 'Sensin.' cevabını verdi. 'Sayın Başbakan Yardımcım niye ben?' diye sordum. 'Ben hükümetten doğru bir atamanın huzuru içinde ayrılmak istiyorum.' dedi. 'Enerji benim ihtisas alanım değil.' dediysem de 'hayır' demeden evvel diğer ülkelerdeki örneklere bakmamı istedi. Baktım, bu görevleri üstlenenlerin daha çok enerji alanından gelmeyen insanlar olduğunu gördüm. Bu doğru da bir uygulamadır. Hukuk, işletme, iktisat mezunları da başkan olabilir. Çünkü, EPDK elektrik üretmiyor, petrol çıkarmıyor, doğalgaz üretmiyor, satmıyor. Üst Kurul bunların hangi kurallar çerçevesinde olduğunu belirleyip gözetim ve denetimini yapıyor. Bana da uyan bir görev oldu. Bazıları 'Yusuf Günay elektrikten anlamaz, ampul bile değiştiremez.' diyordu. Bu yorumları yapanlar sistemi algılamaktan uzaktır. Doğrusu, ne ampul üretiyor ne de astırıyorsunuz; ama bu ülkenin elektriğinin piyasa kuralları çerçevesinde, kimin kime hangi fiyattan satacağını düzenliyorsunuz, uymayanlara yaptırım uyguluyorsunuz. Beni cesaretlendiren Hüsametin Bey'in ricasını kıramadım. Sonradan Hüsamettin Bey'e, 'Sayın Başbakan ve diğer liderler ne der?' diye sordum, hemen liderler zirvesi yapıldı. 5 dakika içinde karar verdiler.

Hüsamettin Özkan, Ecevit'e ihanet gibi bir düşünceye asla kapılmadı

İş takibi için hiç aradı mı Hüsamettin Bey sizi?

Hayır, asla. Hiçbir talebi olmamıştır, hal hatır konuşmalarının dışında. Yeri gelmişken söyleyeyim. Bu ülkede 28 Şubat süreci yaşanmıştır. Sürecin yumuşak bir şekilde geçmesinde ve samimi inanan insanların zarar görmemesinde Hüsamettin Bey'in çok büyük katkısı olmuştur. Ben şahit oldum. Zamanı gelince tarih bunları yazacaktır.

Hüsamettin Bey'in Bülent Ecevit'i 'hasta gibi gösterip başbakan olmak istediği' iddia edilmişti. Başbakanın Başkent Hastanesi'nde bu yüzden alıkonulduğu da haberlere konu olmuştu. Hepsi komplo teorisi mi?

Bunlar hakkında benim konuşmam yakışıksız olur. Ancak sadece şunu söylemek isterim. Hüsamettin Bey isteseydi hem başbakan hem de cumhurbaşkanı olurdu. Kendisi asla merhum Ecevit'in önüne geçmek istemedi. Fazilet Partililer dahil 450 milletvekili 'Sizi cumhurbaşkanı görmek istiyoruz.' diye destek verdi. Bunlar yaşanmıştır. Ama Sayın Özkan reddetti. Asla, Ecevit'e ihanet, karşısında olmak gibi bırakın bir fiili, bir düşüncesi bile olmadığını biliyorum.

Görevinizin ilk günleri için ne kaldı hatırınızda?

4 Kasım 2001'de kararname yayımlandı, 19 Kasım'da göreve başladım. Sadece 7 kişiyiz. Yer yok, para yok. Kanunun çıkması bir şey değil. Bu kurumu kurup, diğer kurumların yetkisini alıyorsun. Eski görevim sebebiyle bürokrasiye çok yardımım oldu. Bu, beni rahatlatmıştı, herkesten yardım alabileceğimi düşünmüştüm; ama tek başımıza kaldık. Başbakanlık binasında iki oda verdiler, 15 gün çalıştık. Cinnah Caddesi'nde kaloriferi bile olmayan bir apartman dairesinde çalışmalara devam ettik. Bütçe de yoktu. Gelir yok. Bir tek kuruş danışmanlık almadan bütün düzenlemeleri kendimiz yaptık. İşin kurulmasında tamamen kendi imkânlarımızı kullandık. Gelinen nokta itibarıyla şunu sizden bilhassa yazmanızı istiyorum: Doğalgaz dağıtımını alan bütün insanlar bütün riskleri yüklenmiş, çok ucuza düşük kârlarla bu işi yapmak isteyen insanlardır. Kayseri, Çorum sermayeli, yani Anadolu esnafıdır. Bunlar geçmişte milyar dolar kazanan insanlar değil. Bizim kuyumcumuz, esnafımız, gerçekten taşın altına elini koyan insanlardır.

'Bu ihaleler elinizde patlayacak' diyenler oldu?

Evet oldu. Şimdi Dünya Bankası örnek gösteriyor. Demek ki isteyince oluyormuş. Önemi ne? Hava kirliliği diye bir problem yok artık. Ama eskiye bakın, insanlar nefes alamıyordu. Çağdaş, sağlıklı şehirler ortaya çıktı. İnsanlar dışarı çıkamazdı, kirli havadan. Burada bir tek teşekkür görmedik. Ülke adına yaptık, görevimizi yaptık. İkincisi, yıllardır bu ülkenin suyu ve rüzgârı milletin malı dendi, boşa gitti. Milletin malının sahibi milletse, herkes de ona sahip çıkmalı, değerlendirilmeli. Milletin malını millete verdik. Ülkenin suyu ve rüzgârını özel sektör artık üretiyor. Elektrikte dışa bağımlıyız, deniyor. Tabii bağımlı olursunuz, önce kendi kaynaklarınızı kullanmalısınız. Şu an bunu başardık. Kaynağı özel sektöre açtık.

İran gazında işler değişti

Türkiye, İran'ın Güney Pars sahasında doğalgaz çıkarmak için temmuzda mutabakat imzalamıştı. Gerekçe olarak 'AB istiyor' denilmişti. Ancak Avrupa Birliği'nden (AB) 'İran gazına ihtiyaç yok' yönünde açıklama geldi. Bu gelişmeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Avrupa ülkelerinin 2010 yılından itibaren Rusya ile gaz anlaşmalarından bazıları sona eriyor. 500 milyar metreküplük tüketimin 1 trilyon metreküpe çıkacağına yönelik tahminler var. Dolayısıyla yeni tedarikçi arıyorlar. Bunun için geçmişte İran'dan 85 milyar metreküp gaz alma durumları oldu. İran doğalgaz ihracat şirketi NIGC'nin genel müdürü bize geldi; 'Bizim doğalgaz konusunda Avrupa Birliği'ne ihracat yapma niyetimiz var. AB yetkilileri ile ön protokol imzaladık. Bu gazın Türkiye üzerinden ihracatına izin verir misiniz? Biz de karşılığında Türkiye'nin bizden isteyeceği her şeyi karşılamaya, müzakereye hazırız.' dedi. İran'a davet edildik. Uzmanlarımız ve kurul üyelerimizle Tahran'a gittik, onlarla görüştük. Kurumumuza başvurmalarını istedik, başvurdular. Bir ön mutabakat oluştu. Fakat, bu görüşmelerden 15 gün sonra transit geçişlerde izin vermeye yönelik yetki, bir kanun değişikliği ile kurumumuzdan alınarak Enerji Bakanlığı'na verildi. Bizim çalışmalarımız da sonuçsuz kaldı. O gün İran gazı bu şekilde Avrupa'ya ulaştırılabilirdi. Konjonktür müsaitti. Şimdi durum biraz farklı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber