Buğday ile koyun gerisi (oyun) ithalat olamamalı!

Sadece bitki çeşit ıslahında kullanılan, altın değerindeki ebeveyn tohumları satarak milyonlar kazanan ülkelerin ve firmaların varlığı üzerinde düşünmeyi başaran kaç tarımcı var?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 05 Temmuz 2021 15:00, Son Güncelleme : 05 Temmuz 2021 15:01
Buğday ile koyun gerisi (oyun) ithalat olamamalı!

Hemen, yazının başında, buğday ile küçükbaş hayvancılığın önemini saklı tutalım. Şüphesizi önemlidir. Ama gelin görün ki, yıllardır, hatta yüzyıllardır bu ülkedeki tarım anlayışı bunun üzerinden gidiyor; "buğday ile koyun gerisi oyun"!

Belki yakın zamana kadar buğday ile küçükbaş hayvancılık üzerinden tarımı şekillendirmek belli oranda normal karşılanabilirdi. Ama artık gıda ihtiyacı, sağlıklı beslenme, ithalatın genişlemesi ve tarım piyasası, patinaja düşmeden, daha kapsamlı ve gerçekçi tarımsal şekillenme istiyor.

Bugüne kadar buğday ve küçükbaş hayvancılığın tarımı, ağırlıklı olarak şekillendirmesinin en önemli iki nedeni var; birincisi kolay bir yöntem olduğu için, ikincisi ise, zaten kapsamlı ve tekamül eden bir tarım sistemimiz olmadığı için kendiliğinden, çiftçinin, köylünün, üreticinin kendi tercihi ile şekillenmesinden kaynaklanıyor. Gelinen noktada görülen o ki, ülkemizde faaliyet gösteren birkaç yabancı tarım firmasını saymazsak bu kabuğu kıracak bir cenah yok!

Çiftçinin, köylünün öteden beri buğday ve küçükbaş hayvancılığa yönelmesi normal; çünkü sermayesi, imkanları ve atadan gördüğü bu kadar. Ama tarım adına söz ve karar sahibi olanların, ihtiyaçları, imkanları ve geleceği dikkate alarak, buğday ve küçükbaş hayvancılığın dışındaki tarımsal alanları da kapsayan tarımsal şekillenmeyi ötelemeleri tarımın hayrına değil!

Tarımda çıkış yolunun zahmetli olduğunu kabul etmek gerekir. Ama imkanları ve kapasitesi sınırlı olan köylü ve çiftçinin tercih ettiği gibi, her popülist daralmada buğdaya, arpaya ve küçükbaş hayvancılığa sarılınması fasit dairede oyalanmaktan başka bir şey değildir.

Buğdayın ve küçükbaş hayvancılığın öteden beri doğal kabul görmüşlüğü zaten kendini götürüyor. Ama buna rağmen; sanki diğer bitkilerden sorumlu değilmiş her sunumda buğdayın öne çıkarılması, adeta sündürürcesine sürekli buğdayla ilgili çalışmaların önünün açık tutulması, diğer bitkilerde çalışanların emeği göz ardı edilerek buğdayda çalışanlara ek pirim verilmesi, buğdayda çalışanlara bürokraside yer açılması, kurumlardaki diğer birimlere rağmen, buğday çalışma birimlerine sürekli eleman ve imkan takviyesi yapılması, tarımsal şekillenmenin dünü ve bugünü için söylenecek tek cümleyi akla getiriyor; "aynı tas aynı hamam". Oysa gelin görün ki, bu kadar öneme ve ehemmiyete rağmen ülkemizde en çok ekimi yapılan yabancı buğday çeşitlerinden Bezostaja ve Esperya'yı geçen buğday çeşidi hemen hemen yok! Hani en iyi olduğumuz alan gündemi işgal etsin diyoruz ya, onda da durum çokta iç açıcı değil. Bunu söylememizin nedeni yermek veya yapılanları küçük görmek değil! Amacımız bitkisel araştırma ve üretim alanlarında bariz bir şekilde yapılan hataları, eksikleri ve uygulanan yöntemleri sorgulamak ve doğruya doğru düşündürmek.

Tarımda hem sektör olarak, hem bürokratik devinim olarak ve hem de imkanlar olarak buğday ve onun etrafındaki kümelenmeler, diğer bitkilerdeki sorunları ve çözüm yollarını görmezden gelmemize neden oluyor. Artık bu durum kanıksanmış bir halde.

Ülkemizin yem ve yem bitkisi ihtiyacı, bitkisel yağ ihtiyacı, yeşil alan çim bitkisi ihtiyacı, kaliteli ve verimi yüksek yerli ıslah edilmiş bitki çeşidi ihtiyacı tarımsal şekillenmeyi bir kez daha gözden geçirmemizi gerektiriyor. Sadece bitki çeşit ıslahında kullanılan, altın değerindeki ebeveyn tohumları satarak milyonlar kazanan ülkelerin ve firmaların varlığı üzerinde düşünmek bile bu alanda neler yapılması gerektiğine yeterince işaret eder sanırım!

Birkaç anekdot daha

Öteden beri, çiftçilikte küçükbaş hayvancılığa bir nevi bağımlılaştırılmışız ama insanımızın önemli bir bölümü de küçükbaş hayvan etini yemiyor.

Küçükbaş hayvancılığın dışındaki hayvancılık girişimleri münferit kalmamalı, süreklilik arz eden seviyede seyretmelidir.

Kaysı, Antep fıstığı, fındık, kiraz gibi bir nevi ülkemize has bitkilerde istatistiki olarak dünyada önde olduğumuzu söyleme noktasında övünç konusu yapıyoruz ama bunların geliştirilmesine, pazar bulmasına, sorunlarına çözüm bulunmasına yönelik girişimler hala yetersiz. Dünya kaysıyı Malatya'da bulurken Tarım Bakanlığı Iğdır'da arıyor. Konya'nın açık ve net tarım deseni belli iken ve ciddi su sorunu yaşanırken tarımın yetkinleri Konya'da buğday ekilişinin yavaş yavaş terk edilmesine seyirci kalıyor.

Direkt değil ama endirekt dış alım yöntemleri ile tarımda sorunları bugün için, belli oranda çözüyoruz ama ya yarın!

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber