Başmüzakerecilik için 3 ayrı formül

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Mayıs 2005 11:34, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

 

Hükümetin açıklamak için Fransa'da yapılacak AB Anayasası referandumu sonucunu beklediği başmüzakereci konusunda, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a 3 ayrı formül sunduğu ortaya çıktı.

3 alternatifli model üzerindeki incelemesini tamamlamak üzere olan Erdoğan, başmüzakerecinin kim olacağını açıklamak için Fransa'daki Anayasa referandumunun sonucunu bekliyor. Dışişleri Bakanı Gül'ün 'siyasi' olacağı açıklanan başmüzakereci konusunda, Başbakan Erdoğan'a 3 öneri götürdüğü öğrenildi. Gül'ün Erdoğan'a sunduğu tüm formüllerde Müzakere Heyeti'nin Başkanı Başbakan, onun altında da Dışişleri Bakanı olacak. Müzakerelerin mutfağında hangi kurumun olacağı konusunda farklı öneriler sunan Gül, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Avrupa Birliği (AB) Genel Sekreterliği üzerinde durulmasını teklif etti. Gül'ün ortaya koyduğu diğer bir teklife göre de bir kurumun koordinatörlüğü yerine her Bakanlık kendi müzakere heyetini oluşturacak. Gül'ün Başbakan Erdoğan'ın önüne koyduğu ilk formüle göre, müzakerelerin mutfağında yer alacak kurum DPT olacak. Tüm bakanlıklar arası koordinasyonu yürütecek olan DPT olacak ve bakanlıklardan gelen bilgileri değerlendirecek. DPT aynı zamanda müzakere sürecinin tüm teknik ayrıntılarını tahlil ederek, müzakere heyetinin önüne net tespitler koyacak. DPT'nin işin mutfağında olduğu müzakere sürecinde başmüzakereci siyasi bir kişilik olacak. Başbakan Erdoğan siyasi iradenin başı olarak heyet başkanı da olacak. Dışişleri Bakanı Gül ise, Erdoğan'ın altında görev yürütecek.

Hazırlanan ikinci formüle göre ise mutfak AB Genel Sekreterliği olacak. AB Genel Sekreterliği, başmüzakereci, müzakere heyeti ve komiteler arasında teknik koordinasyonu sağlayacak. AB Genel Sekreterliği de DPT gibi, tüm Bakanlıklar'dan gelen bilgilerin teknik analizini yaparak müzakere heyetine sunacak. Bu formülde de 'başmüzakereci' siyasi bir kişilik, Başbakan Erdoğan ve Gül de heyet başkanı olacak. Gül'ün Başbakan Erdoğan'a sunduğu üçüncü formülde ise her bakanlığın kendi müzakere heyetini oluşturması öneriliyor. Bakanlıklar arasındaki koordinasyonu ise başmüzakereci seçilecek ismin sağlaması öngörülüyor.

Türkiye'nin 17 Aralık 2004'de AB'den müzakere tarihi almasının ardından başlayan 'başmüzakereci'nin kim olacağı' tartışmaları sürerken, hükümet gözünü Fransa'da yapılacak AB Anayasası referandumuna çevirdi. Referandumun sonucunu dört gözle bekleyen hükümet, sonuca göre tavır belirleyecek. Başbakan Erdoğan'ın referandum sonucunun ardından başmüzakerecinin ismini açıklayıp açıklamamaya karar vereceği bildirildi. Bu arada, Başbakan Erdoğan'ın Gül'ün hazırladığı formüller üzerindeki çalışmasını son aşamaya getirdiği öğrenildi. Erdoğan'ın, başmüzakereci olarak atayacağı kişinin çabuk kavrayan, Avrupalı muhatabının argümanlarını iyi anlayan, kazan-kazan anlayışını benimseyen bir isim olmasına büyük önem verdiği ifade edildi.

Babacan: AB ile müzakereler 10 yıl kadar sürebilir... Devlet Bakanı Ali Babacan, Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki tam üyelik müzakerelerinin 10 yıl kadar sürebileceğini belirtirken, "süreçte iniş çıkışlar olacaktır ancak 10 yıl içinde hazır olmayı bekliyoruz" dedi.

Madrid'teki Beşinci Türkiye-AB Forumuna katılan Devlet Bakanı Babacan, İspanya'da yayımlanan El Pais ve ABC gazetelerine demeç verdi.

Babacan, El Pais gazetesine yaptığı açıklamada, ekonomide değişim sürecinin zaman alacağını, üyelik müzakerelerinin, Türkiye ekonomisinin, Avrupa'da demirlemesine olanak sağlayacağını vurgularken, " müzakereler sonunda, Maastricht kriterlerine uyum sağlanmasını bekliyoruz" ifadesini kullandı.

TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER...

Türkiye ekonomisindeki gelişmelere değinen Babacan, ekonomide yüzde 50 oranında kayıt dışı ekonomiden söz etmenin abartma olmayacağını belirtirken, şöyle konuştu:

"İstikrarsız ve ortalama ekonomik büyümenin yüzde 2 civarında seyrettiği bir 10 yıllık dönemden sonra, şimdiki ekonomik büyüme, yüzde 9'un üzerinde gerçekleşiyor.

Geride kalan bu 10 yıllık dönemde, ortalama yıllık enflasyon yüzde 70'lere kadar ulaştı. Şimdi ise yüzde 9.3. Ayrıca her yıl iş arayanların sayısı 500 ile 700 bin arasında artıyorsa da, işsizlik oranı yüzde 10'un çok az üzerinde."

20 MİLYON TURİST BEKLENTİSİ...

Türkiye'nin bu yıl 20 milyon turist beklediğini ve turizmin sadece bir gelir kaynağı olmaktan öte olduğunu ifade eden Babacan, "Avrupalılar Türkiye hakkında daha fazla şey bilmek istiyorlar.

Ülkemiz hakkında, sürekli büyüyen bir merak var. Türkiye ve gerçeklerini kavrama konusunda büyük bir gedik var. Bu gediği kapatmanın bir yolu, turizm, ticaret gibi daha sık ilişkiler" dedi.

Avrupa toplumuna Türkiye'nin gerçeklerini anlatabilmek için iyi bir iletişim stratejisine ihtiyaç olduğunun altını çizen Babacan, "müzakerelerde sadece AB'ye uyum değil, Avrupalıların bizi tanıyabilmesi için iletişim süreci de işlemeli' şeklinde konuştu.

FRANSA'DAKİ AB REFERANDUMU...

Babacan, 29 Mayıs'ta Fransa'da yapılacak referandum konusundaki soruya da, "şimdiki panaroma, bir kaç ay öncesi kadar kötü değil" yanıtını verdi.

Asıl endişe verici konunun referandum olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti:

"Bizi endişelendiren referandum değil, Türkiye'nin geleceğini hazırlamak. Maalesef Türkiye, Fransa ve başka ülkelerin iç sorunu haline geldi. Bu gerçekle karşı karşıyayız. Bu on yıl veya daha fazla bir süre sonra alınacak bir karar. On yıl içinde bu ülkelerde liderler değişecek, başka kuşak seçmenler olacak. Türkiye'nin, değişim sürecini tamamlarken kaybedeceği bir şey yok. İstikrarlı bir Türkiye, AB'nin güvenliği ve istikrarı için de önemli. 11 Eylül'den sonra, AB'nin komşusu Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkiler konusunda büyük ihtiyaç doğdu. Bu çok önemli.

Müslüman, laik ve demokratik bu ülke; batı ülkeleriyle aynı düzeyde, açık bir toplum ile açık bir ekonomiye sahip ve de istikrarlı olursa bölgede çok şey değişecektir.

Türkiye konusu, üye yeni bir ülke hakkında alınacak kararla ilgili değil, Avrupa'nın geleceği ile ilgili. Nasıl bir Avrupa istiyoruz? Küçük, kapalı ve özel bir kulüp mü?

Yoksa kültürlerin ve etnik grupların bulaşacağı bir yer mi? Soru bu.' Bakan Babacan, Kıbrıs konusunda ise BM referandumunda 'evet' oyu kullanan Kıbrıslı Türklerin yapıcı olduklarını vurguladı.

ABC GAZETESİ...

ABC gazetesi ise Babacan'ı, AB ile yapılacak üyelik müzakerelerinde Türkiye'nin temsilcisi olmaya en yakın aday olarak gösterdi.

Babacan, ABC gazetesine verdiği demeçte de, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin, sadece Türkiye ve AB için değil, tüm bölge için çok önemli bir adım olacağını belirtti.

Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bölgede önemli değişimlere tanık oluyoruz. Türkiye'nin bölgede demokratik bir ülke olması ve AB'deki demokratik özgürlüklerin hüküm sürmesi çok önemli.

Bölgedeki diğer ülkeler için model bir ülke olma hırsımız yok. Ancak bu ülkeler Türkiye'de olanları çok yakından takip edecekler. Müslüman bir ülkenin demokratik olamayacağı söylendi.

Türkiye bunun tersini gösteriyor. Bu bağlamda, AB medeniyetlerin birlikte yaşayacağı bir yer olmalı." Babacan, "peki AB hazır mı?" şeklindeki soruya karşılık, "olacağını ümit ediyoruz" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin, AB'nin en büyük büyüme unsuru olabileceğinin vurgulayan Babacan, "Türk göçmenler, refah içindeki bir Türkiye'ye geri dönebilirler. Bazılarının söylediklerinin tam tersi olabilir" şeklinde konuştu.

Babacan, "Avrupa Anayasası için Fransa'da yapılacak referandumdan olumsuz bir sonuç alınması halinde, bu gelişmenin Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda bir frenleme anlamına gelip gelmeyeceğine" ilişkin soruya da şu yanıtı verdi:

TÜRKİYE'NİN AB'YE KATACAKLARI

"Fransa'da sırası geldiğinde, Türkiye'nin üyeliği hakkında da bir referandum öngörülüyor. Şimdikinin, Türkiye ile bir ilgisi olmamalı.

Eğer şimdiki referandumdan 'hayır' çıkarsa, bu dünyanın sonu değil.

AB, bu Anayasa olmaksızın da mevcut.

AB, her şeyden önce Türkiye'nin üyeliğiyle güçlenecek bir barış projesi. Sorun, ülkemizin Fransa'da iç bir sorun haline dönüştürülmek istenmesi. Biz hoşgörülüyüz ve sabırlı olmalıyız. AB'ye girmemizi sağlayacak reformları devam ettirmeliyiz ve çalışmalarımızı bu konu üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Müzakerelerin başlaması için bize bir tarih verildi. AB'nin verdiği sözden geri dönmesi gibi bir alışkanlığı yok. Türkiye'nin reformlarına devam etmesinden kimsenin kaybedeceği bir şey yok. Türkiye, 10 yıl sonra müzakereler tamamlanınca modern bir ülke olacak ve AB'yi daha da güçlendirecek." Babacan, Fransa'daki referandumdan 'hayır' çıkmasının müzakereleri etkileyeceğini, ancak bu etkinin "kısa vadede" söz konusu olduğunu söyledi.

Babacan, "meşru ve teknik açıdan ise bu referandum, müzakerelerin başlamasıyla ilgili değil" dedi.
AB'de 10 yılda çok şeyin değişeceğinin altını çizen Babacan, "yeni bir kuşak, yeni siyasi liderler olacak. Türkiye daha değişik, modern ve gelişen ekonomisi ile daha çok dikkat çeken bir ülke olacak" şeklinde konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber