Türkiye nüfusunda 'gerileme sinyali'

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 29 Mayıs 2012 22:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hülya Gündüzalp - Nüfus artışı tartışmaları sürerken, istatistikler nüfus artış hızındaki gerilemenin, ''nüfus azalmasına'' doğru gittiğini ortaya koydu. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Koç, 2040 yılından sonra nüfus azalmasının başlayacağını bildirdi.

AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) belli varsayımlar altında yaptığı projeksiyonlardan derlediği bilgilere göre, geçen yıl itibarıyla binde 12,8 olan yıllık nüfus artış hızı, 2025 yılına gelindiğinde binde 7,7'ye gerileyecek.

Ülkede halen 2,09 olan toplam doğurganlık hızı, yani bir kadının doğurabileceği ortalama canlı çocuk sayısı 2025'te 1,97'ye ve bugün 17,3 olan kaba doğum hızı da binde 14,4'e inecek.

Bir ülkede nüfusun yenilenebilmesi için 15-49 yaş grubundaki bir kadının doğuracağı ortalama çocuk sayısının 2,10'un altına inmemesi gerekiyor. Doğurganlık hızının 2011'de bu rakamın altına inmesiyle, Türkiye'de nüfusun yenilenebilmesi tehlikeye girdi.

-Nasıldı, ne olacak--

TÜİK projeksiyonlarına göre, ülkenin yıl ortası nüfusu 1990 yılında 55 milyon 120 bin kişi idi. 1990'da nüfusun yıllık artış hızı binde 17, toplam doğurganlık hızı 2,93 ve kaba doğum hızı da binde 24,1 düzeyindeydi.

2007 yılı itibarıyla yıllık nüfus artış hızı 11,7'ye toplam doğurganlık hızı da 2,15'e, kaba doğum hızı da binde 18'e geriledi. 2008 yılında ise nüfus artış hızı birden bire binde 13,4'e çıktı, ancak bu artış istikrarlı olmadı ve sonraki yıllarda giderek azaldı.

Geçen yıl itibarıyla da yıllık nüfus artış hızı binde 12,8'e toplam doğurganlık hızı 2,09'a ve kaba doğum hızı da binde 17,3'e geriledi.

Projeksiyonlara göre, nüfusun büyüme ivmesindeki bu gerileme giderek artacak. 2012'de yıllık nüfus artış hızı binde 12,5'e, toplam doğurganlık hızı 2,08'e ve kaba doğum hızı da binde 17'ye düşecek.

2019 yılı ise yıllık nüfus artış hızının ilk kez binde 10'un altına düşeceği yıl olacak. 2019'da yıl ortası nüfus 80 milyon 983 bin kişi, yıllık nüfus artış hızı binde 9,9 olacak. Söz konusu yılda toplam doğurganlık hızı 2,02'ye ve kaba doğum hızı da binde 15,6'ya inecek.

2025 yılına gelindiğinde ise yıl ortası nüfusu 85 milyonu aşacak ama yıllık nüfus artış hızı binde 7,7'ye, toplam doğurganlık hızı binde 1,97'ye ve kaba doğum hızı da binde 14,4'e gerileyecek.

-Uzmanlar ne diyor--

Hacette Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmet Koç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında 13 milyon olan Türkiye nüfusunun bugün 75 milyona ulaştığını, yapılan projeksiyonlara göre de nüfusun Cumhuriyetin 100'üncü yılında 84 milyona, 2050 yılında ise 87 milyona çıkacağını söyledi.

1960'lı yıllarda yıllık binde 28 seviyesinde olan nüfus artış hızının, binde 11'lere kadar gerilediğine dikkat çeken Prof. Dr. Koç, mevcut demografik eğilimlerin devam etmesi durumunda, önümüzdeki 15 yıl içinde nüfus artış hızının binde 5 seviyesine kadar düşeceğini ifade etti.

Prof. Dr. Koç, nüfus artış hızının ''eksi'' olacağı 2040 yılından sonra ise Türkiye'de nüfus artışı değil, nüfus azalmasının görüleceğini bildirdi.

-Nüfusun yaş yapısı da değişecek-

Nüfusun büyüklüğünde meydana gelen bu değişimin yanı sıra yaş yapısında da önemli değişimler olacağına işaret eden Prof. Dr. Koç, bugün nüfusun yüzde 25'ini oluşturan çocuk nüfusun (0-14 yaş) payının 2025 yılında yüzde 19'a, 2050 yılında ise yüzde 14'e gerilemesinin beklendiğini söyledi.

Çocuk nüfusun azalmasına paralel olarak ortaya çıkacak bir başka gelişmenin de nüfusun yaşlanması süreci olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Koç, şunları kaydetti:

''Günümüzde nüfusun yüzde 7'sini oluşturan yaşlı nüfusun (65 ve üstü yaşlar) payının 2023 yılında yüzde 11'e, 2050 yılında ise yüzde 21'e yükselmesi öngörülmektedir. Çalışma çağı nüfusunun (15-64 yaş) ise geçmişteki yüksek doğurganlık seviyesi ile oluşan kuşakların işgücü çağına girmeyi sürdürmeleri nedeniyle yüzyılın ortasına kadar artmaya devam edeceği görülmektedir.

Nüfusun büyüklüğünde ve yaş yapısında meydana gelen ve gelecekte de devam etmesi beklenen bu değişimin altında, doğurganlık hızının azalması süreci yatmaktadır. Cumhuriyetin ilanından hemen sonra kadın başına 5 çocuk olan doğurganlık seviyesi uygulanan doğurganlığı artırıcı politikaların da etkisi ile 1940'lı yılların başında 7 çocuğa kadar yükselmiştir.

1960'lı yıllardan itibaren ise uygulanan doğurganlığı azaltıcı politikaların da etkisiyle hızla azalarak 1970'li yılların sonunda kadın başına 4 çocuğa kadar gerileyen doğurganlık seviyesi, günümüzde kadın başına 2 çocuğa kadar düşmüştür.''

-Mevcut durumda nüfus ancak kendisini yeniliyor-

Türkiye'nin bugün sahip olduğu doğurganlık seviyesinin nüfusun ancak kendisini yenilemesine izin veren bir doğurganlık seviyesi olduğuna da dikkati çeken Prof. Dr. Koç, bu eğilimin devam etmesi durumunda, 2025 yılında kadın başına düşen çocuk sayısının 1,5 seviyesine kadar gerileyeceğini söyledi.

Prof. Dr. Koç, doğurganlık seviyesinin azalmasıyla halen yılda 1 milyon 280 bin olan doğum sayısının, 2025 yılında 925 bine, 2050 yılında ise 736 bine düşeceğini bildirdi.

Aynı dönemde, nüfusun yaşlanmasının bir sonucu olarak yıllık ölüm sayısının da hızla artacağını ve 2040 yılından sonra ölüm sayısının doğum sayısının üzerine çıkacağını belirten Prof. Dr. Koç, bu nedenle, 2040 yılı sonrasındaki dönemin, Türkiye için aynı zamanda nüfusun durağanlaşacağı, sonrasında ise azalmaya başlayacağı dönem olacağını kaydetti.

-Annelik, babalık izni, çocuk yardımı önemli-

''Türkiye hızlı şekilde bir demografik krize doğru yol almaktadır'' diyen Koç, şöyle devam etti:

''Bu krizi daha önce yaşamış Avrupa ülkeleri, 1960'lı yıllardan itibaren çeşitli politikalar uygulayarak bu krizden çıkmaya çalışmaktadır. Ancak çok ciddi tedbirler almış olmalarına karşın Avrupa ülkeleri içinde doğurganlık hızlarını artırmayı başaran ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Özellikle, Güney Avrupa, Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerinde doğurganlık seviyesi (çok düşük) olarak tanımlanan kadın başına 1,5 çocuğun altına inmiş durumdadır. Bu ülkeler aldıkları mali, idari ve sosyal tüm tedbirlere karşın doğurganlık seviyelerini ancak dönemsel olarak yükseltebilmişlerdir.

Doğurganlık seviyelerini kısmi de olsa artırabilen ülkeler sadece Fransa ve Kuzey Avrupa ülkeleridir. Bu ülkeler, kadınların çalışma yaşamında kalmasını sağlayacak annelik izni, babalık izni, çocuk yardımı, çocuk bakım yardımı, belirli bir yaşa kadar çocuğun tüm masraflarının devlet tarafında üstlenilmesi gibi idari ve mali desteklerle ve yaygın kreş ve gündüz bakım evi gibi sosyal tedbirlerle doğurganlık seviyelerini 1,7'den ancak 1,9'a kadar artırabilmişlerdir.''

-''Türkiye ders almalı''-

Doğurganlık seviyesini geriye çevirmenin zor olması ve oldukça büyük mali yükler getirmesi nedeniyle birçok Avrupa ülkesinin mevcut doğurganlık seviyelerini korumak için tedbirler almaya başladıklarına işaret eden Prof. Dr. Koç, bu nedenle Türkiye'nin içinde hızla yol aldığı bu demografik krizden çıkması ya da bu krizin zararlarından en hafif şekilde kurtulması için Batı Avrupa deneyiminden dersler alması ve bugünden başlayarak müdahale etmesi, gerekli tedbirleri alması gerektiğini söyledi.

-Ortaya çıkabilecek riskler-

Prof. Dr. Koç, tedbir alınmaması halinde ortaya çıkabilecek riskleri de şöyle sıraladı:

''- Türkiye'nin nüfus büyüklüğü, içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarında 100 milyonun altında kalarak durağanlaşacak; daha sonra da azalma eğilimi içine girecektir.

- Genç nüfusun (15 yaşın altındaki nüfus) toplam nüfus içindeki payı azalmaya devam edecektir. Bu azalma, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfus olma özelliğini orta vadede ortadan kaldıracaktır.

- Yetişkin nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzyıl ortalarına kadar artmaya devam edecektir. Bu gelişme Türkiye'nin giderek artan oranda bir istihdam sorunu ile karşılaşacağını göstermektedir.

- Yaşlı nüfusun (65 ve üstü yaş) toplam nüfus içindeki payı da artmaya devam edecektir. Günümüzden 35-40 yıl sonra yaşlı nüfus oranının yüzde 21'e, yaşlı nüfus hacminin ise 16 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir. Bu durum, Türkiye'nin yakın gelecekte yaşlıların finansmanı sorununu daha kuvvetle hissedeceğini göstermektedir.''

-Ne, nedir--

Toplam doğurganlık hızı; bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca (15-49 yaş arasında) yaşayacağı ve belirli yaşa özel doğurganlık hızını takip edeceği varsayımı altında doğurabileceği ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade ediyor.

Kaba doğum hızı; belli bir yıl içinde her 1000 nüfus başına düşen doğum sayısını gösteriyor.

Nüfusun yıl içinde göstermiş olduğu artış hızına da yıllık nüfus artış hızı deniliyor.

-Tablo-

TÜİK Projeksiyonlarına göre 1990-2025 döneminde yıl ortası nüfus, yıllık nüfus artış hızı, kaba doğum hızı ve toplam doğurganlık hızı verileri şöyle;

YILLAR Yıl Ortası Nüfus (bin kişi) Yıllık Nüfus Artış Hızı (binde) Kaba doğum hızı (binde) Toplam Doğurganlık

Hızı

1990 55.120 17,0 24,1 2,93

1991 56.055 16,6 23,7 2,87

1992 56.986 16,3 23,3 2,81

1993 57.913 16,0 22,9 2,75

1994 58.837 15,7 22,5 2,69

1995 59.756 15,4 22,1 2,63

1996 60.671 15,0 21,8 2,57

1997 61.582 14,7 21,4 2,53

1998 62.464 14,4 21,1 2,46

1999 63.364 14,1 20,7 2,42

2000 64.252 13,8 20,3 2,38

2001 65.133 13,5 20,0 2,34

2002 66.008 13,2 19,6 2,30

2003 66.873 12,8 19,2 2,27

2004 67.723 12,4 18,8 2,23

2005 68.566 12,2 18,5 2,20

2006 69.395 11,9 18,3 2,17

2007 70.215 11,7 18,0 2,15

2008 71.095 13,4 17,9 2,14

2009 72.050 13,3 17,8 2,12

2010 73.003 13,0 17,5 2,11

2011 73.950 12,8 17,3 2,09

2012 74.885 12,5 17,0 2,08

2013 75.811 11,8 16,8 2,07

2014 76.707 11,7 16,6 2,06

2015 77.601 11,4 16,4 2,05

2016 78.478 11,1 16,2 2,05

2017 79.337 10,8 16,0 2,04

2018 80.173 10,2 15,8 2,03

2019 80.983 9,9 15,6 2,02

2020 81.778 9,7 15,4 2,01

2021 82.558 9,4 15,2 2,01

2022 83.328 9,1 15,0 2,00

2023 84.053 8,3 14,8 1,99

2024 84.741 8,0 14,6 1,98

2025 85.407 7,7 14,4 1,97

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber