Diyanet İşleri Başkanı Görmez'den din eğitimi açıklaması

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 17 Mart 2012 14:03, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:59

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, TBMM Milli Eğitim Komisyonu'nda kabul edilen ''zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili'' teklifin, din eğitimi üzerinden tartışılıyor olmasının kendisini üzdüğünü belirtti.

Görmez, yaptığı yazılı açıklamada, yaygın din eğitimi müesseselerinin asla örgün din eğitiminin alternatifi olarak görmediklerini ifade ederek, şunları belirtti:

''Yakın tarihimize baktığımızda ne zaman biz temel eğitim meselemizi konuşmaya başlarsak temel eğitimi bırakıyoruz, 'din eğitimini burada nereye koyacağız' diye bir tartışma başlatılıyor. Cumhuriyetin başında bu tartışmayı çok yaptık. Medreseleri kapattık. İstanbul'daki büyük medreselerdeki öğrencilerin hepsini götürdük Darülfünun'a kaydettik. Sonra da Darülfünun fakültesini kapattık ve kapatırken de tarihe şöyle bir not düştük. 'Öğrenci bulunamadığı için kapandı'. Aslında öyle değildi. Bu tartışmayı 60'da tekrarlamışız. 71'de 12 Mart Muhtırası'ndan sonra yaptığımız ilk iş, din eğitimini yeniden düzenlemek olmuş.

İmam hatiplerin orta kısımları o zaman kapandı. 12 Eylül'de aynı tartışma. 28 Şubat'ta aynı tartışma. Şimdi de aynı tartışma.

Biz bütün bu tartışmalardan ve yaşananlardan iki şey çıkardık. Çok zengin bir müktesebat kazandık. Bugün Rusya, oradaki Müslümanların din eğitimini nasıl vereceğini araştırmak için Türkiye'ye geliyor. Endonezya, Türkiye'deki din eğitimi modelini almak için heyet üstüne heyet gönderiyor. Pakistan çırpınıyor adeta. Gelin bizde okullar açın diyor.''

-''İHL ortaokullarının yeniden açılması kazanım olacak''

Görmez, imam hatiplerin orta kısımlarının yeniden açılacak olmasının din görevlilerinin kalitesini artıracağını kaydederek, sekiz yıllık kesintisiz eğitimde üç yıllık dört yıllık bir imam hatip müfredatıyla her hangi bir caminin mihrabını bir gence teslim etmelerinin mümkün olmadığını ifade etti.

''Bu noktada ortaokulların yeniden açılacak olması bir kazanım olacaktır'' görüşünü dile getiren Görmez, Anadolu'nun geleneğinde tarih boyunca var olan hafızlık müessesesinin ise zorlanacağına dikkat çekti.

Hafızlık sistemini tamamen değiştireceklerini vurgulayan Görmez, ''Bir sene içerisinde çocuk rahatlıkla hafız olabilir. Yani bir sene dediğim iki yaz bir kış oluyor. Çok rahatlıkla onu bitirir. Bu vesileyle hem temel eğitiminden mahrum kalmamış olur. Ama zaten ikinci kademeden sonra zannediyorum bir de açık öğretim imkanı verilecek'' ifadelerini kullandı.

-''Büyük zenginlik olacak''-

İslam dünyasında fen ilimleri ile din ilimlerinin birlikte öğretildiği çok nadir okullar olduğunu belirten Görmez, yeni eğitim modelinde seçmeli ve isteğe bağlı derslerin varlığının da büyük bir zenginlik olacağını kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

''Milli Eğitim Bakanlığımız ne düşünür ben bilemem. Ben Diyanet İşleri Başkanı olarak çok rahatlıkla sürekli bu talepte bulunacağım. Ayrıca isteğe bağlı velisinin izniyle Kur'an öğrenme, reşit ise kendisinin talebi ile. Bu insanın en tabii hakkıdır. Din eğitiminde önemli olan şey evrensel insan haklarına riayettir. Ona riayet ettikten sonra bu hakları özgür bir şekilde kullanabilmeli diye düşünüyorum.''

-''Kutlu Doğum Haftası'nın teması kardeşlik''-

Bu yıl Kutlu Doğum Haftası'nın ana temasının ''Hazreti Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku'' olacağına işaret eden Görmez, temanın neden kardeşlik vurgusu üzerine seçildiğini ise şöyle anlattı:

''Biz aslında kardeşlik derken sadece Kürt-Türk kardeşliği, Çerkez-Laz kardeşliğini değil. İslam kardeşliğini kastediyoruz. Kardeşliği bir edebiyat konusu olmaktan, bir retorik konusu olmaktan kurtarmamız lazım. Bu hem bir ahlak konusu hem de bir hukuk konusu. Hukuk derken de ben manevi hukuku kast ediyorum. Yüzyıllık gönül kırgınlıklarımız var bu ülkede. Yaralar açtık. Bunu telafi etmemiz lazım. Bunu telafi edecek en büyük ilacın hepimizin yüreğinde sakladığı imanda mevcut olduğunu düşünüyoruz. Hazreti Peygamberden hareketle bir kardeşliği yeniden inşa etmek, yeniden ihya etmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum''

Kürtçe vaaz konusuna da değinen Görmez, konunun artık tartışılmayacak kadar ileri bir noktada olunması gerektiğini belirterek, ''Bana bir görev veriliyor. Hakkari'nin köyünde imamlık yapacaksın. Ben oraya vardım. Benim görevim ne? Yasaların bana verdiği görev din konusunda toplumu aydınlatmak. Allah'ın verdiği görev ne? Allah'ın verdiği görev o insanlara dini mübini İslam'ı tebliğ etmek. O insanlar benim dilimi anlamıyorlarsa, ben o görevi nasıl yerine getireceğim'' görüşünü dile getirdi.

Cemevlerinin varlıklarını sürdürmesi ve hukuki bir statü kazanmalarında herhangi bir sorun olmadığına dikkati çeken Görmez, ''Ancak bütün tarihi, bütün kültürü, bütün kaynakları, hatta nefesleri, sözleri, deyişleri dahi dikkate aldığımızda camiyle cemevini birbirine alternatif olarak asla göstermemeliyiz. O bizim inanç bütünlüğümüzü bozar'' ifadesini kullandı.

-''Vesayete karşıyız''-

Diyanet'in varlığını-yokluğunu tartışmanın dini bir mesele olmadığını da kaydeden Görmez, açıklamasında, ''Bence anahtar kavram vesayettir. Eğer vesayet üzerinden gideceksek zaten Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan hiçbir mihrap görevlisi de vesayeti istemez. Her birimiz en az entelektüel dostlarımız kadar her türlü vesayete karşıyız. Ama vesayet adı altında Diyanet'i ortada bırakmak doğru değil'' görüşüne yer verdi.

Bu dönemde yarı özerklik gibi birkaç adım atılabileceğini bildiren Görmez, şunları kaydetti:

''Kamu tüzel kişiliği yok. Kamu tüzel kişiliği konuşulmalı. Yani düşünebiliyor musunuz, Diyanet bir camiye sahip değil. Herkes caminin sahibini Diyanet zannediyor. Hayır. Bütün camiler Hazine'nindir. Diyanet'in bir camiye sahip olmak yetkisi bile yok yani''

-''Bir babanın kızına yapacağı en büyük zulüm''-

Nikah akdinde iki taraflı bir rızanın esas olduğunu belirten Görmez, şöyle devam etti:

''Bir hanım kızımız koşarak gelir Peygamberimize 'Babam beni zorla kardeşinin oğluna veriyor efendim' der. Resul-i Ekrem'de babasını çağırır der ki 'Bu kızı zorla evlendiremezsin'. 'Peki' der o da. Bunun üzerine kız der ki 'Efendim, şimdi ben amcamın oğluna varabilirim'. Hazreti Peygamber diyor ki 'Kızım madem varacaktın neden babanı şikayet etmeye geldin'. Kız da 'Babalar bu konudaki yetkilerini öğrensinler diye geldim ya Rasulallah' diye cevap veriyor. Kızınızı razı olmadığı erkeğe vermeyin ve asla küçük yaşta evlendirmeyin. Bir babanın kızına yapacağı en büyük zulüm onu küçükken rızasını almadan evlendirmektir.''

28 Şubat sürecinde bütün kurumlar nasıl bir süreçten geçtiyse Diyanet de öyle bir süreçten geçtiğini ifade eden Görmez, ''Doğrusu nev-i şahsına münhasır bir hizmet yürüttüğü için etkilenmemiştir, yıpratılmamıştır, yıpranmamıştır demeyi çok isterdim. Bilhassa o zaman tedavüle çok farklı bir şekilde sokulan irtica kavramı, yasaların Diyanet'e verdiği görevi yerine getirmeyi dahi zorlaştırmıştır. Çok abartılı, mübalağalı kontrol sistemi, her şeyi merkezden planlama çalışmaları aslında bütün ara dönemlerde yani hem 1960'da, 71'de, 80'de ve 28 Şubat'ta Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışanların özgüvenini ortadan kaldırmıştır. Ama bütün bunlar Diyanet'in kurumsal hafızasında arızi kabul edilmiştir ve bir müddet sonra tamamen normale dönmüştü'' ifadesini kullandı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber