Atamalar'da liyakat ve ehliyet esas mıdır?

Haber Giriş : 29 Temmuz 2005 07:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Halit KAKINÇ/Star

Yaşı benim gibi 50'yi aşanlar - bizler bu konuda özellikle hassasız. Bize göre, uygulamalarda tartışmasız bu prensip gözetilmelidir. Hangi sektör söz konusu olursa olsun - hele hele devlet kademelerinde, liyakat ve ehliyet aranan birincil faktörler olmalıdır.

Yurttaşlık Bilgisi kitaplarında bize hep bunu öğrettiler. Temel doğrular diye bellettiler. Çobanları melodik nağmeler üfleyen, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan tertemiz giysili insanların yaşadıkları kırsal kesim çizimleri ile dolu kitaplardı bunlar. Önce bu düşlerimiz hayal kırıklığına uğradı. Sonra da devlet kademelerindeki atamalarda aranan birincil vasıfların liyakat ve ehliyet olmadığı gerçeği ile tanıştık.

Samuel Johnson, 18. Yüzyıl'da yaşamış olan bir İngiliz düşünürdür. Bizde pek fazla tanınmaz. Oysa ülkesini ve çağdaşlarını öylesine derinden etkilemiştir ki, özellikle Britanya Adası'nda 18. Yüzyıl'ın ikinci yarısı ?Johnson Çağı' diye anılır.

Bu Samuel Johnson'un şöyle bir sözü var: ?Bilmediğimiz şeyler bizi felakete sürüklemez... Bizi felakete, gayet iyi bildiğimizi sandığımız, fakat aslında öyle olmayan şeyler sürükler.'

Cumhurbaşkanı'ndan tartışmalı bir atama!..

Durup dururken yazıya niyle böyle girdik?.. Elbette bir nedeni var. O da şu: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Avukat Serruh Kaleli'yi Anayasa Mahkemesi Üyesi yaptı.

Tabii ki ben de biliyorum. Cumhurbaşkanımız hukukçudur. Üstelik, bilgi donanımı iyi, başarılı bir hukukçu olduğu da söylenir. Ne var ki, devlet başkanlığı makamındaki hukuk bilgilerini kullanma tarzı ile ilgili olarak bir takım tereddütler meydana gelmiştir... Gelmektedir.

Avukat Serruh Kaleli'nin söz konusu makama atanması, bu tereddütler arasında bana göre önemli bir tanesidir. Nedeni gayet açıktır:

Avukat Serruh Kaleli, Demokratik Sol Parti'nin kayıtlı üyesi olmuştur. Diğer deyişle dünya görüşü itibarı ile taraftır. Belirli bir mensubiyet içerisindedir. Diyelim ki, olsun... Bunun ne zararı olabilir?.. Durun, işin dahası da var:

Avukat Serruh Kaleli, 1997'lerde kurulan bir kukla partinin de üyeliğini yapmıştır. Adını bile hatırlamaya gerek olmayan bu kukla parti, o günlerde Anayasa'yı delme niyeti ile teşkil edilmiştir. Yani diğer bir deyişle, Anayasa Mahkemesi, vakti zamanında Anayasa'yı delmeye çalışan bir adama teslim edilmiş... Bir anlamda, kurda kuzu emanet edilmiştir.

Serruh Kaleli istifa etmelidir

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Türk Milleti'nin vatansever ve fedakar evlatlarına emanettir. Yunan, Fransız ve Alman yasalarında aynı durum geçerlidir. Meselenin seviyesi bu iken karar sıfatı evvelden belli birisinin işe karıştırılması, tuhaftır. Adalet duygularını zedeleyeceği ortadadır.

Kaldı ki bundan önce de benzer durumlar söz konusu olmuştur. Hani şu ?İmam hatip mezunu bir başbakanı içime sindiremiyorum' diyen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok da, Anayasa Mahkemesi üyeliğine yine Sezer tarafından seçilmiştir.

Ülkenin büyük bir kısmında geniş ölçüde infiale sebep olan bu atama, söz konusu kişinin istifası ile sonuçlanmıştı. Bu son örnekte de ortada farklı bir durum mevcut değildir. Avukat Serruh Kaleli, bu gerçeği dikkate alarak bir an önce kendiliğinden istifa etmelidir.

Ayrıca, kulaktan kulağa dolaşan dedikodulara göre, Serruh Kaleli'nin babasının, Cumhurbaşkanı'nın sınıf arkadaşı ve yakın dostu olduğu öne sürülmektedir.

Atamalarda liyakat ve ehliyet esas olmalıdır. Şahsi yakınlıkların atamalara tesiri, her ülkeye felaket getirmiştir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber