7 Ocak'ta İstanbul Üniversitesi Rektörünü seçemeyecek

Haber Giriş : 04 Ocak 2005 11:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

1992 yılından beri yürürlükte bulunan bu sitemde, öğretim üyeleri, seçim sandıklarının başına gidiyorlar; ama kendilerine rektör seçemiyorlar! Sadece, kendi profesörleri arasından 6 isim belirliyorlar. Bu 6 aday YÖK tarafından 3'e indirilecek ve Cumhurbaşkanı'na sunulacak. Cumhurbaşkanı da birini asil rektör olarak tayin edecektir.

PROF. DR. SERVET ARMAĞAN HARRAN ÜNİVERSİTESİ ESKİ REKTÖRÜ

İstanbul Üniversitesi ?Rektörü'nü seçemeyecek!

Uygulanacak seçim sistemi, asla bir seçim değildir! Çünkü, seçim demek birden fazla alternatif arasından birini tercih etmektir. 1992 yılından beri yürürlükte bulunan bu sitemde, öğretim üyeleri, seçim sandıklarının başına gidiyorlar; ama kendilerine rektör seçemiyorlar!

izler bu satırları okuduğunuz zaman İstanbul Üniversitesi'nde rektör seçiminin yapılmasına çok az bir zaman kalmış olacak. Rektör adayları çoktan ortaya çıkmış bulunuyor. Hatta rektör adayları fakülteleri teker teker gezerek, rektör seçildikleri takdirde İstanbul Üniversitesi'ne ve bu üniversitenin mensuplarına sağlayacakları değerleri ve İstanbul Üniversitesi'nin dünya üniversiteleri içindeki yerini nasıl yücelteceklerini anlatıyorlar. Bilindiği gibi İstanbul Üniversitesi, Türkiye'nin en eski üniversitesi, en eski ve soylu bir bilim kuruluşu. Aynı zamanda dünyanın da en eski üniversitelerinden biri. Böylesine şanlı ve şöhretli bir üniversitenin rektörünün konumu ve onun seçilmesi de elbette diğerlerinden biraz farklı olacaktır.

Biz de bu şanlı üniversitenin mütevazı bir öğretim üyesi olarak ve dekanlık ve rektörlük gibi şerefli idari hizmetler yüklenmiş bir ilim adamı olarak, birkaç gün sonra yapılacak rektör seçimi ile ilgili olarak bazı düşüncelerimizi açıklamak isteriz. Her şeyden önce belirtelim ki; 7 Ocak 2005 günü yapılacak seçim bir ara seçimi değildir. Yani rektörün normal 4 yıl idari döneminin sona ermesinden önce ayrılma vb. sebeple makamın boş kalmasının arkasından yapılan bir seçim değildir. Çünkü, İstanbul Üniversitesi'nin rektörü (Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu), YÖK'ün teklifi ile Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alınmış ve yerine yine YÖK tarafından bir vekil rektör tayin edilmişti. Vekil rektör, yani Hukuk Fakültesi Dekanı Sayın Prof. Dr. Tankut Centel, yaklaşık 4 aydır vekil rektör olarak görev yapıyordu. Vekâletle idare etmenin üst sınırı olan 6 ayın bitimine az kala, YÖK asıl rektör seçiminin yapılması için karar aldı. Bu sebeple seçilecek rektör 4 yıllık için seçilecek. Yoksa görevden alınan eski rektörün 2,5 yıllık artakalan süresini tamamlamak için değil.

Seçim sisteminde temel problemler Uygulanacak seçim sistemi, asla bir seçim değildir! Çünkü, seçim demek birden fazla alternatif arasından birini tercih etmektir. Halbuki halen uygulanan ve 1992 yılından beri yürürlükte bulunan bu sistemde, ilgili üniversitenin öğretim üyeleri, seçim sandıklarının başına gidiyorlar; ama kendilerine rektör seçemiyorlar! Sadece, kendi profesörleri arasından 6 isim belirliyorlar. Bir diğer deyişle, verdikleri oylarla, kendi rektörlerini seçemiyorlar, sadece aday adaylarını belirliyorlar. Bu 6 aday YÖK tarafından 3'e indirilecek ve Cumhurbaşkanı'na sunulacak. Cumhurbaşkanı da birini asil rektör olarak tayin edecektir.

Uygulanan sistemin bu garip bünyesi ve ?seçim? kavramı ile bağdaşmayan bu özelliği sebebiyle, şikayetler YÖK'e yapılmaktadır. Çünkü geçmiş tarihlerde, YÖK, en az oy alan aday adayını, 3 kişilik listeye almış ve hatta onun ismini ?liste başı? yaparak Cumhurbaşkanı'na sunmuştu. YÖK bu şikayetler üzerine, sadece kanunun kendisine ?takdir yetkisi? verdiğini söyleyerek susmayı tercih etmişti. YÖK susmayı tercih etti; ama Cumhurbaşkanlığı makamının başına gaile açtı: Çünkü, geçen yıl yapılan Gazi Üniversitesi rektör seçiminde, az oy almış bir adayı, YÖK, Cumhurbaşkanı'na sunmuştu. Cumhurbaşkanı da onu Gazi Üniversitesi rektörü olarak tayin etti. Ama ondan daha fazla oy alan ve fakat rektör olarak tayin edilmeyen profesör meslekdaşım, Cumhurbaşkanlığı' nın bu ?haksız? işlemine karşı Danıştay'da dava açtı. Danıştay bu davayı usulden haklı bulmuş görüyor. Çünkü, Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı bir işlem kabul edip ona karşı dava açılamayacağını (Bkz. Anayasa md. 105/1) söylemedi, tersine davayı görmeye başladı. Önümüzdeki günlerde, Cumhurbaşkanı'nın Gazi Üniversitesi'ni tayin işlemi Danıştay tarafından iptal edilirse şaşmayın! Özetle diyebiliriz ki, bu garip sistem en kısa zamanda kaldırılmalıdır(1).

İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne aday olanların vaat ettikleri yenilikler ve mensuplarına kazandıracakları değerler şöyle özetlenebilir: Şeffaf, katılımcı, demokratik bir üniversite. Bilim yapan, bilime destek olan Türk toplumuna aydın kişiler yetiştiren ve Türk insanının problemlerine çözüm üreten bir üniversite kurmak vb. bütün bu vaatler çok güzel. Ama bunların büyük kısmının gerçekleşmesi, iki ana desteğe bağlıdır: Üniversitelerin mali kaynakları ve Bütün üniversiteleri bağlayan YÖK Kanunu. Bu konuyu biraz açmak isterim:

1- Halen 80 civarında devlet üniversitesi var. Bunlar ödeneklerinin tamamına yakın kısmını, devletten almaktadır. Devletimizin bütçesi ise yeteri kadar ödenek ayırmaya müsait değil, çünki ortada % 25'i açık olan bir bütçe var. Ve bütçe gelirlerinin % 100'ü faiz giderlerine giden bir bütçemiz yürürlüktedir. Üniversitelerin döner sermayeleri de sadece tıp fakültelerine münhasır işletildiğinden, diğer fakültelere kaynak sağlayamıyor.

Bu durumda rektör adaylarının yapmayı istedikleri büyük atılımların gerçekleşmesi zor görünüyor. Sadece ?demokratik?, ?düşüncelerin serbestçe açıklandığı bir ortam?, ?her türkü bilimsel araştırmaya açık ve destek veren bir üniversiteyi? bol para olmadan da kurabilirler. Demokratik bir üniversite ise hepimizin bir özlemidir. Hiçbir aydının istemediği baskıcı, sindirici ve susturucu bir üniversite anlayışı ve tatbikatı yaşanmamalıdır!

2- Rektörlerin elini kolunu bağlayan bir etken de YÖK Kanunu'dur. Bu kanun 2547 sayılı olup 1982 yılından beri yürürlüktedir. Bu kanun defalarca değiştirildi. Hatta sadece kanunla değil, kanun hükmünde kararnamelerle de defalarca değiştirildi. Değiştirilen bir madde, tekrar kısmen değiştirildi vs. Rektörlük seçimleri AB normlarına uygun olmalı

Ben rektör olduğum sıralarda,bir hukukçu olmama rağmen bu kanunu anlamakta zorluk çekerdim. YÖK'e sorardım, onlar da bazan tereddüt ederlerdi. Bu sebeple bu kanun en kısa zamanda mutlaka değiştirilmelidir. Öyle değişmeli ki Avrupa Birliği'ne girmek üzere olduğumuz bu sıralarda, tam manasıyla ?Avrupa normlarına? uydurulmalıdır(2). Bendeniz İstanbul Üniversitesi rektörlüğü seçiminde aday olmak isteyen meslektaşlarımın kimlikleri ilgili bir değerlendirme yapmayacağım. Esas değerlendirmeyi, 7 Ekim 2005 günü üniversitemizin mensupları yapacaklar. Bu sebeple onların verecekleri değerli oylara tesir etmek istemem. Ancak fiili durumda, tıp fakültesinden aday olacak profesörlerin seçilme şansı her zaman olduğu gibi, bugün de yüksek: Bu fakültelerin öğretim üyesi diğerlerinden çok fazla, yani oy potansiyelleri yüksek ve üstelik de aralarında kuvvetli bir dayanışma var.

Ancak 40 yıldan fazla bir zamandır öğretim üyesiyim. 50 civarında kitabım, 120 civarında da bilimsel makalem yayınlandı. Dekanlık ve rektörlük gibi değerli görevlerde bulunarak akademik kariyerime parlak sahifeler eklemek nasip oldu. Bu kadar tecrübeden sonra, üniversitemizde yapılacak rektörlük seçimleri ile ilgili olarak şunları belirtmek isterim:

1- Yukarıda belirttiğim değişiklikler yapılmalıdır.

2- Seçilecek rektör, tayin edildikten sonra, küçük hesaplarla yıpratılmamalıdır. Çünkü kim olursa olsun, bir bilim yuvasını temsil etmektedir. Hatalı bir işlem yapması halinde ise bilime ve bilim adamına saygı çerçevesinde tenkitler yapılabilir ve yapılmalıdır.

3- Rektörlerin çalışmalarının ve gayretlerinin büyük kısmı; temsil ettiği üniversiteye yeni mali kaynaklar bulmak ve o üniversitede, her sahada bilimsel araştırmaları teşvik olmalıdır.

4- Rektörler politik çizgilere destek ve payanda olmamalıdır. Hele hele iktidar partisi veya partileri ile kavgalı duruma asla düşmemelidir. Devlet üniversiteleri neresinden bakarsanız bakınız, Bakanlar Kurulu'nun ve TBMM'nin verdiği ödeneklerle ayakta dururlar. En azından bugünkü realite budur. Bu sebeple, tasvip etmeseler de, mesela Maliye Bakanlığı ile didişme ve sürtüşme halinde olmaktan kaçınmalıdırlar. Böyle hareket ederlerse, bir zamanlar olduğu gibi, daha çok hürmet görürler, mali istekleri daha kolayca karşılanır.

5- Üniversitelerinde, bütün bölümlerinde döner sermayeyi geliştirmeli, araştırma fonlarından ilmi araştırmalara daha çok kaynak aktarmalıdırlar. 40 küsur yıllık tecrübe ve dekanlık ve rektörlük yapmış bir ilim adamı olarak bu dileklerimi ve tekliflerimi sunuyor, İstanbul Üniversitesi'ni ilim yolunda daha da yüceltecek rektörümüze başarılar diliyorum.

(1) Bendeniz de bu garip seçim sistemi ile rektör seçildim. Hatta Harran Üniversitesi'nde yapılan seçimde, öğretim üyelerine tesir etmek için hiç mi hiç çalışmadım. Ve seçimde ikinci derecede oy almama rağmen, YÖK beni aday gösterdi ve Cumhurbaşkanı da beni rektör olarak tayin etti. Ama bu sistemi müdafaa etmeme imkân yoktur.

(2) Memleketimizde yükseköğrenim ve uygulaması ile görüş ve tecrübelerimi şu makalemde etraflıca açıklamış bulunuyorum: ?1982 Anayasası Döneminde Yüksek Öğrenim-Bazı müşahedeler, teklifler?, Türkiye Barolar Birliği y. Prof. Dr. Faruk EREM'e Armağan, Ankara 1999.

haberx

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber