Sezer'den RTÜK ile ilgili değişikliğe veto...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyelerinin
seçimine ilişkin Anayasa değişikliği öngören kanunu iade etti.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, 5356 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'u,
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce bir kez daha görüşülmesi için, Anayasa'nın
104. ve 175. maddeleri uyarınca iade etti.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK)
statüsünün özerk, bağımsız ve yansız olması gerektiğini vurgulayarak, RTÜK üyelerinin
seçimine ilişkin düzenlemenin "Üst kurul üyeliğine seçilebilmek için parti
yandaşlığı yarışının önünü açtığını" bildirdi.
Sezer, "Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan
ve yansız olarak görev yapması gereken üst kurul'a siyasal kimlikli kişilerin
seçimine olanak sağlayan yöntemin, hizmetin gereklerine uygun düşmeyeceği açıktır"
dedi.
Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamaya göre, Sezer, 5356 sayılı
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun'u
iade gerekçesinde, yapılan düzenleme ile RTÜK'ün 9 üyesinin "Siyasi parti
gruplarının üye sayısı oranında belirlenecek üye sayısının ikişer katı olarak
gösterecekleri adaylar arasından, her siyasi parti grubuna düşen üye sayısı
esas alınmak suretiyle TBMM Genel Kurulu'nca seçilmesinin ve RTÜK'ün kuruluşu,
görev ve yetkileri, üyelerinin nitelikleri, seçim yöntemleri ve görev sürelerinin
yasayla düzenlenmesinin" öngörüldüğüne dikkati çekti.
Çağdaş anayasalarda, yazılı, görsel ve işitsel yayıncılık konusunda öngörülen
sistemlerin, birbirini tamamlayan hak ve özgürlükler kümesinin gereklerine göre
oluşturulduğunu ifade eden Sezer, mevcut Anayasa'da da aynı sistemin benimsendiğini
vurguladı.
Sezer, "Anayasa'da, temel hak ve özgürlükler kapsamında düşünce ve kanaat,
düşünceyi açıklama ve yayma, haber alma-verme ve basın özgürlüklerine, radyo
ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının yansızlığına sistemin gerekleri olarak yer verildiğini"
kaydetti.
Radyo ve televizyon etkinliklerinin yürütülmesine ilişkin genel düzenleyici
işlemleri oluşturan, bu alanı denetleyen ve gerektiğinde yaptırım uygulayan
RTÜK'ün de bu sistemi oluşturan halkalardan biri olduğuna dikkati çeken Sezer,
şunları kaydetti:
"Bu özelliği nedeniyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun statüsünün özerk,
bağımsız ve yansız olması gerekmektedir.
Bugünkü durumuyla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun bu nitelikleri yapısında
taşıyan bir kamu tüzelkişisi olarak kurulduğu görülmektedir.
Anayasalar, bir ülkenin siyasal, sosyal, hukuksal düzenini belirleyen, devlet
yapısının temelini oluşturan baş yapıtları ve en üst hukuksal normlarıdır. Anayasa'nın
tüm kuralları eşdeğerde olmakla birlikte, değiştirilemez nitelikteki kuralların
farklı bir önemi ve üstünlüğü vardır. Cumhuriyet'in değiştirilemez temel niteliklerini
düzenleyen kurallar bu içeriktedir."
SİYASAL PARTİLERE ÜYE OLMALARI YASAK
Sezer, yazılı basının yanı sıra görsel ve işitsel yayın organlarının kamuoyunu
oluşturma ve etkileme gücüne sahip olduğunu belirterek, Türkiye'de radyo ve
televizyon yayınlarının kamu hizmeti yayıncılığı ilkesine göre düzenlendiğine,
yasal sınırlamalara ve kamusal denetime bağlı tutulduğuna dikkati çekti. Sezer,
şöyle devam etti:
"Başka bir anlatımla, radyo ve televizyon yayıncılığının Devlet tekelinden
çıkarılmasına karşın, kamu ve özel tüm yayınların düzenleyici bir kamu otoritesinin
gözetim ve denetimi altında tutulması, yayınların yasayla getirilecek ilkelere
uygun olma koşulunun öngörülmesi, kamunun yansız ve özgür haber alma hakkının
korunması, yayınların kamuoyunu etkilemekteki gücü nedeniyledir.
Öte yandan, aynı nedenler, temel hak ve özgürlüklerin kullanımıyla yakından
ilgili olan kamu-özel tüm radyo ve televizyon yayınlarının gözetim ve denetimiyle
görevli ve yetkili kılınan kamu otoritesinin özerk ve yansız olmasının gerekçelerini
de oluşturmaktadır." 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında
Yasa'da, "Üst Kurul'un özerkliğini ve yansızlığını sağlamaya yönelik kurallara
yer verildiğini" belirten Sezer, Üst Kurul üyelerinin görevleri süresince
resmi ya da özel başka görev almaları ve siyasal partilere üye olmalarının yasaklandığını
kaydetti.
PARTİ YANDAŞLIĞI
Sezer, söz konusu yasanın gerekçesinde, radyo ve televizyon yayınlarının kamuoyu
oluşumunda çok önemli etkisinin bulunduğu, radyo ve televizyon etkinliklerini
düzenlemek ve denetlemekle görevli ve yetkili olan RTÜK'ün üyelerinin atanmasında,
diğer düzenleyici ve denetleyici kurumlardan farklı olarak, TBMM'nin yetkili
kılınmasında zorunluluk bulunduğunun belirtildiğine işaret etti. Sezer, şunları
kaydetti:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni oluşturan siyasal partiler, Anayasa ve
yasalara uygun olarak, milletvekili ve yerel yönetim seçimleri yoluyla, tüzük
ve programlarında belirlenen görüşleri doğrultusunda çalışmaları ve açık propagandaları
ile ulusal istencin oluşmasını sağlayarak, demokratik bir Devlet ve toplum düzeni
içinde ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması amacını güden kuruluşlardır.
Görüldüğü gibi, siyasal partilerin varlık nedeni, savundukları görüşleri doğrultusunda
ulusal istencin oluşmasını sağlamaktır. Bu temel amaçla hareket eden siyasal
partilerin, özerk ve yansız olması zorunlu bir kamu tüzelkişisinin asli ve sürekli
hizmetlerini yürütecek görevlilerini belirlemekle yetkili kılınmasının, bu kamu
tüzelkişiliğinin yansızlığıyla bağdaştırılamayacağı açıktır.
Getirilen düzenleme, Üst Kurul üyeliğine seçilebilmek için parti yandaşlığı
yarışının önünü açmaktadır. Çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca
yapılan seçimde, genellikle siyasal yandaşlığı olanların yeğlendiği bilinen
bir gerçektir. Radyo ve televizyon yayıncılığında çok önemli yetkilerle donatılan
ve yansız olarak görev yapması gereken Üst Kurul'a siyasal kimlikli kişilerin
seçimine olanak sağlayan yöntemin hizmetin gereklerine uygun düşmeyeceği açıktır.
Bu nedenle, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin, siyasal parti gruplarının
gösterdiği adaylar arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçilmesi,
Üst Kurul'un özerklik ve yansızlık nitelikleriyle, hizmetin gerekleriyle ve
dolayısıyla kamu yararıyla bağdaşmamaktadır."
"ÖZERK VE BAĞIMSIZ OLMASI ZORUNLU"
Sezer, Radyo ve televizyonların yayın ilkelerinin, 3984 sayılı Yasa'nın 4.
maddesinde düzenlendiğini anımsattı.
Sezer, maddeye göre, radyo ve televizyon yayınlarının, diğer ilkeler yanında,
"Cumhuriyet'in Anayasa'da belirtilen temel niteliklerine, Devletin varlık
ve bağımsızlığına, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve
devrimlerine aykırı olmaması", "toplumu şiddete, teröre, etnik ayrımcılığa
yönlendirmemesi", "halkı sınıf, ırk, dil, din, mezhep ve bölge farkı
gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmemesi ya da toplumda nefret duyguları
oluşturacak içerikte olmaması", "Türk ulusal eğitiminin genel amaçları
ve temel ilkeleri ile ulusal kültürün geliştirilmesi yönünde olması", "suçluluğu
yargı kararlarıyla kesinleşmedikçe hiç kimsenin suçlu ilan edilmeyecek içerik
taşıması", "haberlerde yansızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine
bağlı olunması", "siyasal partiler ve demokratik gruplar arasında
fırsat eşitliği sağlayacak içerikte olması" gerektiğine işaret etti.
Sezer, yayınların bu içerik ve nitelikte olup olmadığını saptayacak Üst Kurul'un
özerk, bağımsız ve yansız olmasının zorunlu olduğuna dikkati çekti.
Yansızlığın, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerinin korunup kollanmasında
söz konusu olamayacağını kaydeden Sezer, Anayasa Mahkemesi'nin "Kamu kurumları
ve kamu görevlileri, Anayasal ilkeler, bu bağlamda Cumhuriyet'in temel nitelikleri
konusunda yanlı olmak zorundadır. Cumhuriyet'in nitelikleri ile Atatürk ilke
ve devrimleri söz konusu olduğunda kamu görevlilerinin yansız kalması düşünülemez"
ifadelerini içeren kararını anımsattı.
SİYASAL ORGANLARCA SEÇİLENLERİN YANSIZLIĞI
Sezer, şöyle devam etti:
"Yansızlık, siyasal baskı, etki ve karışmadan uzak olmayı, denetim alanına
giren yayın ilkeleri ihlal edildiğinde hiçbir siyasal kaygı duymadan karar vermeyi
gerektirmektedir. Siyasal organlarca seçilen kişilerden bunu beklemek güçtür.
Bir yandan, resmi makamların karışması olmadan haber ya da düşünce almak ya
da vermek özgürlüğünü de içeren düşünceyi açıklama ve basın özgürlüğünden söz
edilirken, diğer yandan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyelerinin, siyasal partilere
kontenjan tanınarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nca seçilmesi
çelişki oluşturmaktadır.
Ülkemizde yayıncılığın geliştirilip çağdaş düzeyi yakalaması, ancak özerk,
bağımsız ve yansız bir otoritenin önderliğinde olanaklıdır. Bu nitelikleri bozacak
yapılanmalara ilişkin düzenlemeler sistemin isterlerine uygun düşmemektedir."