2010 yılı bütçesi genel kurulda...

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 14 Aralık 2009 17:22, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:58

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek: "Türkiye, hükümetlerimiz dönemindeki güçlü performansıyla dünyanın en büyük 17. ekonomisi olmuştur, küresel krize rağmen bu konumunu da korumuştur''

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TBMM Genel Kuruluna 2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Kanunu Tasarısını sundu. Plan ve Bütçe Komisyonuna bütçe çalışmaları dolayısıyla teşekkür eden Şimşek, konuşmasına dünya ekonomisinin genel görünümünü anlatarak başladı. Temmuz 2007'de başlayan küresel finans krizinin, Eylül 2008'de derinleşerek bütün ülkeleri etkileyen küresel buhrana dönüştüğünü belirten Şimşek, 2007 yılında yüzde 5,2 olan küresel büyümenin, yerini 2009 yılında yüzde 1,1 daralmaya bırakmasının beklendiğini söyledi.

Türkiye ekonomisinin genel görünümüne de değinen Şimşek, kriz nedeniyle bazı makroekonomik hedef ve tahminlerini revize etmek durumunda kaldıklarını, ancak bunun sadece Türkiye'ye özgü bir durum olmadığını söyledi. Neredeyse bütün ülkeler ve uluslararası kuruluşların hedeflerini hem de birkaç kere revize etmek zorunda kaldıklarını belirten Şimşek, şöyle konuştu:

''2009 yılı bütçesinin hazırlandığı dönemde (2008 Mayıs-Eylül) birçok uluslararası ve yerli kuruluşun büyüme tahminleri bizim bütçede öngördüğümüz büyüme tahminlerinden farklı değildi. 2010 yılı için büyüme öngörümüz yüzde 3,5'tir. Ancak, IMF, OECD ve uluslararası finans kuruluşlarının tahminleri yüzde 3,7 ile 5,5 arasında yoğunlaşmaktadır.

Daha önemlisi Türkiye'nin uzun dönem büyüme potansiyeline ilişkin beklentilerde herhangi bir değişiklik olmamıştır. OECD'nin son yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporunda Türkiye'nin büyüme oranı 2011-2017 döneminde ortalama yüzde 6,7 olarak öngörülmüştür. Bu oranın, Çin ve Hindistan'dan sonra en yüksek büyüme oranı olduğunun altını çizmek istiyorum.

Goldman Sachs'ın yayımladığı bir raporda, Türkiye'nin 2050 yılında Avrupa'nın üçüncü ve dünyanın dokuzuncu büyük ekonomisi olacağı öngörülmektedir. Kriz sonrası ilk yıl olan 2010 için yüzde 3,5'lik büyüme hedefini düşük görebilirsiniz. Ancak bu büyüme oranının Avrupa Komisyonunun, Avrupa Birliği üyeleri için gelecek yıl öngördüğü büyüme hedefinin 5 katı olduğunu hatırlatmak isterim. Dolayısıyla Avrupa Birliği ile arayı kapatmaya devam ediyoruz. Türkiye'nin satın alma gücü paritesine göre kişi başına Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının Avrupa Birliği ortalamasına oranı 2002 yılında yüzde 36,2 iken 2008 yılında bu oran yüzde 45,7'ye yükselmiştir.''

-''EN GÜÇLÜ PERFORMANS-

Bakan Şimşek, Türkiye'nin, birçok yönüyle aslında bu krizden en az etkilenen ülkelerden birisi olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin, Hükümetleri dönemindeki güçlü performansıyla dünyanın en büyük 17. ekonomisi olduğunu, küresel krize rağmen bu konumunu da koruduğunu söyledi. Hükümetleri döneminde, kriz yılı olan 2009 yılı hariç, bütçe hedeflerini sürekli olarak tutturduklarını kaydeden Şimşek, ''Birçok dönemde hedeflerimizi de aştık. Bu başarıda, Hükümetlerimizin kararlı, tutarlı, şeffaf ve istikrarlı politikaları belirleyici olmuştur'' dedi.

2009 yılında ekonomideki daralmayı ve krizin etkisini sınırlandırmaya yönelik aldıkları tedbirlerden dolayı bütçe açığının, öngörülerinin üzerinde gerçekleştiğini belirten Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ancak bütçe hedeflerindeki bu sapma, Türkiye'ye özgü değildir. Hemen hemen bütün ülkelerde bütçe açıkları öngörülenin çok ötesinde artmıştır. Mesela Letonya için Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oran olarak bu sapma 11, İzlanda için 10,6, Rusya için 10,4, İspanya için 9,8, Litvanya için 9,6, ABD için 7,9, İrlanda için 7,4, İngiltere için 7,2, Finlandiya için 6,6, Slovenya için 5,6, Hollanda için 5,5, Belçika ve Portekiz için 4,6 puandır.

Türkiye'de ise 2009 yılında bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranındaki sapma 5,7 puandır. 2009 yılında bir önceki yıla göre bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranındaki kötüleşme ise 4,8 puandır. Bütçe hedeflerimizdeki sapma, esas itibarıyla gelirlerdeki sapmalardan kaynaklanmıştır. Tekrar ediyorum, bu gelişmeler sadece Türkiye'ye özgü değildir. Mesela, Amerika Birleşik Devletlerinde 2009 yılı bütçe gelirleri 2008 yılına göre 419 milyar dolar daha düşük gerçekleşmiştir.

Hükümetlerimiz döneminde, bu yıl hariç, bütçe hedeflerimizi her yıl tutturduk. 2003 yılında yüzde 9,9 oranında bir açık hedefledik. Gerçekleşme yüzde 8,8. 2004 yılında yüzde 8,2'lik bir bütçe açığı hedefine karşılık gerçekleşme yüzde 5,4'tür. 2005 yılında yüzde 4,5 açık öngördük, gerçekleşme yüzde 1,3 oldu. 2006'da yüzde 1,8 oranında bir açık hedefine karşılık gerçekleşme binde 6'dır. 2007'de yüzde 2'lik bir açık öngörüsüne karşılık gerçekleşme yüzde 1,6'dır. Yine 2008'de hedeflenen bütçe açığı yüzde 1,9 iken gerçekleşen bütçe açığı yüzde 1,8'dir.

Evet biz çıtayı yükselttik. Avrupa Birliği ülkelerinin bile tutturamadığı bir performansı yakaladık. Bütçe açığında 4 yıl üst üste Maastricht Kriterlerini yakaladık. Çok uzağa gitmeye gerek yok. Komşumuz Yunanistan'ın bile 2009 yılı bütçe açığı, bizim iki katımız. 2010 yılında bu oranı yüzde 10'un altına düşürmek için çabalıyor. İşte bunun için bizim notumuz artıyor. İşte bunun için Türkiye'ye güven artıyor. Bu, AK Parti iktidarının bir başarısıdır.''

-KRİZE KARŞI DAYANIKLILIK-

Türkiye ekonomisinin, krize karşı büyük bir dayanıklılık gösterdiğini belirten Şimşek, ''Bugün faiz oranları tek haneye düşmüşse, enflasyon son 40 yılın en düşük seviyelerindeyse, ülkemizin kredi notu yükseliyorsa, Türkiye'de tek bir banka batmadıysa, Türkiye bu anlamda krizden en az etkilenen ülkelerden birisidir'' diye konuştu.

Bu yıl dünyada son altmış yılın en büyük krizinin yaşandığına dikkati çeken Şimşek, ''Faizler tek haneye düşmüş. TL cinsinden iskontolu devlet iç borçlanma senetlerinin faiz oranı yüzde 8,5 ve gecelik faizler yüzde 6,5 seviyelerine gerilemiş. Enflasyon en düşük düzeylerinde. Kredi notumuz artıyor. Bütün bunlar şunu açık bir şekilde gösteriyor ki Türkiye bu krize karşı büyük dayanıklılık göstermiştir'' dedi.

Hükümetleri döneminde kamu maliyesi ve borç dinamiklerinde önemli gelişmeler kaydedildiğini anlatan Şimşek, şunları ifade etti: ''AK Parti Hükümetleri döneminde kamu kesimi borçlanma gereğinde önemli iyileşmeler sağlandı. 2000 yılında yüzde 8,9 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı 2001 yılında yüzde 12,1 ile zirve yapmış, 2002 yılında yüzde 10 civarında gerçekleşmiştir. Bu oran son yıllarda ortalama yüzde 1'in altına indirilmiştir. Kriz yılı olan 2009 yılını dahil etsek bile Hükümetlerimiz döneminde kamu kesimi borçlanma gereğinin Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı ortalama yüzde 2,4 olmuştur. Bu oran, 1990-2002 dönemi ortalaması olan yüzde 8,9'un çok altındadır.

Kamu maliyesinde, borç dinamiklerinde sağladığımız iyileştirmeler yanında birçok yapısal reform gerçekleştirdik. Terör gibi kronik bir sorun olan enflasyon sorununu çözdük. 1993?2002 döneminde ortalama yüzde 70'lerde seyreden enflasyon, Hükümetlerimiz döneminde tek haneye düşmüştür. Elde ettiğimiz başarılarla Türkiye'nin temellerini sağlamlaştırdık. Küresel krizin Türkiye ekonomisine yansıması önemli ölçüde dış talepteki sert düşüşle ilişkilidir.

Kriz öncesinde ihracatta aylık yüzde 30'ların üzerinde artışlar yaşanırken, krizle birlikte yüzde 30'dan fazla düşüşler yaşanmıştır. Bu yüzde 60'lık bir sapma demektir. Mal ve hizmet ihracatının milli gelir içindeki payını dikkate alırsak ihracattaki bu sapmanın büyüme üzerindeki olumsuz etkisi çok açık bir şekilde anlaşılacaktır. İhracattaki bu düşüş, bize özgü değildir. Daha önce birçok ülkede ihracatın yüzde 20 ile yüzde 45 arasında düştüğünü ifade etmiştim. İhracattaki bu düşüş, başta imalat sanayi olmak üzere ihracat ağırlıklı çalışan sektörlerin daralmasına neden olmuştur. Bu da imalat sanayi üretimini ve stok seviyelerini olumsuz etkilemiştir. Bu yönüyle küresel krizden etkilenmemiz son derece tabidir.

Stoklardaki küçülme, 2008 yılının son çeyreğinden itibaren ekonominin daralmasında etkili olan en önemli faktörlerden biri olmuştur. Geçen yılın dördüncü çeyreğindeki daralmanın yüzde 57'si stoklardaki erimeden kaynaklanmıştır. Bu yılın birinci çeyreğinde stoklardaki erime, ekonomik daralmanın yüzde 53'ünü ve ikinci çeyreğinde yüzde 54'ünü oluşturmuştur. Üçüncü çeyrekte ise stoklardaki erime durmuştur. Ancak baz etkisi nedeniyle üçüncü çeyrekteki daralmanın yüzde 41'i stoklardan kaynaklanmıştır.''

-İHRACAT-

Ürün ve pazar çeşitliliğinde sağladıkları başarı ile ihracat performansının, Ekim ayından itibaren yeniden artış eğilimine girdiğine işaret eden Şimşek, Aralık ayında da ihracattaki artışın çift haneli olmasını beklediklerini açıkladı.

Rekabet ve yoğunlaşmayı gösteren Herfindahl-Hirschman Endeksi'nin 2002 yılındaki 570 seviyesinden 2009 yılında 332 seviyesine gerilediğini kaydeden Şimşek, bu endeksin düşmesinin, Türkiye'nin ihracatındaki ülke bağımlılığının azaldığını gösterdiğini anlattı.

Şimşek, buna bağlı olarak ihracattaki ilk 5 ülkenin ve Avrupa Birliğinin payının azaldığını belirterek, ''İhracatımızdaki ilk 5 ülkenin payı 2002 yılında yüzde 46,5 iken 2009 Ocak-Ekim döneminde yüzde 32'ye düşmüştür. Benzer şekilde Avrupa Birliğinin payı da yüzde 56,6'dan yüzde 45,7'ye gerilemiştir. 2002 yılında komşu ve çevre ülkelere yaptığımız ihracatın toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 25,7 iken, bu oran 2009 yılının ilk on ayında yüzde 42,1'e çıkmıştır'' diye konuştu.

2009 yılında cari açığın, bir önceki yıla göre önemli ölçüde düşüş gösterdiğini bildiren Şimşek, şunları söyledi:

''Bunda emtia fiyatlarının düşmesi ve ekonomideki daralma etkili olmuştur. 2008 yılında 41,8 milyar dolar olan cari açığın 2009 yılında yaklaşık 11 milyara düşmesi beklenmektedir. 2008 yılında 48,3 milyar dolar olan enerji faturasının 2009 yılının ilk on ayındaki seviyesi olan 24 milyar doları dikkate aldığımızda, Türkiye'nin enerji hariç tutulduğunda cari fazla verdiği görülecektir.

Hükümetimiz cari açık sorununu kalıcı bir şekilde çözmek için önemli adımlar atmaktadır. Bu amaçla yatırım ve istihdamı artırmak için yeni bir teşvik sistemi uygulamaya koyduk. Birinci olarak, büyük yatırımlar çerçevesinde dış ticaret açığı yüksek olan 11 tane sektörü teşvik ediyoruz. İkinci olarak, Türkiye'de katma değeri yüksek ürünlere geçişi sağlayacak Araştırma ve Geliştirme faaliyetlerinin artması için önemli bir Ar-Ge reformu yaptık. Birçok firma Ar-Ge merkezlerini Türkiye'ye taşımaya başlamıştır. Bugüne kadar 60'ın üzerinde firmaya Ar-Ge merkezi kurması için izin verdik. Üçüncü olarak, milli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzı içindeki payının artırılması için yoğun bir çaba içindeyiz.

Son olarak, iş ortamının iyileştirilmesine yönelik çok önemli adımlar attık. Bu sayede Türkiye, en çok yatırım çeken ülkeler sıralamasında 20'nci sıraya yükselmiştir. 2007 yılında gelişmekte olan ülkelere giren net özel sermaye tutarı 697 milyar dolar iken Türkiye'ye gelen doğrudan yatırımların tutarı ise 22 milyar dolar olmuştur.''

-İSTİHDAM-

Krizle birlikte, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de işsizliğin arttığını bildiren Şimşek, Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında tarım dışı istihdam yaratmada en yüksek performansı gösteren ülkelerin başında geldiğini söyledi. 2002 yılında tarım dışı istihdamın 13 milyon 896 bin kişi iken, 2009 yılı Ağustos ayı itibarıyla 16 milyon 254 bine yükseldiğini ifade eden Şimşek, Hükümetleri döneminde tarım dışı istihdam artışının 2 milyon 358 bin kişi olduğunu açıkladı.

Bu dönemde istihdamın kalitesinin de arttığını belirten Şimşek, şöyle devam etti:

''Tarım sektörü istihdamındaki daralma neticesinde, bu sektör istihdamında önemli bir yer tutan ücretsiz aile işçiliği azalmış ve tarım dışı sektörlerde ücretli ve yevmiyeli istihdamı artmıştır. 2002 yılında ücretsiz aile işçisinin toplam istihdam içindeki payı yüzde 20,9 iken 2009 yılı Ağustos ayı itibarıyla bu rakam yüzde 15,4 seviyesine gerilemiştir. Ücretli çalışan sayısındaki artış, gelir dağılımına olumlu yönde yansıyan ve işgücü piyasasında kayıt dışılığı azaltan önemli bir gelişmedir.

Ancak diğer gelişmiş ülkelerin yaşadığı sürece benzer bir şekilde Türkiye'de de tarımsal istihdamda Hükümetlerimiz döneminde önemli bir düşüş yaşanmıştır. 2002 yılında tarım sektörünün toplam istihdam içerisindeki payı yüzde 34,9 iken, bu oran 2009 yılının Ağustos ayında yüzde 26,5'e gerilemiştir. Buna karşılık aynı dönemde sanayi sektörünün payı yüzde 18,5'ten 18,8'e, hizmetler sektörünün payı ise yüzde 42,1'den 48,5'e yükselmiştir.

Türkiye'de her yıl ortalama yaklaşık 500 bin kişi işgücüne katılmaktadır. Böylece, hem tarım kesiminden ayrılan nüfusa hem de işgücüne yeni katılanlara iş yaratılması gerekiyor. Bunu kriz öncesi döneme kadar başardık. Son olarak, şunu da belirtmekte yarar var. Ülkemizde vasıfsız işçilerin toplam işsiz sayısı içindeki payı oldukça yüksektir. TÜİK'in verilerine göre ülkemizde işsizlerin yüzde 57,5'i lise altı eğitime sahiptir. İşsizlik Türkiye'de, çok önemli yapısal bir sorundur. Hükümet olarak sorumluluğumuzun farkındayız.''

AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş: "Türkiye'de ilk defa yüksek büyüme ile eş zamanlı olarak enflasyonda da tarihi düşüşler yaşanmıştır"

Tasarısı üzerinde grubu adına yaptığı konuşmada, bütün dünyayı etkileyen küresel krize değindi. Türkiye'nin küresel krizden büyük ölçüde etkilendiğini belirten Elitaş, 2007'de yüzde 5,2 olan küresel büyümenin 2009'da yerini büyük daralmaya bıraktığını kaydetti. Mustafa Elitaş, bu yıl dünyada, son 60 yılın en büyük daralmasının beklendiğini ifade etti.

Elitaş, küresel krizin en çok işsizliği etkilediğini belirtti. Önce gelişmiş ülkelerde başlayan küresel krizin, daha sonra gelişmekte olan ülkeleri etkilediğine işaret ederek, bazı ülkelerdeki işsizlik oranları hakkında bilgi verdi. AK Parti'li Elitaş'ın verdiği bilgiye göre, İspanya'da 2007'de yüzde 8,3 olan işsizlik oranı, 2008'de yüzde 11,3'e, 2009'da ise yüzde 18,9'a yükseldi. Macaristan'da ve Fransa'da 2008'de yüzde 7,8 olan işsizlik oranı, 2009'da yüzde 9,9'a; ABD'de ise yüzde 4,6'dan yüzde 9,8'e çıktı. İşsizlik, Yunanistan'da yüzde 19,5, Almanya'da yüzde 16,3, Türkiye'de ise yüzde 21,8 oranında arttı. Mustafa Elitaş, muhalefetin, kamunun borç stokunun sürekli arttığı şeklinde eleştirilerde bulunduğunu söyledi.

2002'de Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın (GSYİH) değerinin 231 milyar dolar, 2002'de toplam borç stokunun toplamının 229 milyar dolar olduğunu belirten Elitaş, ''GSYİH'yı kişi başına milli gelire böldüğümüz zaman 3 bin 519 dolarlık kişi başına milli geliri buluyoruz. 2002'deki toplam kamu borç stokunu o zamanki nüfusa böldüğümüz zaman 3 bin 475 dolarlık kişi başına bir borçla karşı karşıya kalıyoruz'' dedi.

2008'de ise kişi başına milli gelirin 10 bin 285 dolara ulaştığını belirten Elitaş, 2008'de 6 bin 800 dolarlık kişi başına düşen bir borcun bulunduğunu kaydetti. Mustafa Elitaş, ''Net gelişme 3 bin 400 dolarlık artı değerin üretildiğini ortaya çıkarmaktadır. Bir aile bütçesi yapıldığında, sizin yıllık geliriniz 3 bin 519 dolar, ama bu geliri elde etmek için dış kaynaklardan elde ettiğiniz kaynak 3 bin 475 dolar. Artı değer 44 dolarlık kısmı, ailenizin geçimine harcıyorsunuz. 2008'e geldiğinizde sizin gelirinizde 10 bin 285 dolarlık bir artış ortaya çıkıyor'' dedi.

-''ENFLASYONDA TARİHİ DÜŞÜŞLER YAŞANDI''-

Elitaş, Türkiye'de ilk defa yüksek büyüme ile eş zamanlı olarak enflasyonda da tarihi düşüşler yaşandığını belirtti. 1993-2002 yılları arasında yüzde 70'lerde seyreden enflasyonun AK Parti iktidarlarında tek haneli rakamlara indiğini dile getiren Elitaş, kendi iç dinamiklerinden kaynaklanmamasına rağmen Türkiye'nin ekonomisinin de bu krizden etkilendiğini bildirdi. Küresel krizde başta ABD olmak üzere bir çok ülkede finans kuruluşlarının tarihe karıştığını ifade eden Elitaş, ''Ancak Türkiye'de krizin temel karakteristiğine direnç gösteren güçlü bir duruş ortaya çıkmıştır'' dedi.

Mustafa Elitaş, bugün yaşanan krizin tamamen dışsal olduğunu ve iç dinamiklerden kaynaklanmadığını vurguladı. Krizde tek bir bankanın bile batmadığını dile getiren Elitaş, ülkede krizden çıkış emarelerinin güçlendiğini söyledi. Mustafa Elitaş, TÜİK ve Merkez Bankası tüketici güven endeksiyle, Merkez Bankasının reel kesim güven endeksinde önemli bir toparlanma yaşandığını bildirdi.

-ÖNCÜ GÖSTERGELER-

Küresel krizin ne zaman sona ereceğinin anlaşılması için öncü göstergelere bakmak gerektiğini kaydeden Elitaş, tüketici ve üretici güven endeksleri, imalat sanayi kapasite kullanım oranlarıyla işsizlik ödeneği başvurularının, öncü değerler olarak görülebileceğini kaydetti. AK Parti Grup Başkanvekili Elitaş, 2008 yılı aralık ayından beri istikrarlı bir yükseliş gösteren tüketici güven endeksinin, 2009 yılı Eylül ayında 81,92 değerine çıktığını söyledi.

İŞKUR tarafından ilan edilen işsizlik ödeneği başvurularının krizin başladığı geçen yılın Eylül ayında 25 bin 375 iken, Ocak ayında 78 bin 555'e çıktığını kaydeden Elitaş, ''Ancak bu tarihten itibaren işsizlik ödeneğine başvuranlar azalarak, Temmuz ayı itibariyle 44 bin 904'e gerilemiştir. Mevcut rakam kriz öncesi döneme göre yüksek olsa da Temmuz ayındaki hafif yükseliş hariç tutulduğunda, son aylarda işsizlik ödeneği için başvuran sayısının azalması dikkat çekicidir'' dedi.

Elitaş, 2008 yılının Temmuz ayında işsizlik ödeneği alan kişi sayısının 292 bin 947 olduğunu söyleyerek, ''İşsizlik ödeneği uygulamasına 2009 yılı başında işlerlik kazandırıldığı düşünülürse, karşılaştırmanın bir önceki yıl verileriyle değil, geçmiş ay verileriyle yapılması daha uygun olacaktır'' diye konuştu.

TBMM Genel Kurulunda 2010 yılı bütçesinin tümü üzerinde AK Parti Grubu adına konuşan Elitaş, Eylül ayı itibariyle enflasyonun son 40 yılın en düşük düzeyi olan yüzde 5,3'e gerilediğini belirterek, Türkiye'nin daha önce yaşadığı krizlerden farklı olarak bu dönemde enflasyonun artmadığına işaret etti. Elitaş, 2003-2008 döneminde dünyada ihracatı en hızlı artan ülkeler arasında Türkiye'nin birçok ülkeyi geride bıraktığını kaydederek, ''Türkiye, son yıllarda uyguladığı yapısal reformlar ve teşviklerle dünya ticaretinden giderek daha fazla pay aldı. Uluslararası rekabet gücü sıralamasında da Türkiye ekonomisi, rekabet gücü artan ülkeler arasındadır. Ayrıca; AK Parti hükümetleri ihraç pazarlarının çeşitlendirilmesine yönelik çalışmalarında önemli mesafe almıştır'' dedi.

Diğer ülkelere göre Türkiye'nin turizm sektöründe yüksek bir performans sergilediğini, turist sayısında dünyada 7. sıraya çıktığını anlatan Elitaş, krize rağmen 2009 yılında turist sayısında azalma beklenmediğini vurguladı. Küresel krize rağmen Merkez Bankası rezervlerindeki azalmanın çok sınırlı olduğunu, bunun da finans piyasalarında istikrarın sağlanmasında önemli rol oynadığını ifade eden Elitaş, şöyle konuştu:

''Geçmiş dönemlere oranla Türkiye'nin dış şoklara karşı direnci artmıştır. Türkiye, önceki dönemlere göre daha az kırılgandır. İş ortamının iyileştirilmesine yönelik atılan adımlar ve ortaya konulan ekonomik performans sayesinde Türkiye, en çok yatırım çeken ülkeler sıralamasında 20. sıraya yükselmiştir. Bu krizde, Türkiye'nin risk primi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha az artmıştır. Bu da Türkiye'ye olan güveni yansıtmaktadır. Önceki krizlerin aksine Türkiye'de faizler ciddi bir şekilde düşmüştür. Bu durum Türkiye'nin gelecekteki borç yükü üzerinde olumlu etkide bulunacaktır. Küresel kriz sebebiyle dünyanın birçok ülkesinde bankacılık sektöründe ciddi çöküşler yaşanmasına rağmen Türkiye'de bankacılık sektörü güçlü kalmıştır. Bu dönemde, bankacılık sektörüne kaynak aktarmayan nadir ülkelerden biri Türkiye'dir. Vatandaşlarımızın sırtına yeni bir yük konulmaması da ayrıca bir başarıdır. Kamu borç dinamiklerinde sağladığımız iyileşme, finansal sistemimizin sağlıklı yapısı, para politikasının uygulanmasında daha geniş bir hareket alanı sağlamıştır. Merkez Bankamız bu dönemde yüksek oranlarda faiz indirimine gidebilmiştir.''

Elitaş, Türkiye'de bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkeyle kıyaslandığında son derece iyi durumda olduğunu belirterek, ''Bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısı, sistemi, şoklara karşı dayanıklı kılmıştır, aktif kalitesi yükselmiştir. Bu dönemde sorunlu kredilerdeki artış, minimal düzeyde kalmıştır. Güçlü bankacılık istemimiz, küçük ve orta ölçekli işletmeleri destekleyebilecek durumdadır. Ayrıca sektörün karlılık oranı, yüksek seyretmeye devam etmiştir'' dedi. Krizde vatandaşların servetlerindeki erimenin başka ülkelere oranla daha düşük olduğunu ifade eden Elitaş, ''Önümüzdeki süreçte faiz oranlarındaki muazzam düşüş ve güvenin tesisiyle birlikte hane halkı tüketiminin artmasını bekliyoruz. Özel tüketim, ekonomiyi destekleyecek bir unsur olacak. Türkiye'nin, krizden güçlü bir şekilde çıkacağına inancımız tamdır'' diye konuştu.

-''GERÇEKÇİ RAKAMLAR...''-

Elitaş, 2010 yılı bütçesindeki hedeflerin ''hayali olmayan gerçekçi rakamlar'' olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bütçe, ekonomik krizden çıkışa katkı sağlayan, faizlerdeki düşüşü kalıcı kılmayı amaçlayan, sosyal yönü güçlü, kamu görevlilerini gözeten bir bütçedir. Öğrencilerimiz için daha fazla kaynak ayıran, eğitim ve sağlık için ayrılan kaynağın artırıldığı, özürlü vatandaşlarımıza yönelik desteği de artıran bir bütçedir. Ayrıca, üniversitelere personel ve kaynak desteği sağlayan, sosyal güvenlik sistemini destekleyen bir bütçedir. 2010 yılında çiftçimizin alan ve ürün bazında üretimin desteklenmesine devam edilecektir. 2010 yılı bütçesi, yerel idareleri destekleyen, bilim ve araştırmaya önem veren ve bu yöndeki çalışmaları destekleyen bir bütçedir. 2010 yılı bütçesi, küresel krizin etkisiyle bozulan kamu dengelerini düzeltmeyi amaçlamaktadır. 2010 yılı bütçesinde hem giderler kontrol altına alınmakta, hem de gelirler artırılmaktadır. Bu suretle bütçe açığı, 2009 yılına göre daha aşağı seviyelere çekilecektir.''

-''750 ANLAŞMA İMZALANDI''-

Elitaş, Türkiye'nin dış politikada aldığı mesafe ve oluşturduğu sinerjinin hem içeride hem de dışarıda büyük takdir topladığını, bu alanda bozulmaz sanılan ezberlerin bozulduğunu, çözülmez denen sorunların çözümü adına adımlar atıldığını belirterek, Türk insanı ve devletinin dışarıdaki saygınlığının yükseltiğini söyledi.

''İçe kapanan değil dışa açılan, küçülen değil büyüyen, uluslararası alanda sözü dinlenen, güçlü, saygın bir Türkiye hedefimizdir'' diyen Elitaş, Türkiye'yi dünyaya açtıklarını, yerel ve kısır tartışmalarla enerji tüketmediklerini, bir yandan dünya barışına katkı sağlarken, diğer yandan da ülkenin itibarını ve saygınlığını yükselttiklerini anlattı.

Elitaş, AK Parti iktidarı döneminde yaklaşık 750 uluslararası anlaşma imzalandığına dikkati çekerek, bunun, Cumhuriyet tarihi boyunca bir iktidar döneminde en çok anlaşmanın imzalandığı dönem olduğunu kaydetti. 2010 yılı bütçesinin istikrarın, refahın, krize karşı ekonomik direncin artırılmasına yönelik olarak hazırlanmış sosyal devletin gereklerinin yerine getirilmesini amaçladığını ifade eden Elitaş, ''Ülkemiz, AK Parti Hükümetleri döneminde sağlanan makro ekonomik ve siyasi istikrar, iyi yönetişim, beşeri sermaye gelişimi ve teknoloji kullanımı dahil birçok sosyoekonomik gösterge bakımından hem eski yıllara, hem de birçok ülkeye göre daha iyi konuma gelmiş olup, aynı kararlılık ve hizmet anlayışıyla yolumuza devam edeceğiz'' dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber