Vakıf Üniversiteleri Öğretim Elemanlarına İlişkin Önemli Karar

Vakıf üniversiteleri, doçent ve profesörler de dahil tüm öğretim elemanlarını işçi statüsüne tabi tutup, iş akdi ile göreve başlatıp, özlük haklarını bu statüye göre tanımlıyor ve aynı yöntemle de işine son verebiliyordu. Ancak, Danıştay'ın vermiş olduğu yeni karara göre vakıflarda görevlendirilecek öğretim elemanlarının göreve atanmaları, özlük hakları ve göreve son verilmesinin, kamu üniversiteleri ile aynı şekilde olması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıntılar için tıklayın.

Haber Giriş : 10 Aralık 2004 19:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Not: Aşağıdaki yazıda bahi geçen karar sitemizde bulunmamaktadır. Bu kararın bizlere ulaşaması halinde memurlar.net'te yayımlanacaktır.

Danıştay, vakıf üniversitelerinin de aynı devlet üniversiteleri gibi idari hukuka tabi olduğunu, öğretim elemanlarına işçi muamelesi yapılamayacağını karara bağladı.

Anayasa'nın 130. maddesi 10. fıkrasına göre, vakıf üniversiteleri mali ve idari konuları dışındaki tüm konularda kamu üniversiteleri ile aynı yasa ve yönetmeliklere tabidir. İlk vakıf üniversitesinin kurulduğundan bu yana yaklaşık 10 yıl geçmesine rağmen uygulamada durum farklı.

Vakıf üniversitelerinin bir kısmı adeta bağımsız, ticari bir şirket gibi işlemler yapıyor. Örneğin, vakıf üniversiteleri doçent ve profesörler de dahil tüm öğretim elemanlarını işçi statüsüne tabi tutup iş akdi ile göreve başlatıp, özlük haklarını tanımlıyor ve aynı yöntemle de işine son verebiliyor. Üstelik bu işçilerin sendikaları da yok!

Halbuki Anayasa 130. maddesi 10. fıkrası bu üniversitelerin öğretim üyesi istihdamını da aynı kamu üniversitelerinin tabi olduğu 2547, 2809 ve 4142 sayüı yüksek öğretimle ilgili yasalar ve bunlara atfen çıkarılan yönetmeliklere göre ve 5 kişilik jüri üyelerinin vereceği karara göre işe alır ve yine bu kanunlarda belirtilen yöntemlerle cezalandırır ve görevine son verir. Bütün bu mevzuatın amacı, vakıf üniversitelerinde çalışan öğretim elemanlarının görevlerini yansız ve baskısız bir ortam içinde bilimsel özerklik ilkesi çerçevesinde yapmasını sağlamaktır.

Öğretim elemanlarının sudan gerekçelerle maaşını kesme, yıllık iznini kullandırmama gibi özlük hakları ile işine son verme gibi daha ciddi durumlarında ortaya çıkan hukuki durumlar uzun yıllardır iş ve Ticaret Mahkemeleri'nce görülmekteydi. Danıştay bu yanlışı 2003 yılında düzeltip Anayasa 'nın özüne uygun olarak, vakıfların kamu satüsünde olduğunu, öğretim üyesi atama, görevlendirme ve diğer konularda aynı kamu üniversitelerinin takip ettiği usûl ve yolları izlemesi gerektiğini ve artık bu tür davalara idari Mahkemelerce bakılması gerektiğini içtihadi bir kararla netleştirdi.

Böylece işine geldiğinde isminin önüne T.C. unvanı ekleyip, araçlarına siyah kamu plakası takıp, vergi indirim ve muafiyetlerinden faydalanıp sonra da ticari bir şirket gibi davranma durumuna Danıştay "dur" dedi. Uygulama değişti mi? Hayır, iş güvenliği, mütevelli heyeti başkanı, rektör veya dekanın iki dudağı arasında olan bir akademisyenin bilimsel özerkliği ciddi derecede yara alır.

Vakıf üniversitelerinde görev alacak öğretim elemanlarının da aynı veya başka üniversitede görevli öğretim üyelerinden oluşan en az 5 kişilik jüri değerlendirmesi ve Üniversite Yönetim Kurulu kararı olmadan yapılacak atamalarının idari hukuk kapsamına giren yasal mevzuatla tanımlanmış öğretim elemanı ataması değil, işçi-işveren ilişkisini belirleyen özel hukuk kapsamındaki SSK'lı işçi ataması olduğunu dikakate almaları gerekir.

YÖK'ün bu konuya ivedilikle el atması lazım.
Prof. Dr. Cumali Aktolun
[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber