Belediye sözleşmelilerinin başı kel mi?

Seçim öncesinde 4/B ve 4924'lülere kadro verilirken, belediye ve il özel idarelerinde çalışan sözleşmeliler dışarıda bırakıldı. Büyük tepki üzerine de "seçimden sonra bakalım" denildi. Seçimden sonra ise Başbakan Müsteşar yardımcılığı tarafından, bu kişilerin ancak diğer adaylar gibi KPSS'ye girerek kadrolu Devlet memurluğuna atanabileceği belirtildi. Ancak bu açıklamadan kısa bir süre sonra, Diyanet'in fahri personeline kadrolu memur olma hakkı tanındı. Şimdi, belediye ve il özel idare personeli haklı olarak şu soruyu soruyor: Bizim başımız kel mi?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 12 Ekim 2011 00:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TVNET ana haber spikeri Veyis Ateş'in makalesi

Köşe yazmaya başladığım günden bu yana, ortalama iki günde bir, sözleşmeli öğretmenlerden mail alırdım.

?Ben ?.. Şu kadar yıldır sözleşmeli öğretmen olarak çalışıyorum?? şeklinde başlayan ve uzun uzun sorunlarını anlatan elektronik mektuplardı bunlar.

Devletten istediklerini alınca, mailleri gelmez oldu.

Bugünlerde de Sözleşmeli Mahalli İdareler ve İl Özel idaresi Çalışanlarının ?yoğun baskısı? altındayım.

Fakat bu arkadaşlar öğretmenlere göre daha cevval.

Yolumu çeviren onlar, mail kutularımda onlar, twitter' da onlar, Facebook'ta onlar?

Rüyalarıma girmelerine az kaldı!

Seslerinin bu kadar çok çıkması, acılarının büyüklüğünden.

Dertliler; haksızlığa uğradıklarını düşünüyorlar.

Sözleşmeli Mahalli İdareler ve İl Özel idaresi Çalışanları.

Kimdir bu insanlar, ne iş yaparlar?

Anlaşılır bir ifadeyle; belediye ve bazı devlet dairesi çalışanları.

?Şu kanun, bu madde, şu fıkra, bu bend? gibi boğucu ve ağır bir literatüre girmeden, konuyu sadeleştirerek anlatmaya çalışacağım.

Efendim?

Bu insanlar mimar, mühendis, avukat, programcı gibi, çoğunluğu teknik personellerden oluşan yaklaşık 16.500 kişi civarındaki bir insan evladı topluluğu.

Aileleriyle birlikte hesapladığınızda yaklaşık elli bin küsur kişi ediyorlar.

Dedim ya?

Bu insanlar sağlık bakanlığında, milli eğitim bakanlığında ve daha pek çok değişik devlet kurumlarında çalışıyorlar, sözleşmeli personel olarak.

Bakanlar Kurulu geçtiğimiz Haziran ayının ikisinde yaptığı toplantıda, Sözleşmeli Mahalli İdareler ve İl Özel idaresi Çalışanları hariç, diğer bütün sözleşmeli devlet personelini kadroya alıyor.

Sağlıkçılara ve öğretmenlere düğün bayram; belediye ve özel idare çalışanlarına yas, matem.

Seçim arifesinde Sayın Başbakan'a katıldığı programlarda bu durum soruluyor; Başbakan seçimin hemen sonrasında bu insanların da bir an önce kadroya alınacağı sözünü veriyor.

(10 Mayıs 2011,Kanal 7 televizyonu, Başkent Kulisi programı; 29 Mayıs 2011,Samanyolu Tv,Özel Gündem programı)

(Şimdi hatırlıyorum; dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer'i ağırladığım bir programda da bu soruyu yönelt(tiril)miştim.)

Seçimin üstünden dört ay geçmesine rağmen kimseden ses yok.

Yine bu insanların "sağı-solu ayaklandırmasıyla" Devlet Personel Başkanlığı'ndan bir açıklama yapılıyor ve bu personelin KPSS sınavına girerek kadroya alınabileceği açıklanıyor; diğer kurumlardaki insanlara neden böyle bir şart öne sürülmediğini izaha gerek duymadan üstelik.

Bu açıklamanın üstünden kısa bir süre sonra da, Diyanet İşleri'nde çalışan bin sözleşmeli personel, KPSS şartı koşulmadan kadroya alınıyor; şaka gibi.

Bu insanlarda haklı olarak şu soruyu soruyor: Bizim başımız kel mi?

Belediyelerde ve il özel idaresinde çalışanlar korunaksız.

Siyasal bir değişiklilikte, anında kapının önündeler.

Üstelik bu insanlar trilyonluk ihalelerde şartname hazırlıyor, komisyonlarda yetkili veya uygulayıcı oluyor.

İhale kazanmış bir belediye meclis üyesini, bir siyasetçi yakınını gel de denetle bakim!

Ne tayin, ne terfi; hiçbir hakka da sahip değiller.

Kısaca; yetkili ama etkisizler.

Şimdi koyalım kendimizi onların yerine, hem düşünelim hem soralım:

*Sağlık ve eğitim çalışanı kadroya alınırken, ben neden dışarıda tutuluyorum?

*Sadece belli alan personelleri kadroya alınacak idiyse seçim öncesi neden bu istisnalar belirtilmedi ve bizim ümitlerimizle oynandı?

*Yerel seçimler öncesi bir ?lütuf? olarak bu kadrolar verilecekse o zamana kadar çekilen stresin hesabı kimden sorulacak? Ayrıca bu adalet ?geciken bir adalet? olmayacak mı?

Ne dersiniz; bu sorular, haklı sorular değil mi?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber