Serdengeçti'den TBMM Bütçe Komisyonu'na sunum...

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 28 Nisan 2005 16:57, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, sıcak paranın sadece yabancı kaynaklı olmadığını, Türkiye'de önemli miktarda yerleşik kaynaklı sıcak paranın da söz konusu olduğunu söyledi.

Serdengeçti, Şubat 2005 tarihi itibarıyla net hata noksan hariç 12 aylık kümülatif rakamlara göre, Türkiye'deki sıcak para miktarının 10.8 milyar doları yabancı kaynaklı, 3.4 milyar doları da yerleşik kaynaklı olmak üzere, toplam 14.2 milyar dolar olduğunu bildirdi.

Serdengeçti, bugün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na, ''Ekonomik Görünüm'' isimli sunum yaptı.

Süreyya Serdengeçti'nin sunuma göre, 10.8 milyar dolar tutarındaki yabancı kaynaklı sıcak paranın 2.4 milyar dolarını yabancıların yurt içinde hisse senedi alımı, 8 milyar dolarını yabancıların yurt içinde iç borçlanma senedi alımı, 0.5 milyar dolarını ise yabancıların bankalardaki mevduatı oluşturdu.

3.4 milyar dolar tutarındaki yerleşik kaynaklı sıcak paranın ise 0.2 milyar doları bankaların harice kullandırdıkları kısa vadeli krediler, 3 milyar doları bankaların kullandığı kısa vadeli krediler, 0.3 milyar doları da bankacılık dışı özel sektörün kullandığı kısa vadeli kredilerden oluşuyor.

Sunumda, ''sıcak paranın'' çeşitli tanımları bulunmakla birlikte, en genel ifadeyle yabancıların menkul kıymet alımı, portföy yatırımları, kısa vadeli sermaye akımları ile net hata noksan toplamından oluştuğu ifade edildi.

''MİKTARDAN ZİYADE, ANİ HAREKETLER ÖNEMLİ''
Sıcak paranın miktarından ziyade, ani hareketlerin önemli olduğu kaydedilen sunumda, sıcak paranın en önemli kaleminin, ''hisse senedi ve devlet iç borçlanma sentlerinden (DİBS)'' oluşan portföy yatırımları olduğu bildirildi.

''ENFLASYONLA MÜCADELEDE ÖNEMLİ MESAFELER ALINDI''
Bu arada sunumda, enflasyonla mücadelede önemli mesafeler alındığı ve enflasyondaki ataletin azaldığı belirtildi.

Enflasyondaki oynaklığın azaldığı da ifade edilen sunuma göre, enflasyon-döviz kuru geçişkenliği azaldı ve döviz kurundaki değişikliklerin fiyatlara geçiş etkisi daha zayıf ve gecikmeli oluyor.

Üretici ve tüketici davranışlarının değiştiği belirtilen sunumda, enflasyonda ve enflasyon dinamiklerinin değişiminde alınan bu mesafeye rağmen, fiyat istikrarının henüz sağlanmadığı kaydedildi. Buna göre, Türkiye hedeflerin tutmasına rağmen halen en yüksek enflasyona sahip ülkelerden biri konumunda bulunuyor.

Türkiye'nin halen düşen enflasyon ortamında olduğu kaydedilen sunuma göre, enflasyon hedeflerinin bundan sonra da tutması için dikkat edilmesi gereken riskler mevcut.

TALEP
İç talebin artışına dikkat edilmesi, tüketimdeki canlanmanın kontrollü olması gerektiği ifade edilen sunumda, 2004 yılındaki yüksek büyüme oranına rağmen toplam nihai yurtiçi talep GSYİH'nin altında olduğu, talep açığının devam ettiği kaydedildi.

Kuvvetli bir iç talep baskısının şu an için gözükmediği belirtilen sunumda, riskler sıralandı.

Belirli sektörlerdeki, özellikle hizmetler sektöründeki fiyat katılıkları üzerinde durulması gerektiğine işaret eden Serdengeçti, sunumunda, şu görüşlere yer verdi:

''Tarım ve enerji fiyatlarındaki gelişmeler, her zaman bir risktir. Kamu fiyat ayarlamalarının hedefe uyumu önemlidir. Sıkı maliye politikası, hedefle uyumlu gelirler politikası sürdürülmelidir. Reform sürecinin hız kaybetmemesi önemlidir. Dış şokların geçici etkisi olabilir. Ekonomik temeller sağlamlaştıkça etkisi daha az hissedilecektir. Bekleyişlerin bozulmaması son derece önemlidir.''

BÜYÜME
Türkiye ekonomisinin 2002 yılından beri yüksek oranda büyüdüğü ifade edilen sunuma göre, büyüme dinamiklerinin geçmişten farklı olduğu, enflasyon düşerken yüksek büyüme hızlarına ulaşıldı.

Uygulanan sıkı maliye politikasının enflasyonla mücadeleyi ve büyümeyi desteklediği ifade edilen sunumda, sıkı maliye politikasının da etkisiyle mali baskınlığın azaldığı, piyasaların derinleştiği ve çeşitlendiği bildirildi.

Sunumda, yabancı bankaların 10 yıl vadeli YTL cinsinden enstrümanlar ihraç etmeye başladığını, YTL cinsi toplam ihraçların yaklaşık 3.6 milyar dolara ulaştığı belirtildi.

Özel kesime dayalı bir büyümenin söz konusu olduğu belirtilen sunumda, ''Bu süreçte kamunun yapacakları yatırımcı ve düzenleyici olarak, iyi yönetişim ilkeleri çerçevesinde ülkenin büyüme potansiyelini artıracak alanlara yönelik olmalıdır'' denildi.
İhracatın büyümeye giderek artan oranlarda katkıda bulunduğu kaydedilen sunumda, verimliliğin büyümeye en fazla katkı yapan unsurların başında geldiği belirtildi.

CARİ DENGE
Sunumda, tahminlerin üzerinde gerçekleşen büyümenin cari açığı artırmasının doğal bir sonuç olduğu, cari açığın artmasına yol açan unsurların geçmişten farklı olduğu da kaydedildi.

Uygulanmakta olan dalgalı kur rejiminin şok emici özelliği olduğu belirtilen sunumda, bankacılık sektörü açık pozisyon miktarının çok daha az olduğu bildirildi.

FAİZLER
İstikrarda alınan mesafeye bağlı, nominal ve reel faizlerin önemli ölçüde düştüğü kaydedilen sunumda, faizlerin daha da düşmesi için gereken koşullar sıralandı.

Ekonomi politikalarının temel hedefinin makro ekonomik dengeleri tesis etmek, büyüme ve istihdam artışını potansiyel seviyelerinde sürdürülebilir kılmak olduğu ifade edildi. Sunumda sürdürülebilir büyüme için bankacılık, sosyal güvenlik ve vergi reformunun önemi üzerinde duruldu.

Sunumda, işsizliğin Türkiye'de olduğu kadar tüm dünyada bir sorun olduğu kaydedilerek, istihdamsız büyümenin bir geçiş süreci olduğu vurgulandı.

İSTİHDAM

Ekonomideki yapısal dönüşüm süreci içinde işgücü piyasasında yapısal değişikliklerin de gözlendiği ifade edilen sunumda, ''Türkiye ekonomisi gelişmekte olan diğer ekonomilerde olduğu gibi, emek yoğun yatırım yapısından sermaye-yoğun yatırım yapısına doğru ilerlemektedir'' denildi. Sunumda, şöyle denildi:

''Geçmişte işgücü fazlasını istihdam eden kamu sektörü bu işlevini bırakmıştır. İstihdam artık özel sektör kaynaklıdır. İşgücü piyasasının geçmişten gelen yapısal sorunları iyileşmeyi yavaşlatmaktadır. Sorunların tespiti, çözümün ne olması gerektiğini de kendiliğinden ortaya çıkarmaktadır.'' Sunumda, sürdürülebilir istihdam artışı için yapılması gerekenler de sıralandı.

Buna göre, ''istihdam yaratacak politikalar izlenmesi, üretim sürecinin uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek düzeye çıkarılması, istihdam vergilerinin azaltılması, kayıt dışının kayıt altına alınması, verimlilik artışlarının sürdürülmesi, eğitim politikaları ile Avrupa İstihdam Stratejisi'ne uyumlu politikalar izlenmesi'' gerektiği kaydedildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber