İlber Ortaylı canlı yayında göz yaşlarını tutamadı!

İlber Ortaylı Çanakkale Zaferi ve Mehmet Akif'in şiirini anlatırken gözyaşlarını tutamadı

Kaynak : NTV
Haber Giriş : 18 Mart 2022 14:30, Son Güncelleme : 18 Mart 2022 14:37

TARİHÇİ İlber Ortaylı canlı yayında gözyaşlarına hakim olamadı. NTV canlı yayınında Çanakkale Zaferi'ni anlatan İlber Hoca, Mehmet Akif Ersoy'un 'Çanakkale Şehitlerine' isimli şiirinin dizelerinden bahsederken gözyaşlarını tutamadı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Çanakkale Zaferi'nin 107. yılında NTV'ye konuk oldu. Ortaylı, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'dan ve onun dizelerinden bahsederken göz yaşlarına hakim olamadı. İlber Hoca'yı ağlatan Mehmet Akif'in 'Çanakkale Şehitlerine' şiiri neydi? İşte Mehmet Akif'in o şiiri...

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde -gösterdiği vahşetle "Bu: Bir Avrupalı!"

Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahud kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-ı beşer,

Kaynıyor kum gibi, tüfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşına da,

Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;

Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela.

Hani, ta'üna da züldür bu rezil istila!

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlük-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcüd ise hakkıyle sefil,

Kustu Mehmedçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.

Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz.

Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam ;

Atılan her Iağamın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;

O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaz-ı beşer.

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller

Yıldırım yaylımı tüfanlar, alevden seller

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare .

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler.

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?

Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer ;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;

"O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli. diyordum ya. nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namüsunu, çiğnetmeyecek.

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar.

O, rükü olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i.

Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab.

Seni ancak ebediyyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;

Rühumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana.

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran.

Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, rühunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın. Heyhat,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat.

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana agüşunu açmış duruyor Peygamber.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber