Romatizmalı hastalar da gebe kalabilir

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 07 Ekim 2012 20:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Ertenli, romatizmalı hastaların da gebe kalmaya ve çocuklarını emzirmeye hakları olduğunu belirtti. Hem gebelik hem de süt verme döneminde kullanılabilecek ilaçlar olduğunu söyleyen Ertenli, göz önünde bulundurulması gereken faktörün bebeğin sağlığı olduğunu vurguladı.

Antalya'nın Belek beldesindeki bir otelde düzenlenen Ulusal İç Hastalıkları Kongresi'nde yaptığı sunumda konuşan Ertenli, romatizmalı hastalıkların, üretkenlik çağındaki kadınlarda sık görüldüğünü belirtti. Gebelik ile aynı anda romatizmalı hastalığın hekimlerin sık karşılaştığı durumlardan biri olduğunu vurgulayan Ertenli, romatizmalı hastalığı olanlardan bazen gebe kalmamaları, gebe kalanlara ilaçlarını kesmeleri ve süt verenlere de süt vermeyi bırakmalarının önerildiğini anlattı. Bu tarz bir yaklaşımın doğru olmadığını ifade eden Ertenli, "Çünkü romatizmalı hastaların da hem tedavi olmaya hem gebe kalmaya, çocuk doğurmaya ve çocuklarını emzirmeye hakları vardır. Bunun için hem gebelik hem de süt verme döneminde kullanılabilecek ilaçlar var." dedi.

Ertenli, hastalık nedeniyle gebelik sürecinin anne ya da bebeğe zarar verip vermeyeceği ve gebelik nedeniyle hastalık aktivitesinde bir değişiklik olup olmadığı gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtti. Romatizmalı hastalıkların çoğunda hastalığın gebelik süresince aktif olmadığını belirten Ertenli, "Bu hastalara klinik yaklaşımda, ilaçların olası riskleri yanında romatizmalı hastalığın gebeliğe ve gebeliğin romatizmalı hastalık üzerine olan etkileri de göz önüne alınmalıdır. Hastaların takibinde doğum hekimi ile yakın bir işbirliği yapılması gerekir. Bu gibi hastalara klinik yaklaşımda çok önemli bir konu da hastalık ve kullanılacak ilaçların olası riskleri hakkında hastaya yeterli bilgi verilerek hastanın kararlara aktif katılımının sağlanması veya onayının alınması gerekir." diye konuştu.

Romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların risk kategorilerinin A'dan D'ye doğru gittikçe arttığının altını çizen Ertenli, şu bilgileri verdi: "A risk kategorisindeki ilaçlar, ilk trimester (gebelikteki 3 aylık dönemler) dahil güvenle kullanılabilir. B ve C risk grubundaki ilaçlar insanlar üzerinde ileriye dönük olarak çalışılmamış olmakla geriye dönük gözlemler ve hayvan çalışmaları ışığında büyük risk taşımayan ilaçlardır ve gereken durumlarda kullanılabilirler. D risk grubundaki ilaçlar ise hayatı tehdit eden bir durum var ve alternatif bir ilaç yoksa kullanılabilirler. X risk grubundaki ilaçların ise gebelikte kesinlikle kullanılmamaları gerekir."

DİYABETLİ OLAN İNSAN SAYISI ARTIYOR

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kerim Güler de diyabetin, dünyayı tehdit eden en önemli hastalıklardan biri olduğunu söyledi.

Görülme sıklığının yıllar içinde artış gösterdiğini belirten Güler, ?Türk toplumunda yapılan Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans (TURDEP) çalışmasının sonuçlarına göre 2002 yılında diyabet toplumun yüzde 7.2'sinde (2 milyon 600 bin kişide) görülmekte iken, bu rakam 2010 yılında yüzde 13.7'ye (6 milyon 500 bin kişiye) çıktı. Ama asıl tehlike prediyabetik (gizli şeker hastası) durum ve metabolik sendromdaki (modern yaşam hastalığı) artış oranıdır. Bozulmuş glikoz toleransı denilen bu tablo, aynı çalışmada 2002 yılında yüzde 6.7 oranında iken (1 milyon 800 bin kişi) 2010 yılında yüzde 30.4'e (13 milyon 500 bin kişi) ulaşmıştır." şeklinde ifade etti.

Diyabetin, damarları tutan bir hastalık olduğunu vurgulayan Güler, vücudun tüm organları damarlar sayesinde beslendiği için bu organlarda hastalık görüleceğini dile getirdi.

Kalp, beyin ve böbreğin diyabetten en çok etkilenen organlar olduğunu ifade eden Güler, şunları söyledi: "Diyabetik hastalar en çok kalp, beyin ve böbrek sorunlarıyla hayatını kaybetmektedir. Diyabete davetiye çıkaran risk faktörleri bellidir. Obezite bunların başında gelmektedir. Obezitenin önlenmesi diyabet gelişimini engelleyen en önemli faktörlerdendir. Diyet ve egzersiz programları birlikte uygulanmalıdır. Diyabet dışında damarı etkileyen risk faktörleri olan lipit yüksekliği, hipertansiyon ve sigara ile aynı anda mücadele etmek gerekir."

OSTEOPOROZ TEDAVİSİ

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Kiraz da sunumunda osteoporozu anlattı. Osteoporozun kemik metabolizmasında bozukluk sonucunda kemik yoğunluğundaki azalmaya verilen isim olduğunu bildiren Kiraz, klinik öneminin osteoporotik kemiklerin kırıklara daha kolay yol açabilmesinden kaynaklandığını söyledi. Menopozla beraber görünen osteoporozda daha çok vertebralar kırılırken, yaşlılıkla beraber ortaya çıkan senil osteoporozda femur denilen bacak kemiği kırıkları görüldüğünü ifade eden Kiraz, "Osteoporoza yaklaşımda ilk aşama altta yatan başka düzeltilebilir nedenlerin incelenmesi ve varsa gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır. Tedavide ise yeterli kalsiyum ve D vitamini alınması çok önemlidir." dedi. Kiraz, sunumunda Osteoporoz tedavisinde kullanılabilecek ilaçlar hakkında bilgi de verdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber