Çankaya raporu: Bazı kurullar asli görevini yapmıyor

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Mayıs 2010 21:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK), düzenleyici ve denetleyici kurumlara ilişkin raporunda, "Bazı üst kurulların asli görevlerini yerine getirme hususunda kurulduğu günden bu yana başarılı sonuçlar ortaya koyamadığı, özerklik uygulaması ile sağlanan çalışma ortamının yeterince değerlendirilemediği, düzenlenmesi ve denetlenmesi öngörülen sektörün ve/veya siyasi tartışmaların etkisi altında kalındığı tespit edilmiştir" denildi.

DDK, "Düzenleyici ve Denetleyici Kurumların Oluşumu, Teşkilatı, Yetki ve Görevleri, Denetlenmeleri ve Kurul Üyeleri ile Çalışanlarının Statüsüne İlişkin Hususların İrdelenmesi" başlıklı Araştırma ve İnceleme Raporunu tamamladı. Raporun sonuç bölümü Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde yayımlandı.

Bağımsız idari otoriteler, bağımsız idari kurullar, üst kurullar, düzenleyici kurullar, düzenleyici ve denetleyici kurullar olarak adlandırılan idarelerin, temel hak ve özgürlükler ile piyasa mekanizmalarının daha düzenli işleyişini sağlama ve güvence altına alma amacıyla kuruldukları ifade edilen raporda, dünyadaki bu tür kurum ve kurulların yapıları, gelişim süreçlerine ilişkin bilgi verildi.

Türkiye'deki uygulamalara da değinilen raporda, DDK'nin, Cumhurbaşkanlığının talimatı üzerine Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Rekabet Kurumu, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, Kamu İhale Kurumu ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun faaliyetlerini incelediği hatırlatıldı.

Çalışmalar sonucunda, düzenleyici ve denetleyici kurumlardan bazılarının etkinlik ve verimliliği genel olarak olumlu bulunurken bazılarının ise olumsuz bulunduğu kaydedilen raporda, şöyle denildi:

"Bazı düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından, sahip olunan özerklik statüsünün gereklerine uygun hareket edildiği ve özerlik statüsünün kurumun faaliyet ve sorumluluk alanı ile ilgili sektörün düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik asli işlevlerin yerine getirilmesinde önemli katkılar sağladığı, idari ve mali özerklik uygulamasının mali karar ve işlemlerde yolsuzluk veya kamu zararına yönelik belirgin davranışlara yol açmadığı, söz konusu işlemlerin mevzuata uygun olarak yürütülmesi konusunda gerekli dikkat ve özenin gösterildiği ve genel olarak hesap verilebilirlik ilkesine uygun davranışlarda bulunulduğu;

Ancak bazı üst kurulların asli görevlerini yerine getirme hususunda kurulduğu günden bu yana başarılı sonuçlar ortaya koyamadığı ve özerklik uygulaması ile sağlanan çalışma ortamının yeterince değerlendirilemediği ve düzenlenmesi ve denetlenmesi öngörülen sektörün tam olarak kavranamadığı, düzenlenmesi ve denetlenmesi öngörülen sektörün ve/veya siyasi tartışmaların etkisi altında kalındığı, kurul kararlarında içtihat birliği ve istikrarının sağlanamadığı ve özerkliğin gerektirdiği bağımsız ve tarafsız davranışlar/uygulamalar ortaya konulamadığı, zaman içerisinde oluşan hatalı idari ve mali özerklik algılaması ile kurum imkanlarının etkili, ekonomik ve verimli şekilde kullanılmamasına yol açıldığı ve hesap verilebilirlikten uzak bir çalışma kültürünün geliştiği tespit edilmiştir.

Bu nedenle, kamu yararının gerektirdiği bir biçimde ve sektör beklenti ve ihtiyaçları doğrultusunda her bir üst kurulun sorumluluğunda yer alan sektörlerin/faaliyetlerin etkin bir şekilde düzenlenebilmesi ve denetlenebilmesi amacıyla üst kurulların yapısal sorunlarının ve üst kurul uygulamalarında ortaya çıkan sorun ve eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir."

Önerilere de yer verilen raporda, düzenleyici ve denetleyici kurulların/kurumların faaliyet ve sorumluluk alanları ile varlık nedenlerinin, uluslararası uygulamalar ve AB normları dikkate alınarak yeniden değerlendirilmesi ve belirlenmesi istendi. Raporda, faaliyetlere ilişkin görevlerin genel ifadeler yerine ayrıntılı olarak düzenlenmesi gerektiği de vurgulandı.

Kurumsal yapılardaki eksikliklerin giderilmesi ve zaman içerisinde ortaya çıkan gelişmelerin ve sonuçların kavranması amacıyla mutlaka bir çerçeve kanuna ihtiyaç olduğu kaydedilen raporda, "Üst kurullarla ilgili çerçeve bir kanuni düzenleme yapılması gerektiği düşünülmektedir" görüşü ifade edildi.

Düzenleyici ve denetleyici kurumlarda yapılan denetim sonuçlarının, söz konusu kurumlarda, kurul ve kurum ayrımının sağlıklı bir şekilde yapılamamış olduğunu ve kurum içi görev ve sorumlukların tam olarak belirlenememiş olduğunu gösterdiği vurgulanan raporda, bu kurumların teşkilat yapıları ile bunların görev, yetki ve sorumluluklarının işlevsel olarak yeniden ele alınması, kurul ve kurum ayrımının kurumsal etkinliği ve bütünlüğü sağlayacak nitelikte yeniden tasarlanması gerektiği belirtildi.

Özerklik uygulamasının pekiştirilmesi için üst kurullara başkan ve üye seçimi ve atamasının yeniden düzenlenmesi gerektiği ifade edilen raporda, kurumlara kontenjan uygulamasının kaldırılması, bunun yerine üyelik için atanacak kişilere ilişkin niteliklerin ve asgari standartların tespit edilmesi istendi.

Üst kurul üye sayılarının yeniden ele alınarak görev s üresinin en az 6 yıl olarak düzenlenmesi ve süresi biten üyelerin yeniden atanamaması esasının getirilmesi önerilen raporda, "Başkanın ve ikinci başkanın seçimle değil mevcut üyeler arasından Bakanlar Kurulunca atanması ve başkanlık süresinin iki yıl ile sınırlanmaması; üst kurul üyelerinin hangi hallerde görevden alınacağının, görev suçlarının ve öngörülen hallerin gerçekleşmesi durumunda görevden alınma prosedürünün kanunda açıkça düzenlenmesi sağlanmalıdır" denildi.

Kurul toplantıları ile kararların oluşturulmasına ilişkin usul ve esasların da açık olarak düzenlenmesi istenen raporda, şunlar kaydedildi:

"Kurula sunulan tüm dosyalarla ilgili kayıt düzeni oluşturulması, görüşülecek dosyaların üyelere en az 24 saat önce dağıtılması, kullanılan oyların eşitliği durumunda başkanın oyunun bulunduğu tarafa üstünlük tanıyan uygulamaya geçilmesi, kararların yazılması ve imzalanması için kesin sürelerin konulması, kurul toplantılarına belli sayıda mazeretli veya mazeretsiz katılmayan üyelere ilişkin müeyyide öngörülmesi sağlanmalıdır."

Kamu yararının gerektirdiği durumlarda düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından alınan kararlara ilişkin olarak ilgili/ilişkili bakanlığa, kararların yeniden görüşülmesini talep etme veya iptali için dava açma olanağı getirilebileceği kaydedilen raporda, kurul kararlarına ilişkin davaların, ilk derece mahkemesi olarak Ankara'da oluşturulacak veya görevlendirilecek özel idari ihtisas mahkemelerinde görülmesinin sağlanması önerildi.

Bu tür kurumlarda, norm kadro çalışmalarına başlanılması, örgüt analizleriyle teşkilatlardaki her birim için gerekli kadronun iş analizi ve iş ölçümlerinin yapılması, her bir kadronun görev tanımları ve bu kadrolarda çalıştırılacaklarda aranacak nitelikler ile bu birimler için gerekli kadro sayısının belirlenmesi gerektiğine işaret edilen raporda, "Bu çerçevede, gereksiz birimlerin ve kadroların önüne geçilmesi, uzmanlık esasına göre çalışan bu kurumların kariyer meslek kadrolarının kamu yönetiminde yerleşmiş usul ve esaslara göre yürütülmesi, ihtiyaç fazlası kadroların iptal edilmesi ve halen bu kadrolarda çalışmakta olan ve ihtiyaç duyulmayan personelin bir defaya mahsus olmak üzere diğer kamu kurumlarına naklen atanması zorunluluğu ve imkanı getirilmesi sağlanmalıdır" denildi.

Personele ilişkin ücret, mali ve diğer sosyal haklar ile ilgili düzenlemelerin bütüncül bir yaklaşım çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi ve söz konusu hususların kapsam ve sınırlarının net bir şekilde mevzuatta tanımlanması gerektiği ifade edilen raporda, üst kurul başkan ve üyelerine ödenen maaş ve diğer mali ve sosyal haklar ile söz konusu kişilerin tabi olacakları emeklilikle ilgili düzenlemelerin ve görevden ayrıldıktan sonraki yasaklar ile teminatlarının bütüncül bir yaklaşım içerinde uyumlaştırılmas ı gerektiğinin düşünüldüğü kaydedildi.

Raporda, şu önerilere de yer verildi:

"Düzenleyici ve denetleyici kurumlarda, mal bildirimi uygulamasına ilişkin olarak gerek mevzuattan gerekse uygulamadan kaynaklanan eksiklik ve belirsizliklerin giderilerek Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu'nda öngörülen hususların uygulanmasına işlerlik kazandırılması gerekmektedir.

Düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçe ve mali uygulamalarının, kaynakların etkili ve verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayacak şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Sayıştay tarafından yapılacak dış denetimin sonucunda veya diğer hallerde tespit edilen zararlara ilişkin olarak düzenleyici ve denetleyici kurumlar için kamu zararının ne olduğu, kamu zararının tespiti halinde zararın hangi ilgiliden nasıl tahsil edileceği ve konu ile ilgili cezai hükümlerin nasıl uygulanacağı konusunda Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71'inci maddesine tabi olmaları konusunda gerekli düzenlemelerin yapılması uygun olacaktır." .

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber