Bostancı: 30 yıllık süreçte yakınlarını kaybedenlerin matemi barışla sona erer

TBMM İnsan Hakları Terör Alt Komisyonu Başkanı ve AK Parti Amasya Milletvekili Naci Bostancı, ?30 yıllık süreçte yakınlarını kaybedenlerin matemi Türkiye'de kurulacak barışla sona erer.? dedi.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 20 Mayıs 2012 18:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Terör Alt Komisyonu, geçtiğimiz perşembe gününden bu yana Tunceli, Siirt, Batman ve Diyarbakır'ı gezerek terörden dolayı mağdur olan 50 aileye ulaştı. Ailelerin yaşadığı travmayı yakından inceleyen komisyon üyeleri, bölgedeki terör mağduriyetiyle ilgili bir rapor hazırlayacak.

Diyarbakır'da bir basın açıklaması yapan Terör Alt Komisyon Başkanı Naci Bostancı, ?Terör ve şiddetten kaynaklanan yaşam hakkı ihlalleri ve buradaki toplumsal maliyeti araştırmak amacıyla kurulduk. Çalışmanın bir kısmını Ankara'da gazeteci ve yazarları, bir kısmını da Ankara'da 30 yıl boyunca mağdur olan insanları dinlemeye ayırmıştık. Anadolu'da mağdur olduğu halde Meclis'e gelemeyen bilgi vermek isteyen örnekler olduğunu düşündük. Bundan dolayı Anadolu'da yer alan illere gitmeye ilişkin bir yöntemle çalışmalar yapma kararı aldık bu karar neticesinde 5 günlük çalışma yapmak üzere 6 kişilik bir ekiple geldik.? dedi.

Mağduriyet yaşayan 50 örneği yakından inceleme imkanı bulduklarını belirten Bostancı, bunlardan 23'ünün Diyarbakır, 10'unun Batman, 4'ünün Siirt ve 3 tanesinin ise Tunceli'de yer aldığını belirtti. Çok verimli bir çalışma yürüttüklerini ifade eden Bostancı, konuşma ve kayıtların 20 saat civarında olduğunu kaydetti.

?30 YILLIK SÜREÇTE YAKINLARINI KAYBEDENLERİN MATEMİ BARIŞLA SONA ERER?

Mağdur olan çeşitli kesimlerden insanların bulunduğunu kaydeden Bostancı, şunları söyledi: ?80'li yılların başında mağdur olanla 2000'li yılların sonunda mağdur olan insan arasında çekilen acılar ve ıstırapların kendi dünyalarına taşıma anlamında çok önemli bir fark olmadığını düşünüyorum. Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen terör ve şiddetten dolayı yaşanan her bir olay geçmişte bu acıları çekmiş olan insanların acılarını güncelliyor onları tekrar en başa yaşadıkları acılara götürüyor. Her kim bu 30 yıllık süreçte acı çekmiş ve yakınını kaybetmiş ise onların acıları kabuk bağlamayan bir yara olarak duruyor bir kere bunu gördük. Çok büyük bir öfke ve bir tür husumet duygusu görmedik. İster çocuğu dağa çıkan ailelerden, ister kamu görevlilerinden şehit olan askerlerden olsun. Artık bu acıların yaşanmayacağı bir Türkiye tahayyül ediyor ve bunu istiyorlar. Şiddetin ve acının yaşanmadığı bir Türkiye onların da belki yıllarca on yıllarca süren matemine son verecek bir Türkiye resmi olarak düşünüyorlar. Çünkü yaşananlar dolayısıyla hissedilen, evin bir köşesine konulan resimler elbiselerinin muhafaza edilmesi bu matem hali ancak barışın sağlandığı bir Türkiye'de son bulacak gibi görünüyor.?

Büyük travma yaşamış insanların yaşanan olayları 20 yıl sonra anlatırken göz yaşlarını tutamadığını kaydeden Bostancı, mağdurların yaslarını Türkiye'nin geleceğine, kardeşliğine ve barışına tesis edilmesi gereken bir iklim olarak düşündüklerini belirtti.

?EN KARANLIK VE KAOTİK DÖNEM OLARAK 90'LI YILLAR KARŞIMIZA ÇIKIYOR?

Yaşanan travmalar ve sahip olduğu maliyetlerin önümüzde bir engel olarak yer aldığına vurgu yapan Bostancı, bu insanların hayatlarına girildiğinde bu yöndeki çabaları destekleyecek henüz kabuk bağlamayan yaralar olarak karşılarına çıktığını dile getirdi. En karanlık ve en kaotik dönem olarak 90'lı yılların karşılarına çıktığını ifade eden Bostancı, ?O dönemde kimin neyi nasıl yaptığı failler kimlerdi kim yapılan eylemler marifetiyle neler murat etti. Bununla ilgili bir kafa karışıklığı bir tür adaletin ve hakkaniyetin çok derin yara aldığı bir Türkiye tablosu dile getiriliyor. Bu döneme ilişkin değerlendirmeler ve soruşturmalar Türkiye'de herkesi kucaklayacak adalet ve vicdan kavramını teşekkül ettirmek bakımından son derece önemli görünüyor. Sadece çekilen bireysel acılar değil tahakkuk etmemiş bir hukuk dolayısıyla da o yıllarda özellikle ciddi yaraların olduğunu gösteriyor.? ifadelerini kullandı.

?MAĞDURLAR SON YILLARDAKİ GELİŞMELERİN MUTLULUK VERİCİ OLDUĞUNU BELİRTİYOR"

Son yıllarda Türkiye'de sivil kesimlerle devlet otoriteleri arasındaki ilişkilerin daha rasyonel ve mutluluk verici bir ilişki biçimine bürünmeye başladığının ifade edildiğini kaydeden Bostancı, ancak bunun yeterli görülmediğini, Türkiye'nin geleceği bakımından ümitvar gözüktüğünü anlattı. Komisyon olarak bazı notları aldıklarını söyleyen Bostancı, bu kapsamda bazı sorular sorduklarını ve başka illerde de bu tür çalışmalar yapılacağını belirtti.

?RAPOR, ÇÖZÜM ARAYAN KESİMLER İÇİN BİLGİ VERECEK?

Sonuç olarak akademisyen, gazeteci ve yazarların değerlendirmeleri ve mağdurların tanıklıklarının sonucunda bir rapor hazırlayacakları bilgisini veren Bostancı, şunları kaydetti: ?Türkiye'deki bu temel probleme çözüm arayan farklı çevrelerin önüne 30 yılda ne olup bittiği, bu acılarla ilgili geleceğe ilişkin ortaya toplam bir resim koymak. Ümit ederiz ki bu çalışmalar için ümit verici olur onları hareketlendirir. Buna uygun onların da dileklerini kalplerini ve vicdanlarını ifade eden bir rapor oluşturarak böyle bir çalışmayı yapan komisyon ve bütün üyeler olarak vicdanen kendimizi daha rahat hissedeceğiz. Türkiye'de farklı kanaatteki insanlar benzer çalışmaları yapsalardı daha ortak referansları ve ortak bir bakışı arttıran bir mecrada yürürdü. Komisyonun yakınlaşması ve yürümesi anlamında ümit ederiz ki rapor önemli bir işlevi yerine getirir.?

?Son 30 yılda meydana gelen şiddet ve travmaya rağmen insanların halen kin ve öfke duymadığını söylediniz? İnsanların ben çocuğumu yitirdim ama başkası yitirmesin deniliyor. Özellikle Kürt sorunu etrafından dönen bu sorunun çözülmesi için önemli bir fırsat mıdır? İnsanları ve devlet arasında duygusal bir kopuş olduğu söyleniyor. Böyle bir kopuş görünüyor mu?? sorularına Bostancı, ?Doğrudan ocağına ateş düşen insanların bu şekilde konuşmaları husumetten, kanın akmasından ziyade başkalarının çocukları ölmesin sorun çözülsün demeleri çok önemli. Ocağına ateş düşmemiş kimi insanlar husumete dayalı politikaları meşrulaştırırken ocağına ateş düşen insanları referans veriyorlar. Oysa ki o insanların beyanları böyle bir gayreti ve temsiliyeti anlamsız kılıyor. Eğer Türkiye'de kapsamlı bir ortam bir proje ve yaklaşım yürütülürse bunun karşılığının olduğunu görüyoruz. Bu hiçbir problemin olmadığı bir hamlede sorunun çözüleceği anlamına gelmiyor. Ama sorunu çözmek bakımından elimizdeki verilerin ve imkanların dışarıdan bakınca sanıldığından daha fazla olduğu ve toplumun derinliklerinde bunu teşvik eden çok fazla veri olduğunu gösteriyor. Bizim araştırmamız ve çalışmamız da bu yönde. Kimi örneklerde ümitsiz değerlendirmeler oluyor. Ama bunlar çok az. Böyle bir kopuş çizgisinin üzerinde yer alan insanların gelip komisyon üyeleriyle konuşmaları, değerlendirme yapmaları ve duygusal olarak o kopuşu ima eden bir perspektifi sunmaları tersini okumaya müsait bir tutumdur. Çünkü gerçek bir duygusal kopuş içinde olan kişi ne gelip komisyona konuşur ne de bu sorunlar böyle halledilsin değerlendirmesinde bulunur. Diğer çoğunluğa rağmen o örnekler de dahil olmak üzere kimi problemlere atıf yapsa ve zedelenmiş hallere dem vursa bile kardeşliği iyi niyeti ortak yaşamayı vurgulayan bir dili ortaya koydukları için bu duygusal kopuşa ilişkin bir tutum görmedim. O duygusal kopuşu tersine çevirecek çalışmalar için insanların hala ümidi var.? şeklinde yanıt verdi.

Mağdur olan travmayı yaşayan insanların hukuki ve destek alabildikleri kanaatinde olmadıklarını belirten Bostancı adalete ilişkin bir takım yorumlarının bulunduğunu ifade etti. Yeni bir Türkiye'nin inşa edildiğini, bir takım sorgulamalar ve soruşturmaların yürütüldüğünü anlatan Bostancı, şunları kaydetti: ?Bunun bir parçası olarak darbeleri araştırma komisyonu kuruldu. Bu da o soruşturmalara ilişkin buradaki alacakaranlığı açığa çıkaracak bir girişim ve hamledir. Eskiye dayanan olayların yeniden değerlendirilmesi ve olayların yeniden ortaya çıkarılması büyük bir önem tutuyor. Çünkü bir toplumu bir arada tutan birlik beraberlik şeklindeki süreçteki söylemden ziyade ortak vicdan ve ortak adalet duygusudur. Belli 90'lı yıllarda ortak vicdan ve adalet duygusu bir hayli zedelenmiş bunu tamir etmeye ilişkin bir araştırma ve soruşturma ve hukuki girişimler çok önemlidir. Komisyon olarak bazı savcılıklara yazılar yazılmış ve belgeler istedik.?

?VATANDAŞIN ORTAK ŞİKÂYETİ CEZASIZLIK?

Komisyon üyesi CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, toplumsal uzlaşmayla ilgili olarak mağdurların 1990'lı yılarda meydana gelen siyasi cinayetler ile ilgili şikayet ettikleri şeyin cezasızlık olduğuna dikkat çekti. Bunun ötesinde 30 yıl geçmesine rağmen faillerin bir türlü bulunmaması ve yargılanmamasının rahatsızlık verdiğini belirten Aygün, şu şekilde konuştu: ?Böyle bir adım atılırsa adaletin sağlanabileceği vurgulanıyor. Vatandaşların en çok şikayetçi olduğu konulardan bir tanesi Uludere. Büyük bir travma yaratmış yüz küsur gün önce yaşanan bu olayın faillerinin bulunmaması ve şeffaf davranılmaması komisyonumuza da umutsuzluk duygularını ifade etmelerine yol açtı.?

?90'LI YILLARIN FAİLLERİ SİLİVRİ VE DİYARBAKIR'DA YATIYOR?

AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, bütün bu yaşanmışlığa rağmen herkesin talebinin akan kanın durması olduğunu belirtti. Silahların artık susması akan kanın durması mağdurların en çok talep ettiği konulardan birisi olduğunu kaydeden Metiner, şunlara vurgu yaptı: ?Bu tespiti çok önemli görüyoruz. Çünkü hep birlikte kaybettiğimiz kayıp bir geçmişimiz var. Bir 30 yıl daha silahla birbirimizi kırmayı düşünsek bile varabileceğimiz yer burasıdır. Dolayısıyla bu ülkenin Türklerine Kürtlerine bu ülkenin kendisine kaybettirmeye hiç kimsenin hakkı yok. Büyük bir dram yaşandı elbette bu dram ile yüzleşme gerektiğini söylediler biz bu yüzleşme talebini çok önemsiyoruz. Bu olayı yapanlarda hukuken hesap sorulmasını gerektiğini söylediler bu çok önemli bir taleptir. Adalet tecelli etmeden bu olayı kapatamazsınız. Barış tesis edildiğinde bile faillerden hesap sorulmamışsa yüzleşme bu anlamda tamamlanmışsa hak yerini bulmaz. Pek çok kişi Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını söylediler bu bölgede hepimiz yaşadık olup biteni biliyoruz Türkiye eski Türkiye değil bir şekilde adı failli meçhul cinayetlere karışmış olan insanların bir kısmı bu gün başka davalarda bile olsa içeride yatıyorlar Silivri'de Diyarbakır'da yatıyorlar bunların isimlerini telaffuz etmeye gerek yok. Dolayısıyla faillerden hesap sorulabildiği bir dönemden geçiyoruz. Hukuken eksik kalan boyutları varsa bu da tamamlanacaktır. Komisyonumuzun hazırlayacağı rapor yargıya da bir anlamda yeniden zemin hazırlayacaktır.?

Artık silahların susması gerektiğini vurgulayan Metiner, silahların konuşulmadığı bir Türkiye'de çözümün bulunabileceğini anlattı. Artık barış zamanı olduğunu dile getiren Metiner, barışın sağlanması için silahların koşulsuz bir şekilde susması gerektiğine dikkat çekti. Türkiye'nin çözülemeyecek meselesinin bulunmadığını ifade eden Metiner, ?İster örgütün mağdur ettiği vatandaş olsun ister o dönem kimi devlet güçleri tarafından mağdur edilen vatandaşlarımız olsun hepsinin ortak talebi artık barış zamanı diyorlar. Barış isteyenlerin silahları susturması gerekiyor. Ne devletin yalnızca silahla sorunu çözme imkanı var bunun olmayacağı görüldü. Ne de her hangi bir örgütün kendi taleplerini silah zoruyla kabul etme dönemi artık kapandı. Her zamandan daha fazla çözüme yakınız.? şeklinde konuştu.

?İNSANLAR TERÖR ÖRGÜTÜ VE DEVLET ARASINDA ADETA TOST OLMUŞLAR?

MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise insanlar devlet ile terör örgütü arasında sıkışıp kaldığını adeta tost gibi ezildiğini kaydetti. Her iki taraftan da baskı ve zülüm görüldüğünü hatırlatan Halaçoğlu, öncelikle yarından itibaren zaman aşımı meselesinin ortadan kaldırılarak bütün baskı ve zulümlerin hukukun karşısına çıkarılması gerektiğini dile getirdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber