YÖK barikat değil ön açıcı olmalı

Haber Giriş : 29 Temmuz 2005 08:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

YÖK ve üniversite yönetimlerinin meslek yüksekokullarına bakışı ve onları algılayışında sorunlar var. Bu okulların çoğunda iki ya da üç öğrenci bulunuyor. Bu kapasite düşüklüğünün yanında 142 okulda öğrenci yok.

Yükseköğretim uygulamalarının iki yıl sürenlerine meslek yüksek (önlisans) okulları denmektedir. Ülkemizde meslek yüksekokulları, yeni bir kapasite oluşturarak hem lisans programlarının önündeki yığılmaları önlemek, hem artan yükseköğrenim talebini karşılayarak eğitim imkanlarını genişletmek; hem Ülkemizin sanayi, ticaret, tarım ve hizmet alanlarının değişen ve gelişen ihtiyaçlarına cevap verecek kalifiye ara eleman ihtiyacını karşılamak hem de toplumsal gelişmeyi yaygınlaştırmak üzere kuruldular. Çağdaş dünyada meslek yüksekokullarını bitirme oranı %52', bizde ise %17'dir. Meslek yüksekokulları, geleceğimiz açısından son derece önemlidir. Özellikle hükümetimizin son yıllarda yapmakta olduğu ciddi, planlı ve kararlı çalışmaları sonucu, Ülke ekonomisinin düzelmeye başlaması; sanayi, ticaret, tarım-hayvancılık, eğitim, sağlık, turizm ve diğer hizmet alanlarındaki yatırımların kapasitesini artırıp ciddi istihdam alanları oluşturmağa başlaması beklenmektedir. Gerçekleşmesine kesin gözüyle bakılan bu beklenti nedeniyle, önümüzdeki yıllarda kalifiye ara elemana daha çok ihtiyaç duyulacak. Bu beklentiden hareketle, meslek yüksekokullarının önemi çok daha iyi anlaşılacaktır.

İlerleme yok, hızla gerileme var

Meslek yüksekokulları, 1981 yılında üniversitelere devredildi. Bu devir işleminden sonra, ciddi bir atılım yaşandı. Nitekim o atılımlarla, 1982-83 öğretim yılında 54 olan okul sayısı, 2004-2005 öğretim yılında 469 rakamına; 13170 olan öğrenci sayısı, 475838'e; 480 olan öğretim elemanı sayısı ise 5307 ye; 229 olan program sayısı, 2000-2001 öğretim yılında 970'e ulaşarak sayısal anlamda ciddi gelişmeler sağlandı. Fakat bu rakamların gösterdiği okul, program, öğretim elemanı ve öğrenci sayılarındaki göreceli artışa karşılık, meslek yüksekokullarının günümüzde pek çok sorunu vardır. Önce bu okulların fonksiyonları anlaşılıp, çağdaş dünyadaki gibi, bir cazibe merkezi haline getirilemedi. Nitekim bu okulların pekçoğunda iki ya da üç öğrenci bulunuyor. Bu kapasite düşüklüğünün yanında 142 okulda da hiç öğrenci yoktur. Buna karşılık iyi durumda olanlar da mevcuttur. Onun için bu okullar ele alınarak yeniden tanımlanmalı, sorunları çözülerek, toplumsal cazibe alanı haline getirilmeli.

YÖK'te algılama sorunu

Meslek yüksekokullarıyla ilgili sorunları şu şekilde sıralamak mümkündür. Ülkemizde meslek yüksekokullarına yöneliş ve ilgi, çağdaş dünyadaki önlisans okullarına yöneliş ve ilgi gibi sağlıklı değil. Okulun bileşenlerinde dahi ciddi bir isteksizlik ve ilgisizlik söz konusu. Genel olarak bu okullar, üniversite yönetimleri tarafından kampus alanı dışında tutuluyor. Bu durum, meslek yüksekokullarına "üniversite"nin bir bölümü denmesini, öğrencilerinin de "üniversite havası"nı soluyup, onu yaşayarak gelişmelerini engelliyor. YÖK ve üniversite yönetimlerinin, meslek yüksekokullarına, bakışı ve onları algılayışında sorunlar var. Meslek Yüksekokulu eğitiminde okul, bina, atölye, laboratuar, ders araç-gereç ve iç donanımıyla ilgili sorunlar had safhada. Öğretim elemanı temini, bunların nicelik ve nitelik sorunları yaşanıyor. Okul ve ders programlarının çağdaş beklenti ve ihtiyaçları karşılaması ve dinamik tutulması çok önemlidir. Meslek yüksekokulu mezunlarının sosyal statü, istihdam ve özlük haklarına yönelik sorunlar, yıllardan beri çözülemiyor. İş dünyasının beklenti ve tutumları tahlil edilerek gerekli dersler çıkarılmamıştır. Sıralanan sorunların, bugüne kadar, popülist ve kısa dönemli politik atılımlarla çözüleceği sanılan yaklaşımların ortaya çıkardığı sorunlar, işi daha karmaşık hale getiriyor.

Sorunları nasıl çözülür?

Meslek yüksekokullarının yüz yüze olduğu sorunların çözülmesinde herkese sorumluluk düşüyor. Aydını, siyasetçisi, öğrencisi, velisi, üniversite yönetimi, kamu ve özel sektör yöneticisi ve bütün kesimleriyle toplumumuz, meslek yüksekokullarını yeniden tanımlayarak ona bakışını değiştirmeli, gereken önemi vermeli, çağdaş dünyadaki gibi, birer cazibe merkezi haline getirmeğe çalışmalıdır. Çünkü bu okullar, çağdaş dünyada olduğu gibi, ülkemize çok yararlı hizmetler verebilecek birer eğitim modelidir. Meslek yüksekokulu eğitiminin, çok önemli işlevleri olan bir üniversite eğitimi olduğu dikkate alınarak, bu okulların, üniversite kampüsleri içerisine alınmaya çalışılması, en azından teorik derslerin üniversite kampus alanı içerisinde, pratiklerin ise, o ders araç ve gereçlerinin bulunduğu ortaöğretim kurumlarından birisinde yapılması gerekir. Unutulmamalıdır ki, 1952-74 yılları arasında faaliyet gösteren tekniker ve yüksek tekniker okulları, ortaöğretim düzeyindeki mesleki teknik okulların ortamı içerisinde kuruldukları ve "üniversite" kavramından yoksun kaldıkları için, işlevlerini yerine getiremeyip kapandılar.

YÖK'te düşen görev barikat olmak değildir

Mesleki yüksekokulu eğitimiyle ilgili YÖK'e de önemli görevler düşmektedir. İlk olarak Y.Ö.K'te meslek yüksekokulları ile ilgili bir koordinasyon birimi kurulmalıdır. Bu birimin görevi, araştırmalarla bu okulların sorunlarını saptamak, çözümlerine yardımcı olmak, gelişmelerini sağlayıcı tedbirler almak, eğitim öğretim faaliyetlerinde birlik, beraberlik sağlamak, standart belirlemek, bunları bilimsel ölçütlerle denetlemek olmalıdır. Bünyesinde üçten fazla meslek yüksekokulu bulunan üniversitelerin rektör yardımcılarından birisinin, koordinasyon için bu işle görevlendirilmesi yapılmalıdır.

Eğitici kadro profesyonel olmalı

Meslek yüksekokullarındaki öğretim elemanı kadrosu, uygulanan programın evrensel ve yerel teorisini ve gelişme boyutlarını öğrenciye anlatacak olan öğretim üyelerinden, o a-landaki bilimsel çalışmalarıyla yeterliliğini kanıtlamış, o mesleğin teori ve pratiğini içselleştirip onu yeniden üreterek öğrenciye aktaracak öğretim görevlilerinden ve o mesleğin yönele-ceği iş kolunun inceliklerini bilen, oralarda uzun yıllar yöneticilik yapmış, yüksekokul mezunu, profesyonel yöneticilerden oluşmalı ve bunlar bir denge içerisinde dersleri vermelidirler. Bu okullara, şu anda geçerli olan, yalnız mesleki teknik lise mezunlarının alınması uygulaması ve öğrencilerin dikey geçiş yapma hakları aynen devam etmelidir. Meslek yüksekokullarında uygulanan programlar yerel, ulusal ve evrensel bilgi ve becerileri harmanlayarak öğrencilerine aktaracak, onları çağın beklenti ve ihtiyaçlarına cevap verecek zenginlikte programlar olmalıdır. Bu programlar, "Eğitimde Program Geliştirme" tekniğine göre sürekli geliştirilip dinamik ve çağdaş tutulmalıdır.

Popülist yaklaşımlar terkedilmeli

Popülist yaklaşımlar terkedilerek, meslek yüksekokulları prensip olarak büyük yerleşim birimlerinin sanayi, hizmet ve ticaret bölgelerinde veya bu bölgelere çok yakın mekanlarda kurulmalı, öğrencilerinin sanayi, hizmet ve ticaret bölgelerinde çok yoğun bir pratik eğitim yapabilmeleri, bilgisayar ve yabancı dil öğrenme imkanları dikkate alınmalıdır. Meslek yüksekokullarının çok önemli bir kısmı, halen eğitim öğretim faaliyetlerini, ilgili ortaöğretim kurumlarına bağlı mesleki teknik liselerin binalarında gerçekleştirmektedir. Bu uygulama, 2. maddedeki düşüncelerimiz saklı tutulmak kaydıyla, kaynakların etkin kullanımı ve kısa dönemde alt yapı problemlerinin hafifletilmesi bakımından olumlu sayılabilir. Ancak bu işbirliğine o üniversitenin de, okulun fiziksel donanımı, araç-gereçleri, laboratuar ve atölye malzemelerinin temin ve bakımı anlamında ciddi katkı sağlaması gerekir. Ayrıca bu okullara, o yörede iş yapan, özellikle o iş kolundaki iş yerleri, sanayi ve ticaret odaları ile yerel yönetimlerin de yardım yapmaları sağlanmalıdır.

yenişafak

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber