'Kitap yakan' Kaymakam'a insan hakları dersleri yeniden verilmeli...

Haber Giriş : 02 Nisan 2005 13:56, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

'Kitap yakan' kaymakam?

Şaka gibi gerçekten: İsparta'nın bir ilçesinde kaymakam "Bulursanız yakın" tâlimatını verdiği için Orhan Pamuk'un 'Kar' romanı peşine düşülmüş... Meslek yüksek okulunda okuyan bir öğrencide bulunduğu söylentisi halkın kafasını karıştırmış... Sabah gazetesi, ilçe emniyet amirinin, "Çok şaşırdık. Böyle bir kızın varlığı kesinlikle doğru değil. Sütçüler zaten çok küçük bir ilçe. 3 bin nüfusu var; en küçük bir olay dahi hemen duyulur. Biz dün böyle bir şeyi hiç duymadık. Bu sabah duyduk ve şok olduk. Hemen bu konu ile ilgili geniş bir araştırma yaptık, ancak yalan olduğu ortaya çıktı" dediğini yazıyor?

Sürrealist bir film gibi, değil mi?

Bu noktada 'kara mizahı' bir adım daha ileri taşıyacak şu soruyu sormak mümkün: 'Kar' romanının yakılmayı hak edecek ne tür bir suçu varmış? İlçe halkını harekete geçirecek kadar kaymakamı kızdıran 'Kar' veya herhangi bir romanı değil Orhan Pamuk'un, bir yabancı dergiye verdiği mülâkatta sarf ettiği görüşler...

Akıl alır gibi değil. Gregor Samsa'nın böceğe dönüştüğü Kafka öyküsünden sayfalar okuyor gibi geliyor insana. Ya da, tarihte birkaç kez tekerrür etmiş ve sonuncusunda milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açmış o akıl tutulması olaylarından biri gibi... Kitap yakılan, evinde 'sakıncalı eser' bulunduran öğrencinin peşine düşülen bir ülke mi olduk yani? Lütfen bunun 'gerçek' olmadığını söyleyen biri çıksın...

Üzerinde 1985 yılından beri çalışılan Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) yürürlüğe girmesi, sivil toplumun bazı maddelerin 'özgürlükçü' bir görüşle kaleme alınmadığı tepkisi sonucu ertelendi. Türkiye böyle bir ülke: Sivil toplumun özgürlüklerden yana tavır aldığı, siyasîlerin halktan gelen tepkilere kulak verip gereğini yapmakta tereddüt etmediği bir ülke... Böyle bir ülkede, kitap yakılmasının devlet görevlileri tarafından emredilmesi, güvenlik güçlerinin 'sakıncalı eser' peşine düşmesi elbette düşünülemez...

Orhan Pamuk'un tepkilere yol açan görüşlerini ne yapacağız?

Doğrusunu söylemek gerekirse yapabileceğimiz fazla bir şey yok. Bugünün Türkiyesi'nde tepkileri biraz daha farklı vermek zorundayız. Beğenmediğimiz görüşler yanlış bilgilere, tek taraflı değerlendirmelere veya çarpıtılmış olgulara dayanıyorsa, doğru bilgileri, farklı mülâhazaları ve el değmemiş olguları kamuoyunun önüne sergileyebiliriz pekâlâ. Sonucu, tepki çeken mülâkatı yayımlayan dergiye de gönderebiliriz. Tepkimiz kişisel olarak da bir şey yapmaya bizi sevk edecek kadar güçlüyse, romancının eserlerini satın almamak ve okumamak da en doğal haklarımızdan...

Durmamız gereken sınır da burası. Beğenmediğimiz görüşün sahibini çarmıha germek, eserlerini 'sakıncalı' ilân edip yakmaya kalkışmak, yakmaya lâyık gördüğümüz kitap için cadı avları düzenlemek... Bunlar, dünyanın en sakıncalı görüşünden bile daha sakıncalı davranış tarzlarıdır ve asla müsamaha görmemelidir...

Bütün olup bitenler, gözümüze gerçek bir kara mizah öyküsü ve şaka gibi göründüğü için, 'kaymakam' sıfatını taşıyan birinin, görev yaptığı ilçe halkını, kitap yakmak üzere harekete geçireceğine inanmakta zorlanıyoruz. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da, herhalde bu yüzden, kaymakamı hâlâ görevde tutuyor. Doğru olduğuna inansaydı, derhal Ankara'ya çağırır ve hangi yüksek okulu bitirdiyse orada insan hakları konulu dersleri yeniden almaya mecbur ederdi.

Gerçeği öğrenmek hakkımız: Kitap yakmayı düşünebilen bir tek bile olsa 'kaymakam' var mı ülkemizde hakikaten?

Fehmi Koru

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber