Size bir Dersim hikayesi anlatayım

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 20 Kasım 2009 16:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yavuz Semerci/Habertürk

Yıl malum yıl.

Herkesin unutmaya çalıştığı yıl.

Ağlayacak anaların da öldürüldüğü yıl. Yani ağlayacak ana kalmadığından ağlama derdinin olmadığı ve kimsenin üzülmediği yıl?

Hikayemiz, o günlerde Dersim diye bilinen Tunceli'nin Hozat kazasının bir köyünün 1 kilometre ötesinde 1'i ağanın konağı diğeri evi vebir de taş ahırın olduğu mezrada geçer...

Hava kurşun gibi ağırdır. . Haberler iyi değildir. Ama bir umut var bu bölgede yaşayanlar için.

Çünkü dağa çıkılmamış, askere karşı silah kuşanılmamış. Yani devlet en fazla buralardan sürer bizi demektedirler.

Allahın bir günü. Çamur yoldan sabahın köründe, o lanet ayazında dağ taş asker dolar.

Erkekler ile kadın ve çocuklar ayrılır. Çavuş kadınlara karşı gayet kibardır. Hatta kendilerine çay yapılmasına izin verirler.

Bir süre bu emirden emin misiniz sorusunun yanıtı beklenir. Emir doğrudur ve kesindir ve tekrarlanır ve bir daha tekrarlatılmaması için uyarılır komutan. Askerler çaylarını bırakır, çatılmış tüfekler alınır ve tüm kadın ve çocukların konağa girmesi istenir.

İstenmez, emredilir. Az önce çay veren kadının yediği dipçik yeteri kadar açıktır. Erkekler zaten yoktur. Ve kendilerinden birkaç saattir haber alınmamaktadır. Konağın şömineli odası 30 bilemediniz 40 kişi alır. Çoluk-çocuk 100'e yakın insan evi zorla sokulur. Artık çocuklar ağlamaktadır. Odanın içinde herkes bağırmakta, kendilerini içeri iten askere lanetler yağdırmaktadır. Yaşlı ve bilge kadınlar Hakka yürüme zamanının geldiğinin farkındadır.

Hikayemizin kahramanı, ağanın oğlu, o sırada anasının kucağında şöminenin dibinde muhtemelen ağlıyordu. Muhtemelen çünkü hikayenin bu kısmını sadece rüyalarında o da hep değişik ve anlaşılmaz bir şekilde hatırlamaktadır.

Daha sonra yıllar geçtikten sonra anlar ki o rüyada ağlayan kadın kendi anasıdır ve ondan özür dilemektedir. Niye özür dilediğini önce anlamaz. Sonra ben seni koruyamadım sen çocuklarını koru dediğini anlar bir rüyasında?

O gün, o lanet gün o odadakiler bilmez ki, kasabanın dibine kadar yürütülen erkekler dere kenarında kurşunlanmıştır. Ve elbette bilmezler ki o gün binlerce insan sadece ve sadece Kürt-Alevi olduğu için öldürülecektir. Ve bilmezler ki birkaç dakika içinde onlarında sonu bellidir.

***

Önce, tek odalı konağın hepsi ön yüze bakan 3 penceresi dipçiklerle kırıldı. Ve sustular. Sonra sadece mermi sesi vardı. Ve hemen ardından odaya birer ikişer atılan bombalar patladı. Birkaç dakika sonra içeri giren kimi asker süngüleriyle yaşayan yoklaması yaptı. Muhtemelen emri uygulayan ama tek kurşun bile sıkmamış çavuşun bağıran sesi duyuldu, ?Herkes odadan çıksın?? Kahramanımıza anasını delip geçen üç kurşun isabet etti. Ama öldürücü değildi.

***

4-5 saat önce, askerler henüz çay içerken, yaşlı bir kadının uyarmasıyla dağa kaçan 3-5 genç çocuk askerlerin gidişiyle konağa geri gelir. Birisi de hikayemizin kahramanının kardeşidir. Katliamdan sadece üç kişi kurtulmuştur. Ağır yaralı kadına bir parça ekmek ve biraz da su bırakılır. Ve ardından dağa çıkılır. Katliamdan kurtulmayı başaranlar ile birlikte dağlarda, mağaralarda hayvanlar gibi saklanarak birkaç hafta geçirilir. Kahramanımız yaralı ve çoğunlukla ağlamaktadır. ?Dereye atalım? diyenler çıkar? Çünkü ağlayan çocuk nedeniyle askerler yerlerini tespit edebilir diye korkuyorlardı. Bir keresinde ağabeyi yıllar sonra ona ?Mağaranın yakınına askerler geldi. Sesin çıkmasın diye ağzını kapattım ve az daha seni kendi ellerimde boğuyordum? der. Ağa çocuğu olması ve ağabeyinin koruyuculuğu sayesinde öldürülmekten ikinci kez kurtulmuştur. Henüz 6 yaşındadır ve devletin af ilan etmesinin ardından sürgüne gönderildiği yerde hayatı değişecek ve Kürt olduğunu yıllar sonra öğrenecektir. Ama tercihini yapmıştır artık?

Hikayemiz devam edecek?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber