Hakim ve savcılar: Aldığımız ücretler çok düşük

Haber Giriş : 21 Mayıs 2005 18:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Taşıdıkları yükün ağırlığına karşılık aldıkları maaşın yetersizliğinden yakınan hakim ve savcılar, yargının sorunları çözümlenmeden hukuk devletinin sağlıklı işlemeyeceğini ifade ediyorlar

Yargıtay eski Başkanı Mehmet Uygun'un 1998-1999 Adalet Yılı açış konuşmasında dile getirdiği "Vicdan ile cüzdan arasında sıkıştık" mealindeki sözlerinin üstünden uzun yıllar geçti. Ancak yargının sorunlarına hala köklü bir çözüm getirilemedi. Uygun'un konuşmasının yankıları sürerken, İstanbul Barosu'nun Prof. Hayrettin Ökçesiz yönetiminde yaptırdığı "Adli Yargıda Yolsuzluk Araştırması" gündeme bomba gibi düştü.

Araştırmada, yargıda rüşvetin boyutlarının ürkütücü boyutlara geldiği ortaya çıktı. Avukatlara göre, yolsuzluğun en çok görüldüğü birimler arasında ilk sırada karakollar, ikinci sırada icra daireleri, üçüncü sırada bilirkişiler, dördüncü sırada mahkeme kalemleri ve beşinci sırada ise yargıç ve savcılar geliyordu. 2004 yılında intihar eden bir hakimin cebinden 15 milyon para ve üç ay birikmiş elektirik faturaları çıkması da basında konu oldu. Sözkonusu hakimin boşandığı eşine ödeyemediği tazminat ve nafakalar yüzünden icraya verildiği belirtildi.

Hakimden anlamlı mektup

Hakim ve savcıların aldığı ücretlerin nitelik gerektirmeyen bazı meslek mensuplarına göre çok düşük olduğu hep dile getiriliyor. Özellikle yargı gibi büyüktitizlik ve dürüstlük isteyen bir mesleği seçenlerin ekonomik açıdan da donanımlı hale getirilmeleri gerektiği ifade ediliyor. İsminin açıklanmasını istemeyen bir savcı, Yeni Şafak'a yaptığı açıklamada yargı mensuplarının ekonomik açıdan sıkıntılı olduklarını söyledi. "Yargının sorunları çözülmeden hukuka kalite gelmez. Hukukun iyi işlemediği bir yere de yabancı sermaye gelmez. Her şey buna bağlı, neden göremiyorlar? Lütfen adliyenin sorunlarını dile getirin" diyen savcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ücretlerde çarpıklık var

"Size bulunduğum ilçede ücret dengesizliklerine ilişkin bazı örnekler vermek istiyorum. 4. dereceden bir hakim 1.450 YTL, mesleğe yeni başlamış sözleşmeli ebe ve hemşire 2.150 YTL, pratisyen doktor döner sermaye payı ile birlikte 4.500 YTL, TMO'da işci (ilkokul 3'ten terk) 2.500 YTL, Ziraat Bankası Müdürü (lise mezunu) 3.400 YTL, TEİAŞ Şefi (düz lise mezunu) 3.000 YTL, Hastane Başhekimi (döner sermaye ile) 9.500 YTL alıyor. Örnekler çoğaltılabilir. Hakim ve savcıyı yoksulluk ücretinin altında çalıştırmak, ilkokulu bile bitirmeyenleri iki hakime denk saymak çarpıklık değil mi? Bu ücretlere son yapılan 275 YTL'lik zamla gelebildik. Bunu vermek için bin dereden su getirdiler, kıyameti kopardılar. Ancak kaymakamlara bir çırpıda ayda bir yaptıkları toplantı için 490 YTL verdiler. Bizim haklı taleplerimiz göz ardı ediliyor. Neden? Bunu araştırın, bunun altında bir art niyet var. Türkiye'nin hukuk devleti olması bazılarını korkutuyor. Ayrıcalıklılıklarının devamını istiyorlar. Neyse; bu konudan utanç duyuyorum, materyalist değilim ama ücret işi artık bir onur meselesi oldu."

Tuna: Sorun sadece ücretlerle sınırlı değil

Hukukçular Derneği Genel Başkanı Av. Hüsnü Tuna, yargı mensuplarının yaptıkları iş ile aldıkları ücret konusundaki yakınmalarını doğru bulduğunu söylüyor. Hakimlerin iş yükünün çok fazla olduğunu belirten Tuna, "Bir hakime yılda 8-9 bin dosya düşüyor, hatta bu sayı daha fazla da olabiliyor" dedi. Yargının sorunlarının sadece yargıçların ücretleriyle sınırlı olmadığını ifade eden Tuna, yargıda yaşanan sorunları şöyle özetledi: "Yargının fiziki alt yapı eksikliklerinin yanı sıra personel yetersizliği sözkonusu. Pek çok mahkemede bilgisayar yok, yazıcı yok, kağıt bulunamadığı zamanlar oluyor. Adalete ayrılan pay ise çok kısıtlı. Devlet adalete kıskanç olmamalı. Adalette iktisata gitmek yargıyı olumsuz etkiler. Adalet gibi temel bir konuda devletin elinin açık olması gerekir."

Hakimlerin karara bağladıkları davaların Yargıtay'dan bozularak gelmemesi durumunda siciline olumlu puan olarak işlendiğine dikkat çeken Tuna, "Bu gibi durumlar hakimin kademesini etkiliyor sanırım. Belki, hakimlere de karara bağladıkları dosya bazında bir ek ücret olabilir. İş yoğun, alınan ücret az olunca, vicdanla cüzdan arasında kalmak akla gelebilir. Hakimlerin, meslekleriyle ilgili gelişmeleri takip etmeleri gerekir. Maaşlarının cazip hale gelmesi gerekir" dedi.

Rasim Öz: Yargıçlık cazip meslek olarak görülmüyor

Emekliler Sendikası eski genel başkanı Avukat Rasim Öz ise şöyle konuştu: "Askerlerle hakim ve savcıların maaşları kıyaslandığında, elbette hakimlerin yakınmaları haklı. Ancak ülke koşulları da malum. Asgari ücret belli. Asgari üctretin altında çalışan milyonlarca insan var. İşsizlik her geçen gün artıyor. Aslında ülkenin bugünkü koşullarına göre hakimlerin ücretlerinin normal sayılması gerekir. Ama elbette eski Yargıtay başkanının belirttiği gibi hakimlerin de cüzdanları ile vicdanları arasında sıkışmaması lazım. Bu bakımdan maaşların daha makul hale getirilebilir. Maalesef bazı insanlar vicdanlarıyla cüzdanları arasında sıkışabilecek zayıflıktadır. İngiltere'de hakimler kendi ihtiyaçlarına göre bankadan para çekerler. Bir sınırlama yoktur bildiğim kadarıyla. Ancak bunun suistimal edildiğini de hiç duymadım. Türkiye'de 9 bin ile 12 bin arasında hakim açığı var. Bir hakim günde onlarca davaya bakıyor. Hemen her üniversitede bir hukuk fakültesi var, ama hakim açığı giderilemiyor. Hukuk mezunları daha fazla para kazanmak için özel çalışmayı seçiyorlar. Adalet gibi bir ülkenin temel kurumunda çalışmanın cazip hale getirilmesi gerekiyor. Ama maalesef Türkiye'de yargıçlık cazip meslek olarak görülmüyor.

Sorun sadece ücretlerde değil

Hukukçular, yargının devasa sorunları olduğunu kabul etmekle birlikte hakim ve savcıların maaşları konusunda farklı görüşleri savunuyorlar. DGM eski savcısı Mete Göktürk, Türkiyede yargı organlarının sağlıklı işleyip işlememesinin ücretlerle doğrudan ilişkili olduğunu düşünmediğini belirtiyor. Hakimler ve savcıların ücretlerinde iyileştirmeye gidilmesini doğru bulacağını da ifade eden Göktürk, "Diğer mesleklere bakıldığında kamu çalışanları iyi durumda değil. Adalet kurumunun çok boyutlu sorunları olduğu doğrudur. Yargının fiziki kapasitesi yetersizdir. Adalete bütçeden ayrılan pay azdır. Yardımcı personel sayısı çok az. En büyük sıkıntı da orada. Bazen öyle oluyor ki bir yargıç duruşmada katip bulamayabiliyor. Hakim katip istiyor, 'efendim meşgul' deniliyor, ki gerçekten meşgul. Mecburen bekliyorsunuz. Bunun bir an önce düzeltilmesi lazım" dedi.

'Yargı, içinde çelişkili'

Çok daha küçük kurumlara bütçeden ayırılan payın Adalete ayrılan paydan daha fazla olduğuna dikkat çeken Göktürk, "Ücret konusuna gelince, sanırım hakimlerin mesleğe ilk başlarken aldıkları maaş az diğer mesleklere göre az olabilir, ama zamanla daha iyi seviyeye geliyor. Bence derece farkları arasındaki mesafe de azaltılmalı. Bir de Yargıtay, Danıştay gibi yargının diğer kurumlarında görev yapan yargıçlara yüksek maaşlar veriliyor. Sanki oraya giden kişi bir sınavdan geçmiş, sanki daha yüksek maaşı hak etmişler gibi daha fazla ücret verme yoluna gidiliyor. Bu da yargının kendi içindeki çelişkileridir" şeklinde konuştu.

'Hesaplaşma da lazım'

"ABD'de biliyorsunuz yargıçlar seçimle ve atama ile göreve geliyorlar. Seçimle gelen yargıçların seçilmesinde çok titizlik gösterilir. Bu tür yargıçların kalitesi de yüksek ve inanılmaz nüfuzları var" diyen Göktürk, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargıtay eski başkanımız Mehmet Uygun Bey'in 'Hakimler vicdanlarıyla cüzdanları arasında sıkışıyor' şeklindeki cümleleri bence kastını aşmış bir cümledir. Mehmet Beyi Gaziantep'ten tanıyorum, birlikte çalıştık. O sözleri daha başka bir maksatla söylediğine inanıyorum. Bundan yargıçlar her an satılmaya hazırmış gibi bir anlam çıkarmamak lazım. Yargı, adalet ve insan hakları açısından pek çok sorunun olduğu bir ülkede sadece ücretleri gündeme getirmeyi etik açıdan doğru bulmuyorum. Yargının tarihinde de utanç verici pek çok olay var. Bunlarla yüzleşmek gerekiyor. Bu ülkede DGM gibi bir deneyim yaşandı."

Yüzbinlerce dosya sırada

8 Şubat 2005 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan bir Yargıtay Başkanlığı kararında 2004 yılına ilişkin iş yükü tek tek verildi. Buna göre, Hukuk Genel Kuruluna 779 iş geldi. Bir önceki yıldan aktarılmadığından toplam 779 dosyadan yıl içinde 754'ü karara bağlandı, 2005 yılına 25 iş aktarıldı. Ceza Genel Kuruluna 224 iş geldi, bir önceki yıldan aktarılanla birlikte toplam 251 dosyadan yıl içinde 232'si karara bağlandı, 2005 yılına ise 19 iş aktarıldı. 21 Hukuk dairesine toplam 310 bin 611 iş geldi. 11 ayrı Ceza Dairesi'ne 2004 yılı içinde gelen iş sayısı ise toplam 194 bin 621. Bu verilere bakıldığında diğer mahkemelere düşen iş yükünün ne kadar ağır olduğu daha iyi anlaşılıyor.

Adalet Bakanı Çiçek'i çileden çıkaran bütçe

Adalet Bakanlığı'nın bütçe içindeki payı 1924'te yüzde 3,5, 1933'te yüzde 3,9 ve 1934 yılında yüzde 4 iken, 2000 yılında bu pay binde 77'ye, 2001'de binde 93'e, 2002'de binde 82'ye, 2003'te ise binde 75'e geriledi. 2004'te durum pek değişmedi. 2005 yılı için Adalet Bakanlığı bütçesi yüzde 23 oranında arttırıldı. AB ülkelerinde ise adalete ayrılan pay ortalama yüzde 9. Ancak bu payın bile yetersiz olduğu düşünülüyor. Adalete ayrılan payın az olduğundan yakınan hukukçular, yargının etkin ve bağımsız olmasını sağlamak için öncelikli olarak adalete ayrılan payın arttırılması gerektiğini savunuyorlar. 2003 yılında Adalet Bakanlığı'nın binde 7,5 olarak geçen bütçesinin, TBMM'de görüşülmesi sırasında Adalet Bakanı Cemil Çiçek bile isyan içindeydi. Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya, 200 bin dosyanın pul parası olmadı için beklediğini söylerken, Çiçek ise, Adalet Bakanlığı bütçesini "utanç verici" diye niteleyerek, "Adaletin içinde bulunduğu manzarayı görünce Adalet Bakanı olarak yüzüm kızarıyor. Eğer hukuk devletiysek, kim nereden keserse kessin, Adalet Bakanlığı bütçesinden zırnık kesilmemesi lazım. Aksi takdirde Anayasa'da yer alan 'hukuk devleti' kavramı fantezi maddesi olmaktan öteye geçmez. Bir yabancı heyet geldiğinde götürüp gezdirecek bir adliyemiz yok. Hakim odaları bekçi kulübelerinden kötü. Mahkemeler avukatlardan, davalılardan dosya kağıdı ister hale düştü'' şeklinde konuşmuştu.

yenişafak

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber