Erdoğan Van'dayken bağırmış: Bu ne rezalet!

Haber Giriş : 01 Kasım 2011 16:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Nevzat Çiçek/ Milat Gazetesi

Van ve çevresinde yaşanan deprem felaketinden sonra yöre insanı yaralarını sarmaya çalışıyor. Van depremi ile birlikte ortaya çıkan bir gerçek; sivil toplumun bu depremden devletin önünde ve ondan daha hızlı iş yaptığıdır. Depremle birlikte ortaya çıkan insan hikayeleri, yaşanan sıkıntılar ve bundan sonra yaşanacaklar aslında bize depremin merkez üssünün koordinasyonsuzluk olduğunu gösteriyor. Vanlılar ?Anlıyam-Şanlıyam-Vanlıyam? sözü yerine, ?Anlıyam-Yaralıyam-Vanlıyam? diyor.

Van ve Erciş çevresinde yaptığım gözlemlerden de anladığım kadarıyla, Gölcük depreminden sonra çok yol aldık, ancak özellikle mevsimsel şartlar ve sonrasında yaşananlara baktığımızda hala çok yol almamız gerekiyor.

Van Havaalanına indiğiniz andan başlayarak depremin her tarafı etkilediğini ve insanların bu yarayı sarmak için nasıl çabaladıklarına şahit oluyorsunuz. Havaalanında yolcu otobüsleri yanında bulunan kargo uçakları, Van'a sürekli yardım taşıyor. Bazı yardım kolilerinin içersinde en üstte Kur'an'ı Kerim, onun altında Türk Bayrağı onun da altında yardım olduğunu görüyorsunuz. Çok çok çok az yardım kolisinde de yardımın yanına taş konulduğunu görmeniz mümkün. Bütün bunlar yaşanırken, herkes yardımı kendi ideolojik perspektifinden bir mesaj verme olarak da görüyor. Yardım Türkiye'nin her bir yanında geliyor.

ARTÇI DEPREMLER KORKUTUYOR

Van Havaalanı önünde Erciş'te arama kurtarma faaliyetinde bulunan ya da yardım dağıtmak için gelen STK'ların bir çok elemanının eksik malzeme için beklediğini görme şansınız var, bu malzemeler İstanbul yada diğer şehirlerden sipariş verilmiş, keşke bu manzarayı görmeseydik diye içinizden geçirmiyor değilsiniz. Erciş'le Van arasındaki 100 kilometre yolu böylesine bir şey için aşmak zaman kaybettiriyor. Buradan bile koordinasyonun nasıl eksik yapıldığını görüyorsunuz.

Van merkezde her ne kadar deprem çok ciddi anlamda hissedilse de esas yıkım Erciş'te yaşanıyor.Yüz bin nüfusa sahip Erciş'te yıkılan bina sayısı 85 olmasına karşın, hasarlı bina sayısı binleri geçiyor. Öyle ki sürekli olarak devam eden artçı depremler halkın evlerine girmemesi üzerindeki en büyük etken. Aynı etkiyi Erciş'e yakın olan Adilcevaz, Patnos, Ahlat, Tatvan gibi yerleşim yerlerinde de görmek mümkün. Gezdiğim bu yerleşim yerlerin bir kısmında da halk evlerine girmiyor. Tam girmeye karar vermişken yaşanan artçı depremler buna imkan vermiyor.

STK'LAR DEVLETTEN DAHA HIZLI

Erciş'te depremle birlikte olay yerine ilk ulaşanların büyük bir kısmı Tatvan başta olmak üzere çevre yerleşim yerlerindeki gönüllüler, bu gönüllüler içerisinde özellikle İHH Yardım teşkilatlarının elemanları öne çıkıyor. Öyle ki Başbakan Erdoğan'ın ziyaret ettiği Erciş Kaymakamlığı'ndaki kriz merkezini de harekete geçiren bu insanlar. Van ve Erciş'te mevsim kış olmasaydı, çadır sorunu her şeyin üstünü örtmesiydi ve 99 depremi baz alınsaydı aslında gerek acil müdahale de gerekse de yardım dağıtımında bir çok iyileşme yaşandığını görmemiz mümkündü. Ancak özellikle arama kurtarma ekiplerinin bölgeye geç ulaştırılması en büyük sorundu. Azerbaycan'dan gelen arama kurtarma ekibi saat 02.00 de Van Havaalanı'na iki yüz kişi ile inerken, İstanbul ve Ankara'dan kalkan ve içerisinde bir çok arama kurtarma birliğinin yer aldığı uçaklar ise gece 03.00'ten sonra Van'a inebiliyordu. Van'a uçaklar kaldırılırken sivil savunma Birlikleri başta olmak üzere diğer yardım arama kurtarma kurumlarının neden o saate kadar bekletildiğini AFAD yetkilileri açıklamalıdır.

BAŞBAKAN ERDOĞAN: ?BU NE REZALET?

Deprem bölgesinde ilk günler keşmekeşliğin esas sebebi bir taraftan arama kurtarma çalışmalarının yapılması ki, bunların sayıları binleri buldu; Sivil savunma ekipleri, AKUT, İHH arama kurtarma, Esenler Belediyesi Eskut, Madenciler, Azeri ve İran Kurtarma ekipleri, Siemens, Asya, Ford ve Kızılay ve ismini sayamadığımız bir çok kurum arama faaliyetinde bulunurken, bu insanların kalacak çadır ve yemek meselesinin hal olmaması ilk başta bu ekiplerde hem moral bozukluğu hem de istenilen ölçüde çalışamamayı beraberinde getiriyordu. Başbakanın eski bir belediyeci olarak bu afeti yerinde yönetmesi durumunda bu keşmekeşliğin en aza indirileceğini düşünenlerin sayısı az değil. Durumun ve hazırlıksızlığın farkına varan Erdoğan'ın Erciş kriz merkezinde ?Bu ne rezalet? diyerek bağırması bürokratlara ikinci bir depremi yaşatıyordu.

DEPREMİN YAZI KIŞI YOK

Erciş'te ve Erciş'in büyün köylerinde en çok ihtiyaç maddesi olarak karşımıza çadır çıktı. Ancak özellikle evi çok az hasarlı olan ve deprem korkusundan evine gidip yatamayan bir çok vatandaşın çadıra yönelmesi çadır krizini daha da derinleştirdi. Eğer, yetkililer ilk başta ellerinde az sayıda çadır olduğunu ve bunun önceliğinin de binaları yerle bir olmuş insanlar olduğunu ifade etselerdi, hem sivil toplum elbise toplayacağına çadır toplardı hem de halk bu kadar beklenti içerisine sokulmadan kendi başının çaresine bakardı. Ancak ilk başta bazı bakanların her şey çok fazla havası vermesi çadır krizinin en belirgin faktörü oldu. Ancak Van merkezde özellikle BDP'li belediye ve Van Valiliği arasındaki çekişme ne yazık ki buna imkan vermedi. Erciş'te ise gelen yardım malzemelerinin meydanlarda gelişigüzel dağıtılması ve köylere ilk başta ulaşamaması da belediye ve valilik hanesine eksi not olarak geçirildi. Bu depremin siyasi anlamda ne BDP'li belediyeye ne de valiliğe yaramadığını biliyoruz. Burada vatandaşın gönlünü kazanan sivil toplum kurumları oldu.

KRİZ MERKEZİ NEDEN BİR YERDE TOPLANDI?

Diğer taraftan kriz merkezinin tek bir noktada toplanması Erciş'teki en büyük sıkıntıların başında geliyordu. Oysa bir çok farklı noktada kriz merkezleri oluşturulmalıydı. Çadır ve battaniye dışında gelen yardım malzemeleri çok çok fazlaydı ancak bunların dağıtımı ve koordinasyonunda çok ciddi sıkıntı vardı. Erciş'te yağmalanan, hırsızlık yapılan tek bir dükkan yoktu, aynı durum Van için de geçerliydi. Eğer ben de Erciş'te yaşamış olsaydım ve iki gün çadır almasaydım, çocuklarım yanı başımda tirtir titreyeceğine, hanımım ve kızlarımın milletin gözü önünde yatmak zorunda kalacağına bende gelen kamyonda çadır olduğunu bilseydim ben de o kamyona saldırır ve çadır almak için uğraşırdım.

36 YAKININI KAYBETTİ ŞİMDİ YAPAYALNIZ

Erciş'te dolaştığınız zaman insanın zor dayanabileceği insan hikayelerini görmeniz mümkün, öyle ki bir çadır bulup kendimizi attığımız İnsani Yardım Vakfı İHH'nın çadırında kalan Kılıç Arslan'ın hikayesi de bunlardan biri. Kılıç Arslan depremden önce ailesi ile Erciş Kaymakamlığın yakın Kulüper diye anılan yerde oturuyordu. Kırk sekiz yaşında olan ve İl özel idaresinde memur olarak çalışan Arslan, kendi çocuklarıyla birlikte bu depremde tam 36 yakınını kaybetti. İHH da Arslan'ın bu durumunu düzeltmek adına onu bir an olsun yalnız bırakmıyor.

ANNELİK DUYGUSU ENKAZ ALTINDA KALMADI

Arama kurtarma ekiplerinin özellikle söyledikleri bir şey var ki, onlar anlatırken dayanmıyor, biz dinlerken. Enkaz altından çıkarılan bir çok kadının kucağında kendi çocukları varmış. Annelik duygusuyla bütün kadınlar küçük çocuklarını kucakların almış onlara kendilerini feda etmişler. Azra bebek'te olduğu gibi kurtarılanlar az da olsa var. Bir arama kurtarma ekibinin beton altında bu tabloyu yaşaması kolay kolay unutulur bir şey olmasa gerek. Bir diğer insan hikayesi de özellikle hali vakti yerinde olan insanlar ki bence bu depremin en çok etkileneni onlar. Fakir vatandaş yardım talep ederken oldukça rahat, çünkü fakir. Hali vakti yerinde olan bir çok insan depremde her şeyini kaybedince yardım istemeye utanıyor ve bir yerlerde gizli gizli ağlama derdine düşüyor.

SELAYI VEREN İMAM BİLE AĞLIYORDU

Depremden sonra Erciş ve Van'da hayat normale dönmeye çalışıyor. Öyle ki deprem altında hayatını kaybedenler için taziye verilmeye başlandı. Ölenler için imamın ağlayarak Sela vermesi hepimizi ağlattı. Taziye evlerine ziyarette bulunanların çoğu okunan Fatiha'dan sonra göz yaşlarına hakim olamıyor. Van ve Erciş'te yaşananlar karşısında zaten hiç kimse göz yaşlarını tutamıyor. Merkezde minareleri sağlam duran ancak, içerisinde hasar olan camii namaz vakitlerinde doluyor. Acaba bütün deprem bölgelerinde minareler bu kadar yüksek yapılmayıp, başka bir tarz da yapılsa daha mı sağlıklı olur diye düşünmek gerekiyor Bu bakımdan Erciş'te her artçı depremde herkesin gözü o minarelerde. Depremin fırsatçıları da her yerde; Erciş'te camii tuvaletini normal günlerdeki gibi paralı yapan tuvaletçiden, kaçak sigara fiyatlarını artıran sokak satıcılarına kadar bir çok kişiyi görmeniz de mümkün.

DAHA ÖNCE DEPREM DENEYİMİ OLAN VALİLER NEDEN GETİRİLMEDİ?

Depremde vatandaşında bilinçli olmaması, yerel idarecilerin de hazırlıksız olması aslında bize bir krizin nasıl yönetilmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. Allah korusun beklediğimiz İstanbul depremi eğer yaşanmış olsaydı biz argo tabirle hapı yutmuştuk. Bu bakımdan Van ve Erciş'te çalışan yardım kurumlarında raporlar istemeli Başbakanlık, bu raporları bir yere toplamalı, nerede ne hata yapılıyor, nasıl daha hızlı müdahale edilir, neler yapılabilir bunları ortaya çıkarmalı. Mesela Sağlık Bakanlığı gerçekten çok güzel organize olmuştu, çok hızlı davranmıştı, umarız bu diğer bakanlıklara da örnek olur.

ÇAYIN DA MİLLİYETÇİLİĞİ OLUYORMUŞ!

Bazı kendini bilmezlerin sosyal medya ortamında deprem için ?iyi oldu? türünden sözler söylemesi ve bir kısmının da çay dağıtımı yapan tırı ?ırkçılık yapıyor? diye suçlaması aynı mesele. Çay dağıtan Tır'ın içinde Türk Bayrağı asılı olmasını ve kaçak çay dağıtmadığı için eleştirenle, koliye taş koyup sosyal medyada ?bu deprem iyi oldu? türünden yaklaşım gösterenler aynı hastalığa tutulmuşlardır.

BUNDAN SONRA?

Bundan sonrası için en büyük sıkıntı yaşanacak olan kış ayının getireceği şartlardır. Deprem mağduru insanlar için çadır da belli bir zamandan sonra çözüm olmayacaktır. Hasarlı evlerin yıkılması, yeniden yapılması bir yılı bulacak olan bir zamandır. Öyle ki bölgede mart-nisan ayından önce inşaat yapılmayacağı ifade ediliyor. Yapılacak olan inşaatlarda beş-altı aydan önce bitmeyeceğine göre bundan sonrası için bu insanların kalıcı konutlara yerleştirilmesi çalışmaları başlatılmalıdır. Erciş'e çok uzak olamayan Hınıs'ta 1000 adet kalıcı deprem konutu boş durmakta ve bu aslında depremzedelerin kışı atlatması için bir çözüm niteliği taşımaktadır. Aynı şekilde depremzedelere kira yardımı yapılarak belirli bir süre onların kendilerine göre evler bulması başka şehirlerde konutlar yapılıncaya kadar taşınması mümkündür. İnternette devam eden ?Evimevindirvan? kampanyasını yaygınlaştırmak da bu anlamda çözümün bir parçasıdır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber