Okulda çalıştırılan hükümlünün memuru öldürdüğü olayda karar

Danıştay 10. Dairesi, denetimli serbestlik kapsamında cezasının infazı için . İlköğretim Okulunda çalıştırılan hükümlü .. tarafından, aynı okulda memur olarak çalışan yakınları ...'nin 19/08/2016 tarihinde öldürülmesi olayında kararını verdi. Mahkeme Valilik ve Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün müşterek kusuru bulunduğunu belirterek aksi yöndeki kararları bozdu.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 18 Mayıs 2023 00:10, Son Güncelleme : 09 Mayıs 2023 09:46
Okulda çalıştırılan hükümlünün memuru öldürdüğü olayda karar

İdare bilgilendirme yapmadığı gibi tedbirde almamıştır

Davacılar yakınını öldüren hükümlü hakkında hazırlanan denetim planının, hükümlüye özgü olarak hazırlanması ve yukarıda değinildiği üzere hükümlünün topluma karşı taşıdığı zarar verme riski ile tekrar suç işleme riskini belirleyerek bu risklere karşı alınacak önlemleri içermesi gerekirken, cezanın infazının yapılacağı kurum ve infazın başlangıcı ile süresine ilişkin bilgiler dışında bütün hükümlüler için ortak düzenlenen kural ve bilgilerin yer aldığı matbu bir evrak olarak düzenlendiği, başka bir ifadeyle, daha önce hırsızlık suçundan mahkum olmuş ...'nin, söz konusu suçu yeniden işleme riskinin göz önünde bulundurulmadığı ve buna yönelik herhangi bir tedbir ve denetim belirlenmediği görülmektedir. Aynı şekilde, hükümlünün denetimli serbestlik kapsamında çalıştırıldığı iş yerinin yetkilisine de anılan riskler konusunda bilgi verilip gerekli tedbirlerin bu iş yerince de alınmasının sağlanması gerekirken, bu yönde de bir bilgilendirme yapılmadığı ve önlem alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce denetim planının mevzuata ve usulüne uygun olarak düzenlenmediği, hükümlüye ilişkin risklerin belirlenip değerlendirilmediği gibi ilgili iş yeri olan ilkokul müdürlüğüne de iletilmediği, dolayısıyla denetim ve takip yükümlülüğünün de gereği gibi yerine getirilemediği sonucuna varılmaktadır. Nitekim Malatya Valiliğince dosyaya sunulan savunma dilekçesinde, hükümlünün adli sicil kaydı, mahkum olduğu suç türü, hakkında adli ve idari makamlarca yapılan değerlendirmeler konusunda taraflarına herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı açıkça ifade edilmiştir.

Öte yandan; Malatya Valiliğinin, kendisine bağlı olarak faaliyet gösteren okullarda öğrenim gören çocukların can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü olduğu açıktır. Özellikle ilkokullarda öğrenim gören çocukların yaşı, can ve mal güvenliğini koruyup kollama bilincinin yeterince gelişmemiş olduğu, güvenliklerine yönelik tehlike halinde fiziksel müdahale kapasitelerinin sınırlı bulunduğu dikkate alındığında, Valiliğin söz konusu yükümlülüğünün, Devletin yetişkin bireylerin yaşam hakkı ile mülkiyet hakkını korumaya yönelik pozitif yükümlülüğünden daha geniş olduğu kuşkusuzdur. Yine Valiliğin, okulların her yönden gözetimini sağlamakla görevli olduğunda da duraksama bulunmamaktadır.

Buna göre, dava konusu olayın meydana gelmesinde, davalı Adalet Bakanlığının, denetim planının mevzuata ve usulüne uygun olarak düzenlenmemesi, hükümlüye ilişkin risklerin belirlenip değerlendirilmemesi ve ilgili iş yeri olan ilkokul müdürlüğüne iletilmemesi, dolayısıyla denetim ve takip yükümlülüğünün de gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle; diğer davalı Malatya Valiliğinin ise, can ve mal güvenliklerini koruma noktasında yetişkin bireyler gibi davranması beklenemeyecek, tehlikeye karşı bilişsel ve fiziksel açıdan yeterliliklerini tamamlayamamış ilkokul öğrencilerinin bulunduğu okulda çalıştırılacak hükümlünün mahkum olduğu suç türü ile topluma, okula, okulda bulunan çocuklara ve görevlilere yönelik taşıdığı riskler ve buna karşı alınabilecek önlemler konusunda herhangi bir araştırmaya girilmeksizin Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen hükümlünün doğrudan kabul edilmesi ve buna bağlı olarak risklerin bertarafı için hiçbir tedbir öngörülmemesi nedeniyle hizmet kusuru bulunduğu ve her iki idarenin davacıların uğradığı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılmaktadır.


T.C.
DANIŞTAY
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2018/3043
Karar No: 2022/4831

İSTEMİN_KONUSU:

. Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararının davacılar tarafından aleyhlerine olan kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Davacılar tarafından; denetimli serbestlik kapsamında cezasının infazı için . İlköğretim Okulunda çalıştırılan hükümlü .. tarafından, aynı okulda memur olarak çalışan yakınları ...'nin 19/08/2016 tarihinde öldürülmesi olayında davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıların her biri için 5.000,00 TL maddi, müteveffanın kızı ... için 100.000,00 TL, anne ve babası olan diğer davacılar için ise ayrı ayrı 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

. İdare Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla; üçüncü kişi konumundaki hükümlü ...'nin kişisel kusuru ile davacıların yakını ...'yi öldürmesinde davalı idarelere atfı kabil bir kusur bulunmadığı gibi idarelerce zararın tazminini gerektiren bir kusursuz sorumluluk halinin de olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
. Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu . İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacılar tarafından esasa ilişkin olarak, davalılardan Malatya Valiliği tarafından ise vekalet ücretine ilişkin olarak ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI:

Davacılar tarafından; . Valiliğine bağlı . İlköğretim Okulunda memur olarak çalışan ve engelli olan yakınlarının, diğer davalı . Bakanlığına bağlı . Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından, mahkum olduğu hırsızlık suçunun cezasının infazı için denetimli serbestlik kapsamında ... İlköğretim Okulunda çalıştırılan hükümlü ... tarafından, okula ait parayı çalmak maksadıyla hortumla boğularak öldürüldüğü, hükümlünün cezasının infazı için, davalı iki idari kurum arasında 07/04/2016 tarihinde iş birliği protokolü düzenlendiği, yakınlarının görevini ifa ederken öldürülmesinden, her iki davalı kurumun müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, her iki idarenin de düzenlenen iş birliği ve çalışma protokolü hükümlerinden doğan sorumluluklarının, ayrıca istihdam eden ve çalıştıran kurumlar olarak da kusursuz sorumluluklarının bulunduğu, denetimli serbestlik hükümleri uygulanarak, küçük yaşlarda korunmaya muhtaç çocukların okuduğu öğretim kurumunda suç sonrası da etkin pişmanlığının olmadığı, yeniden suç işlemeyeceği kanaatinin oluşmadığı açıkça askeri mahkeme kararında belirtilmesine rağmen davalı kurumlar tarafından hükümlünün bu kişiliğinin göz ardı edilerek çalıştırılmasının hizmet kusuruna sebebiyet vereceği, denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanmak ve kamu kurumunda çalıştırılabilmek için hükümlülerin rehabilite olacağına dair bir inanç olması gerektiği, hükümlünün işlediği sekiz hırsızlık suçuna ve askeri mahkemenin mahkumiyet kararında itibar edilir bir pişmanlığının olmadığı, yeniden suç işlemeyeceği kanaatinin oluşmadığı tespitlerine rağmen her iki davalı kurumda suçlunun kamu hizmetinde çalışarak ıslah edilebileceği fikrinin nasıl oluştuğu belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMALARI:

Davalı idareler tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Dosyanın incelenmesinden, davacıların yakını ve %96 engelli olan ..., . Valiliğine bağlı . İlköğretim Okulunda memur olarak çalışmaktayken aynı okulda, mahkum olduğu hırsızlık suçunun cezasının denetimli serbestlik kapsamında infazı için temizlik görevlisi olarak çalıştırılan hükümlü ... tarafından, okula ait parayı çalmak maksadıyla hortumla boğularak 19/08/2016 tarihinde öldürülmüştür.

Davacıların yakınını öldüren şahıs daha önce askerlik hizmeti esnasında 8 kez arkadaşlarının para veya telefonlarını izinsiz alma/hırsızlık fiili nedeniyle yargılanarak Jandarma Genel Komutanlığı ... Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı Askeri Mahkemesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla sekiz ayrı hapis cezası almış ve bu cezalar adli para cezasına çevrilmiştir. Anılan para cezalarını ödememesi üzerine hükümlü ...'nin Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının . tarihli ve . sayılı kararıyla 5275 sayılı Kanun'un 106. maddesinin 3. fıkrası uyarınca adli para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilmesine ve bu ceza karşılığında kamuya yararlı bir işte çalıştırılmak üzere denetimli serbestlik altına alınmasına karar verilmiş, bu karara istinaden . Cumhuriyet Başsavcılığı ve . Valiliği arasında imzalanan iş birliği protokolü ile . Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde görevli vaka sorumlusu, . İlkokulu Müdürlüğü yetkilisi ve hükümlü arasında imzalanan çalışma protokolü kapsamında 25/07/2016 tarihinden itibaren . İlkokulunda çalıştırılması uygun görülmüştür.

Hükümlü ..., olaya ilişkin ceza yargılaması sırasında alınan ifadesinde, müteveffanın okulda özürlü kadrosu kapsamında hizmetli olarak çalıştığını, gözlerinin çok az gördüğünü, yürümesinde sıkıntılar olduğunu, okul müdürü ve okul müdür yardımcıları ile okul aile birliğinden gelen paraların çelik kasada muhafaza edilse de kasanın anahtarının onda olduğunu duyduğunu, anahtarı almayı tasarladığını, 19/08/2016 tarihinde Cuma namazından önce okulun kalorifercisinin davacılar yakınını abdest alması için B blokta bulunan lavaboya götürmesini söylemesi üzerine, lavaboya götürdüğünü, olay sırasında üzerinde bulunan elektroşok cihazını ...'nin sol boyun kısmına dayadığını ve cihazı çalıştırdığını, şahsın kendinden geçip yere düştüğünü, halen bayılmayınca tuvalet musluğuna takılı olan hortumu çıkarıp boynuna doladığını, kendinden geçene kadar bu hortumla boynunu sıktığını, ölmüş olabileceği kanaatine vararak tuvaletlerin arka kısmında bulunan okula ait depoya götürerek şahsı orda bıraktığını, pantolonunun cebinden okul aile birliğinin parasının bulunduğu kasanın anahtarını ve cep telefonunu aldığını, anahtarla kasayı açarak paraları aldığını, maddi durumunun çok kötü olması nedeniyle psikolojik bunalımda olduğunu ifade etmiş; hakkında açılan ceza davası sonucunda, ... Ağır Ceza Mahkemesinin . tarihli ve E:., K:. sayılı kararıyla "nitelikli yağma" ve "bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmek" suçlarından mahkumiyetine karar verilmiş, . Bölge Adliye Mahkemesi ... Ceza Dairesince istinaf isteminin reddi üzerine karar kesinleşmiştir.

Davacılar tarafından, söz konusu olayda idarelerin denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle hizmet kusuru bulunduğundan bahisle uğranılan zararların ödenmesi talebiyle açılan davada . İdare Mahkemesinin 07/10/2016 tarihli ara kararı ile idarelere başvuru yapılıp yapılmadığı sorulmuş, başvuru yapılmaksızın dava açıldığının anlaşılması üzerine . tarih ve E:., K:. sayılı karar ile dava dilekçesinin idarelere tevdiine karar verilmesi sonucu . Bakanlığı tarafından başvurunun reddine karar verilmiş, . Valiliği tarafından ise cevap verilmemiş, bunun üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 17. maddesinde, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu; 56. maddesinde, Devletin, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu; Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında ise, idarenin, eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarla hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
...

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Öncelikle, yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden; hükümlünün mahkum olduğu adli para cezasını ödememesi üzerine bu cezasının 5275 sayılı Kanun'un 106. maddesinin 3. fıkrası uyarınca hapis cezasına çevrilerek kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına yönelik Cumhuriyet savcısı kararının yargısal bir işlem olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla, anılan yargısal karar yönünden Adalet Bakanlığının sorumluluğundan söz etmeye hukuki olanak bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, bahse konu cezanın hangi işte ve kurumda, hangi koşullarda infaz edileceği hususunun adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunun bulunduğu yerdeki Cumhuriyet başsavcılığına bağlı olarak kurulan denetimli serbestlik müdürlüklerince, müdürlük bünyesinde kurulan büro, komisyon ve personel aracılığıyla yerine getirildiği, belirtilen süreçlerde Cumhuriyet savcısının yargısal bir müdahalesinin bulunmadığı, müdürlüğün idari görevlerinin, hükümlünün denetim planı ile diğer yükümlülük ve kurallara aykırı davranması halinde durumu ilgili savcı veya hakime intikal ettirmesi üzerine karar verilmesi ile sonlandığı dikkate alındığında; müdürlüğün, hükümlünün denetimli serbestlik tedbiri çerçevesinde mahkum olduğu kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırma cezasının hangi işte ve kurumda, hangi koşullarda infaz edileceği hususundaki görev ve yetkisinin bütünüyle idari nitelikteki kamu hizmetinin yürütümüne ilişkin olduğu, bu itibarla Adalet Bakanlığının -koşulları oluştuğu takdirde- söz konusu idari hizmete yönelik mali sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmaktadır.

Denetimli serbestlik sistemi ile bireyleri suça yönelten davranışların düzeltilmesi, suçun tekrar edilmesinin önüne geçilmesi, cezaevinden çıkan bireylerin toplumla adaptasyonunun sağlanması kadar suçtan zarar gören mağdurun zararının giderilmesi ve toplumun suça karşı korunması da amaçlanmaktadır. Denetimli serbestlik sisteminde uygulanan tedbirlerden biri olan hükümlünün kamuya yararlı bir işte çalıştırılması tedbiri uygulanırken hükümlünün topluma yeniden kazandırılıp, tekrar suç işlemesinin önlenmesinin yanı sıra toplumu oluşturan her bireyin söz konusu hükümlünün işleyeceği herhangi bir suça karşı korunması da gerekmektedir. Dolayısıyla söz konusu korumanın sağlanması amacıyla, denetim ve gözetim yükümlülüğü olan idarelerin denetimli serbestlik kapsamında hükümlünün kamuya yararlı bir işte çalıştırılması sırasında yeniden suç işlemesinin engellenmesine yönelik gerekli tedbirleri alması gerektiği kuşkusuzdur.

Nitekim yukarıda anılan Yönetmeliğin 34. maddesinde de, hükümlünün risk ve ihtiyaçlarının belirlenmesinin, denetimli serbestlik uygulamalarının temelini oluşturduğu, bu kapsamda hükümlünün kendisine, ailesine, mağdura, topluma ve denetimli serbestlik personeline karşı taşıdığı zarar verme riski ile tekrar suç işleme riskinin belirlenmesinin elzem olduğu ve bu amaçla denetim planı hazırlanacağı; yine Yönetmeliğin 84. maddesinde, çalıştırılacak iş belirlenirken, hükümlünün iyileştirilmesi, mesleği, becerileri, mağdurun ve toplumun güvenliğinin dikkate alınacağı öngörülmüş; bu çerçevede Yönetmelikle denetimli serbestlik müdürlüklerine, bünyesinde kurulan bürolar ve görevli personel aracılığıyla denetim planı hazırlama ve uygulama, yükümlünün toplum içinde denetim ve takibini yapma görevleri verilmiştir.

Uyuşmazlıkta, davacılar yakınını öldüren kişinin, daha önce askerlik hizmetini ifa ettiği sırada aynı devrede görevli diğer er ve erbaşın tespit edilemeyen farklı tarihlerde sekiz kez parasını ve cep telefonunu izinsiz bir şekilde almak suretiyle hırsızlık suçunu işlediği gerekçesiyle kısa süreli hapis cezasına mahkum edildiği ve bu cezasının adli para cezasına çevrildiği, ancak söz konusu cezayı süresinde ödememesi üzerine, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığının kararıyla 5275 sayılı Kanun'un 106. maddesinin 3. fıkrası uyarınca adli para cezasının hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilmesine ve bu ceza karşılığında kamuya yararlı bir işte çalıştırılmak üzere denetimli serbestlik altına alınmasına karar verildiği, Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı ve Malatya Valiliği arasında imzalanan iş birliği protokolü ile Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünde görevli vaka sorumlusu, Malatya ... İlkokulu yetkilisi ve hükümlü arasında imzalanan çalışma protokolü kapsamında Malatya ... İlkokulunda çalıştırılmasının uygun görüldüğü ve Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce hazırlanan denetim planı çerçevesinde adı geçen okulda cezasının infazına başlandığı anlaşılmaktadır.

Davacılar yakınını öldüren hükümlü hakkında hazırlanan denetim planının, hükümlüye özgü olarak hazırlanması ve yukarıda değinildiği üzere hükümlünün topluma karşı taşıdığı zarar verme riski ile tekrar suç işleme riskini belirleyerek bu risklere karşı alınacak önlemleri içermesi gerekirken, cezanın infazının yapılacağı kurum ve infazın başlangıcı ile süresine ilişkin bilgiler dışında bütün hükümlüler için ortak düzenlenen kural ve bilgilerin yer aldığı matbu bir evrak olarak düzenlendiği, başka bir ifadeyle, daha önce hırsızlık suçundan mahkum olmuş ...'nin, söz konusu suçu yeniden işleme riskinin göz önünde bulundurulmadığı ve buna yönelik herhangi bir tedbir ve denetim belirlenmediği görülmektedir. Aynı şekilde, hükümlünün denetimli serbestlik kapsamında çalıştırıldığı iş yerinin yetkilisine de anılan riskler konusunda bilgi verilip gerekli tedbirlerin bu iş yerince de alınmasının sağlanması gerekirken, bu yönde de bir bilgilendirme yapılmadığı ve önlem alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce denetim planının mevzuata ve usulüne uygun olarak düzenlenmediği, hükümlüye ilişkin risklerin belirlenip değerlendirilmediği gibi ilgili iş yeri olan ilkokul müdürlüğüne de iletilmediği, dolayısıyla denetim ve takip yükümlülüğünün de gereği gibi yerine getirilemediği sonucuna varılmaktadır. Nitekim Malatya Valiliğince dosyaya sunulan savunma dilekçesinde, hükümlünün adli sicil kaydı, mahkum olduğu suç türü, hakkında adli ve idari makamlarca yapılan değerlendirmeler konusunda taraflarına herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı açıkça ifade edilmiştir.

Öte yandan; Malatya Valiliğinin, kendisine bağlı olarak faaliyet gösteren okullarda öğrenim gören çocukların can ve mal güvenliğini korumakla yükümlü olduğu açıktır. Özellikle ilkokullarda öğrenim gören çocukların yaşı, can ve mal güvenliğini koruyup kollama bilincinin yeterince gelişmemiş olduğu, güvenliklerine yönelik tehlike halinde fiziksel müdahale kapasitelerinin sınırlı bulunduğu dikkate alındığında, Valiliğin söz konusu yükümlülüğünün, Devletin yetişkin bireylerin yaşam hakkı ile mülkiyet hakkını korumaya yönelik pozitif yükümlülüğünden daha geniş olduğu kuşkusuzdur. Yine Valiliğin, okulların her yönden gözetimini sağlamakla görevli olduğunda da duraksama bulunmamaktadır.

Buna göre, dava konusu olayın meydana gelmesinde, davalı Adalet Bakanlığının, denetim planının mevzuata ve usulüne uygun olarak düzenlenmemesi, hükümlüye ilişkin risklerin belirlenip değerlendirilmemesi ve ilgili iş yeri olan ilkokul müdürlüğüne iletilmemesi, dolayısıyla denetim ve takip yükümlülüğünün de gereği gibi yerine getirilmemesi nedeniyle; diğer davalı Malatya Valiliğinin ise, can ve mal güvenliklerini koruma noktasında yetişkin bireyler gibi davranması beklenemeyecek, tehlikeye karşı bilişsel ve fiziksel açıdan yeterliliklerini tamamlayamamış ilkokul öğrencilerinin bulunduğu okulda çalıştırılacak hükümlünün mahkum olduğu suç türü ile topluma, okula, okulda bulunan çocuklara ve görevlilere yönelik taşıdığı riskler ve buna karşı alınabilecek önlemler konusunda herhangi bir araştırmaya girilmeksizin Malatya Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce gönderilen hükümlünün doğrudan kabul edilmesi ve buna bağlı olarak risklerin bertarafı için hiçbir tedbir öngörülmemesi nedeniyle hizmet kusuru bulunduğu ve her iki idarenin davacıların uğradığı zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları sonucuna varılmaktadır.

Bu itibarla, davanın reddi yolundaki Malatya İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacıların temyiz isteminin KABULÜNE,

2. Davanın reddine ilişkin . İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:.. sayılı kararının BOZULMASINA,

3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın . Bölge İdare Mahkemesi .. İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 31/10/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber