Terörle mücadelede, yeni konseptin ipuçları

Haber Giriş : 22 Aralık 2011 07:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Abdülkadir Selvi

Terörle mücadelede çok önemli bir süreçten geçiyoruz.

PKK ile mücadelede devletteki yeni konsepti anlamadan gelişmeleri doğru analiz etmek mümkün değil.

Hükümet önceden diyalog yoluyla çözümü öncelikle politika olarak belirlemişlerdi. Şimdi ise "alan hakimiyeti" esas alınıyor.

Peki bu politika değişikliğine ne zaman gidildi?

1 Eylül 2011...

Yeni konseptin şekillenmesinde bazı kilometre taşları var.

14 Temmuz'da meydana gelen ve 13 askerimizin şehit olduğu Silvan baskını bir dönüm noktası oluyor.

Ama ondan önce İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin bakan olduktan sonra yanına o sırada Jandarma Genel Komutanı olan Necdet Özel Paşa ile Emniyet Genel Müdürü'nü alarak bölgeyi geziyor. Terörle mücadeleyi yürüten birimlerden brifing alıyor, kendi gözlemlerini de birleştirerek bir sonuca ulaşıyor.

Başbakan Erdoğan'a durumu "Evin bahçesindeki otlar ve ağaçlar yanıyor. Evin tutuşması için aylar, günler değil saatler kaldı. Alevlerin evi sanması an meselesi" diye özetliyor. çalması demek.

Yeni konsepte uygun olarak PKK'nın sokak hakimiyetini kırmaya dönük olarak 3 adım atılıyor.

1-PKK'nın eylem yıldönümü olan 15 Ağustos tarihinde yapılan Çırav Festivali ne izin verilmiyor.

2-Çukurca'daki operasyonların durdurulması için, PKK'nın örgütlediği, "Barış Anneleri" nin sınırı geçmesine müsaade edilmiyor.

3-Öcalan'ın Avukatları ile görüşememesini protesto amacıyla BDP'lilerin Gemlik'te yapmak istediği yürüyüş engelleniyor.

Silvan saldırısından sonra radikal bir karar daha alınıyor. 19 Temmuz'dan itibaren Öcalan'ın Avukatları ile görüşmesine izin verilmiyor. Avukatlar operasyonu ile de İmralı-Kandil hattı koparılıyor.

PKK'nın şehirlerdeki eylem hakimiyeti bu şekilde kırılırken, yeni konseptin en önemli adımını ise, hava ve kara harekatının başlatılması oluşturuyor.

İSTİHBARAT TOPLANTISI

Ama ondan önce İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in başkanlığında istihbarat birimlerinin bir araya getirildiği bir "Koordinasyon" toplantısı yapılıyor.

Bakan Şahin'in başkanlığındaki toplantıya Jandarma Genel Komutanı olduğu dönemde Necdet Özel katılıyor. Şimdi ise Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu temsil ediyor. Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar, Sahil Güvenlik Komutanı Tümamiral Serdar Dülger ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan katılıyor.

Öncelikli olarak Jandarma ve Polis istihbarat ile MİT arasındaki koordinasyon sağlanıyor... İstihbarat bilgileri "ortak havuza" toplanıyor.

JÖHLER-PÖHLER ORTAK OPERASYONU

Ardından Jandarma Özel Harekat Timleri (JÖH) ile Polis Özel Harekat Timleri (PÖH) nin ortak operasyon yapmalarına imkan sağlanıyor. Bunda Genelkurmay Başkanı Özel'in de çok büyük katkısı oluyor.

JÖH'ler ve PÖH'lerin ortak operasyonu ile Kavaklı Kampına giriliyor. Sıfır zayiatla 21 terörist ölü olarak ele geçiriliyor.

Örgüt buna Çukurca baskını ile yanıt veriyor.

Silvan bir dönüm noktası olduğu kadar Çukurca'da can acıtıyor. Ondan sonra girilmeyecek mağara bırakılmaması kararı alınıyor.

"Operasyonlar kar topu gibi büyüyor" ve dikkatinizi çekerim bugüne kadar tam 50 mağara etkisiz hale getiriliyor.

Şırnak ve Hakkari'deki mağaralarda 3 ay yetecek olan gıda maddeleri ele geçiriliyor.

YENİ KONSEPTİN İPUÇLARI

Yeni dönemin terörle mücadele konseptini ise şöyle sıralamak mümkün:

1-Koordinasyon toplantısı ile istihbaratın ortak havuzda toplanması sağlanıyor.

2-Jandarma Özel Harekat Timleri(JÖHLER) ile Polis Özel Harekat Timleri(PÖHLER) ortak operasyon yapıyor.

3-Operasyonları Valiler koordine ediyor.

4-Yargı kanalıyla yürüyen KCK operasyonları sayesinde PKK'nın şehir hakimiyeti kırılıyor.

5-İstihbarata dayalı operasyonlarla nokta hedefler vuruluyor.

Ama bu arada hava ve kara harekatı ile PKK baskı altında tutuluyor.

Nokta hedeflerin vurulduğu hava operasyonu ağırlaştırılarak sürdürülürken, sınır ötesinde Kandil, içeride ise kamplar vuruluyor.

Kara Harekatı için bir deneme yapılıyor. Sınırdan 5-10 kilometre içeri giriliyor. Ama onunla yetiniliyor. Çünkü kara operasyonunda bu kez farklı bir taktik kullanılıyor. Sınırdan içeriye özel yetişmiş birliklerin girmesi tercih ediliyor.

500 PKK'LI TESLİM OLDU

Bir bilgi daha vereceğim.

Etkili operasyonlar sonuç veriyor ve çoğunluğu son 4 ayda olmak üzere bu yıl içerisinde PKK'dan 500 militan silahı bırakıp güvenlik güçlerine teslim oluyor.

Özellikle de Kuzey Irak'ta üçüncü bir mekanizma aracılığıyla 8'li 10'lu gruplar halinde sığınmalar yaşanıyor. 500 rakamı örgütün şu anda dağda bulunan silahlı militan sayısının onda birine denk geliyor. Ayrıca teslim olanlarla dağa çıkanlar arasında kıyaslanamayacak bir açık bulunuyor.

PKK'nın kırsal ve şehirdeki alan hakimiyetini kırmaya dönük, kar topu gibi büyüyen operasyonlar yapılmasa ne olurdu?

Bu sorunun cevabı da ilgili zeminlerde tartışılmış?

Ortadoğu'daki konjonktürü de fırsat bilerek, örgütün Ekim ayı içinde Van, Batman, Diyarbakır, Hakkari ve Şırnak'ta çadırlar kurarak bir kalkışma provası yapmaya hazırlandığı.

Yine aynı sırada Hakkari ve Şırnak'ta Özerklik ilanına hazırlanıldığı.

İstihbarat birimlerine tespitlerine göre bölünmüş mahalleler oluşturup, Kürt-Türk çatışması başlatmak. Samsun'da Urfa Pidecisine, Trabzon'da Diyarbakır Otobüsüne saldırılar yapılıp, İstanbul'da Mersin'de ise Türk mahallelerine yönelik eylemlerde bulunarak kıvılcımı çakmak.

Yeni mücadele yöntemiyle bunun önüne geçiliyor.

DEVLET ADINA FANTEZİ YAPILMIŞ

Yukarıda çizdiğim tablodan, hükümetin tercih ettiği konseptte, demokratik açılıma yer yok mu?

Bu soruda rahatsızlık veren sorulardan birisi.

Geçmişte Öcalan'la yürütülen diyalog süreci, "Fantezi" olarak nitelendiriliyor.

"Devlet fantezi yapmış. Devlet yönetimi fantezi kaldırmaz" deniliyor.

Kürt sorunun PKK ile görüşmeler yoluyla çözüleceğini beklemenin örgütü tanımamak olduğu söyleniyor. Diyalog süreci içinde örgütün KCK yapılanmasını gerçekleştirdiği, şehirleri silah deposuna çevirdiği şeklinde özeleştiriler yapılıyor.

Ama Kürt halkı kazanılmadan, Kürt sorunu çözülmeden sadece operasyonlarla PKK'nın bitirilemeyeceğinin de farkındalar.

Öcalan'la bir diyaloğ var mı?

Şimdilik yok.

Olmayacak mı?

Şimdi bu sorunun sırası değil.

SIFIR NOKTASINA GELİNCE

Peki açılım süreci ne olacak? Dağdakiler nasıl indirilecek?

Cevap aynen şöyle:

"Ne zaman ki örgütün sıfır noktasına vardığına karar verilecek, o zaman adım atılacak. Devlet ne zaman ki örgütün sıfır noktasına vardığını görecek. O kanaat oluşacak, o zaman yeni bir değerlendirme yapılabilir. Devlet merhametlidir. Zaman zaman bu kararları alabilir. Devlet aynı zamanda affedicidir. Ama ne zaman?

"Örgütün sıfır noktasına geldiğine karar verdiğimiz zaman. Silahını omuzuna kor, ellerini yukarıya kaldırıp teslim olursa farklı bir uygulama yapabiliriz. Devlet bazen affeder. Onun mekanizması kurulur. Ama onu görmemiz lazım. O kararı biz vereceğiz"

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber