Bernay: Üniversitelerde kaygı verici kadrolaşmalar yaşanıyor

Haber Giriş : 24 Ekim 2005 07:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Anadolu'daki üniversitelerde kaygı verici kadrolaşmaların yaşandığını belirten Prof. Bernay, ?Cumhuriyet ilkelerini korumaya çalışan, hükümetin kadrolaşma çabalarına karşı duran rektörlere iftira atılıyor? dedi

VAN Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'a destek olmak için önceki gün, ?sıra bizde? mitingi düzenleyen Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ferit Bernay, ?Siyasi iktidar bizi arka bahçesi haline getirmek istiyor? dedi.

TBMM'de kendisi hakkında da Araştırma Komisyonu kurulan Bernay, diğer üniversitelerin rektörleriyle birlikte, Prof. Dr. Aşkın'a destek için geldiği Van'da Tercüman'ın sorularını cevapladı. Anadolu'daki üniversitelerde kaygı verici kadrolaşmaların yaşandığını belirten Bernay, cumhuriyet ilkelerine sahip çıkma gayretindeki rektörlerin iftiralara uğradığını söyledi. Bernay, üniversitelerin mali konularda bağımsız olmadığını, DPT ve Maliye Bakanlığı'ndan onay çıkmadan harcama yapamadığını belirterek, ?Rektör kararları da yargıya açık, yani her an yargı denetimindeyiz? diye konuştu.

Zor şartlarda çalışma

Bernay, ?Soruşturmalarla karşılaşmış, hakkında meclis araştırması açılmış bir rektör olarak Van'da yaşanlara nasıl bakıyorsunuz? sorusu üzerine şunları söyledi:

?Bir süre önce Türkiye'deki birçok Anadolu üniversitesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleriyle ilgili bazı kaygılar uyandıracak kadrolaşmalar olduğunu yaşadık. Bizim gibi, Van gibi üniversitelerde bunu gördük. Ki bu çok sayıda rektör de bu faaliyetler ve bu çeşit gidiş nedeniyle görevden alındı. Bunun ardından Türkiye Cumhuriyeti devleti buralara atadıkları rektörlerden cumhuriyetin temel ilkelerine uyacak bir gidişi kendilerinden beklediklerini bildirdiler. Bu rektörler de buralarda böyle görev yaptılar. Bunlardan biri de Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Aşkın'dı. Neticede bu rektörler görevlerini yaparken, elbette ki demokratik şartlar içinde ve çok da zor şartlar altında çalıştılar. Çünkü rektörlerin aslında belki çok yetkisi varmış gibi gözükse de aslında kişilerle ilgili olarak çok fazla yetkisi yok. Mesela bizim hiçbir şekilde bir öğretim üyesini, bir öğretim elemanını atma gibi bir şansımız yok. Kimleri bulursanız onlarla çalışıyorsunuz. Ancak bir rapor sunarsınız YÖK'e, YÖK çıkarabilir. Yoksa bizim öyle bir yetkimiz yok. Ben beş yıldır rektörlük görevindeyim. Disiplin suçları artık ayyuka çıkmış, çok fazla hakkında takibat yapılmış bir kişi olmadıkça ben hiçbir kişiyi üniversite içinde bile bir yerden bir yere bile atayamıyorum. Mali işlerimizi zaten Maliye Bakanlığı elemanları ile görüyoruz. Bütçemiz DPT ve Maliye tarafından veriliyor. Yatırım bütçesiyle ilgili olarak oturup DPT ile konuşuyorsunuz, istemeseniz de ancak size verilen bütçeyi, belirli noktalarda mutabık kalarak uygulamaya girebiliyorsunuz. Sonra bakıyorsunuz Maliye Bakanlığı, hazırladığınız bütçeyi bir sürü değişiklikler yaparak önünüze koyuyor. Bunlar bizim büyük sıkıntılarımız, döner sermayenizi Maliye Bakanlığı izni olmadan kullanamıyorsunuz. 150 hemşire alacağız, on aydır maliye bakanının önünde bekliyor. Bu ülke işsizlik çekmiyor mu? Bu ülkenin bütün yatırımlarını kapalı tutmak doğru mu? Her gün siyasi erk, işsizliğe çare arıyorum dediği bir ortamda benim işe adam almama onay vermemesi izah edilebilir mi??

Bernay, rektörlerin mali konularda bağımlı bırakılmasının ardında, iktidarın üniversiteleri arka bahçesi gibi görme isteğinin yattığını belirterek, şunları söyledi:

Bakan samimi olsun

?Bir süredir üniversitelerle ilgili bir önyargılı, baskılı bir tutum izleniyor. Herhalde siyasi erkin istediği, bizleri de arka bahçe listelerine katmak. Başka bir izahı yok. Üniversitede bir yer kiralanacaksa bile Milli Eğitim Bakanlığı'ndan izin gerekiyor. Aynı Milli Eğitim Bakanımız siyasi, erk, çıkıp diyor ki, YÖK üniversiteler üzerinde çok büyük bir baskı oluşturuyor. Aynı Bakan, (Biz üniversiteleri YÖK'ten kurtaracağız) diye demeç veriyor. Biz YÖK ile akademik camia olarak sorunlarımızı çözebiliyoruz. Eğer Sayın Milli Eğitim Bakanı bu düşüncelerinde hakikaten samimi ise bir kere kendisi bizim üzerimizdeki uygulamalarından vazgeçmeli. Samimiyse bunu görelim. Desin ki, (Benim iznim olmadan olmuyordu. Şimdi ben bu yetkimi üniversitelere devrediyorum.) Siz en küçük bir yetkinizi bile bize karşı kullanıyorsunuz, ondan sonra (YÖK'ün üniversiteler üzerinde baskısını kaldıracağız) diyorsunuz, bu inandırıcı olmaktan çıkıyor.?

Bernay, ?Siyasi erkin hedefi, üniversitelerde siz gelmeden önce yaşanan gidişin yaşanmasını sağlamak mı? sorusunu da, ?Bunu yorumunu ben artık kamuoyuna bırakıyorum. Çünkü olayların gidişi belli. Bir tarafta Türkiye Cumhuriyeti'nin ilkelerini düzgün bir şekilde uygulayın denilen rektörler grubu var. Şu anda birçok üniversite ile ilgili sıkıntılar ifade ediliyor siyasi erk tarafından. Bunların hiçbirinde Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı işler yapıldığı iddiası yok. Bu şaşırtıcı değil mi? Bu ilginç bir nokta. Bizim buradaki bir numaralı sorumluluğumuzun cumhuriyetin temel ilkelerinin dışında bir yapıya doğru üniversiteleri kaydırmamız olması lazım? şeklinde cevapladı. ?Daha önceki rektörler zamanında olan buydu değil mi? diye soru yönelttiğimiz Bernay, şu ifadeyi kullandı:

Çağdaş bilim adamı

?Bizlerin öncesinde birçok rektörün belirli üniversitelerde bu nedenle görevden alındığını gözledik. Şimdiki rektörler grubunda birtakım rektörler suçlanıyor. Benim için de araştırma komisyonu kuruldu. Araştırma komisyonu kurulunken, suçlamalardan biri kadrolaşma. Şimdi bu kadrolaşma suçlamasının ne olduğunu ben anlayabilmiş değilim. Soruyorum cevap da alamıyorum. Evet ben Atatürk ilke ve inkilapları doğrultusunda, çağdaş bilim insanlarını üniversitemizde istihdam etmeye, irtica ve bölücü niteliği olan insanlara da bu konuda da elbette üniversitemizde yer vermemeye çalışıyorum. 2547 sayılı YÖK Yasası'nın bize talimatı da zaten bu. Ben zaten bunun dışında bir iş yaparsam suçlu olurum. Ben zaten bunun dışında işler yaparsam görevden alınmam lazım.

Rektör Yücel Akın'a savcılıkta sorulan sorulardan birinin de kadrolaşmayla ilgili olduğunu üzülerek gazetelerde okuduğunu belirten Bernay, son olarak şunları söyledi:

?86 soru sadece ihale ile ilgili, 87. soru üniversitelerle öğretim üyelerini uzaklaştırma konusunda. Bu nereden çıktı, neye dayanarak söyleniyor? Kaldı ki, gözden kaçan bir şey var, rektörlerin özlük hakları ve personel hareketleri ile ilgili bütün işlemleri, atamalar, yer değiştirmeler, hepsi yargıya açık, hepsi. Dolayısıyla bizim bütün işlemlerimiz zaten yargıya gidiyor, denetleniyor.?

Öğrencilerden kınama

YÜZÜNCÜ Yıl Üniversitesi Öğrenci Derneği'nin (YÖDER) 3. Olagan Kongresi dün jandarma gözetiminde yapıldı. Jandarmanın aldığı geniş güvenlik önlemleri nedeniyle, daha önce disiplin cezası alan bazı dernek üyesi öğrenciler üniversiteye giremediler.

Kongrenin açılış konuşmasın derneğin avukatı Murat Timur yaptı. Timur, konuşmasında Rektör Aşkın'ın tutuklanması konusuna değinerek şunları söyledi:

?Rektörün tutuklanması tamamen siyasi nitelikte bir kararla olmuştur. Nasıl ki, geçen yıl burada öğrenci arkadaşlarımızın tutuklanması siyasi ise, rektörün tutuklanması da böyle bir olaydır. Rektörün tutuklanıp cezaevine götürülürken karşılaştığı kötü muamele de çok tartışıldı. Hatırlarsanız birçok arkadaşımız gözaltına alınırken hak ihlâlleri, kelepçe takılmasının insan haklarına aykırı olduğunu hep söyledik. Rektörün bu şekilde muameleye maruz kalması yanlış bir davranıştır. Ancak hiçbir şekilde hak ihlâlleri derecelendirilemez. Rektörün tutuklanmasındaki yasal olmayan davranışı da kınıyoruz.?

Türk Bayrağı yoktu

Öğrenciler tek liste halinde yaptığı konrede Türkçe ve Kürtçe afişler astı. İstiklal Marşı okunmadı. Atatürk posteri yoktu. Türk Bayrağı salonda yer almıyordu ve Kürtçe sloganlar atıldı.

tercüman

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber