Personel Mevzuatına İlişkin 17 Farklı Konuda Görüşler...

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü I. Hukuk Müşavirliği, yıl içinde verdiği görüşleri şeffaf bir şekilde internet üzerinden yayımlamaktadır. Müşavirliğin 2007 yılı görüşlerini geçen yıl Nisan ayında yayımlamıştık. Genel Müdürlük Hukuk Müşavirliği, bu yıl da, aynı şeffaflığı devam ettirmiş ve 2008 yılında verdiği görüşleri yayımlamıştır. Memurlar.net olarak, disiplin hükümleri, 657'nin 48-A/5 hükmünün uygulanması, 4/B ve 4/C'ye ilişkin sorular, görev tazminatı, sehven emeklilik ve maaş geri ödemesi gibi 17 farklı konuya dair görüşleri yayımlıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 02 Şubat 2009 14:21, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TAKBİS PROJESİ

Sayı : B.09.1.TKG.061.647.03.01.08.805/ /09/2008

Konu : Tapu kayıtlarının internet üzerinden

görülebilmesi

GENEL MÜDÜRLÜK MAKAMINA

İlgi : 25/09/2008 tarihli dilekçe üzerine verilen şifahi tâlimat.

İlgi dilekçede, özetle; ?Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü internet (WEB) sitesinden, TAKBİS sistemine kayıtlı taşınmaz malların gerçek kişilerde, kişilerin adı, soyadı, baba adı; tüzel kişilerde, resmî adlarının girilerek sorgulanması üzerine, sadece, ilgili tapu sicil müdürlüğüne yönlendirilmesine olanak veren sistemin getirilmesinin tavsiye edildiği; bu durumun vatandaşlara, kamu kurum ve kuruluşlarına ve İdaremize faydalar sağlayacağı, parsellere ilişkin özel bilgi verilmemesi sebebiyle, yasal engel olmadığının düşünüldüğü? belirtilmektedir.

Diğer taraftan, benzer bir öneri, İç Denetim Birimi Başkanlığı'nın 15/08/2008 tarihli ve 99 sayılı yazıları ekinde Müşavirliğimize gönderilen ?Hizmet kalitesini olumsuz etkileyen tapu işlem süreçlerinin belirlenmesi ve bu süreçlerde iyileşme sağlayıcı önlemlerin tespiti? konulu raporda da getirilmiştir.

Son yıllarda internet teknolojisindeki hızlı gelişim devletlerin verdikleri çeşitli hizmetlerde şeffaflık, sürekli hizmet, katılımcılığın artması, kolay, hızlı ve rahat erişim olanağı gibi kazanımlar dünyada ve ülkemizde Elektronik devlet (e- devlet) kavramını ortaya çıkarmıştır.

Bilindiği üzere, bu meyanda İdaremizce TAKBİS projesi uygulamaya konulmuştur. TAKBİS, ileri bilgi teknolojileri kullanılarak Genel Müdürlüğümüz hizmetlerinin daha sağlıklı, süratli, güvenilir ve etkin bir şekilde plânlanması, yönetilmesi ve faaliyete geçirilmesi, diğer kurum ve kuruluşlara vermekte olduğu mülkiyete ilişkin verilerin daha yaygın bir şekilde kullanımının sağlanmasının ve bu çerçevede tapu ve kadastro çalışmalarının ve bilgilerinin Çok Amaçlı Arazi Bilgi Sistemine TAKBİS'e dönüştürülmesinin amaçlandığı, ürettiği/üreteceği bilgilerin kurum içi kullanım ve kurum dışı diğer kurum ve kuruluşlarla entegreli olarak çoklu kullanıma sunulacağı stratejik bir ?e-devlet? projesidir. Takbis projesinin getireceği yenilikler ve diğer kurumlara sağlayacağı imkânlar Genel Müdürlüğümüz web sitesinde geniş bir şekilde yer almaktadır (bknz. www.tkgm.gov.tr).

Ülkemizde çok geniş bir kullanıcı yelpazesine sahip olan Tapu ve Kadastro verilerine Yargı, Maliye, Orman ve Çevre, Kültür, Bayındırlık ve İskan, İçişleri Bakanlıkları, Tapu ve Kadastro, Karayolları, Vakıflar Genel Müdürlükleri, TOKİ, Belediyeler, İcra Daireleri, özel şirketler, bankalar ve vatandaşlarca yoğun bir biçimde ihtiyaç duyulduğu da bir gerçektir.

3045 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun'un ?Görev? başlıklı 2. maddesinde, İdaremizin görevleri belirtilmiş olup; (a) bendinde, ?Taşınmaz mallarla ilgili akitlerle her türlü tecil işlerinin yapılmasını, Hazinenin sorumluluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını, siciller üzerinde değişikliklerin takibini,

denetlenmesini, sicil ve belgelerin korunmasını ilgili mevzuata uygun olarak sağlamak? bu cümleden görev olarak sayılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesinde, ?Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.

Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.

Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.? hükmü, Aynı Kanun'un 1020. maddesinde ise, ?Tapu sicili herkese açıktır.

İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir.

Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.? hükmü yer almaktadır.

İlgi dilekçede; malik sorgulaması yapılarak, taşınmazlar hakkında özel bilgi verilmeden, sadece ilgili Tapu Sicil Müdürlüğü'ne yönlendirme yapılması için internet sitesinde link açılması önerilmektedir.

Yukarıda yer verilen hükümler, TAKBİS projesinin hedef ve amaçları göz önüne alındığında ve aşağıda belirlenen kriterlerin uygulanması halinde önerinin faydalarının olacağı düşünülmektedir.

1) Gerçek kişilerde, adı, soyadı, baba adı ve T.C. Kimlik numarası; Tüzel kişilerde, tüzel kişinin unvanı ve vergi numarası ile sorgulama yapılması,

2) Tapu kayıtlarına ihtiyaç duyan ve Genel Müdürlüğümüzün belirleyeceği adlî ve idarî kamu kurumu ve kuruluşlarına link açılması; amacına ve usûlüne aykırı kullanımların engellenmesi açısından linkin gerçek kişilerin kullanımına kısıtlanması,

3) Sorgulama neticesinde, sadece tapu kaydının bulunduğu Tapu Sicil Müdürlüğü'ne yönlendirme yapılması ve tapu kaydı hakkında özel bilginin (mahalle, ada, parsel, nitelik, yüzölçüm, takyidatlar gibi) verilmemesi, bu özel bilgilerin Türk Medenî Kanunu'nun 1020. maddesi gereğince ilgisinin ispatlanması halinde yönlendirilen Müdürlükten edinilmesi,

4) Gerekli teknik güvenlik önlemlerinin alınması (incelemenin kim tarafından, kimlere yönelik olduğu gibi),

Bu suretle, kırtasiyecilik ve bürokratik işlemler azalacak, kamu kaynakları etkin ve verimli kullanılacak, TAKBİS programının işlerliği ve işlevselliği sağlanmış olacaktır.

Takdirlerine arz ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


ARAŞTIRMACI AKİTLİ-AKİDSİZ İŞLEM YAPABİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-909/ / /2008

Konu :

TAPU DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi:17/11/2008 tarihli ve 4541 sayılı yazımız

İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinden, 4046 sayılı Yasa uyarınca İdaremize naklen ataması yapılan ve halen Yenişehir 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü emrinde Araştırmacı (Ö) unvanı ile görev yapan ?..'ın Tapu Sicil Müdürlüğünde her türlü akitli-akitsiz işlemi yapıp yapamayacağı hususunda tereddüde düşüldüğü anlaşılmıştır.

Bilindiği üzere, Tapu Sicil Tüzüğünün ?Akdi Gerektirmeyen İşlemlerde İstem Belgesi Düzenlenmesi? başlıklı 15. maddesinde ?Akit yapılmasını gerektirmeyen işlemlerde istem sahibinin kimlik bilgileriyle adresini içeren istem belgesi düzenlenir. İstem sahibi belgeyi, "Okudum" ibaresini yazarak imzalar. Belge müdürle belgeyi düzenleyen memur tarafından imza edilir ve daire mührü ile onanır.? hükmü,

?Akdi Gerektiren İşlemlerde Resmi Senet Düzenlenmesi? başlıklı 16. maddesinde ise ?Akdi gerektiren işlemlerde resmi senet düzenlenir. Resmi senede tarafların kimlik bilgileri ve ikametgâh adresleri eksiksiz yazılır. Düzenlenen resmi senet memur tarafından müdür ve tarafların huzurunda okunur. Taraflar isterlerse resmi senedi kendileri de alıp okuyabilirler. Resmi senede tarafların fotoğrafları yapıştırılır. Taraflar resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra, hem imza yerlerini ve hem de karşılıklı birbirlerinin fotoğrafı üzerine imzalarlar. Ancak, tüzelkişileri temsil eden yetkililerden fotoğraf istenmez.

Tarafların imzası alındıktan sonra resmi senedi, müdür ve düzenleyen memur da imza ederler. Ayrıca müdür, daire mührü ile kendi imza yerini ve fotoğrafları mühürler.? hükmü yer almaktadır.

Öte yandan 08/10/2003 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 24/11/1994 Tarihli ve 4046 Sayılı Kanun Çerçevesinde Nakledilecek Personel Hakkında Tebliğde, anılan Kanun kapsamında ?Araştırmacı? unvanı ile atanacak personelin görevleri; ??Kurumun veya görevli olduğu birimin görev ve hizmetleri ile ilgili konularda verilecek görevleri ifa etmek, kurumun veya görevli olduğu birimin görevleri hakkında araştırma, inceleme yapmak ve bu konuları değerlendirerek sorunlara çözüm yollarını belirlemek, rapor yazmak, koordinasyon ve danışmanlık yapmak, bu konularla ilgili toplantı ve etkinliklere katılmak, araştırma programlarını hazırlamak, Kalkınma Planları ve Yıllık Programlar ile kuruma verilen görevler hakkında araştırma yapmak ve verilecek diğer görevleri yerine getirmek?? şeklinde sıralanmıştır.

Buna göre Devlet memuru olan adı geçenin, -Başkanlığınızca da uygun görülmesi halinde- görevli olduğu Tapu Sicil Müdürlüğünde akitli/akitsiz işlemleri ?düzenleyen memur? sıfatı ile düzenleyebileceği mütalaa edilmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


BAŞKA GÖREVE ATANMA HALİNDE MAAŞ GERİ ÖDEMESİ

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-802/ / /2008

Konu :

STRATEJİ GELİŞTİRME DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 26/09/2008 tarihli ve 2245 sayılı yazınız.

I- Hakkında görüş istenen mesele: İlgide kayıtlı yazınız ile; Genel Müdürlüğümüzde 28207 sicil numarası ile kadro karşılığı sözleşmeli olarak Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı görevini yürütmekte iken 01/08/2008 tarihinde Gümrük Müsteşarlığına naklen atanan ?.. hakkında ?Hizmet Sözleşmesi?nin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki ?Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re'sen geri alınır.? hükmüne istinaden Temmuz 2008 tarihinden maaşından hak etmediği tutar olarak 926,07.- YTL kişi borcu çıkartıldığı ve ilgiliye tebliğ edildiği,

İlgili, 657 sayılı Yasanın 169. maddesinde; ??yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir. Eski görev yerinde alınan aylıklar için kurumlar arasında herhangi bir hesaplaşma yapılmaz.? hükmü mevcut olduğundan tarafına çıkarılan kişi borcunun haksız olduğundan bahisle 24/09/2008 tarihli dilekçe ile itirazda bulunduğu,

Adı geçene ait dilekçe, hizmet sözleşmesi, personel nakil ilmühaberi ile tebliğ edilen ve yeni hazırlanıp henüz tebliğ edilmeyen ilgilinin 2008 yılı 3. dönem ikramiye tutarından hak etmediği kısımları gösterir kişi borçları hesaplama cetvellerinin birer örnekleri ilişikte gönderildiği belirtilerek hem kamu zararı oluşmaması hem de ilgilinin hak kaybına uğramaması için aldığı maaş ve ikramiyenin ayrıldığı tarih itibari ile hak etmediği kısımlarından borçlandırılması hususunda görüş verilmesi istenilmektedir.

II- Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme neticesi: İlgi yazı ve eki hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, ?hukuki? yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı, ne gibi tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı ?hukuki? görüş sormak ihtiyacı duyulduğu, bu konudaki görüşlerinin ne olduğu ilgi yazıdan anlaşılamamıştır.

Hukuk Müşavirliğimizden görüş istenmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede belirtilen usul ve esaslara uyularak görüş istenilmesi gerekmektedir.

III- Konu ile ilgili kanun ve diğer mevzuat: 657 sayılı Yasanın ?Görev yeri değiştirilen memurların aylıkları? başlıklı 169. maddesi ?(Değişik: KHK/318 ? 28/03/1988) Bulundukları yerden başka yerlerdeki görevlere nakledilen ve 62'inci maddede belirtilen süre içinde yeni görevlerinde işe başlayan memurlarla, yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir. Eski görev yerinde alınan aylıklar için kurumlar arasında herhangi bir hesaplaşma yapılmaz.? hükmüne amirdir.

?Hizmet Sözleşmesi?nin 4. maddesinin 2. fıkrası ?Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re'sen geri alınır.? hükmüne amirdir.

IV- Mevcut bilgi ve belgelere göre değerlendirme:

1986 yılından itibaren Başbakanlık ve bağlı kuruluşlarına ait teşkilat kanunlarına özel hükümler konulmak suretiyle, 657 sayılı Kanun ve diğer kanunların sözleşmeli personel ile ilgili hükümlerine bağlı kalınmaksızın ?kadro karşılık gösterilmek? veya herhangi bir kadroya bağlı kalınmaksızın sözleşmeli personel çalıştırılması imkanı getirilmiştir.

Kadro karşılığı sözleşmeli personel istihdamı her ne kadar 657 sayılı Kanunun belirlediği istihdam türleri arasında yer almasa da kurumların teşkilat kanunlarında yer alan hükümler çerçevesinde uygulanmakta olan bir istihdam çeşididir.

Kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hakkında çalışma esaslarını düzenleyen Bakanlar Kurulu Kararı ve sözleşme hükümlerinde belirtilen hususlar dışında 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmaktadır.

Kadro karşılığı çalıştırılan sözleşmeli personel hakkında öncelikle sözleşme hükümlerinin eğer burada düzenleme yok ise 657 sayılı Kanun hükümleri uygulanmasının nedeni hukukun genel bir ilkesi olan özel düzenlemenin genel düzenlemeden önce geleceği kuralıdır. Bir konu özel kurallarla düzenlenmemişse, sorunların çözümünde genel kurallar uygulanır. Ancak, o konuda özel düzenlemeler varsa artık genel kurallara başvurulmaz. Adı geçenle yapılan hizmet sözleşmesi özel bir düzenleme olması nedeni ile adı geçen hakkında öncelikle hizmet sözleşmesi uygulanacaktır. ??hakkında ?Hizmet Sözleşmesi?nin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki ?Ay sonundan önce ayrılmalarda, emeklilik ve ölüm halleri hariç olmak üzere kalan günlere ait ücret ve ikramiye tutarı re'sen geri alınır.? hükmü gereğince adı geçenin söz konusu meblağı iadesi gerekir.

V- Sonuç : Yukarıda ayrıntıları ile açıklandığı üzere ?'na ?Hizmet Sözleşmesi?nin 4. maddesinin 2. fıkrası ve 657 sayılı Yasanın 169. maddesi gereğince Temmuz 2008 ayı maaşından hak etmediği tutar olarak 926,07.- YTL kişi borcu çıkartılması hukuka ve usule uygun olup ilgilinin itirazı haklı gerekçelerden yoksundur.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR
I. Hukuk Müşaviri


LİMİTED ŞİRKET ORTAĞI İHALEYE GİREBİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-104/ / /2008

Konu : Bilgi edinme başvurusu hk.

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İDARİ VE MALİ İŞLER DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

(Bilgi Edinme Birimi)

İlgi : a)İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı'nın (Bilgi Edinme Birimi) 15/01/2008 tarihli ve 189 sayılı yazısı

b)Personel Dairesi Başkanlığı'nın 24/01/2008 tarihli ve 2337 sayılı yazısı

İlgi (b) yazı eklerinin incelenmesinden, Tapu ve Kadastro 17. (Eskişehir) Bölge Müdürlüğünde görevli ????. tarafından ?ortağı olduğu limited şirketin Genel Müdürlüğümüz ihalelerine girmesinde, iş alıp yürütmesinde yasal olarak bir sakınca olup olmadığı? hususunda 4982 sayılı Yasa kapsamında bilgi talep edildiği anlaşılmış olup, konu hakkında Müşavirliğimizin görüşlerinin bildirilmesi istenmektedir.

Bilindiği üzere, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun ?ihaleye katılamayacak olanlar? başlıklı 11.maddesi ?Aşağıda sayılanlar doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde ihalelere katılamazlar:

a) Bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan ve organize suçlardan dolayı hükümlü bulunanlar.

b) İlgili mercilerce hileli iflas ettiğine karar verilenler.

c) İhaleyi yapan idarenin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler.

d) İhaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar.

e) (c) ve (d) bentlerinde belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenleri.

f) (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile şirketleri (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin %10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç).

İhale konusu işin danışmanlık hizmetlerini yapan yükleniciler bu işin ihalesine katılamazlar. Aynı şekilde, ihale konusu işin yüklenicileri de o işin danışmanlık hizmeti ihalelerine katılamazlar. Bu yasaklar, bunların ortaklık ve yönetim ilişkisi olan şirketleri ile bu şirketlerin sermayesinin yarısından fazlasına sahip oldukları şirketleri için de geçerlidir.

İhaleyi yapan idare bünyesinde bulunan veya idare ile ilgili her ne amaçla kurulmuş olursa olsun vakıf, dernek, birlik, sandık gibi kuruluşlar ile bunların kurmuş oldukları veya ortak oldukları şirketler bu idarelerin ihalelerine katılamazlar. İhaleyi yapan idare bünyesinde bulunan veya idare ile ilgili her ne amaçla kurulmuş olursa olsun vakıf, dernek, birlik, sandık gibi kuruluşlar ile bu kuruluşların ortak oldukları şirketler bu idarelerin ihalelerine katılamazlar.

Bu yasaklara rağmen ihaleye katılan istekliler ihale dışı bırakılarak geçici teminatları gelir kaydedilir. Ayrıca, bu durumun tekliflerin değerlendirmesi aşamasında tespit edilememesi nedeniyle bunlardan biri üzerine ihale yapılmışsa, teminatı gelir kaydedilerek ihale iptal edilir.? hükmüne haizdir.

4734 sayılı Kanun kapsamında gerçekleştirilen ihalelere katılması yasak olan gerçek kişi ve şirketlerin hangileri olduğunu sarahaten ortaya koyan bu maddede yer verilen

hususlara, Kamu İhale Kurumunca hazırlanarak yürürlüğe konulan ?Hizmet Alımları Uygulama Yönetmeliği? nin 52. maddesinde aynen yer verilmiştir.

Bu hükümler uyarınca öncelikle, bu Kanun ve diğer kanunlardaki hükümler gereğince geçici veya sürekli olarak kamu ihalelerine katılmaktan yasaklanmış olanlar ihalelere katılamayacaklardır.

4734 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ihaleyi yapan idarelerin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişiler, ihaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanlar, (c ) ve (d) bentlerinde belirtilen şahısların eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenler ve (c) , (d) ve (e) bentlerinde belirtilenlerin ortakları ile şirketlerinin görev yaptıkları idarelerin ihalelerine katılamayacakları hükme bağlanmıştır.

Ancak, (c), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler bu idarelerin ihalelerine katılabileceklerdir.

Diğer taraftan maddenin (f) bendine göre; ihaleyi yapan idarenin ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanların ortakları ile şirketleri (bu kişilerin yönetim kurullarında görevli bulunmadıkları veya sermayesinin % 10'undan fazlasına sahip olmadıkları anonim şirketler hariç) o idarenin ihalesine katılamayacaklardır. Anılan düzenleme, söz konusu kişilerin ihaleye girecek şirketlerin yönetim kurullarında görevli bulunmalarının ihaleye katılımı engelleyici bir husus olduğunu öngörmüş ve bu durumu doğrudan şirket ortağı olmak koşuluyla ilişkilendirmemiştir.

Bu nedenle, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin (c), (d), (e) ve (f) bentlerine göre, ihaleyi yapan idarelerin ihale yetkilisi kişileri ile bu yetkiye sahip kurullarda görevli kişilerin ve ihale konusu işle ilgili her türlü ihale işlemlerini hazırlamak, yürütmek, sonuçlandırmak ve onaylamakla görevli olanların ve bunların (yani 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 11 inci maddesinin (c) ve (d) bentlerinde belirtilenlerin) eşleri ve üçüncü dereceye kadar kan ve ikinci dereceye kadar kayın hısımları ile evlatlıkları ve evlat edinenlerin, aynı zamanda ihaleye katılacak isteklinin yönetim kurullarında görevli olmaları durumunda, bu tüzel kişiliğin söz konusu idarenin yapacağı ihalelere doğrudan veya dolaylı veya alt yüklenici olarak, kendileri veya başkaları adına hiçbir şekilde katılmaları mümkün bulunmamaktadır.

Bilgi edinme başvurusuna konu olayın anılan mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi neticesinde, başvuru sahibi ?????'ın Müşavirliğimizin 27/09/2006 tarihli ve 4810 sayılı görüş yazısında belirtilen şartlara uygun olarak ortağı olduğu ya da olacağı limited şirketin yada kendisinin -İdaremizce gerçekleştirilen her hangi bir ihalede- 11.maddede tanımlanan yasak kapsamında kalması halinde (örneğin, ihaleye teklif veren şirketin ortağı olan adı geçenin ihale konusu işin her hangi bir aşamasında İdaremizce görevlendirilmesi gibi) İdaremizce gerçekleştirilecek ihalelere katılmasının mümkün olmayacağı izahtan varestedir.

Bilgilerini ve gereğini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


SEHVEN EMEKLİYE SEVKEDİLME VE MAAŞ ÖDEMESİ

Sayı : B.09.1.TKG.061-647-03-01-08-105/ / /2008

Konu : Emeklilik işleminin iptali

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : 29/01/2008 tarihli ve 2870 sayılı yazınız.

I-Hakkında hukuki görüş sorulan mesele:

İlgi sayılı yazınızda Sandıklı Tapu Sicil Müdürü olarak görev yapmakta iken, 27/06/2007 tarihli dilekçesi ile emeklilik talebinde bulunan ??'ın 10/07/2007 tarihli emeklilik onayı ile emekliye sevk edildiği, 18/09/2007 tarihinde görevinden ayrıldığı, maaş tahsisi için gerekli bilgi ve belgelerin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına gönderildiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı'nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı ile şahsın sicil dosyasında sigortalı hizmetlerinin 345 değil 224 gün olduğu bu nedenle, 5434 Sayılı Kanuna eklenen 205. maddesinin 1. fıkrasının (e) bengi gereğince 17/03/2008 tarihinde emekli olabileceğinin belirtildiği, 10/01/2008 tarihli olur ile emeklilik işleminin iptal edilerek ilgilinin görevine başlatıldığı, ??.'ın dilekçesinde 15/10/2007-14/01/2008 tarihleri arası maaşının tarafına ödenmesini istediği, adı geçene maaş ödenip ödenmeyeceği, ödenecek ise hangi yolun izleneceği konusunda Müşavirliğimiz görüşü istenmiştir.

II-Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi:

Söz konusu Genelge hükümlerine aykırı olarak konu hakkında Başkanlığınızca bir değerlendirme yapılmadığı tespit edilmiştir.

III-Konuyla ilgili Kanun ve diğer mevzuat hükümleri ile değerlendirme:

Genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde idari işlemlerin meşruluğundan sorumlu olan İdare kusurlu veya sakat olup, iptale tabi veya geri alınması mümkün bir idari işlemi geri almakla yükümlüdür.

İdarî yargılama hukuku doktrini ve Danıştay içtihatlarına göre, bir idarî işlemin İdarece geri alınması hâlinde, geri alınan işlem ve ona bağlı olarak yapılan işlemler, tesis edildiği andan itibaren ortan kalkar, o işlem hiç yapılmamış hâle gelir, işlemden önceki hukukî duruma dönülmüş olur ve geri alma işlemi de yeni bir hukuki işlem olur. Bu prensip uyarınca, ilgilinin 10/07/2007 tarihli emeklilik olur işleminin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı'nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı üzerine İdaremizce geri alınması ile geri alınan işlem ve ona bağlı olarak yapılan işlemler tesis edildiği andan itibaren ortadan kalkmış ve emeklilik işleminden önceki hukuki duruma dönülmüş olmaktadır.

İdareler hatalı gerçekleştirmiş olduğu bir işlemi durumu öğrendiği tarihten itibaren geri almak durumundadır. İkinci idari işlemle hatalı işlemin doğurduğu tüm hukuki sonuçlar ortadan kalkar. Yani geri alma tasarrufu ile ilk işlem ortadan kalkar ve bu ortadan kaldırma işlemi genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde geriye yürür ve bu arada ilk işlemin doğurduğu hukuki sonuçları da etkiler.

Adı geçenin emekliye sevk edildiği tarih ile hizmetinin eksik bulunarak tekrar göreve başladığı tarih arasında hizmet ifa edememiş olması İdaremizin kusurlu işleminden kaynaklandığından, ilgiliye bu sürelere ait maaşının İdaremizce ödenmesi gerekmektedir.

IV- Değerlendirme- Sonuç ve Görüş Özeti:

Yukarıda açıklanan Genel İdare Hukuku ilkeleri çerçevesinde, ilgilinin 10/07/2007 tarihli emeklilik olur işleminin Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Kamu Görevlileri Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı'nın 02/01/2008 tarihli ve 248 sayılı yazısı üzerine İdaremizce geri alınması ile emeklilik işlemi hiç geçekleşmemiş kabul edilecek, emeklilik işleminden önceki hukuki duruma dönülmüş olacaktır. Bu hukuki durum karşısında ilgilinin;

a) İdaremizce tesis edilen geri alma işlemi gereğince, ödenmeyen maaşlarının ödenmesinin gerekeceği,

b) Ödemede hangi yolun izleneceği hususunun Başkanlığınızca değerlendirilmesi gerektiği,

Düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


SİCİL BİLGİLERİ İNTERNET ÜZERİNDEN YAYINLANABİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-202/ / /2008

Konu : Sicil Raporları

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 25/02/2008 tarihli ve 71.00.02.-909-07/6566 sayılı yazınız.

I-Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda;

İdaremizce 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ve Genel Müdürlük Makamının 18/01/2007 tarihli Olur'larına istinaden, ilgililerine talepleri halinde sicil raporlarının ortalama puanlarının çizelge halinde veya suretlerinin verilmesi uygulamasına başlandığı, ancak, geçen süre içerisinde talepte bulunanların sayısının çok fazla olması ve bu taleplerin karşılanmasında gerekli personel ve gereken araç-gereç yönünden çeşitli sıkıntıların ortaya çıkması gibi nedenlerle, Kamu hizmetinin aksamaması ve ilgililerin istedikleri bilgiye daha kolay ulaşması bakımından, sicil notlarına ilişkin bilgilerin, gerekli gizlilik koşullarının sağlanması ve sadece ilgililerince ulaşılabilmesi şartıyla internet ortamından kullanıma sunulup, sunulamayacağı hakkında tereddüde düşüldüğü belirtilmiş ve Müşavirliğimiz görüşü talep edilmiştir.

II-Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi:

Başkanlığınızın konuya ilişkin görüşünün ve konuyla ilgili olarak oluşan hukuki tereddüdün ne olduğunun bildirilmediği gözlenmiştir.

III-Konuyla ilgili Anayasa, Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları:

Bilindiği üzere 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 1. maddesinde, kanunun amacı, ?Kanunun amacı; demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.? şeklinde açıklanmıştır.

Kanunun 10. maddesinde ? Kurum ve kuruluşlar, başvuru sahibine istenen belgenin onaylı bir kopyasını verirler.

Bilgi veya belgenin niteliği gereği kopyasının verilmesinin mümkün olmadığı veya kopya çıkarılmasının aslına zarar vereceği hâllerde, kurum ve kuruluşlar ilgilinin;

a) Yazılı veya basılı belgeler için, söz konusu belgenin aslını incelemesi ve not alabilmesini,

b) Ses kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları dinleyebilmesini,

c) Görüntü kaydı şeklindeki bilgi veya belgelerde bunları izleyebilmesini,

Sağlarlar.

Bilgi veya belgenin yukarıda belirtilenlerden farklı bir şekilde elde edilmesi mümkün ise, belgeye zarar vermemek koşuluyla bu olanak sağlanır.

Başvurunun yapıldığı kurum ve kuruluş, erişimine olanak sağladığı bilgi veya belgeler için başvuru sahibinden erişimin gerektirdiği maliyet tutarı kadar bir ücreti bütçeye gelir kaydedilmek üzere tahsil edebilir.? hükmüne yer verilmiştir.

Kanunun ?Bilgi edinme hakkı? başlıklı 4 üncü maddesinde, ?Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir.

Türkiye'de ikamet eden yabancılar ile Türkiye'de faaliyette bulunan yabancı tüzel kişiler, isteyecekleri bilgi kendileriyle veya faaliyet alanlarıyla ilgili olmak kaydıyla ve karşılıklılık ilkesi çerçevesinde, bu Kanun hükümlerinden yararlanırlar.

Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerden doğan hak ve yükümlülükleri saklıdır.? hükmüne yer verildikten sonra, Kanunun ?Bilgi verme? başlıklı 5. maddesinde ise ?Kurum ve kuruluşlar, bu Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere, gerekli idarî ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdürler.

Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri uygulanmaz.?düzenlemesine yer verilmiştir.

Keza, Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin, ?Bilgi verme yükümlülüğü kapsamında alınacak tedbirler? başlıklı 6 ıncı maddesinde ?Kurum ve kuruluşlar, Kanunda yer alan istisnalar dışındaki her türlü bilgi veya belgeyi, Kanunda ve bu Yönetmelikte belirlenen esas ve usullere göre başvuranların yararlanmasına sunmak ve bilgi edinme başvurularını etkin, süratli ve doğru sonuçlandırmak üzere gerekli idari ve teknik tedbirleri almakla yükümlüdür.

Kurum ve kuruluşlar, ellerinde mevcut olan ve bilgi edinme başvurusuna konu olabilecek bütün bilgi veya belgeleri, bilgi edinme hakkının kullanımını kolaylaştıracak şekilde tasnif ederler. Bu amaçla kurum ve kuruluşların belge kayıt, dosyalama ve arşiv düzeniyle ilgili gerekli idari ve teknik tedbirler alınır.

Bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılabilmesi ve bilgi edinme başvurularından kaynaklanan iş yükünün en aza indirilebilmesi amacıyla kurum ve kuruluşlar;

a) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki bilgi veya belgelerin konularını ve bunların hangi birimde mevcut olduğunu ihtiva eden kurum dosya planlarını,

b) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki temel nitelikli karar ve işlemlerini, mal ve hizmet alımlarını, satımlarını, projelerini ve yıllık faaliyet raporlarını,

c) Görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki kanun, tüzük, yönetmelik, Bakanlar Kurulu kararı veya diğer düzenleyici işlemlerin neler olduğunu, yayımlanmışsa hangi tarihli ve sayılı Resmi Gazetede yayımlandığını, görev ve hizmet alanlarıyla ilgili mevzuatın değişiklikleri işlenmiş halini, bilgi iletişim teknolojilerini kullanmak suretiyle kamuoyunun bilgisine sunarlar.

Kesinleşen faaliyet ve denetim raporları uygun vasıtalarla kamuoyunun incelemesine açık hale getirilir.

Kurum ve kuruluşlar, Kanun ve bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde, bilgi edinme hakkının etkin olarak kullanılabilmesi ve bilgi edinme başvurularından kaynaklanan iş yükünün en aza indirilebilmesi amacıyla kurumsal internet sayfalarını bu madde hükümlerine göre yeniden şekillendirir. Bu Yönetmelik kapsamındaki kurum ve kuruluşlar, bu bilgileri tek tek birimler bazında, aynı kurumsal internet sayfası üzerinden; zorunlu hallerde kurumsal internet sayfasından link verilmek suretiyle birime ait internet sayfası üzerinden kamuoyunun bilgisine sunarlar.

Kurum ve kuruluşlar, görev ve hizmet alanlarına giren konulardaki bilgi veya belgelerin konularını ve bunların hangi birimde mevcut olduğunu ihtiva eden kurum dosya planlarını, konuyla ilgili mevzuatta belirlenmiş ilkelere uygun olarak düzenlerler. Kurum dosya planları, kurum ve kuruluşların basın ve halkla ilişkilerle görevli birimlerinde oluşturulacak bilgi edinme birimlerinde bulundurulur ve bunlardan yeterli sayıda nüsha başvuru sahiplerinin istifadesine sunulur. Kurum dosya planlarının bir örneği de kurum ve kuruluşların kurumsal internet sayfalarından kamuoyunun bilgisine sunulur.

Bilgi edinme hakkının, elektronik ortamda kullanımını kolaylaştırmak maksadıyla, EK-1 ve EK- 2'de yer alan başvuru formları ile kurum ve kuruluşların bilgi edinme birimlerinin elektronik posta yoluyla başvuru kabul edecek elektronik posta adresleri, kurum ve kuruluşların internet sayfalarında yayımlanır. Bu başvuru formları ayrıca, başvuru sahiplerinin istifadesi amacıyla bilgi edinme birimlerinde sürekli bulundurulur.? denilmektedir.

Diğer yandan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin gizliliğe riayet başlıklı 27. maddesinde ?Memurların sicilleri ile ilgili her türlü yazışma, evrak ve belgelerin sevkinde ve sicil raporlarının muhafazasında (Gizli ve Kişiye Özel) işaretli zarfların kullanılması şarttır.

Sicil raporları sicil dosyalarıyla birlikte kilitli dolaplarda muhafaza edilir.? Hükmü yer almaktadır.

IV-Değerlendirme Ve Sonuç: Yukarıda yapılan açıklamalar ve mevzuat hükümleri doğrultusunda; takdiri Başkanlığınıza ait olmak üzere, İdaremiz personelinin sicil raporlarının gerekli gizlilik koşulları ve üçüncü kişilerin ıttılaı dışında ve sadece ilgililerinin ulaşabileceği şekilde internet üzerinden kullanıma sunulmasında sakınca bulunmadığı düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILDIĞI İÇİN DAİREYE GELMEYEN MEMURUN DURUMU

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-203/ / /2008

Konu :

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: : 26/02/2008 tarihli ve 6575 sayılı yazınız.

I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda; Keçiören 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünde yapılan müfettiş incelemesi sırasında ??'ın görevi başında bulunması sakıncalı görüldüğünden, 14/11/2007 tarih ve 102 sayılı yazı ile 657 sayılı Kanunun 137. maddesi uyarınca görevinden uzaklaştırıldığı, durumumun iki ayda bir incelendiği belirtilerek, Tapu ve Kadastro I. Bölge Müdürlüğünce soru konusu edilen adı geçene aylık ödenip ödenmeyeceği, dairesine uğramaması nedeniyle bir işlem yapılıp yapılmayacağı hususları hakkında görüşümüz talep edilmiştir.

II. 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelge ve İmza Yetkileri Yönergesine göre yapılan inceleme ve neticesi: : Hukuki açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğunun belirtilmemiş olduğu ve konuya ilişkin Başkanlık görüşünün bildirilmediği gözlenmiştir.

III. Konuyla ilgili Anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları:

Anayasanın 128. maddesi, ?Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.

Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir?? hükmündedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4. maddesinde, ?Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.? hükmünü içermektedir.

Anayasa'nın 129. maddesi de; ? Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.

Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.

Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır.? Hükmünü amirdir.

657 sayılı Kanunun 137/1. maddesinde ?Görevden uzaklaştırılma, Devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet Memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir?? denilmektedir. Kanunun 138. maddesi görevden uzaklaştırmaya yetkilileri saymış, 140. maddesi haklarında mahkemelerce cezai kovuşturma yapılan Devlet memurlarının da 138 inci maddedeki yetkililer tarafından görevden uzaklaştırılabileceğini belirtmiştir.

Görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü başlıklı 141. maddenin birinci fıkrası, ?görevden uzaklaştırılan ve görevi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınan memurlara bu süre içinde aylıklarının üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam ederler? hükmündedir. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise, 143 üncü maddede sayılan durumların (yani memurun göreve tekrar başlatılmasının zorunlu olduğu haller) gerçekleşmesi halinde, bunların aylıklarının kesilmiş olan üçte biri kendilerine ödenir ve görevden uzakta geçirdikleri süre, derecelerindeki kademe ilerlemesinde ve bu sürenin derece yükselmesi için gerekli en az bekleme süresini aşan kısmı, üst dereceye yükselmeleri halinde, bu derecede kademe ilerlemesi yapılmak suretiyle değerlendirilir

Kanunun 145. maddesi, ?Bir ceza kovuşturması icabından olduğu takdirde görevinden uzaklaştırmaya yetkili amir (Müfettişlerin görevinden uzaklaştırdıkları memurlar hakkında atamaya yetkili amir) ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir ve ilgiliye de yazı ile tebliğ eder.? hükmünü amirdir.

Görevden uzaklaştırılan memurun, görevle ilişkisinin fiilen kesildiği süre içerisinde görev yaptığı kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezlerini terk etmesi durumunda görevden çekilmiş sayılıp sayılmayacağı hususu yargıya intikal etmiş olup, Danıştay 5. Dairesi 24/02/1988 tarihli ve E. 87/790, K. 88/562 sayılı kararı ile ??Devlet Memurları Yasasının, memurların görev yaptıkları kurum ve hizmet birimlerinin bulunduğu yerleşim merkezlerinde ikamet zorunluluğu getiren Ek 2. maddesine uyulmaması veya görev mahallinden izinsiz çıkılması hallerinde ortada görevin terk edilmesi gibi bir durumun olmadığına, ancak görevden uzaklaştırılan memurların göreve devam dışındaki diğer kurallara uymak zorunda olduklarına? karar vermiş ve bu konudaki tereddüdü gidermiştir.

IV. Değerlendirme: 06/03/2008 tarihli ve 1120 sayılı yazımızla adı geçen hakkındaki soruşturma evrakları talep edilmiş, aynı gün ve 9038 sayılı yazınızla da Başkanlığınızda mevcut olan soruşturma evrakı örnekleri gönderilmiştir.

Dosyada mevcut olan belgelerin incelenmesinden; Başmüfettişliğin ?..'ya hitaplı 14/11/2007 tarihli ve 102 sayılı yazısının ?.'ya 14/11/2007 tarihinde tebliğ edildiği ve adı geçenin görevden uzaklaştırıldığı, yine Başmüfettişliğin aynı gün (yazıda 12/11/2007 tarihi var ise de 102 sayılı yazı 14/11/2007 tarihli olduğundan 103 sayılı bu yazının 14/11/2007 tarihli olması gerekir) ve 103 sayılı yazısı ile adı geçenin görevden uzaklaştırıldığını Keçiören 4. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğüne ilettiği, adı geçen ile birlikte diğer görevliler hakkında 26/12/2007 tarihli ve 110 sayılı Ön İnceleme Raporu hazırlandığı ve bu raporda ?.. hakkında soruşturma izni verilmesinin talep edildiği, 20/11/2007 tarihli ve 149 sayılı Makam Oluru ile adı geçenin görevden uzaklaştırılma halinin devamına ve durumunun iki ayda bir incelenmesine karar verildiği, Ankara Valiliği İl İdare Kurulunun 27/12/2007 tarih ve 498-01-99-S-194 sayı ile ?.. hakkında soruşturma izni verilmesine karar verdiği, Keçiören Kaymakamlığının 29/02/2008 tarihli ve 358 sayılı yazısından da görevden uzaklaştırıldığına ve durumunun iki ayda bir incelenmesine ilişkin Başkanlığınızın 03/01/2008 tarihli ve 128 sayılı yazısının kendisine tebliğ edilemediği anlaşılmıştır.

Yukarıya alınan mevzuat hükümleri ve Danıştay kararı birlikte değerlendirildiğinde, adı geçen hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri uygulanmış olduğuna ve durumu da iki ayda bir değerlendirildiğine göre görev yerine gitmemesi, uğramaması alınan tedbirin doğal sonucudur. Devlet Memurları Kanununun görevden uzaklaştırılan veya görevinden uzak kalan memurların hak ve yükümlülüğü başlıklı 141. maddesi hükmüne göre adı geçene, tutuklansa ve gözaltına alınsa da, bu süre içinde aylığının üçte ikisi ödenir. Adı geçenin 657 sayılı Kanunun öngördüğü sosyal hak ve yardımlardan faydalanmaya devam edeceği de tabiidir.

Adı geçen 14/11/2007 tarihinde görevden uzaklaştırılmış olduğunu öğrenmiştir. Durumunun iki ayda bir değerlendirileceğine ilişkin yazıyı ise tebellüğ etmemiştir. 14/11/2007 tarihi itibarıyla görevden uzaklaştırılmış memur durumundadır ve bu durumun devam edeceğinin kendisine bildirilememesinin önemi yoktur. İleride görevden uzaklaştırılma hali sona ererse ve bu husus kendisine tebliğ edilemezse Tebligat Kanunu hükümlerine göre hareket edilecek olup tebligat yapılmış sayıldıktan sonra memuriyet görevine başlamaması halinde gerekli işlem yapılabilecektir.

V. Sonuç ve Görüş özeti:

Sonuç olarak adı geçenin daireye uğramaması, hakkındaki görevden uzaklaştırma tedbirinin sonucudur. Gözaltına alınmış olsa ve tutuklansa dahi hakkında 657 Sayılı Kanunun

143.maddesinde sayılan kararlardan birinin verilmesi ve kesinleşmesi ile görevden uzaklaştırma tedbiri kaldırılıncaya kadar aylığının üçte ikisinin ödenmesi gerekir. Durumunun 657 sayılı Kanunun 145.maddesi hükmü gereği iki ayda bir incelenip kendisine bilgi verilmesi ve yargılama sonucunun beklenmesi gerekmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR


YENİ GÖREV YERİNDE İŞE BAŞLAYAMAN MEMURUN MAAŞI NEREDEN ÖDENİR?

Sayı : B.09.1.TKG061-647-03-01-08-206/ / /2008

Konu : Mehil müddetindeki ödemeler.

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : 28/02/2008 tarihli ve 7686 sayılı yazınız.

İlgi yazınızın incelenmesi neticesinde özetle; Didim Tapu Sicil Müdürlüğünden Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğüne 24/10/2007 tarihinde ataması yapılan ..?'ün, 28/01/2008 tarihinde ilişiğinin kesildiği, ancak rüşvet suçundan tutuklandığından yeni görev yeri olan Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğünde görevine başlayamadığından kendisine maaş ve sosyal haklarının hangi müdürlüğümüz tarafından verileceği hususunda tereddüt hâsıl olduğu, yeni görev yeri olan Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğünce ilgiliye ödemelerin yapılması gerektiği yönünde de görüş bildirdiğiniz anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 62 nci maddesi ?İlk defa veya yeniden veyahut yer değiştirme suretiyle; a) Aynı yerdeki görevlere atananlar atama emirlerinin kendilerine tebliğ gününü, b) Başka yerdeki görevlere atananlar, atama emirlerinin kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde o yere hareket ederek belli yol süresini, izleyen iş günü içinde işe başlamak zorundadırlar....?, 169 uncu maddesi ise ?Bulundukları yerden başka yerlerdeki görevlere nakledilen ve 62 nci maddede belirtilen süre içinde yeni görevlerinde işe başlayan memurlarla, yer değiştirme suretiyle başka kurumlara atanan memurların aylıkları, işe başladıkları tarihi takip eden aybaşından itibaren yeni görev yerinde ödenir?? hükmündedir. Bunun yanında, ekte gönderilen Maliye Bakanlığının Sinop Valiliğine hitaplı benzer konulardaki yazılarında kısaca; yukarıdaki kanun hükümleri ile Devlet Memurları Genel Tebliğlerine atıfta bulunularak, mehil müddetini kullanmakta iken rapor veya zorunlu nedenlerle yeni görev yerlerinde göreve başlayamayanların aylıklarının ve mali haklarının yeni görev yerlerinde kadro tasarrufundan ödenmesi gerektiği, bildirilmiştir.

Bu itibarla, ilgilinin mehil müddetini kullanırken tutuklandığı ve tutuklu olması nedeniyle yeni görev yerinde görevine başlayamadığı (Bu husus, Başkanlığınızca mahallinden kesin olarak tespit edilmelidir.) varsayımından hareketle, Maliye Bakanlığının yazıları da dikkate alınarak, ilgilinin aylık ve mali haklarının yeni görev yerinde (Gölcük Tapu Sicil Müdürlüğü) kadro tasarrufundan ödenmesi gerektiği, düşünülmektedir.

Bilgilerinizi rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I.Hukuk Müşaviri

EK : Maliye Bakanlığının faks yazı örnekleri (4 sayfa)


GÖREVDE YÜKSELMEDE KAZANILMIŞ HAKLAR

Sayı : B.09.1TKG061-647-03-01-08-209/ / /2008

Konu : Görevde Yükselme Yönetmeliği

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 03/03/2008 tarihli ve 8183 sayılı yazınız.

I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: Başkanlığınızdan alınan ilgi yazıda Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin ?Kazanılmış haklar? başlıklı 28. madde hükmüne ilişkin olarak Müşavirliğimizce verilen 31/07/2006 tarih ve 3907 sayılı görüş yazımızda belirtildiği şekilde uygulama yapıldığı, Tapu Sicil Müdür Yardımcısı ve Eğitim Uzmanı kadroları için yapılacak sınava ilişkin 15/02/2008 tarihli duyuruda da Müşavirliğimizce verilen görüşe istinaden uygulamaya kolaylık getirmesi ve açıklayıcı olması açısından 28. madde 2. fıkra hükmünün ?18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevde bulunanlardan iki yıllık yüksek öğrenim görmüş olanlar diğer özel şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilir.? şeklinde ilan edilmekle birlikte söz konusu fıkranın bu şekilde ilan edilmesine Yapı-Yol Sen tarafından itiraz edilerek 28. madde 2. fıkranın Yönetmelikte yer aldığı şekilde düzeltilmesini istemesi nedeniyle, verilecek cevaba ve uygulamaya esas olmak üzere görüşümüzün bildirilmesi istenmektedir.

II. 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge ve İmza Yetkileri Yönergesine göre yapılan inceleme ve neticesi: İlgi yazıda Hukuk Müşavirliğinden görüş istenilmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede açıklanmasına rağmen, görüş isteyen birim olarak Başkanlığınız görüşünün belirtilmediği görülmüş olmakla birlikte, Tapu Sicil Müdür Yardımcısı ve Eğitim Uzmanı kadrolarına atama yapılabilmesi için yapılacak sınav için başvuruların 14/03/2008 tarihi mesai bitimine kadar Başkanlığınızda olacak şekilde gönderilmesi gerektiğinden, başvuru bitim tarihi dikkate alınarak verilecek cevabın gecikmemesi için konu incelenerek görüşümüz aşağıda belirtilmiştir.

III. Konuyla ilgili anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları: Bilindiği üzere; 18/04/1999 tarih ve 23670 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (değişik başlıklı) Kamu Kurum ve Kuruluşlarda Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin Geçici 3. maddesinde, ?Bu Yönetmelik kapsamına giren unvanları, ilgili mevzuatları uyarınca kazananların hakları saklıdır. Bu yönetmeliğin yayımı tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görenler, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5. maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilirler.

(Ek fıkra 99/12865- 30/04/1999) Kurumlar, özel Yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5. madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilirler.? hükmünü amirdir.

Söz konusu hükme paralel Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin? ?Kazanılmış Haklar? başlığı altında düzenlenen 28. maddesi ??.15/03/1999 tarihli ve 99/12647 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarda Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmeliğin yayımlandığı 18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevli personel hakkında unvanlar itibariyle belirlenmiş bulunan öğrenim düzeylerinin bir alt öğrenim düzeyi uygulanır.

18/04/1999 tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık öğrenim görmüş olanlar, diğer şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yükseköğrenim görmüş kabul edilirler.? şeklinde düzenlenmiştir.

IV. Değerlendirme: Hakkında görüş sorulan İdaremizin söz konusu Yönetmeliğinin 28. madde 2. fıkrası yukarıda yer verildiği şekilde olmasına rağmen, Başkanlığınızca her ne kadar Müşavirliğimizin 31/07/2006 tarihli görüşü üzerine bu tarihten itibaren (uygulamaya kolaylık getirmesi ve açıklayıcı olması açısından) ?18/04/1999 tarihinde Genel Müdürlükte görevde bulunanlardan iki yıllık yüksek öğrenim görmüş olanlar diğer özel şartlara sahip oldukları takdirde dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilir.? şeklinde ilan edildiği belirtilmişse de, Başkanlığınızın 11/07/2006 tarih ve 27090 sayılı görüş sorma yazısında Yönetmeliğimizin 28. maddesinin iki kısma ayrılarak soru konusu edildiği, 31/07/2006 tarihli ve 3907 sayılı görüşümüzün değerlendirme kısmında ise, kazanılmış haklar olarak düzenlenen 28. maddenin 1. fıkra hükmünden bahisle ??ilgilinin 18/04/1999 tarihi itibariyle İdaremizde görevli personel olmasının yanında aynı tarih itibariyle de belirlenmiş bulunan bir alt öğrenim düzeyinden mezun olması gerektiği? şeklinde değerlendirmede bulunulduğu görülmüştür..

Önceki görüşümüzde belirtildiği gibi Genel Yönetmelikle düzenlenen maddenin geçici bir madde olması ve İdaremiz Yönetmeliğinde düzenlenen madde de kazanılmış haklar olarak düzenlendiğinden, öncelikle maddenin düzenleniş amacından ve kazanılmış hak kavramından yola çıkılması gerekmektedir. Bu hususta 31/07/2006 tarihli görüşümüzde detaylı açıklama yapılmış olup, gerçekten kazanılmış hak objektif bir hukuk kuralının kişilere uygulanmasıyla objektif ve genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönüşmesi olup, diğer bir anlatımla, kazanılmış haklara saygı ilkesi uyarınca, yürürlükteki hukuk kurallarına göre yapılıp tamamlanmış olan bir hukuki işlemden doğan sübjektif hakların, daha sonra bu kuralların veya ilgilinin durumunun değişmesinden etkilenmemesi gerekmektedir.

Nitekim, bu konuda Devlet Personel Başkanlığınca verilen görüşlerde, Genel Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği 18/04/1999 tarihinde Kurumundaki bir unvanı kazananların bilahare başka bir Kuruma herhangi bir sebeple daha önce ihraz ettiği unvanın altında bir unvana naklen atanmaları halinde, daha önce ihraz ettiği unvana eşdeğer (aynı gruptaki aynı düzey bir )unvana sınavsız atanabilecekleri şeklinde görüş verilmekle, kazanılmış hakların korunması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu durumda başka bir Kurum bünyesinde bile olsa daha önce kazanılan unvanların korunması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. (09/05/2002 tarih 22 sayılı bülten 40. sayfa, 17/03/2003 tarih 23 sayılı bülten 12. sayfa, 14/12/2006 tarih 25 sayılı bülten 63. sayfa, 13/03/2007 tarih 26 sayılı bülten 15. sayfa, 30/04/2007 tarih 26 sayılı bülten 40. sayfa gb.)

Yine Devlet Personel Başkanlığının 27/02/2007 tarihli bir görüşünde ??..Ayrıca, Genel Yönetmeliğin 5'inci maddesinin birinci fıkrasında Devlet memurlarının bu Yönetmelik kapsamındaki görevlere atanabilmeleri için gerekli olan öğrenim düzeyleri kurumları tarafından çıkarılacak yönetmeliklerinde unvanlar itibariyle gösterileceği; aynı maddenin son fıkrasında, kurumların kendi yönetmeliklerinde düzenlemeleri kaydıyla, sadece hizmet alanına ilişkin olarak iki yıllık yüksek öğrenim görenlerin müdür ve daha alt görevlere, atanabilmeleri için dört yıllık yükseköğrenim şartının aranmayacağı; geçici 3'üncü maddesinde, bu Yönetmeliğin yayımı tarihinde görevde bulunanlardan iki yıllık yükseköğrenim görenlerin, diğer koşullara sahip oldukları takdirde, 5 inci maddenin uygulanması bakımından dört yıllık yüksek öğrenim görmüş kabul edilecekleri ile kurumların, özel yönetmelikleriyle bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan personeli bakımından, 5'inci madde ile öngörülen öğrenim düzeyinin altında bir öğrenim düzeyi belirleyebilecekleri; geçici 5'inci maddesinde ise, ? 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yapanların görevde yükselme niteliğindeki atamalarının, bu Yönetmelik hükümleri çerçevesinde kendi mevzuatlarına göre çıkaracakları yönetmeliklere göre yapılacağı hükmü getirilmiştir.? şeklinde görüş belirtmiştir.

V.Sonuç ve Görüş özeti: Yukarıda yer alan hükümlerin ve konu ile ilgili görüşlerin incelenmesinden, kazanılmış hakların korunması açısından gerek 31/07/2006 tarihli görüşümüzde belirttiğimiz, gerekse yukarıda yer verilen görüşler göz önüne alınarak 28. madde 1. fıkranın uygulanması yönünden ilgili kişinin 18/04/1999 tarihi itibariyle Genel Müdürlükte (merkez ve taşra) görevli personel olması ve bu tarih itibariyle de belirlenen öğrenim düzeyinden mezun olması gerektiği düşünülmekte olup, zaten 1.fıkraya yönelik ilanda bu şekilde olduğundan ilanın bu kısmı açısından herhangi bir şey yapılmasına gerek bulunmamakla birlikte, aynı maddenin 2. fıkra hükmü İdaremiz yönetmeliğinde Genel Müdürlük ibaresi kullanılmayarak sadece ?18/04/1999 tarihinde görevde bulunanlardan? ibaresi kullanılmış olduğundan söz konusu sınav ilanının da bu şekilde yapılması gerektiği düşünülmekle birlikte konu ile ilgili olarak gerekli görülmesi halinde de Devlet Personel Başkanlığından görüş alınmasının uygun olduğu düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


GÖREV TAZMİNATINA İLİŞKİN SORU

Sayı : B.09.1.TKG.061?647?03?01?08?302/ ?/2008

Konu :

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 14/03/2008 tarihli ve 10656 sayılı yazınız.

I. Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: İlgi yazınızda, İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı olarak çalışmakta iken, 14/12/2007 tarihinde Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı emrine uzman olarak ataması yapılan ?..'in, 07/03/2008 tarihli dilekçesi ile kendisine görev tazminatı ödenmesi talebinde bulunduğu belirtilerek, adı geçene görev tazminatı ödenip-ödenmeyeceği konusunda Müşavirliğimizin görüşünün bildirilmesi istenilmektedir.

II. Başkanlığınızın 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelgemiz hükümlerine göre yapılan inceleme ve neticesi: İlgi yazıda, 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelgemiz hükümlerine göre hukuki açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğunun açıkça ve ayrıntılı olarak belirtilmediği gibi konuya ilişkin Başkanlık görüşünün bildirilmediği gözlenmiştir.

III. Konuyla ilgili anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları ve değerlendirme: a)Bilindiği üzere, 10/04/2001 tarihli ve 4639 sayılı Yasa'nın verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca çıkarılan 13/07/2001 tarihli ve 631 sayılı ?Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlilerinin Mali Ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin? 11. maddesi ile 27/06/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 1.maddesine (C) bendi eklenmiştir.

?Görev tazminatı? ödemesinin yasal dayanağını teşkil eden 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değişik 1. fıkrasının (C) bendi ile ?(A) bendi kapsamına giren ve temsil tazminatı almayan personelden;

1- 7.000'den daha düşük göstergeler üzerinden makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlara, 15.000 gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir.

2- Yukarıda sayılanların dışında kalanlardan en az beş hizmet yılını dolduranlara; hizmet sınıfı ve yılları, tabi oldukları personel kanunları, kariyerleri, kamu görevlerine giriş dereceleri ve öğrenim durumları birlikte veya ayrı ayrı dikkate alınmak suretiyle ve 10.000 gösterge rakamını geçmemek üzere Bakanlar Kurulunca tespit edilecek gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir.

3- (1) ve (2) numaralı alt bentlere göre ödenecek görev tazminatının uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri tespit etmeye, çalışanlar ve emekliler için gösterge rakamları belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir? hükmü getirilmiştir.(27/02/2008 tarihli ve 5745 sayılı Kanunun 1. maddesiyle yukarıda geçen 2 numaralı alt bent yürürlükten kaldırılmıştır.)

Anılan Kararname'nin 16. maddesinde ise, görev tazminatı hakkında 4505 sayılı Yasa'nın 5.maddesinin (c) bendinde yer alan ?Teşkilat veya özel kanunlarında yer alan hükümlere göre kadro karşılığı sözleşmeli, sözleşmeli veya kapsam dışı statüde çalışanlara temsil tazminatı ödenmez. Bu tazminata hak kazananlara personel veya teşkilat kanunları veya diğer kanuni düzenlemeler ile kaynağı ne olursa olsun ödenmekte olan döner sermaye katkı payları, fiilen yapılmayan ders karşılığı ek ders ücreti ödemeleri, fon, ek ödeme, teşvik ödemesi ve benzeri ödemelerin aylık net tutarları, temsil tazminatının net tutarından mahsup edilir. Ancak mahsup işlemleri, görev tazminatına uygulanan mahsupla ilgili hükümler esas alınarak yürütülür. Benzeri ödemelerin kapsamı ile uygulamaya ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenir. Bu tazminat her ne şekilde olursa olsun ikramiyelerin veya başka bir ödemenin hesaplanmasında dikkate alınmaz? hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir.

b) Anılan maddede yapılan yetkilendirmeye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 14/03/2002 tarihli ve 24695 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulan 10/01/2002 tarihli ve 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı incelendiğinde;

Kararın 1.maddesinin ?15/1/2002 - 14/7/2002 tarihleri arasında geçerli olmak üzere, aylıklarını 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, 3466 sayılı Uzman Jandarma Kanunu, 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa göre almakta olan personelden; makam veya yüksek hakimlik tazminatı öngörülen kadrolara atanmış olanlardan, makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamları;- 6.000 olanlara 9.000,- 5.500 - 4.500 olanlara 7.000,

- 4.000 ve daha az olanlara 6.000gösterge rakamının, almakta oldukları makam veya yüksek hakimlik tazminatı gösterge rakamlarına ilave edilmesi suretiyle bulunan gösterge rakamının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarda görev tazminatı ödenir? şeklinde düzenlenerek kimlere ve ne oranda görev tazminatı ödeneceği, Kararın 2 ve devamı maddelerinde ise, görev tazminatı ödemelerinde esas alınacak diğer hususlar belirlenmiştir. (11/07/2002 tarihli ve 24812 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 05/07/2002 tarihli ve 4382 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile görev tazminatının 15/07/2002 tarihinden sonra da ödenmesine devam edileceği kararlaştırılmıştır.)

c) 2000/3576 sayılı Kararın 3. maddesinde 10/03/2000 tarihli ve 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli Kararın 3,4,5 ve 6.maddelerinin görev tazminatı hakkında da uygulanacağı belirtilmiş, ?Temsil Tazminatı Ödenmesi Hakkındaki? 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına ekli kararın 3,4 ve 5. maddelerinde ödemelere ilişkin hususlar düzenlendikten sonra, 6.maddesinde bu tazminatın ödenmesinde ortaya çıkacak tereddütleri gidermeye Maliye Bakanlığı'nın yetkili olduğu ifade edilmiştir.

Yukarıda açıklanan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden görev tazminatı ödemesinde, ancak fiilen görev yapılan unvanın esas alındığı, fiilen Kararname kapsamında belirtilen görevlerde bulunmayanların görev tazminatından faydalanamayacağı, zira daha önce görev tazminatı alınabilecek bir görevde iken, başka bir göreve atananların, görev tazminatı alabilmesine olanak sağlayan (önceki bulunulan görevler nedeniyle ilgilisine sonradan, makam tazminatı ödemesi olanağı sağlayan ilişkin 657 sayılı Yasa'nın 43/B maddesinin 3.fıkrasında ki benzer) bir düzenlemenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

IV-Sonuç ve görüş özeti: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, konuyla ilgili yasal bir düzenleme bulunmaması nedeniyle,İdari ve Mali İşler Dairesi Başkanı olarak çalışmakta iken, 14/12/2007 tarihinde Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı emrine uzman olarak ataması yapılan ?.'e çalıştığı Daire Başkanlığı nedeniyle görev tazminatı ödenmesinin mümkün olamayacağı,

Ancak, 2000/457 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın 6. maddesi uyarınca, tereddüde düşülen hususun, bir kez de Maliye Bakanlığına intikal ettirilerek, alınacak cevaba göre uygulamaya yön verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.


MAHKUMİYET VE 657/48-A/5

Sayı : B.09.1.TKG.061.647.03.01.08.303/ / /2008

Konu : Yüzkızartıcı suç

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : a) 14/03/2008 tarihli ve 10618 sayılı yazıları.

b) Hukuk Müşavirliği'nden görüş istenilmesine ilişkin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614

sayılı Genelge.

I- Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: İlgi yazılarında Tapu ve Kadastro Van Bölge Müdürlüğü emrinde 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesine göre Sözleşmeli Büro Personeli olarak görev yapan ??. hakkında yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması tahkikatına dair Van Emniyet Müdürlüğü'nün 27/02/2008 tarihli ve 990108 sayılı yazısı ilişikte gönderilmekle, adı geçen hakkında 657 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi kapsamında yapılacak işlem hakkında Müşavirliğimiz görüşü sorulmakla keyfiyet değerlendirilmiştir.

II- Görüş istenen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi: İlgi yazı ve ekleri hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, ?hukukî? yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı, ne gibi bir tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı ?hukukî? görüş sormak ihtiyacı duyulduğu, ilgi yazıdan anlaşılamamaktadır.

İlgi (b) Genelgeye göre;

1) Görüş taleplerine ilişkin yazılarda, "Yapılacak uygulamaya esas olacak emirlerinizin/talimatlarınızın bildirilmesi" v.s şeklinde beyanlarda bulunulmaksızın,

2) Görüş istenen konu ayrıntılı bir biçimde açıklanmak ve incelemeler sonucu hukukî açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğu açıkça ve ayrıntılı olarak belirtilmek suretiyle, talepte bulunan birimin konu hakkındaki görüşü ile gerekli bilgi ve belgeleri de talebe ekleyerek,

görüş sorulması gerekmektedir.

Diğer taraftan, ilgi yazı ekinde adı geçenin mahkumiyetine dair mahkeme kararı bulunmadığı gibi, mahkeme kararının kesinleşip kesinleşmediği de belirtilmemiştir. Mahkeme kararı olmadan, Van Emniyet Müdürlüğü'nün yazısına istinaden görüş verilmesinin sağlıklı olmayacağı da bilinmelidir.

Hukuk Müşavirliği'nden görüş istenilmesine ilişkin 2005/1614 sayılı genelgede belirtilen usûle ve esaslara uyulmadan görüş istenilmesine rağmen, konunun önemi, aciliyeti ve sürüncemede kalmaması sebepleriyle keyfîyet hukukî yönden bu defaya mahsus değerlendirilmiş olup, bundan sonraki yazışmalarda ilgi (b) Genelgeye uygun hareket edilmesi konusunda hassasiyet gösterilmelidir.

III- Konuyla ilgili Kanun ve diğer mevzuat hükümleri: Bilindiği üzere; 06/06/1978 tarihli ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulmuş olan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esasların 12. maddesinin birinci fıkrası, ? Sözleşmeli olarak

çalıştırılacakların, ilgili kurumun saptayacağı özel koşulların yanı sıra, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 48 inci maddesinin (A) fıkrasının 4, 5, 6 ve 7 nci bentlerinde belirtilen koşulları da taşımaları gereklidir.? hükmündedir.

657 sayılı Kanun'un 48 inci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (5) numaralı alt bendinde, (23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun ile değişik) ?Türk Ceza Kanunu'nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak." memur olmanın genel bir şartı olarak sayılmıştır.

Anılan 657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinin değişiklikten önceki hali ise; ?(Değişik Fıkra: 3697 - 10.1.1991) Taksirli suçlar ve aşağıda sayılan suçlar dışında tecil edilmiş hükümler hariç olmak üzere, ağır hapis veya 6 aydan fazla hapis veyahut affa uğramış olsalar bile Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçlarından dolayı hükümlü bulunmamak.? şeklindedir.

Adı geçen personelin mahkum olduğu tarihte yürürlükte bulunan 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4. maddesinin dördüncü fıkrasında, ?(Değişik 4. fıkra: 3506 - 7.12.1988) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir..? hükmü bulunmaktadır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 50. maddesinin beşinci fıkrasında ise, ?Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.? hükmü mevcuttur.

IV- Değerlendirme: Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, 657 sayılı Kanun'un 4. maddesinin (B) bendi kapsamında istihdam edilecek kişilerin, aynı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin 4, 5, 6 ve 7. alt bentlerinde öngörülen Devlet Memuru genel şartlarına sahip olmaları gerektiği açıktır.

Mütalâa konusu hâdisede, hakkında aşağıda belirtilecek ceza hükmü kurulan ?.'ın 657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinde belirtilen şartı taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinin 23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki haline göre Devlet Memurluğuna engel suçları şu şekilde sıralayabiliriz:

- Ağır hapis veya altı aydan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar,

- Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlar,

- Zimmet, ihtilas, irtikap, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlar,

- İstimal ve istihlâk kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma.

Devlet Memurları Kanunu memuriyete engel olarak görmediği suçları saymak yerine kusurluluk durumuna göre belirleyerek, taksirli suçlardan dolayı hükümlü bulunan kişilerin memur olabileceğini belirtmiştir? ( Dr. Nur KAMAN KARAN, Devlet Memurluğunun Sona Ermesi, Seçkin Yayınları, Ankara 2003, shf: 57)

Yukarıda belirtilen madde hükmü ile taksirli suçlardan mahkumiyet ve tecil edilmiş mahkumiyetin memuriyete engel olmadığı kurala bağlanmış ancak, maddede belirtilen suçlardan mahkum olan ilgililerin mahkumiyetleri tecil edilmiş olsa bile memur olamayacaklarına işaret edilmiştir.

Hukukumuzda, ?yüz kızartıcı suç?, ?utanç verici suç? ve ?haysiyet kırıcı suç? tabirleri bazı kanunlarda (meselâ, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/A-5. (eski halinde) ve 125/1/E-g. maddesinde birlikte) kullanılmış ise de; ?yüz kızartıcı suç?un (ve diğerlerinin) ne olduğu açıkça tarif edilmemiştir. Gerçekten de, suç hukukunun temel hukukî metni olan mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ve hâlen yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda ?yüz kızartıcı suç? diye bir tasnif ve tarif bulunmamaktadır. Fakat, ?yüz kızartıcı? suçlarda bazı ortak vasıflar bulunmakta olup; bu suçlar, suç mağdurunu kandırmak, mağdurun zayıflığından, hulûs ve hıffetinden ve suçun işlenmesine mâni olamayacak oluşundan faydalanmak, ahde vefâdan uzaklık, ihânet ve hile gibi yollarla işlenen suçlar olarak değerlendirilmektedir.

Her ne kadar kanunlarda ?yüz kızartıcı suç? tasnif ve tarif bulunmamakta ise de; ?yüz kızartıcı suç?lar, örnekleri verilerek sayma suretiyle gösterilmiş ve ilgili hukukî düzenlemelerde bazı suçlar, isim olarak sayılıp ?gibi? kelimesi de kullanılarak ?yüz kızartıcı suç? olarak belirtilmiştir.

Bu hukukî düzenlemelerde bazı suçlar sayıldıktan sonra ?gibi (benzeri)? kelimesine yer verilmesinden dolayı ?yüz kızartıcı suçlar?ın geniş tutulabileceği ve mevzuatta sayılanlara benzer başka suçların da ?yüz kızartıcı suçlar?a katılabileceği düşünülebilir ise de; ceza hukukunda kıyas caiz olmadığından, ceza hukuku ile alâkalı hükümlerin yorumlanmasında ?dar yorum? esası geçerlidir. Bu esastan hareketle, ?gibi? kelimesine dayanarak ?yüz kızartıcı suçlar?ı genişletmek hukuken isabetli değildir. Yani, hukukî düzenlemelerde adlandırılarak sayılanların dışında kalan benzer suçların da ?yüz kızartıcı suç? kabûl edilmesi suretiyle ilgililer aleyhine netice doğuracak işlemler yapılması hukuken doğru görülmemektedir (Ancak, Müşavirliğimizce de iştirak edilen hâkim görüş yukarıdaki gibi olmakla birlikte, suçun işleniş şekli, suçta kullanılan vasıtalar ve mağdurun durumu gibi hususlar dikkate alınarak ve ilgili kanunlardaki ?gibi? ifadesinden hareket edilerek, kanunlarda sayılanların dışındaki bazı suçların da ?yüz kızartıcı suç? olarak değerlendirildiği ve buna göre uygulamada bulunulduğu da bilinmektedir.).

Her ne kadar ?yüz kızartıcı suç?un ne olduğu mevzuatta tarif edilmemiş ise de; yürürlükte bulunan düzenlemelere bakıldığında, tamamında sayılan suçların hemen hemen aynı suçlar olduğu görülmektedir. Bu suçlar, -meselâ- Anayasa'nın 76/2. maddesinde, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 11/f. maddesinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48/A-5. maddesinde, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 5/a. maddesinde sayılmış olup, ?zimmet, ihtilâs, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma (emniyeti suiistimal), dolanlı (hileli) iflâs gibi? suçlardır.

Eski (mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun muhtelif maddelerinde adlandırılmış bulunan ve bazı kanunlarda ?yüz kızartıcı? olarak tavsif edilen bu suçların, yeni (5237 sayılı) Türk Ceza Kanunu'nda;

1) Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar arasında:

a) Zimmet (247, 248 ve 249 uncu maddelerde- mülga 765 sayılı Kanun'un 202,203 ve 204 üncü maddelerinde),

b) İrtikâp (250 nci maddede- mülga 765 sayılı Kanun'un 209 uncu maddesinde),

c) İhtilâs (247 nci maddenin 2 nci fıkrasında-mülga 765 sayılı Kanun'un 202 nci maddesinin ikinci fıkrasında),

d) Rüşvet (252, 253 ve 254 üncü maddelerde- mülga 765 sayılı Kanun'un 211 ilâ 219 uncu maddelerinde),

2) Malvarlığına Karşı Suçlar arasında:?

a) Hırsızlık (141, 142, 143, 144, 145, 146 ve 147 nci maddelerde- mülga 765 sayılı Kanun'un 491 ilâ 494 üncü maddelerinde),

b) Güveni (inancı) kötüye kullanma veya emniyeti suiistimâl (155 inci maddede-mülga 765 sayılı Kanun'un 508 ilâ 511 inci maddelerinde),

c) Dolandırıcılık (157, 158 ve 159 uncu maddelerde-mülga 765 sayılı Kanun'un 503, 504 ve 505 inci maddelerinde),

d) Hileli (dolanlı) iflâs (161 inci maddede-mülga 765 sayılı Kanun'un 506 ncı maddesinde),

3) Kamu Güvenine Karşı Suçlar arasında ?sahtecilik? (197 ilâ 212 nci maddelerde-mülga 765 sayılı Kanun'un 316 ilâ 357 nci maddelerinde),

olarak yer aldığı görülmektedir.

Tapu ve Kadastro Van Bölge Müdürlüğü emrinde 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesine göre Sözleşmeli Büro Personeli olarak görev yapan ??., (Müşavirliğimizce haricen edinilen ve kesinleşip kesinleşmediği belli olmayan) Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 04/03/2003 tarihli ve E. 2002/681, K. 2003/160 sayılı kararı ile; ?(mülga) T.C.K.'nun 512. maddesi uyarınca takdiren 7 gün hapis ve T.C.K.'nun 19. maddesi uyarınca 218.104.099-TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, çalınan eşyaların değeri suç tarihi ve paranın alım gücü dikkate alındığında takdiren pek hafif değerde kabul edilerek sanığın cezasından T.C.K.'nun 522. maddesi uyarınca takdiren 2/3 oranında indirim yapılarak 2 gün hapis ve 72.701.000-TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilen hapis cezasının sanığın kişiliği, suçun özelliği dikkate alınarak 647 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 7.270.136 TL'den paraya çevrilerek 14.540.000-TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, sanığa verilen para cezalarının T.C.K.'nun 72. maddesi uyarınca içtima ettirilerek neticeden 87.241.000-TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın geçmişteki hali ve suç işleme eğilimine göre cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceği hususunda mahkemede kanaat oluşamadığından sanığın cezasının 647 sayılı Kanun'un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine takdiren yer olmadığına? karar verilmiştir (Kararın kesinleşip kesinleşmediği belli değildir).

Karar bu haliyle değerlendirilecek olur ise; adı geçen personel, (mülga) Türk Ceza Kanunu'nun ?Eşyayı Cürmiyeyi Satın Almak Ve Saklamak' suçunu düzenleyen 512. maddesi uyarınca neticeden 2 gün hapis ve 72.701.000-TL ağır para cezası ile cezalandırılmış ve adı geçene verilen hapis cezası 647 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca paraya çevrilmiştir.

Adı geçenin neticeden hüküm giydiği (mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 512. maddesinde yer alan ?Eşyayı Cürmiyeyi Satın Almak Ve Saklamak? suçu, Kanunun ?Onuncu Babı? olan ?Mal Aleyhinde Cürümler? bölümünün, ?Beşinci Faslında? düzenlenmiştir. Hırsızlık suçu da, yukarıda belirtildiği üzere, bu babın ?Birinci Faslında?, 491-494. maddelerinde düzenlenmiştir. Buradan açıkça anlaşıldığı üzere; mülga Türk Ceza Kanunu'nun 512. maddesinde düzenlenen suçun hırsızlık suçu kapsamında değerlendirilemeyecektir.

Ayrıca, mülga Türk Ceza Kanunu'nun ?Mal Aleyhinde Cürümler? başlıklı 512. maddesinde düzenlenen ?Eşyayı Cürmiyeyi Satın Almak Ve Saklamak? suçuna esas alınan fiilin, yukarıda nitelikleri yazılı ?yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suç'lardan olmadığı, düşünülmektedir.

657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinin 23.1.2008 tarihli ve 5728 sayılı Kanun ile değişik (yeni) halinde, Devlet Memurluğuna engel suçları tek tek belirtilmiş olup; ?gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçtan mahkum olmamak? şeklinde bir ifade yer almamıştır.

Diğer taraftan; 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun'un 4. maddesinin dördüncü fıkrasında, ?(Değişik 4. fıkra: 3506 - 7.12.1988) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir..? hükmü bulunmaktadır. Bu durumda, adı geçen personelin ?Eşyayı Cürmiyeyi Satın Almak Ve Saklamak' suçundan verilen hapis cezası para cezasına çevrildiğinden, adı geçen, 647 sayılı Kanun'un yukarıda zikredilen hükmü gereğince artık sadece ağır para cezasına mahkum olan kişi durumunda olup, 657 sayılı Kanun'un 48/A-5 maddesinde sayılan memur olma şartını kaybettiğinden söz edilemez.

Öte yandan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle birlikte, yeni Kanun'un sanık lehine olabileceği talebiyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi 16/06/2005 tarihli ve E. 2002/681, K. 2003/160 sayılı ek kararında, ?sanık hakkında daha önceden 04/03/2003 tarihli ve E. 2002/681, K. 2003/160 sayılı ilama konu cezanın sanık ?..'a ilişkin bölümünün ortadan kaldırılmasına, eylem ile ilgili ceza tertibinde uygulanan önceki usul ve mahkeme takdirine bağlı kalınarak, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 5335 sayılı Kanun'un 22. maddesinin öngörmesi ve 647 sayılı Kanun'un 4/1 madde ve fıkrası gereğince suçun işlenmesindeki özelliklerin de gözetilmesi ile, suç tarihi itibarı ile beher günlüğünün takdiren 6 YTL'den hesaplanmak sureti ile paraya çevrilmesi ile sanığın 84 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmasına, infazın yeni belirlenen miktar üzerinden ve adlî para cezası olarak infazına? karar verilmiştir.

Netice olarak, ??, yukarıda belirtilen suçtan dolayı, Van 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin söz konusu ek kararı ile ?ilk kararda tertip olunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı ceza paraya çevrilerek? 84 YTL adlî para cezası ile cezalandırılmıştır. Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 50. maddesinin beşinci fıkrasındaki, ?Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.? hükme göre de, adı geçen personel şu an için sadece adlî para cezasına mahkum olan kişi durumundadır. Zira, yeni Ceza Kanunumuzda ağır veya hafif para cezası ayrımı yoktur.

Adlî para cezası ile mahkumiyet de, 657 sayılı Kanun'un 48/A-5. maddesine göre Devlet Memuru olma şartlarının kaybedilmesine sebep olmayacaktır.

V- Sonuç ve görüş özeti: Yukarıda açıklanan maddî ve hukukî sebepler muvacehesinde;

a) ??.'ın hüküm giydiği mülga Türk Ceza Kanunu'nun ?Mal Aleyhinde Cürümler? babının beşinci faslının 512. maddesinde düzenlenen ?Eşyayı Cürmiyeyi Satın Almak Ve Saklamak? suçuna esas alınan fiilin, yukarıda belirtilen gerekçeler ile ?yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyeti kırıcı suçlardan? olmadığı;

b) Adı geçenin mahkumiyetinin neticeden paraya çevrilmesi ile ?84 YTL adlî para cezası ile cezalandırılması, infazın yeni belirlenen miktar üzerinden ve adlî para cezası olarak infazına? yönelik olması;

sebepleriyle, kararın bu haliyle 657 sayılı Kanun'un 48/A-5. maddesine göre Devlet Memuru olma şartlarının (dolayısıyla 657 sayılı Kanun'un 4/B maddesine göre Sözleşmeli Personel olma şartlarının) kaybedilmesine sebep olmayacağı düşünülmektedir.

Bilgilerini ve 3045 sayılı Kanun'un 20/b maddesi gereğince takdir Başkanlıklarına ait olmak üzere gereğini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


TAPU PERSONELİ DERNEĞE ÜYE OLABİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1.TKG.061.647.03.01.08.402/ / /2008

Konu : Dernek üyeliği

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : 29/04/2008 tarihli ve 15840 sayılı yazıları.

İlgi yazılarında, İdaremiz personelinin dernek kurucusu veya kurulmuş derneklere üye olabilmeleri hususunda İdaremiz kuruluş veya personel kanunlarında kısıtlayıcı veya engelleyici bir düzenleme olup olmadığı sorulmakla keyfiyet değerlendirilmiştir.

İdaremiz teşkilat kanunu olan 3045 sayılı Tapu Ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuruluşu Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun hükümleri incelendiğinde, İdaremiz personelinin bir derneğe üye olmasında veya bir derneğin kurucusu olabilmesinde herhangi bir kısıtlayıcı veya engelleyici bir hüküm bulunmamaktadır.

Ancak, Devlet memurlarının derneklere üye olmasında veya bir derneğin kurucusu olabilmesine kısıtlayıcı veya engelleyici genel hükümler mevcuttur (Örneğin, ilgi yazılarında belirtilen 5253 sayılı Kanun'un 3. maddesinin ikinci fıkrası, 657 sayılı Kanun'un 7. maddesinin ikinci fıkrası gibi).

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


4/C'Lİ PERSONEL VE MAHKUMİYET HALİ

Sayı : B.09.1.TKG.061-647-03-01-08-408/ ?/07/2008

Konu :

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: a) 29/05/2008 tarihli ve 18513 sayılı yazınız,

b) 01/12/2006 tarihli Genel Müdürlük Oluru.

I.Hakkında hukuki görüş sorulan mesele: İlgi (a) yazıda; özelleştirme uygulamaları sonucu 657 sayılı Kanunun 4/C maddesine göre istihdam edilmek üzere, Devlet Personel Başkanlığınca İdaremiz emrine ataması yapılan ?.. ve ?. hakkında Erzincan Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması sonucu, adı geçenlerin; mahkemelerde çeşitli suçlardan yargılandıkları belirtilmiş mahkeme kararlarında belirtilen hükümlerin 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında geçici personel statüsüyle çalıştırılmalarına engel olup olmadığı hususunda tereddüde düşüldüğü belirtilerek konuyla ilgili Müşavirliğimiz görüşlerinin istenildiği anlaşılmakla gerekli inceleme yapılmıştır.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan belgelerin incelenmesinden; adı geçenlerden ?. hakkında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Güney Deniz Saha Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 26/12/2000 tarihli ve E.2000/1108, K.2000/1051 sayılı kararı ile Askeri Ceza Kanununun 131/1ve 59/2 maddesi uyarınca neticeten 30.420.000.TL Ağır Para Cezası İle mahkumiyetine karar verildiği, ?. hakkında ise Erzincan Ağır Ceza Mahkemesinin 12/06/2001 tarihli ve E. 2001/13, K. 2001/70 sayılı kararı ile mülga Türk Ceza Kanununun 64, 316/1 ve 59/2 maddeleri uyarınca neticeten 2 yıl 6 ay hapis ve 118.638.000 TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve iş bu kararın Yargıtay 8. Ceza Dairesince onanarak 29/05/2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.

Öte yandan, ilgi yazınız ekinde yer alan Erzincan Emniyet Müdürlüğünün 30/04/2008 tarihli ve 5636 sayılı yazısından ?.'un yukarda bahsedilen cezasının yanı sıra 03/08/2006 tarihinde (2006/3196 E) ?Geceleyin konuttan hırsızlık? ve 17/01/2008 tarihinde (2008/129 E) ?Hırsızlık ve Konut dokunulmazlığını ihlal? suçlarından kaydının bulunduğu anlaşılmış olup ancak bunlara ilişkin herhangi bir kararın gönderilmediği anlaşılmıştır.

Bu sebeple tarafımızdan yapılan inceleme, ilgi yazınız ekinde yer alan mahkeme kararlarına göre yapılmıştır.

II. 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelge ve İmza Yetkileri Yönergesine göre yapılan inceleme ve neticesi: İmza Yetkileri Yönergesine uygun olarak ilgi (b) Genel Müdürlük Oluruna istinaden Müşavirliğimizden görüş istenmiş ise de, 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı genelgemiz hükümlerine göre hukuki açıdan tereddüde düşülen veya anlaşılamayan hususun ne olduğunun açıkça ve ayrıntılı olarak belirtilmediği ve konuya ilişkin Başkanlık görüşünün bildirilmediği gözlenmiştir.

III. Konuyla ilgili anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları: Bilindiği üzere,657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 1. maddesi, ?Bu Kanun, Genel ve Katma Bütçeli Kurumlar, İl Özel İdareleri, Belediyeler, İl Özel

İdareleri ve Belediyelerin kurdukları birlikler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlarda, kanunlarla kurulan fonlarda, kefalet sandıklarında veya Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüklerinde çalışan memurlar hakkında uygulanır.

Sözleşmeli ve geçici personel hakkında bu Kanunda belirtilen özel hükümler uygulanır?? hükmündedir.

Aynı Kanunun 4/C maddesinde, ?Geçici personel; Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.? şeklinde tanımlanmıştır.

Devlet memuru olmanın genel şartlarını düzenleyen 657 sayılı Kanunun 48/A maddesi ise, ?Devlet memurluğuna alınacaklarda aşağıdaki genel ve özel şartlar aranır.

A) Genel Şartlar:

1. Türk vatandaşı olmak,

2. Bu Kanunun 40 ıncı maddesindeki yaş şartlarını taşımak,

3. Bu Kanunun 41 inci maddesindeki öğrenim şartlarını taşımak,

4. Kamu haklarından mahrum bulunmamak.

5. (Değişik: 5728 - 23.1.2008 / m.317) Türk Ceza Kanunu'nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkum olmamak.

6. Askerlik durumu itibariyle;

a) Askerlikle ilgisi bulunmamak,

b) Askerlik çağına gelmemiş bulunmak,

c) Askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak,

7. 53 üncü madde hükümleri saklı kalmak kaydı ile görevini devamlı yapmasına engel olabilecek akıl hastalığı bulunmamak.? hükmünü taşımaktadır.

Diğer taraftan, 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esasların 2005/9861 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 1. maddesi, ?4046 sayılı Kanun gereğince yapılan özelleştirme uygulamaları çerçevesinde (Değişik ibare: 2005/9861 - 29.12.2005 / m.1/A - Yürürlük m.2) "kuruluşların ve Türk Telekomünikasyon A.Ş. Genel Müdürlüğünün (bunların iştirakleri hariç)" özelleştirilmesi neticesinde sermayelerindeki kamu payının %50'nin altına düşmesi veya bu kuruluşların küçültülmesi, devredilmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması, tasfiyesi halinde veya diğer nedenlerle, (Değişik ibare: 2005/9861 - 29.12.2005 / m.1/A - Yürürlük m.2) "İş Kanunu hükümlerine tabi daimi veya geçici işçi statüsünde istihdam edilen ve 4046 sayılı Kanunun değişik 22 nci maddesine göre nakil hakkı bulunmayan personelden iş akdi feshedilenlerden;" müracaat tarihi itibariyle herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı almaya hak kazanamayıp, (Değişik ibare: 2005/9388 - 5.9.2005 / m.1) "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48 inci maddesinin (A) bendinin 1, 4, 6 ve 7 nci alt bentlerinde yer alan genel şartları taşıyanlar," iş akitlerinin kamu tarafından feshedilmesini müteakip 30 gün içerisinde kuruluşları kanalıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığına bildirilmeleri halinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (C) fıkrası kapsamında, kamu kurumlarının ilgililerle yapacakları hizmet sözleşmelerinde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, her halükarda bir mali yıl içinde on ayı geçmeyecek şekilde Devlet Personel Başkanlığı kanalıyla istihdam edilirler?

.Bu kapsamda bildirilen personelin, 217 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesinin (a), (b) ve (e) bentlerinde sayılan kamu kurum ve kuruluşları ile sosyal güvenlik kurumlarında Geçici Personel Statüsünde istihdamına ilişkin atama teklifleri Devlet Personel Başkanlığı tarafından yapılır. Söz konusu Başkanlıkça yapılan atama tekliflerinde, kurumların geçici personel çalıştırılmasına izin veren Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde tespit edilen geçici personel pozisyonları göz önünde bulundurulur

Yapılan atama teklifleri doğrultusunda kurumlarca 30 gün içinde ilgililerin atama işlemleri tamamlanarak 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgiliye tebliğ edilmesi ve sonucundan Devlet Personel Başkanlığına bilgi verilmesi zorunludur?.? hükmüne amirdir.

IV. Değerlendirme: Soru konusu edilen olayda; 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 657 sayılı Kanunun 4/C maddesi kapsamında geçici personel olarak İdaremize atanan ? ve ? ?in, göreve başlatılması için 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesinde yer alan şartları taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır.

Zira, yukarıda yer verilen 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esasların 2005/9861 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 1. maddesinde, 657 sayılı Kanunun 48. maddesinin (A) bendinin 1, 4, 6 ve 7. alt bentlerinde yer alan genel şartları taşıyanların geçici personel olarak atanabileceği düzenlenmiş, 5. alt bentte yer alan şartları taşımak hükmüne yer verilmemiştir. Bu anlamda adı geçenlerden ??'in almış olduğu ağır para cezası ve ??'un hürriyeti bağlayıcı cezası ile ağır para cezası 4/C kapsamında istihdam edilmesine engel teşkil etmemektedir.

V-Sonuç ve görüş özeti: Yukarıda yapılan açıklamalar ve mevzuat hükümleri karşısında, 2004/7898 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İşsiz Kalan ve Bilahare İşsiz Kalacak Olan İşçilerin Diğer Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esasların 2005/9861 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değişik 1. maddesi uyarınca Devlet Personel Başkanlığınca İdaremiz emrine atanan ?.. ve ?..'un 657 sayılı Kanunun 48/A-5 maddesinde yer alan şartları taşıyıp taşımadığı yönünde bir değerlendirme yapılmasına gerek bulunmadığı, 657 sayılı Kanunun 48/A bendinin (1), (4), (6), (7) numaralı alt bentlerinde aranan şartları taşıdıkları anlaşılmakta olup, bu sebeple anılan Yasa'nın 4/C maddesi kapsamında göreve başlatılmalarında sakınca bulunmadığı, görüş ve kanaatine varılmıştır.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


TUTUKLU BULUNAN MEMUR İSTİFA TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1.TKG.061-647-03-01-08-410/ / /2008

Konu :

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : a) 16/06/2008 tarihli ve 19445 sayılı yazınız,

b) 21/05/2008 tarihli ve 1145 sayılı yazı.

I- Hakkında hukuki görüş sorulan mesele:

İlgi (a) yazınız ve eki Tapu ve Kadastro XIV. (Edirne) Bölge Müdürlüğü'nün ilgi (b) yazısında; Çorlu Tapu Sicil Müdürlüğünde Veri Hazırlama ve Kontrol İşletmeni olarak görev yapmakta iken, Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan 2007/4971 sayılı soruşturma kapsamında, Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından 13/05/2008 tarihinde tutuklanan ve halen Tekirdağ Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan ve Çorlu Kaymakamlığı'nın 14/05/2008 tarihli ve 1518 sayılı Olurları ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 140. maddesi uyarınca görevimden uzaklaştırılan ?..'nun, 05/05/2008 tarihli dilekçe ile istifa talebinde bulunduğu, talebinin kabul edilip edilemeyeceği konusunda tereddüde düşüldüğü belirtilerek, müşavirliğimiz görüşünün bildirilmesini istenmektedir.

II- Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi:

Tutuklu ve görevden uzaklaştırılmış durumda bulunan adı geçenin istifasının kabulünün mümkün olamayacağı yönünde görüş bildirilmiştir.

III-Konuyla ilgili Anayasa, Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları:

Devlet Memurluğundan çekilmeyi (istifayı) düzenleyen 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi, ? Devlet memuru bağlı olduğu kuruma yazılı olarak müracaat etmek suretiyle memurluktan çekilme isteğinde bulunabilir. (Ek hüküm: 1327 - 31.7.1970) Mezuniyetsiz veya kurumlarınca kabul edilen mazereti olmaksızın görevin terk edilmesi ve bu terkin kesintisiz 10 gün devam etmesi halinde, yazılı müracaat şartı aranmaksızın, çekilme isteğinde bulunulmuş sayılır.

Çekilmek isteyen memur yerine atanan kimsenin gelmesine veya çekilme isteğinin kabulüne kadar görevine devam eder. yerine atanan kimse bir aya kadar gelmediği veya yerine bir vekil atanmadığı takdirde, üstüne haber vererek görevini bırakabilir.

Olağanüstü mazeretle çekilenler, üstüne haber vermek şartıyla bir ay kaydına tabi değildirler.? hükmünü amirdir.

Yukarıda değinilen Yasa hükmüne paralel olarak, aynı Yasanın ?Memurluğun sona ermesi? kenar başlığını taşıyan 98. maddesinin (c) bendinde ise, Devlet memurlarının ?Memurluktan Çekilmesi? halinde memurluğun sona ereceği belirtilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi delaletiyle, aynı Yasanın 98. maddesi uyarınca Devlet memurunun memurluktan çekilmesi, ?memurluğu sona erdiren? neden olarak kabul edildiğinden, görevinden uzaklaştırılmış olsa bile Devlet memurluğu ilişiği devam eden adı geçenin, Kuruma yazılı olarak başvurmak suretiyle çekilme isteğinde bulunabileceği düşünülmektedir.

IV-Değerlendirme ve Sonuç:

Açıklanan nedenlerle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 94. maddesi ve aynı Yasanın 98. maddesi uyarınca Devlet memurunun memurluktan çekilmesi, ?memurluğu sona erdiren? neden olarak kabul edildiğinden, görevinden uzaklaştırılmış olsa bile Devlet memurluğu ilişiği devam eden adı geçenin, Kuruma yazılı olarak başvurmak suretiyle çekilme isteğinde bulunabileceği düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


MÜHENDİSİN, TOPLULUK SİGORTASINA TABİ EŞİ, MEMUR ÜZERİNDEN TEDAVİ YARDIMI ALABİLİR Mİ?

Sayı : B.09.1.TKG.061-647-03-01-08-601 / /08/2008

Konu:

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi : 11/07/2008 tarihli ve 22865 sayılı yazıları ve ekleri.

I- Hakkında Hukuki Görüş Sorulan Mesele;

İlgi yazınız ve eki dilekçe ve ekleri ile yazışma örneklerinden Erciş Kadastro Müdürlüğünde Mühendis olarak çalışan ??.'ün eşinin Van Baro'suna bağlı serbest Avukat olarak çalıştığı ve Topluluk Sigortasına tabi olduğu, ancak herhangi bir sağlık sigortası hizmetinden yararlanmadığı bu sebeple eşinin kendisinin sağlık sigortasından yararlanıp yaralanamayacağı hususunda tereddüde düşüldüğü belirtilerek, konuya ilişkin Müşavirliğimiz görüşünün istendiği anlaşılmakla gerekli inceleme yapılmıştır.

II- Görüş İsteyen Birimin 26/12/2005 Tarih ve 2005/1614 Sayılı Genelge Hükümlerine Göre Yaptığı İnceleme ve Neticesi,

İlgi yazınız ve ekleri hakkında, mevzuat hükümleri çerçevesinde, Başkanlıkları nezdinde ne gibi değerlendirmelerde bulunulduğu ve bu değerlendirmelere rağmen, ?hukuki? yönden hangi sebepten veya sebeplerden dolayı, ne gibi bir tereddüde düşülmüş olduğu ve neden dolayı ?hukuki? görüş sormak ihtiyacı duyulduğu, ilgi yazınızdan anlaşılamamıştır.

Hukuk Müşavirliğinden görüş istenilmesine ilişkin 2005/1614 sayılı Genelgede belirtilen usule ve esaslara uyulmadan istenilmesine rağmen, konunun sürüncemede kalmaması sebebiyle keyfiyet hukuki yönden incelenmiştir.

III- Konuyla İlgili Kanun Ve Diğer Mevzuat Hükümleri,

Bilindiği gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 209. maddesinin 1. fıkrası (Değişik: KHK/243 ? 29/11/1984) (Değişik 1. fıkra: 4905 - 26.6.2003 / m.1) ?Devlet memurları ile herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşlerinin veya bakmakla yükümlü bulundukları ana baba ve ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstahak çocuklarının hastalanmaları halinde, evlerinde veya resmi veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ayakta veya yatarak tedavileri kurumlarınca sağlanır. Ancak, tedavi ve yol masraflarının ödenebilmesi için, tedaviye tabip raporu ile lüzum gösterilmesi şarttır.?

Hükmünde iken, 209. madde - (...) (Madde 209, 16/06/2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile değişik 106. maddesinin (7) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.)

Ayrıca, Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği'nin ?Tedavi ve yol - giderlerinden yararlanacak olanlar? başlıklı 3 üncu maddesinde, Devlet Memurunun herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanamayan eşinin tedavi yardımı ve yol giderlerinden yararlanacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun ?Topluluk Sigortasına Girmeleri Mutlak Şekilde Zorunlu Olanlar? başlıklı 186 ncı maddesi, ?188 inci maddede yazılı olanlar dışında kalan avukatların 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86 ncı maddesinde gösterilen ?Topluluk Sigortası?na girmeleri zorunludur. Ancak, bu zorunluluk (Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) bakımından olup, (İş kazaları ve meslek hastalıkları), (Hastalık) ve (Analık) sigortalarına girmek avukatın isteğine bağlıdır??

Hükmünde iken, Madde 186 - 188 inci maddede yazılı olanlar dışında kalan avukatların 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 86 ncı maddesinde gösterilen "Topluluk Sigortasına" girmeleri zorunludur. Ancak, bu zorunluluk (Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası) bakımından olup, (İş kazaları ve meslek hastalıkları), (Hastalık) ve (Analık) sigortalarına girmek avukatın isteğine bağlıdır.

(Ek fıkra: 1238 - 26.2.1970) Topluluk Sigortasına tabi olan avukatlar hakkında bu kanundaki özel hükümlere aykırı olmamak kaydı ile, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 5.1.1961 gün ve 228 sayılı Kanun ve bu kanunların ek ve tadilleri hükümleri uygulanır. Madde 186 - (...) (Madde 186, 16.6.2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Kanun'un 106. maddesinin (12) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 1.6.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.) 186. madde (...) (Madde 186, 16/06/2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile değişik 106. maddesinin (12) no' lu fıkrası hükmü gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.)

Aynı şekilde Avukatlık Kanununun ?Topluluk Sigortasına Girme Zorunluğu Şarta Bağlı Olanlar? başlıklı Madde 187 - Geçici 2 nci maddenin kapsamına giren avukatlar T.C. Emekli Sandığına borçlanma haklarını aynı maddede gösterilen süre içinde kullanmadıkları takdirde, 186 ncı Madde uyarınca Topluluk Sigortasına girmek zorunluluğundadırlar. Madde 187 - (...) (Madde 187, 16.6.2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Kanun'un 106. maddesinin (12) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 1.6.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.) 187. maddesi- (...) (Madde 187, 16/06/2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile değişik 106. maddesinin (12) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.)

Ve ?Topluluk Sigortasına Giremiyenler? başlıklı Madde 188 - (Değişik: 1238 - 26.2.1970) Emekliliğe tabi bir görevde çalışmakta olanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortarlar Kanunu kapsamına girenler (Aynı kanunun 85 inci maddesindeki isteğe bağlı sigortadan faydalananlar dahil), geçici 2 nci maddedeki borçlanmak hakkından faydalanmaları ile T.C. Emekli Sandığından emeklilik veya malüllük aylığı almakta olan

yahut 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malüllük sigortasından faydalanmış bulunanlar ve aynı kanunun geçici 20 nci maddesindeki şartlara uygun olarak faaliyette bulunan sandıklara tabi bulunan veya bu sandıklardan faydalanmış olanlar 186 ncı Madde uyarınca topluluk sigortasına giremezler.

Avukatın yukarıki fıkraya göre topluluk sigortasına girememesi, avukatlık meslekinin icrasına engel teşkil etmez. Madde 188 - (...) (Madde 188, 16.6.2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Kanun'un 106. maddesinin (12) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 1.6.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.) 188. maddesi (...) (Madde 188, 16/06/2006 tarih ve 26200 sayılı R.G.'de yayımlanan, 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun, 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Kanun'un 64. maddesi ile değişik 106. maddesinin (12) no.lu fıkrası hükmü gereğince, 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır.)

Yine, 25/08/1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 61 inci maddesinde, ? 17/6/1964 tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86 ncı maddesi (Değişik ibare: 5335 - 21.4.2005 / m.28/t) "çerçevesinde topluluk sigortası kapsamında olanlardan, kendi istekleri ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortalarına tabi tutulmamış olanların" tedavi giderleri Devlet memuru ile diğer personel kanunlarına tabi kamu personeli olan eşlerinin kurumlarınca karşılanmaz.?

Hükmü yer almaktadır.

IV- Değerlendirme

İlgi yazınız ve eklerinden, talep sahibi ??.'ün 2007 yılı haziran ayı içersinde Van Barosu'na kayıtlı olarak serbest Avukatlık yapan eşi Neslihan CEYLAN ALGÜL ile evlendiği ve halen de eşinin serbest Avukatlık yaptığı, evlenme sonrası çalıştığı Erciş Kadastro Müdürlüğü'ne evliliğini bildirerek eşine sağlık karnesi aldığı bilahare 2008 yılı haziran ayı içinde Müdürlüğü Mutemetliğinden sözlü olarak öğrendiği üzere Erciş Malmüdürlüğünce eşinin sağlık harcamalarının ödenmediği sebep olarak ta Erciş Kadastro Müdürlüğünce eşinin kendisinin sağlık sigortasından faydalanıp faydalanmayacağı hakkında Erciş Malmüdürlüğünden görüş istendiği Erciş Malmüdürlüğünce de konu Van Valiliği Defterdarlık Personel Müdürlüğü'ne soru konusu edildiği, Defterdarlığın cevabi yazısında ise; Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün Balıkesir Defterdarlığı'na vermiş olduğu 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşüne dayanılarak olumsuz cevap verilmiş, ayrıca söz konusu uygulamanın sadece ilgili bakanlık birimlerini bağlayacağı dolayısı ile Müdürlüklerinin (Erciş Kadastro Müdürlüğü) üst birimlerinden görüş alınması gerektiğinin bildirildiği ve bu sebeple talep sahibinin 02/07/2008 tarihli dilekçesi ile Erciş Kadastro Müdürlüğüne başvurusu nedeniyle konunun Erciş Kadastro Müdürlüğünce Genel Müdürlüğümüz Personel Dairesi Başkanlığı'na iletilmesi üzerine ilgi yazı ile Hukuk Müşavirliğimizin konuya ilişkin görüşünü bildirmesinin istendiği,

Ayrıca talep sahibi ??'ün eşi ile aynı durumda olan bir Avukatın Aydın 1. İdare Mahkemesi'ne uygulama ile ilgili dava açtığını anılan Mahkemenin 26/06/2002 tarihli ve E. 2002/54, K. 2002 sayılı karar ile Topluluk Sigortasına tabi ve sağlık sigortası olmayan Avukat eşin Memurun sağlık sigortasından yararlanabileceğine hükmedildiği ve söz konusu kararın Kurumunca temyizi üzerine Danıştay İkinci Dairesi tarafından 13/12/2004 tarihli ve E. 2004/3666, K. 2004/1518 sayılı karar ile mezkur Mahkeme kararının onandığı ve bu, gerek

Mahkeme kararı olsun gerekse Danıştay kararı olsun Van Defterdarlığı'nın yazısında ilgi tutulan Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce verilen 03/12/2001 tarihli görüşten sonraki tarihlerde olup Van Defterdarlığınca ilgili yargı kararından bahsedilmediği ve dikkate alınmadığı, eşinin söz konusu davada bahsi geçen Avukat ile aynı durumda olduğu Van Barosuna kayıtlı eşi ile aynı durumda olan birçok Avukatın bulunduğu ve yukarıda bahsi geçen mahkeme kararı gereği (başka bir deyişle emsal alınarak) Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı personeli olan eşleri üzerinden sağlık sigortasından faydalandıklarını ayıca tespit ettiğini, Erciş Malmüdürlüğünce yapılmayan ödemelerden dolayı eşinin sağlık hizmetlerinden yararlanamamasından dolayı mağdur olduklarını ve doğabilecek daha ağır mağduriyetlerinin önüne geçilmesi için eşinin tekrar sağlık hizmetlerinden faydalanması hususunda gereğinin yapılmasının istendiği anlaşılmıştır.

Konuyla İlgili Kanun ve Diğer Mevzuat Hükümleri başlıklı III. bölümde belirtilmiş olan kanun hükümleri ile yukarda bahsi geçen Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşünün birlikte değerlendirilmesinden, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun Topluluk Sigortasına Girmeleri Mutlak Şekilde Zorunlu Olanlar başlıklı 186 ncı maddesi ile kendi isteklerine bağlı da olsa, avukatlara kanunda öngörülen Topluluk Sigortası yanında hastalık sigortasına dahil olma imkanı da getirilmiş olması nedeniyle avukatların sağlık yardımından yararlanamayan kişiler meyanında değerlendirilmesi benimsenmemektedir yönündeki Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşüne katılınmıştır.

Ayrıca, yukarı da da belirtildiği üzere Devlet Memurları Kanunun 209. maddesi ve Avukatlık Kanunundaki Topluluk Sigortasına ilişkin 186,187,188 sayılı hükümlerin, 31/05/2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmış olduğunun da göz önünde bulundurulması uygun olacaktır.

Yine, 25/08/1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 61 inci maddesinde, ? 17/6/1964 tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86 ncı maddesi (Değişik ibare: 5335 - 21.4.2005 / m.28/t) çerçevesinde topluluk sigortası kapsamında olanlardan, kendi istekleri ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortalarına tabi tutulmamış olanların" tedavi giderleri Devlet memuru ile diğer personel kanunlarına tabi kamu personeli olan eşlerinin kurumlarınca karşılanmaz.? hükmü yer aldığından serbest avukatlık yapan eşin Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca tedavi yardımından yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı yönündeki Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşüne katılınmıştır.

Diğer taraftan; talep sahibi ??, söz konusu görüşün verildiği tarihte, sonraki tarihli yargı kararının göz önünde bulundurulmamış (bulundurulamamış) olduğundan dolayı eşinin yargı kararındaki durumla aynı durumda olduğundan kendisinin sağlık yardımından eşinin yararlandırılması gerektiğini ve eşi ile aynı durumda olan birçok serbest Avukatın değişik kamu kurumlarında çalışan eşlerinin sağlık yardımlarından yararlandıklarını iddia etmekte ise de dilekçesi ekinde sunmuş olduğu, benzer bir konuda Aydın 1. İdare Mahkemesi'nin vermiş olduğu ve Danıştayca onanmış olduğunu ifade ettiği 26/06/2002 tarihli ve E. 2002/54, K. 2002/251 sayılı kararın incelenmesinden ?...657 sayılı Devlet memurları Kanununun 209. maddesinde, Devlet Memurları ile eşlerinin veya bakmakla yükümlü oldukları ana, baba ve

çocuklarının tedavi yardımından faydalanacağı hükmü yer almış; Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 3. maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde de, Devlet memurunun herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşinin, tedavi ve yol giderlerinden yararlanacağı hükme bağlanmıştır.

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 186. maddesinin 1. fıkrasında?188. maddede yazılı olanlar dışında kalan avukatların 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86. maddesinde gösterilen topluluk sigortasına girmeleri zorunludur. Ancak, bu zorunluluk malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası bakımından olup, iş kazaları ve meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortalarına girmek avukatın isteğine bağlıdır.? hükmü yer almakta; aynı Kanunun 191. maddesinde ise, tip sözleşmesinin hazırlanması ve topluluk sigortasına girişle ilgili esaslar düzenlenmektedir. Buna göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86. maddesi gereğince Barolar ile Sosyal Sigortalar Kurumu arasında sözleşme yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.

Bakılan davada serbest avukat olarak çalışan davacının sağlık yardımı vermeyen zorunlu topluluk sigortası üyesi olduğu, l136 sayılı Avukatlık Kanununun 186/l. maddesinde hastalık sigortasına girmenin avukatların isteğine bağlı tutulması ve bu konuda yalnızca kendi başvurusunun da yeterli bulunmaması nedeniyle bu olanaktan yararlanmadığı; bu haliyle yukarıda sözü edilen Yönetmelikte öngörülen herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eş konumunda bulunduğu görülmektedir.

Bu durumda, Aydın Barosuna kayıtlı serbest avukat olarak çalışan ve herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan davacının,? Müdürlüğünde ?.olan eşi dolayısıyla sağlık yardımından yararlandırılması gerekmekte iken aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.? Gerekçesi ile (aksi yönde tesis edilen) dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, bu mahkeme kararında esas alınan temel düşünce hastalık sigortasına girme isteği olan serbest Avukatın yalnızca kendi başvurusunun yeterli bulunmaması nedeniyle bu olanaktan yararlanamadığı durumda Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliğinin 3. maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde, sözü edilen Devlet Memurunun herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşi konumunda olacağı ve bu sebeple Memur olan eşin sağlık yardımından yararlanması gerektiği düşüncesidir. Bu bağlamda talep sahibi ??.'ün eşinin serbest Avukat olarak kayıtlı bulunduğu Van Barosu'nun, Baro'ya kayıtlı Avukatların hastalık sigortasından yararlanmaları hususunda Sosyal Sigortalar Kurumu ile imzalamış olduğu sözleşme var ise ve ?..'ün eşi kendi başvurusu (isteği) olmaması nedeniyle (ek prim ödememesi nedeniyle) hastalık sigortasından yararlanamıyor ise bu durumda yukarıda bahsi geçen mahkeme kararında sözü edilen serbest Avukatın durumunda olmayacağı ve bu sebeple Devlet Memurları Kanunu'nun yürürlükten kalkan 209. maddesi ile Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği'nin 3. maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde, sözü edilen Devlet Memurunun herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşi konumunda olamayacağı ve Memur olan eşinin (?.'ün) sağlık sigortasından yararlanamayacağı düşünülmektedir.

Şayet ??'ün eşinin serbest Avukat olarak kayıtlı bulunduğu Van Barosu'nun, Baroya kayıtlı Avukatların hastalık sigortasından yaralanmaları hususunda Sosyal Sigortalar Kurumu ile imzalamış olduğu sözleşme yok ise bu halde dahi yukarıda belirtilmiş olan Mevzuat hükümleri ile benzer bir konuda Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün Mili Eğitim Bakanlığına vermiş olduğu 29/06/2007 tarihli ve 12629 sayılı görüşü bakımından da ?..'ün serbest Avukat olarak çalışan eşinin kendisinin sağlık sigortasından yararlanamayacağı düşünülmektedir. Söz konusu 29/06/2007 tarihli ve 12629 sayılı görüş yazısında; ?657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi olarak çalışan personelin, serbest Avukat olarak çalışan eşlerinin Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca tedavi yardımından yararlandırılması mümkün bulunmamaktadır.? denilmektedir.

Belirtilen tüm sebeplerle; talep sahibi ?..'ün fiilen (serbest Avukat olarak) çalışan eşi için bütçeden eş yardımı alamayacağı gibi kendi üzerinden sağlık yardımı (Sağlık Karnesi) alması da yasal olarak mümkün görülmemektedir. Şayet ?.'ün serbest Avukat olarak çalışan eşi için eş yardımı ve sağlık yardımı yapılmışsa bu ödemelerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte geri alınması, Eşi için almış olduğunu söylediği Sağlık Karnesinin de iade edilmesi gerektiği düşünülmektedir.

V- Sonuç ve Görüş Özeti;

Konuyla İlgili Kanun ve Diğer Mevzuat Hükümleri başlıklı III. bölümde belirtilmiş olan mevzuat hükümleri ile yukarda bahsi geçen Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşünün ve Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün 29/06/2007 tarihli ve 12629 sayılı görüşünün birlikte değerlendirilmesinden ve talep sahibinin sunmuş olduğu Yargı kararının yorumlanmasından; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun Topluluk Sigortasına Girmeleri Mutlak Şekilde Zorunlu Olanlar başlıklı 186 ncı maddesi ile kendi isteklerine bağlı da olsa, avukatlara kanunda öngörülen Topluluk Sigortası yanında hastalık sigortasına dahil olma imkanı getirilmiş olması nedeniyle avukatların sağlık yardımından yararlanamayan kişiler meyanında değerlendirilmesi benimsenmemektedir yönündeki Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşüne katılınmıştır. Ayrıca yukarı da da belirtildiği üzere Devlet Memurları Kanunun 209. maddesi ve Avukatlık Kanunundaki Topluluk Sigortasına ilişkin 186,187,188 sayılı hükümlerin, 31.5.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 2008 yılı Ekim ayı başından geçerli olmak üzere yürürlükten kaldırılmış olduğunun da göz önünde bulundurulması uygun olacaktır.Yine, 25/08/1999 tarih ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'nun 61 inci maddesinde, ? 17/6/1964 tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86 ncı maddesi (Değişik ibare: 5335 - 21.4.2005 / m.28/t) çerçevesinde topluluk sigortası kapsamında olanlardan, kendi istekleri ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık ve analık sigortalarına tabi tutulmamış olanların" tedavi giderleri Devlet memuru ile diğer personel kanunlarına tabi kamu personeli olan eşlerinin kurumlarınca karşılanmaz.? hükmü yer aldığından serbest avukatlık yapan eşin Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve cenaze Giderleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca tedavi yardımından yararlandırılmasının mümkün bulunmadığı yönündeki Maliye Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünün 03/12/2001 tarih ve 65456 sayılı görüşüne katılınmıştır.

Diğer taraftan talep sahibi ??'ün eşinin serbest Avukat olarak kayıtlı bulunduğu Van Barosu'nun kayıtlı Avukatlarının hastalık sigortasından yararlanmaları hususunda Sosyal Sigortalar Kurumu ile imzalamış olduğu sözleşme var ise ve ?.'ün eşi kendi başvurusu (isteği) olmaması nedeniyle (ek prim ödememesi nedeniyle) hastalık sigortasından yararlanamıyor ise bu durumda yukarıda bahsi geçen mahkeme kararında sözü edilen serbest Avukatın durumunda olmayacağı ve bu sebeple Devlet Memurları Kanunu'nun 209. maddesi ile Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği'nin 3. maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde, sözü edilen Devlet Memurunun herhangi bir şekilde sağlık yardımından yararlanmayan eşi konumunda olamayacağı ve Memur olan eşinin (?..'ün) sağlık sigortasından yararlanamayacağı düşünülmektedir.Gerek yukarıda belirtilmiş olan mevzuat hükümleri ve gerekse talep sahibi ?'ün dilekçesi ekinde sunmuş olduğu mahkeme kararı bakımından da ?..'ün serbest Avukat olarak çalışan eşinin kendisinin sağlık sigortasından yararlanamayacağı düşünülmektedir.

Şayet ??'ün eşinin serbest Avukat olarak kayıtlı bulunduğu Van Barosu'nun Avukatların hastalık sigortasından yararlanmaları hususunda Sosyal Sigortalar Kurumu ile imzalamış olduğu sözleşme yok ise de yukarıda belirtilmiş olan Mevzuat hükümleri ile benzer bir konuda Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün Mili Eğitim Bakanlığına vermiş olduğu 29/06/2007 tarihli ve 12629 sayılı görüşü bakımından da ?.'ün serbest Avukat olarak çalışan eşinin kendisinin sağlık sigortasından yararlanamayacağı düşünülmektedir.

Belirtilen tüm bu sebeplerle; talep sahibi ?..'ün fiilen (serbest Avukat olarak) çalışan eşi için bütçeden eş yardımı alamayacağı gibi kendi üzerinden sağlık yardımı (Sağlık Karnesi) alması da yasal olarak mümkün görülmemektedir. Şayet ?.'ün serbest Avukat olarak çalışan eşi için eş yardımı ve sağlık yardımı yapılmışsa bu ödemelerin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte geri alınması ve eşi için almış olduğunu söylediği Sağlık Karnesinin de geri alınması gerektiği düşünülmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri

EK: 1- Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol

Genel Müdürlüğü yazısı örneği.


UZMAN ÇAVUŞ İKEN MEMUR OLAN KİŞİ, YILLIK İZİN HAKKINA NE ZAMAN SAHİP OLUR?

Sayı :B.09.1TKGO61-647-03-01-08-709/ / / 2008

Konu :Yıllık İzin hk..

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 09/09/2008 tarihli ve 30132 sayılı yazınız.

İlgi yazınız incelendi.

Bilindiği üzere, 657 sayılı devlet Memurları Kanununun 23. maddesinde ?Devlet memurları, bu kanunda gösterilen süre ve şartlarla izin hakkına sahiptirler? denilmekte olup,aynı Kanunun 102. maddesinde ?Devlet memurlarının yıllık izin süresi, hizmeti 1 yıldan on yıla kadar (On yıl dahil) olanlar için yirmi gün, hizmeti on yıldan fazla olanlar için 30 gündür. Zorunlu hallerde bu sürelere gidiş ve dönüş için en çok ikişer gün eklenebilir.? ve 103.maddesinde de ?Yıllık izinler, âmirin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Cari yıl ile bir önceki yıl hariç, önceki yıllara ait kullanılmayan izin hakları düşer.? hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen hükümler uyarınca yıllık izinlerin uygulanmasına yönelik olarak Maliye Bakanlığınca 140 ve 154 seri numaralı Devlet Memurları Genel Tebliği yayınlanmış olup, 154. seri numaralı Genel Tebliğ'de, yukarıda yer verilen 102. maddede geçen ?hizmet? deyiminden ?hangi statüde olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmet süreleri ile kamu kurum ve kuruluşlarında geçmese dahi Devlet memurlarının kazanılmış hak aylıklarında değerlendirilen hizmet sürelerinin? anlaşılması gerektiği belirtilmiştir.

Anılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, Devlet memurlarının izin hakkının olabilmesi için, bir yıllık hizmet süresini tamamlamış olmalarının yeterli olduğu, kişilerin ilk defa atandıktan sonra bir yılı doldurmalarını müteakip yıllık iznin takvim yılı esas alınarak kullandırılabileceği, dolayısıyla belirli bir süre 154 seri numaralı tebliğde kabul edildiği şekliyle hizmeti bulunup bu hizmetleri sona eren kişilerin, yeniden Devlet memurluğuna atanmaları halinde, önceki hizmet sürelerinin yıllık izin hesabında dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu itibarla, iki yıl süre ile uzman çavuş olarak görev yapan bir kişinin İdaremiz emrine atanması halinde, kamu kurumunda geçen önceki iki yıllık hizmeti göz önünde bulundurularak, göreve başladığı yılda, yalnızca göreve başladığı yıla ait olmak üzere yıllık izin kullanabileceği mütalaa edilmektedir.

Bilgilerini rica ederim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri


SÖZLEŞMELİDE GEÇEN HİZMET SÜRELERİNİN KAZANILMIŞ HAKLARDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Sayı : B.09.1.TKG.061-647-03-01-08-910/ / /2008

Konu : ?????..

PERSONEL DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İlgi: 19/11/2008 tarihli ve 37649 sayılı yazınız.

I- Hakkında hukuki görüş sorulan mesele:

Genel Müdürlüğümüzde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesine göre sözleşmeli olarak görev yapmakta iken, KPSS sınav sonucuna göre G.İ.H. sınıfında memur olarak atananlar ile ???????.'ın önce memur olarak çalıştığı ve daha sonra 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/B maddesine göre sözleşmeli çözümleyici olarak çalışmakta iken, tekrar kendi isteği ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 92. maddesine göre G.İ.H. sınıfında programcı kadrosuna atanması nedeniyle, adı geçenin sözleşmeli kadroda geçen hizmetlerinin kazanılmış hak aylığında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği soru konusu edilmektedir.

II- Görüş isteyen birimin 26/12/2005 tarihli ve 2005/1614 sayılı Genelge hükümlerine göre yaptığı inceleme ve neticesi:

657 sayılı Devlet memurları Kanunu'nun 36. maddesinin C/6 alt bendi uyarınca, aynı Yasanın 4/B maddesine göre sözleşme ile çalışanların bir yasal düzenleme ile memuriyete geçirilmeleri halinde eski hizmetlerinin tamamının kazanılmış hak aylığında değerlendirilebileceğinin düşünüldüğü belirtilmektedir.

III-Konuyla ilgili Anayasa, Kanun, Tüzük, Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümleri ile yargı kararları:

Bilindiği üzere, Devlet memurlarının memuriyetten önce veya memuriyetten ayrılarak icra ettikleri hizmetlerinin kazanılmış hak aylık derece ve kademesinde değerlendirilebilmesine ilişkin hükümler, 657 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (C) bendinde tadadi olarak sayılmıştır.

Anılan bendin ilk 5 fıkrasında bazı meslek grupları sıralanmış ve bu meslek gruplarında bulunanların sigortalı geçen sürelerinin belli şartlar dâhilinde kazanılmış hak aylığına esas intibakında değerlendirileceği belirtilmiştir. (C) bendinin 6. fıkrasında ise, ?Bu kanunun 4 üncü ve 237 nci maddesinin (e) fıkrasına göre sözleşme ile istihdam edilenlerin, memuriyete geçirilmeleri halinde, sözleşmeli olarak geçirdikleri hizmet süreleri, her yıl için bir kademe ilerlemesi ve her üç yıl için bir derece yükselmesi verilmek suretiyle değerlendirilir? hükmüne yer verilerek ilk 5 fıkra dışında kalan bazı kişilerin sigortalı olarak geçen hizmetlerinin de kazanılmış hak aylığına esas intibakında dikkate alınabileceği hüküm altına alınmıştır.

Anılan 6.fıkrada geçen ?memuriyete geçirilmeleri halinde? ibaresi, kamu kurum ve kuruluşlarında sözleşmeli statüde çalışmakta iken,12/02/1982 tarihli ve 2595 sayılı Kanunun geçici 9.maddesi ve 26/06/1984 tarihli ve 241 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 15. maddesi gibi yasal düzenlemeler ile Devlet memurluğuna geçirilenleri kapsadığı Devlet Personel Başkanlığının farklı tarihlerde verdiği görüşlerde belirtilmiş olmakla birlikte, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün ilgi yazınız ekinde alınan 14/11/2008 tarihli ve 18235 sayılı yazısında ise 657 sayılı Devlet memurları Kanunu'nun ?Memurluktan

Çekilenlerin Yeniden Atanmaları? başlıklı 92. maddesi veya sınavla ilk defe Devlet memuru olarak atananları da kapsaması gerektiği şeklinde değerlendirmeye yer verilmiştir.

Ancak benzer konuya ilişkin olarak, Devlet Personel Başkanlığına yapılan başvurunun reddine ilişkin idari işeme karşı Ankara 12. İdare Mahkemesinde açılan davada, Mahkemece verilen 07/07/2004 tarihli ve E.2003/1419 K.2004/1420 sayılı iptal kararı, Danıştay Beşinci Dairesinin 27/06/2007 tarihli ve E.2004/6609, K.2007/3747 sayılı kararıyla onanmak suretiyle Devlet Personel Başkanlığı işleminin iptaline hükmedilmiş olup karar düzeltme aşamasında bulunmaktadır.

IV-Değerlendirme ve Sonuç:

Görüldüğü üzere, yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinde, sözleşmeli olarak geçirilen sürelerin kazanılmış hak aylığa esas intibakında nasıl ve hangi şartlarda değerlendirileceği 657 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (C) bendinde 6 madde halinde tadadi olarak sayılmıştır.

Ayrıca, yukarıda değinilen ve İçtihadı Birleştirme niteliğinde olmayan İdari Yargı kararının da esas itibariyle davanın taraflarını bağlar nitelikte olması nedeniyle, İdaremizce uyulması zorunluluğu da bulunmamaktadır.

Ancak, gerek Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğünün yazılı görüşleri, gerekse aksi yöndeki Devlet Personel Başkanlığı işleminin Danıştay Beşinci Dairesince onanan Ankara 12. İdare Mahkemesince iptal edilmiş olası hususları göz önünde bulundurulduğunda; 657 sayılı Yasa'nın 36. maddesinin Ortak Hükümler bölümünün (C) bendinin 6 numaralı alt bendinde yapılan düzenlemenin lafzına uygun olarak, 657 sayılı Devlet memurları Kanununun 4 üncü maddesine göre sözleşme ile istihdam edilenlerin memuriyete geçirilmeleri halinde, sözleşmeli olarak geçirdikleri hizmet sürelerinin kazanılmış hak aylıklarında değerlendirilebileceği düşünülmektedir.

Bilgilerini rica derim.

Ali Ramazan ACAR

I. Hukuk Müşaviri

 

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber