CHP'ninki çok geç oluşmuş bir değişim AKP çok güçlendi!

Kaynak : Vatan
Haber Giriş : 26 Nisan 2011 07:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

?CHP'nin değişmesini istemek, esasında Türkiye'yi sevmek ve iyiliğini düşünmek anlamına geliyor? diyor Prof. Keyman. Ama hemen ardından ekliyor: ?Zayıf muhalefet, toplumu AKP ile yalnız başına bıraktı.

CHP'nin değişimi çok geç oluşmuş bir değişim, AKP çok güçlendi!?

-CHP değişimde geç kaldı diyorsunuz. Neden?

Ne kadar halkı kucaklarsan, ne kadar ekonomiye, aşa, işe, demokrasiye, özgürlüklere el verirsen toplum da seni o kadar benimsiyor. O anlamda CHP 7-8 yıldır yapması gerekeni bugün yapıyor gibi görünüyor. Esasında AKP'nin de bu kadar güçlenmesinin temel nedenlerinden biri bu. Zayıf muhalefet, toplumu AKP ile yalnız başına bıraktı. Bugün biraz geç kalınmış olunabilir. AKP, Başbakan Erdoğan'ın söylediği o ustalık dönemine biraz da muhalefetin zayıflığı temelinde geldi, bunun da altını çizmemiz gerekiyor. Dünyada sanayileşme süreçlerine baktığımız zaman, ilk ülkeler İngiltere ve Amerika'ydı. Sonra Fransa ve Almanya sanayileşti, ama onlar geç gelenlerdi. Türkiye gibi ülkeler ise geç geç gelenlerdi. Böyle bir metafor ile gidersek, bugün CHP'nin değişimi de geç geç oluşmuş bir değişim. O yüzden çok güçlenmiş AKP'ye karşı bu değişimi yapsa bile biz hâlâ muhalefette kalacağını bildiğimiz bir partinin öneminden konuşuyoruz.

Yani seçim kazanma şansı yok?

Evet. O yüzden de burada AKP çıraklık ve olgunluk dönemini zayıf muhalefet döneminde rahat bir şekilde geçirirken, bugün CHP'de olan değişim biraz o anlamda geç geç yapılmış bir değişim... Sadece geç değil, geç geç kalmış bir değişim. Bu da insanlarda AKP'nin iktidar gücü bağlamında bir endişe yaratıyor. O yüzden de Türkiye'nin iyiliği temelinde siyasete bakıyorsak, hakikaten CHP'nin bu değişimini, CHP'nin bu siyasi dengelerin, toplumsal değerler temelindeki dengelerin sağlanabilmesi noktasına gelmesini desteklememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Fakat burada tabii CHP'nin de çok önemli iki yumuşak karnı var.

-Nedir o yumuşak karınlar hocam?

Biri şu; CHP ve Kılıçdaroğlu halka giderken seçim beyannamelerinin inandırıcılığı önemli. Beyannamenin inandırıcılığının ise iki boyutu var. Biri kaynak boyutu. Yani bir popülizm olarak gözükebilir vaatleri ama bence burada CHP çok güçsüz değil. Özellikle aile sigortası olsun, yüzde 7 büyüme olsun, işsizliğe karşı mücadele olsun, üretime ağırlık verilmesi olsun, seçim barajının yüzde 5 olması olsun, bunların hepsi olabilirliği olan, kaynakları olan vaatler. Zaten üç aşağı beş yukarı bunlar yapılıyor Türkiye'de. O yüzden de bence kaynak temelinde bir sorunu olmayacak CHP'nin. Zaten ben AKP'nin de kaynağa çok fazla vurgu yapacağını düşünmüyorum.

Mustafa Balbay tamam ama...

-Peki ya neye vurgu yapacak AKP seçim meydanlarında? Ergenekon sanığı adaylara mı?

Evet. Birinci yumuşak karın bu. CHP'nin sosyal demokratik değerlere dönüşümünü toplumda inandırıcı kılması için, adaylarının da bu bağlamda inandırıcı olması gerekiyordu. O yüzden de ben özellikle Ergenekon sürecindeki adayların çokluğu temelinde CHP'nin listesine çok karşı çıkmıştım... Belki bir istisna ile. Mustafa Balbay, hem Ergenekon sürecinin içerdiği adaletsizlikleri, hukuk eksikliklerini simgeleyen bir isim olarak listelere alınabilirdi hem de sosyal demokrat değerlerden gelen bir insandı. Fakat onun dışındakiler CHP'nin bu seçim beyannamesindeki inandırıcılığının yumuşak karnı oluyor. Bence Ergenekon soruşturması sürecinde yer alan insanlardan da daha önemlisi CHP'nin adayları arasında yer alan merkez sağ adaylar ki, bu merkez sağ Türkiye'yi krizlere ve 28 Şubat sürecine götüren, 1990'lar karanlık Türkiye'sinin ANAP'ının ve DYP'sinin, yani eski merkez sağın, eski Türkiye'nin insanlarıdır. Bu dönemin partilerinde yer almış insanları CHP'ye çekerek merkeze açılmak olmaz. Üstelik bu partiler bugün yok, ne ANAP var ne DYP var... 1990'lar Türkiye'sini insanlar unutmadılar. Sadece 28 Şubat ile değil yolsuzluklarıyla, banka boşaltmalarıyla, hukuksuzluklarıyla, Susurlukları ile unutmadılar. Bu dönemde yer almış ve bugün artık var olmayan ANAP'dan, DYP'den insanların listeye sokulması da CHP'nin bir yumuşak karnı. Yani adaylarla CHP'nin beyannamesi arasında bir dengesizlik olduğu için bence iktidar buradan vuracaktır CHP'yi.

Tabii bir de bence Kürt sorunu çok önemli bir yerde. YSK'nın kararlarından sonra da gördük. Kürt sorununda bence CHP biraz daha proaktif olabilirdi. Yani sadece Diyarbakır Cezaevi'ni müze yapmaktan konuşmak, sadece hakikat konusunda konuşmak yeterli değil.

-Sizce nasıl olmaydı peki?

Şöyle bir şey yapabilirdi CHP; yoksulluğa karşı mücadele esasında yoksulluk temelinde eşit vatandaşlığı içeriyor. Zorunlu din eğitiminin kaldırılması Aleviler temelinde eşit vatandaşlığı içeriyor. Bence anadilde eğitim de Kürtler, Çerkezler ve diğer kimlikler bağlamında eşit vatandaşlığı içeriyor. Böyle bir çelişki var beyanname içinde... Bir ilke olarak tek bir kimliğe referans vermeden, yani ?Kürt vatandaşlarımızın bu hakkı vardır? demeden, ?Tüm vatandaşlarımızın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan kaynaklanan, ekonomik anlamda, dinsel özgürlükler anlamında, etnik anlamda eşit vatandaşlık hakları, eşit eğitim hakları vardır? dediğiniz ve bunu yüzde 10 barajı ile birleştirdiğiniz zaman, hem BDP'ye, hem AKP'ye karşı CHP'nin üçüncü aktör olma özelliği ortaya konulabilirdi.

-Ama bu yapılmadı...

O yüzden bu iki yumuşak karın var. Fakat bu ikinci yumuşak karın şu anda çok önemli olmayabilir. Çünkü AKP'nin de bu bağlamda bir yumuşak karnı var. Oysa böyle bir eşit vatandaşlık kavramını ortaya koysaydı CHP ve sadece Sezgin Tanrıkulu'nu değil, daha fazla Kürt adayı listeye soksaydı, başörtülüleri, gayrimüslimleri, azınlıktan insanları soksaydı ve bu anlamda Ergenekon'dan tutuklu olan belki bir tek Mustafa Balbay simge olarak aday olsaydı, çünkü Ergenekon'un hakikaten adalet anlamında çok ciddi sorunları var, o zaman CHP hakikaten çok güçlü olabilirdi. O zaman hakikaten AKP'yi zorlayabilirdi. Fakat bu tür yumuşak karınlar olunca bu olumlu gelişmeye, sosyal demokrasiye açılmaya rağmen yeteri kadar oy alamayacaktır CHP. Ama yine de beklentimiz yüzde 30 bandını aşması olacak.

Liberal aydınlar ne yapacak?

-AKP artık bir koalisyon partisi değil demiştiniz. O zaman ilk defa gerçekten tümüyle kendisi gibi giriyor seçimlere?

Evet. Türkiye'deki değişime, Anadolu'nun dönüşümüne baktığınız zaman, artık AKP'ye yakın, onunla birlikte hareket edecek bir orta sınıf var. Sivil toplum örgütleri, sermayedarları, kültürel hayatı, yazarları ile bir AKP var. Artık koalisyon olmayan bir AKP'den konuşabiliyoruz. Bunu zaten biz son 10 yıldır Türkiye'nin dönüşümü olarak konuşuyorduk. ?Türkiye, ekonomik anlamda dönüştü. Ekonomik anlamda dönüşmesinin sonucudur AKP? diyorduk. Türkiye düşünsel anlamda da değişiyor. Onun da sonucu bir AKP var. Türkiye aynı zamanda kültürel olarak da değişiyor. Onun da sonucu bir AKP var. O yüzden de artık Türkiye'nin dönüşümünün siyasi anlamda ana aktörünün AKP olduğu ortaya çıkıyor. Bugün artık AKP'nin kendisi dışındaki insanlarla, kadrolarla bir koalisyon yapmasının gerekli olmadığı bir konuma geldiğini görüyoruz. Zaten bu da Başbakan tarafından AKP'nin ustalık dönemi olarak ortaya konuldu. Demek ki bugünkü AKP'nin aday listesi, yeni insanları bu ustalık döneminin, yani koalisyonlara ihtiyacı olmayan dönemin insanları.

-Zafer Üskül, Edibe Sözen, Reha Çamuroğlu gibi aydınlar liste dışında kalınca, ?Belli bir dönem onlardan faydalanıldı sonra bırakıldı? gibi yorumlar yapıldı...

Evet ama esasında sorun AKP ile sol liberallerin veya demokratların ittifakı veyahut da onları yarı yolda bırakması değildi. Esasında hep vurguladığımız gibi buradaki temel sorunlarından biri AKP'den daha ziyade, CHP'nin, yani sosyal demokrasinin bu gruplarla bağlarının kopmasıydı. O yüzden de Türkiye'nin dönüşümü içinde, örneğin AB süreci iyi gittiği zaman AKP'nin yakınında yer aldı bazı aydınlar. Çünkü onlar da zaten AB dönüşümünün Türkiye için önemli olduğunu düşünüyorlardı. CHP ise buna karşı çıkıyordu, bu yüzden de onların CHP ile bağları kopmuştu. Ama Türkiye'deki AB reform süreci ve geniş anlamda Türkiye'deki demokratik reform süreci yavaşlamaya başladıkça AKP ile bu aydınlar arasındaki bağlar da kopmaya başladı. Çünkü o aydınlar demokratikleşme sürecini konuşuyorlardı. Fakat 2006-2009 yıllarında CHP'ye, ?AKP ile demokratik anlamda, sosyal demokrat anlamda, ekonomik anlamda, yoksulluk, işsizlik temelinde mücadale edin? diyorduk. Ama bu dinlenmiyordu, hâlâ rejim temelinde bir mücadele vardı. O yüzden de Türkiye'de CHP ile merkez sol ve demokrat aydınlarla, liberal aydınlar arasındaki bağlantının kopukluğu varsayıldığı ve kabullenildiği için bu tartışma da hep AKP ile yapıldı. Ama niye CHP ile bu aydınlar arasındaki bağlantılar kopuk, o hiçbir zaman ciddiye alınmadı, ciddi bir sorun olarak ortaya koyulmadı.

Fakat bugün geldiğimiz noktada, CHP'nin seçim beyannamesi iki yönüyle önemli. Birincisi artık kendisi de AKP ile siyasi dengeyi, toplumsal dengeyi sağlamasının, halkı kucaklamasının önemini anlamış durumda. Bunun bir yoksulluk ve işsizliğe karşı mücadele olan bir sosyal adalet ayağı var. İkincisi, özgürlükler, yani kimlikler ile ilgili ayağı var. Üçüncü ayağı da devletin demokratikleştirilmesi. Yargı reformu, siyasi partiler reformu ve yüzde 10 barajının düşürülmesi gibi... Bir de ekonomi ve küreselleşme ile dünyaya entegrasyon ayağı var. Böyle olunca tabii, eğer CHP bunu hakikaten 2 ay içinde halka inandırıcı bir şekilde anlatabilirse, o zaman ben eminim ki 2005-2006 yıllarında liberal aydınlarla, demokratlarla, sol aydınlarla AKP arasındaki var olan bağlar diye düşündüğümüz şey, seçimlerden sonra daha çok CHP ile olacaktır

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber